• bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir.

    konuyla ilgili yazdıklarımı okumadan önce, hariçten gazel okuyanların aksine müstakbel bir elektronik mühendisi olduğumu belirtmekte fayda görmekteyim*

    1- türkiye'nin öyle aşırı ve acil bir enerji ihtiyacı yoktur. nükleer santrallere gerek olmadığı gibi, nükleer santral yerine yapılacak santrallere de gerek yoktur. zira halihazırda dağıtım hatlarının kalitesizliği ve kaçak elektrik kullanımı sebebiyle santrallerden üretilen enerji, %40'a varan kayıplarla dağıtılmaktadır. sırf dağıtım hatlarının iyileştirilmesi, kayıpların %15 civarlarına indirilmesi bile çok ciddi enerji tasarrufuna sebep olacaktır. dağıtım hatları bu durumdayken yeni bir santral yapılması (nükleer de dahil), tekeri patlak arabaya turbocharger takmaya benzemektedir.

    2- elektrik fiyatlarının sebebi hükümetin vergi politikasıdır. yandaşlarının vergi kaçırmasına göz yumup, özelleştirme ayağına ciddi gelir getiren kurumlarını peşkeş çekmek için zarar ederek satan hükümet, açığı kapatmak için petrol, doğalgaz, elektrik fiyatlarına fahiş vergiler koyup durmaktadır.

    3- "nükleer santral güvenli yapıldığı takdirde sadece bir patlıcan kadar radyasyon yayıyor"

    öncelikle (bkz: bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak)

    "güvenli yapılmak" nedir, "patlıcan" diye bir radyasyon ölçüm birimi var mıdır, bunları bilmeden işkembe-i kübradan sallamamak gerekmektedir.

    nükleer santrallerin inşaatı sırasında ciddi bir kaza/patlama vb. riski bulunmamaktadır (her zamanki iş kazası riskleri hariç, ve santral işletimi sırasında oluşacak risklere kıyasla). fakat işletme sırasında, günümüz teknolojisiyle santralden dışarıya radyasyon yayılmasını engellemek mümkün değildir. işletme sırasında oluşacak radyoaktif izotopları ve gamma radyasyonunu geçtim, atıklar bile tek başına, bulunduğu bölgedeki ekosistemi mahvedecek kadar zarar oluşturacaktır. gelişmiş ülkeler bile radyoaktif atık sorununu çözememişken, türkiye gibi allaha emanet hayatta kalınan bir ülkede, atıkların ciddi çevre ve sağlık sorunlarına yol açması kaçınılmazdır.

    4- zaten dışa bağımlı ekonomiyi iyice batırmanın anlamı yoktur. termik, doğalgaz vb santrallerin yakıtlarının tamamı ülke içerisinden temin edilemese dahi, işlemesi türkiye sınırlarında yapılmaktadır. uranyum zenginleştirecek tesis ve teknoloji, türkiye'de mevcut değildir. dolayısıyla nükleer santralin türkiye'yi enerji bağımlılığından kurtaracağı filan yoktur.

    5- üç beş akp'li nükleer santral ihalesinden nemalanacak diye benzinin litresine 3.75 tl ödemeyi, aklı başında hiçbir tc vatandaşı kabul etmemelidir. insanlar kendi ödedikleri vergilerin hesabını sormayı artık öğrenmelidir.

    6- nükleer santrale karşı çıkmak, termik santralleri savunmak değildir. öyle olsa bile, nükleer santrallerle ilgili bir tartışmanın termik santrallerle uzaktan yakından alakası bulunmamaktadır. konuyu saptırmanın anlamı yoktur.

    7- "ama rüzgar var ama güneş var yeşil ağaç doğa" diyenlere güleceği iddia edilen öğretim üyeleri, abd ve avrupa ülkelerindeki boy boy rüzgar güllerine bir zahmet internetten bakmalıdır. bu ülkelerin niçin birkaç tane daha nükleer santral yapmak yerine, yenilenebilir enerji kaynaklarına milyarlarca dolar yatırım yaptığını düşünmelidir.

    8- internet gibi bir imkana sahipken, konuyla ilgili hiçbir araştırma yapmayıp sağdan soldan duyulanlarla ahkam kesmek doğru değildir.
  • turkiye'nin yillik elektrik ihtiyaci dusunuldugunde sinop'a yapilmasi dusunulen nukleer santral ile bu ihtiyacin yaklasik %6.5'inin karsilanacagi hesaplanmis. ilk once sunu diyebilirim ki %6.5'lik bir katki icin boyle bir riske girmeye gerek yok. neden?

    oncelikle turkiye'deki elektrik uretim/iletim hatlarindan ve kacak elektrik kullanimindan gelen kayiplar muazzam seviyededir. gerci muazzam deyince anlasilmiyor. rakam verelim o zaman... turkiye, yillik elektrik uretiminin neredeyse dörtte birini iletim hatlarindaki aksakliklar ve kacak elektrik kullanimi gibi sebeplerden dolayi kaybetmektedir. yani nerede %25 nerede %6.5? ayrica diyebiliriz ki o %6.5'in yarisi da iletim hatlarindaki aksakliklardan dolayi ucup gidecektir. kisaca nukleer santral icin milyarlarca dolar harcayana kadar en azindan buyuk sehirlerdeki elektrik hatlarinin bakim ve onarimi yapilabilir, kacak elektrik kullanimi onlemek icin onlemler alinabilir. bu sayede halihazirda elimizde olan enerjiyi daha etkin kullanmis oluruz ve %6.5'den kat kat fazla kazancimiz olur. iyi bir yonetici veya hukumet bunlari dusunur. uc bes kisiye koseyi dondurecek hesaplar pesinden gitmez.

    simdi olayin cevresel kismina gelelim. adamlar deniz manzarasi icin deniz kenarina yapmiyor bu tesisi. deniz suyu tesis icin sogutma suyu olarak kullanilacak. bu ise zaman icerisinde ozellikle de tesis cevresinde -bilmem kac km capinda- deniz suyu sicakliginin artmasina sebep olacaktir. deniz suyu sicakliginin artmasi - ki bu durum yaz aylarinda dramatik boyutlarda olacaktir- ise dogal yasami olumsuz yonde etkileyebilir/etkileyecektir. ki karadeniz akdeniz'e gore daha soguktur, bir ic denizdir, ekosistemi farklidir ve sicaklik degisimine verdigi tepki fazla olacaktir. kisaca karadeniz'de deniz suyunun sicakliginin degismesi -mesela- akdeniz'e gore daha dramatik etkiler ile ortaya cikacaktir/cikabilir. aslinda deniz suyu sicakligini belirlenen limitler icinde tutmak mumkun ama bu sefer de tesisi dusuk kapasite ile kullanma ve/veya isletim maliyetlerinin artmasi gibi seyler ortaya cikacaktir ki ekonomik olarak zarari olacaktir. neyse biz cevreden bahsedelim...

    sicakligin artmasina bagli olarak deniz icinde yasayan mikroorganizmalarin sayisinda artis olacaktir. ayrica gene ayni cevrede deniz bitki ortususunun yogunlasmasi da beklenebilir. bu ise deniz suyundaki cozulmus oksijen miktarini dusurecektir. cozunmus okjisen miktarinin dusmesi demek ise baliklar ve diger canlilar icin daha az oksijen demektir. nukleer santral yapilmasi dusunulen yer baliklarin ureme noktalarina yakin mi veya goc yollari uzerinde mi bilmiyorum ama sinop'un denizanalari icin onemli bir ugrak yeri oldugunu biliyorum. ve besin zincirindeki bir kopma -hele hele karadeniz gibi kapali bir denizde- tum besin zincirinin darmadagin olmasina sebep olabilir. kisaca belli bir noktada deniz suyunun isinmasi ile tetiklenen reaksiyonlar neticesinde karadeniz'in gercek bir olu deniz haline gelme ihtimali bile vardir. hani olayin ekonomik yanini dusunuyoruz ya, hani acilacak santralde 800 kisiye istihdam saglanacakmis ya, peki ya karadenizdeki balikcilik biterse kac kisi ac kalacak acaba bunu biliyor muyuz?

    diger taraftan ortada bir atik sorunu olacaktir. yani tesis isletilirken sorun yok ama eldeki atiklar ile ne yapilacak asil sorun o. hatta ve hatta eger atiklar olmasi gerektigi sekilde depolanir veya saklanirsa -ki aksini dusunemiyorum bile- bu tesisden elde edilecek kazancin daha fazlasinin atik yonetimine gitme ihtimali bile vardir. mesela eger bu tesis sinop'a yapilirsa yilda 2.5 milyar dolar bir girdi bekleniyormus. ben de soyle bir rakam vereyim o zaman. almanya'da 17 nukleer santral var, adamlar bu isi 30 kusur yildir yapiyorlar ve atik depolma ve kullanilmis uranyumu tekrar kullanma gibi islerin yapilacagi yeni bir tesis icin 1998 yilinda 7.8 milyar dolar'lik fatura cikarmislar. tesislerin bakimi su bu derken yillik olarak kac milyar dolar harcandiginin hesabi ise ayri bir konu. gerci turkiye'de bir tesis yapilacaksa bu kadar buyuk boyutlu olmayacaktir ama bu isin ilk defa yapilacagini -ki bircok ek masraf cikaracaktir- unutmamak lazim. sonuc olarak atilan tasin urkutulen kurbagaya degmemesi gibi bir durum da var.

    kisaca; yani bolgedeki akinti durumu nedir, baliklarin veya diger canlilarin ureme veya goc noktasi uzerinde midir, atik yonetimi ne sekilde yapilacaktir, atik yonetimi icin ne kadar bir butce ayrilmistir? tum bunlarin acik ve net sekilde ortaya konmasi lazim. ama ben su ana kadar boyle bir seylerden bahsedildigini gormedim.

    diger taraftan cok buyuk bir sorun daha var. bu tur tesislerde bircok rutin guvenlik kontrolu olur. ancak ne yazik ki bizde oyle bir vazife bilinci gelismediginden "abi siktir et ya, daha dun kontrol ettim" muhabbetinin gerceklesecegine de eminim. sonucta radyasyonlu cay yok diye televizyonlarda cay icen veya kus gribi yok diye tavuk yiyen bir zihniyet tarafindan yonetiliyoruz. hem boyle bir tesisi oy avciligi veya siyasi cikar gibi sebeplerden dolayi pazarlamaya calisan, nukleler enerji veya cevre konusunda gram bilgileri olmadigina emin oldugum, bilgisi olanlari da onemsemeyen bu zihniyetin, boyle bir tesise gercek ve isini bilen bilime yakin muhendislerden ziyade, imam hatip mezunu allah'a yakin imamlari konuclandirilacagi da acik. tum bu bilesenler ise buyuk bir felaketin tetiklenmesinesine sebep olabilir.

    sonuc olarak gercekten uzerinde dusunulmesi ve tum sorulara aciklik getirilmesi gerekmektedir.

    ayrica:
    (bkz: cernobil faciasi/#7743623)
  • "butun dunya nukleerden vazgecerken" edebiyatina artik daha fazla dayanamayacagim. sozlukteki sinoplu tavsansever soforler derneginin affina siginarak soruyorum: ?zinisim adnikraf nigililakezireg

    butun dunyanin nukleer enerjiden vazgecmesi diye birsey olsaydi bile, bu, bizim nukleer enerjiye gecmemize karsi bir ana arguman teskil etmez. eger boyle bir topyekun hareket varsa, bunun bariz ve kuvvetli bir sebebi vardir, ana arguman olarak bu sebep(ler) kullanilir, bu kadar. nerede bu oldurucu vurus? yok, cunku kim gotunden uydurmus, hangi forward maillerde efsaneye donusmus bilmem ama butun dunyanin nukleer enerjiden vazgecmesi kulliyen yalandir.

    bu da gerizekaliligin ikinci boyutu zaten. madem tartisma metodundaki yanlisliklar suphelendirmedi, elinin altinda internet var, ac bak millet ne yazmis. bak bak bekliyorum ben... bakmadin di mi essek sipasi. neyse allahtan ben varim, sizin icin baktim ve neler buldum (al gore gibi adamim, ben olmasam internet calismazdi)

    pro-nukleer ahali:
    "argentina, brazil, canada, china, finland, india, iran, north korea, russia, pakistan, japan, south korea, taiwan, ukraine, and the u.s. are currently planning or building new nuclear reactors or reopening old ones. bulgaria, czech republic, egypt, france, indonesia, israel, romania, slovakia, south africa, turkey, and vietnam are considering doing this."

    tarafsiz ahali:
    "armenia, belgium, germany, hungary, lithuania, mexico, netherlands, slovenia, spain, sweden, switzerland, and united kingdom have nuclear reactors but currently no advanced proposals for expansion."

    anti-nukleer ahali:
    "denmark, greece, ireland and norway have no nuclear plants and have restricted new plant constructions. sweden and germany have decided on a nuclear power phase-out, but depending on the september 2005 elections germany may reverse its decision."

    sonuc:
    "according to iaea, nuclear power is projected to increase slightly to 17% share of world electricity production in 2020. this would be accomplished by instaling 60 new plants in next 15 years"
    http://en.wikipedia.org/wiki/nuclear_energy_policy

    biraz daha ayrintiya girersek, en kapsamli anti-nukleer kampanyayi yuruten almanyanin durumu icin: http://www.uic.com.au/nip46.htm
    http://www.grist.org/…h/2005/08/12/levitin-germany/
    http://news.yahoo.com/…20060404/wl_csm/oengineers_1

    uzunca yazilar ama bir ilginc detayi tekrarlayayim: 1997de yapilan anketlerde, alman halkinin yuzde 80inden fazlasi, nukleer enerjinin payinin azaltilmasina karsi. genis bir reklam/pr kampanyasi ardindan 2000den sonra yapilan anketlerde ise oran tam tersi, yani yuzde 80i nukleer enerji karsiti. bu da, konu hakkindaki dogru gorusten bagimsiz olarak, halk yiginlarinin ne kadar basiretsiz ve hiyar olduguna bir ornektir.

    almanyayla birlikte anti-nukleer cephenin on saflarinda adi anilan isvec ise phase outu 2050'ye kadar uzatacak. mart 2005te yapilan bir ankete gore halkin yuzde 83u nukleer enerjinin payinin korunmasi/arttirilmasindan yana. mayista yapilan daha da ilginc bir ankete gore ise, barseback denen ve bir reaktorun bulundugu bolgedekilerin yuzde 94u de bu reaktorun kalmasindan yanalar. en en en ilginc olani, ayni yilin haziran ayinda bolgede ufak bir radyoaktif sizinti olduktan sonra dahi halkin genel egiliminde onemli bir degisiklik olmamis.

    "santral kurmayi biraktilar" denilen abd'nin, 2002 tarihli su programi yururluktedir.
    http://en.wikipedia.org/…nuclear_power_2010_program
    ayrica daha da yeni bir olay (bkz: #9150479)

    gelelim "butun dunya" derken kastedebilecegimiz en onemli iki ulkeye, yani dunya nufusunun ucte birinden fazlasini bulunduran cin ve hindistana. cin 2020'ye kadar 28 yeni nukleer santral yapacak, hindistan ise nukleer enerji uretimini on katina cikaracakmis. yani iaeanin yuzde 17lik artis tahmininin (bu pay artisi, nominal artis daha da fazla 2020'deki toplam enerji uretimi daha fazla olacagindan) baslica sorumlusu bunlar.

    simdi herhangi bir pozisyondan bagimsiz olan bu acik ve net noktalari dile getirirseniz, "nukleer yanlisi" ilan edilirsiniz. ne de olsa gerizekali insanlar, cephelesme icermeyen bir konuya dahil olamazlar; eger ortada cephelesme yoksa dahil olmak icin (idrak etmek icin demiyorum, diyemiyorum) bu cephelesmeyi zorla yaratir, size empoze ederler. sonra bunu da bir namus meselesine cevirip, argumanlardan bagimsiz olarak fanatikce o cepheyi savunurlar. o yuzden acik acik belirtelim: burada yazilanlar, nukleer santrallerin kurulmamasi icin neden teskil edemeyecek argumanlari curutmektedir, yoksa nukleer santrallerin kurulmasi icin, hele hele sinopa kurulmasi icin neden olamazlar. gerizekali olmayalim, anlik pozisyonlara degil bilgi edinme ve tartisma metoduna sadik olalim.

    http://en.wikipedia.org/…nts_against_nuclear_energy
    http://en.wikipedia.org/…_and_cons_of_the_phase-out
  • protokolünun imzalandiği gün zaman gazetesi internet sayfasina bakalim ne taşimiş. `http://www.zaman.com.tr/…greenpeace-meger-sirketmis`

    greenpeace meğer şirketmiş!

    o habere attiğin ünlemi alir...
  • nükleer santralin başında ağzında sigara elinden iddaa gazetesi olan adamların duracağını zannediyor çoğu insan. nükleer santrale karşı çıkmak termik santrali desteklemek değil, evet. fakat nükleer santrale karşı isen o zaman alternatifini sunacaksın.

    rüzgar deniyor güneş deniyor, zahmet etmeyin araştırın bakalım rüzgar türbininin verimini pv'lerin verimini fiyatlarını yatırım maliyetlerini. şöyle bir örnek vereyim, izmir'in elektrik ihtiyacını karşılamak için turizm olarak çeşme'yi gözden çıkaracaksın o zaman. bütün oteller yıkılıp sahile rüzgar türbini konacak ki ancak karşılasın, o bile yetmez. güneş enerjisi deniyor, günün yarısında zaten elektrik üretimi yapamıyorsun. hadi gittin çöle koydun, bak dostum panel bu üstü zırt pırt kirlenir verim alamazsın. jeotermal enerji bölgesel olarak kullanılabilir faydalıdır. fakat burada bölgeden değil koskoca ülkeden bahsediyorsun.

    ege bölgesinde bulunanlara bir tavsiyem var, seyitömer termik santralini bir ziyaret etsinler. çevrenin havanın anası ağlıyor. düşük enerji değeri olan linyit yakıyorsun, istediğin değere getirebilmek için deli gibi yakıyorsun hem de. nükleer santral öcü değil. e her yere de baraj kuramıyorsun, her baraj istediğini veremez. belli bir rezervuarı olan baraj kullanımı da tam anlamıyla katkı sağlayamaz. sonuç olarak hidroelektrik santralde elde ettiğin gücü depolayamazsın.

    bakın hangi üniversitenin makina mühendisliği bölümünde bulunan öğretim üyeleri ile konuşursanız konuşun "ama rüzgar var ama güneş var yeşil ağaç doğa" derseniz gülerler. nükleer santral bu ülke için avantajdır yapılmalıdır.

    nükleer enerji temiz bir enerjidir, her nükleer santral patlayacak diye bir kural yok. türkiye bu santralin inşaasında direk kendi teknolojisini kullanmayacak herhalde. bu iş yapılacağı zaman seçilecek ortak çok önemli. zaten inşaası uzun süren bir santral. bir hidroelektrik santrali bile hadi şimdi başlayalım desen 4-5 seneden önce inşa edemezsin. halkı bilinçlendirme konusunda insanları bilinçlendirmesi gerekir devletin. sonuç olarak; nükleer enerji iyidir.
  • birazcık rakamlar ile konuşalım mı efendiler? sevgili teiaş'ın bazı rakamlarına göz atalım:

    - 2004 yılı itibariyle santrallerimiz 145 twh basmışlar ülkemiz enterkonnekte şebekesine (güzel rakam).
    - amma velakin bu 145 twh'in hepiciğini kullandık mı? nayır efendim, %16'ya denk düşen kısmı (23.24 twh) ile havayı ısıtmışız (malum iletim/dağıtım kayıpları). yanlış anlaşılmasın, bu işin kayıp kısmı, kaçaklar konusunda rivayetler muhtelif o nedenle o konuya girmiyorum.

    - neyse efendim, bir de sevgili memleketimiz sandığınız gibi mütemadiyen ecnebi cereyanına muhtaç değil; mesela yine 2004 yılı içinde 463.5 gwh enerji ithal ederken, 1144.3 gwh enerji satmışız (meraklısına özel not, elektrik enerjisi depolanabilen bir nane olmadığından ihracat/ithalat vs anlık olarak belirlenir. isteyen bana mesaj atsın, gerekli detayları kendisine vereyim).

    lafı fazla uzatmayalım, biz ürettiğimiz enerjinin %16'sı ile havayı ısıtırken nükleerci oldukları özenle vurgulanan ülkelerde durum ne? efendim 2002 yılı verilerine göre dallama dediğimiz fransızlarda iletim-dağıtım kayıpları %7 (üretim 560 twh), aptal dediğimiz amerikalılarda %6.2 (üretim 4018 twh), henüz bi bok atmadığımız findlanya'da %3.5 (üretim 75 twh). rakamların parasal karşılıklarını hesaplasını sizlere bırakıyorum.

    bu durumda oturup bir düşünmek gerekmez mi? kardeşim şebekeni adam gibi planlasan da iletim-dağıtım kayıplarını geçtim %3.5'u, %7 yapsan ne olur? ne mi olur? işin teknik kısımlarını bir yana bırakıyorum, en az bir nükleer santral parası cebinde kalır (ha bu memleketi zittin senedir plan mı pilav mı sorusunu pilavdan yana cevaplayan zerzevat yönetiyor, daha ne desem bilemiyorum).

    bir başka önemli ayrıntı, nükleer santraller bir defa çalışmaya başladıktan sonra zart diye durmazlar; duramazlar. üstelik mütemadiyen tam güçte (bkz: kalkanlar tam güç) çalışır ve sisteme enerji basarlar. dolayısı ile bu enerji bastıkları sistem stabil olmalıdır, yani zırt pırt arızaların yaşanmadığı, frekansın ordan buraya salınmadığı bir şebeke (bizdeki nasıldır diye sormayın, utancımdan söyleyemiyorum; elin evropalıları ile enterkonnekte olamayışımızın önemli sebeplerinden biri stabil olmayan şebekemiz).

    kafamıza takılan noktalara devam edelim, ülkemizde enerji üretim/tüketim memleketin doğu ve batısı arasındaki bir çizgidedir, dolayısı ile enerji taşımakla görevli hatlar genel olarak doğu-batı arasında uzanırlar. kuzey ve güney üretimden çok tüketim yapar ve tabiri caizse oraya giden hatlar "tali" kalır. peki bu durumda sinop'a devasa bir santral kondurmanın manası nedir? bildiğim kadarı ile sinop'a giden 380 kv'luk hat yok; yani ya oraya (karadeniz dağlarında hat çekmenin maliyeti göz önüne alınarak) 380 kv'luk hatlar çekilecek ya da koca santral daha az stabil 154 kv şebekeye bağlanacak. hadi orta anadolu'da su kaynakları sınırlı, oraya santral kuramazsınız buyrun istanbul'un müsait bir yerine kurun. eminim ki santral yeri bulma kriterlerinize uyacak bir yer vardır (ben hesapladım kemal abi'nin evinin arsasına olmazsa tayyip amca'nın villasının üstüne kurulmasında hiçbir sakınca yok).

    son olarak, sevgili nükleer severler kazalar konusunda işletme esnasındaki "insan hatası" denen şeyin arkasında sığınırlar (sanki tasarım hataları, optimizasyon hataları, üretim hataları hayvanoğluhayvan hatasıdır). afşin elbistan termik santralindeki türk işi işletmecilik hatası sonucu havaya uçan bir adet türbin (evet türbin) ve kıçımıza kaçan 20 milyon öyrocuk aklıma geldikçe "bir daha düşünün be anacım" demeden duramıyorum. hele bi düşünün be..

    (not: yukarıdaki rakamları sevgili kıçımdan uydurmuyorum; isteyen http://www.teias.gov.tr/ adresinden gerekli istatistiklere ulaşabilir).
  • hakkında en kolay dezenformasyon yapılan mevzuymuş, ben bugün bunu gördüm. yenilenebilir enerji iyidir kötüdür tartışalım. nükleer atıklar başımıza dert açar mı açmaz mı tartışalım ama adının başına doçent titrini alanın desteksiz sallaması, bir de "işte koca koca doçentler, profesörler böyle diyor" diye karşımıza çıkartılması artık iyice sinir bozmaya başladı. arkadaşım internet dediğin sadece aklına estiği gibi salladığın ekşi sözlük değil ki, koskoca derya. istemediğin kadar bilgi var; aç bak ona göre konuş demezler mi? en azından ben diyorum ve daha fazla uzatmadan rakamlara geçiyorum:

    nükleer enerjiyle ilgili araştırma yapmak istiyoruz. ilk aklımıza gelecek yer neresidir? evet doğru bildiniz uluslararası atom enerjisi ajansı, kısaca iaea. www.iaea.org adresinden ilgili linkleri takip ederek nükleer santrallerle ilgili bilgilere ulaştığımızda karşımıza şu çıkıyor: dünya üzerinde hali hazırda çalışan 443 santral var, 27'si de yapım aşamasında. 2005 için durum ise şöyle:

    2005'te çalışmaya başlayan santraller:

    # higashidori 1 - tohoku (1067 mw(e) bwr, japan)
    # kalinin 3 (950 mw(e) pwr-wwer, russia)
    # khmelnitski 2 (950 mw(e), pwr-wwer, ukraine)
    # shika 2 (1304 mw(e), abwr, japan)
    # tarapur 4 (490 mw(e), phwr, india)
    # higashidori 1 - tohoku (1067 mw(e) bwr, japan)
    # hamaoka 5 (1325 mw(e), abwr, japan)
    # ulchin 6 (960 mw(e), pwr, south korea)

    bir süre kapalı kaldıktan sonra tekrar çalıştıralmaya başlanan santraller:

    * pickering 1 (515 mw(e), phwr, canada)

    tamamen kapatılan santraller:

    * barsebäck 2 (600 mw(e), bwr, sweden)
    * obrigheim (340 mw(e), pwr, germany)

    yapımına başlanan santraller:

    * chasnupp 2 (300 mw(e), pwr, pakistan)
    * lingao 3 (1000 mw(e), pwr, china)
    * olkiluoto 3 (1600 mw(e), pwr, finland)

    2004 yılı rakamları ise aşağıdaki gibi:

    2004'te çalışmaya başlayan santraller:

    # qinshan 2-2, 610 mw(e), pwr, china,
    # hamaoka 5, 1325 mw(e), abwr, japan
    # khmelnitski 2, 950 mw(e), pwr (wwer), ukraine
    # rovno 4, 950 mw(e), pwr (wwer), ukraine
    # kalinin 3, 950 mw(e) pwr (wwer), russia

    bir süre kapalı kaldıktan sonra tekrar çalıştıralmaya başlanan santraller:

    *bruce 3, 790 mw(e), phwr, canada

    tamamen kapatılan santraller:

    * chapelcross a, b, c, d units, 50 mw(e)/each, gcr, uk
    * ignalina 1, 1185 mw(e), rbmk, lithuania

    yapımına başlanan santraller:

    * tomari 3, 866 mw(e), pwr, japan
    * pfbr kalpakkam, 470 mw(e), fbr, india

    bu iki seneye ait rakamlara bakarak kapatılan santraller olmasına rağmen yeni işletmeye sokulan ya da yapımına başlanan santrallerin çoğunlukta olduğu ve kapasitelerinin de kapatılanlara göre daha yüksek olduğu görülüyor. ayrıca kapanan santrallerin neden kapatıldığını da tam olarak bilmiyoruz. her kapatılan santral nükleer enerjiden vazgeçmek manasına gelmeyebilir, bu kapanan santrallerin ömrünü dolduran santraller olma ihtimali gayet yüksek. yine bu rakamlardan japonya ve kanada'nın nükleer enerjide önde olduğunu görüyoruz. çin, hindistan, rusya gibi hızla gelişen ülkeler de nükleer enerji konusunda çok istekli görünüyor.

    nükleer enerjiden tamamen vazgeçtiği söylenen almanya'da aktif halde 17 santral var. şimdiye kadar 19 adet santral ise kapatılmış. bundan sonra ömrü dolan santrallerin yerine yenilerini yapacaklar mı bu konuda bir bilgi yok ancak iaea rakamlarına göre almanya yaklaşık 500 bin gwh'lik elektrik üretiminin 155 bin gwh'sini nükleer santrallerden elde ediyor.

    bütün bu bilgilere ulaşılabilecek adres: http://www.iaea.org/programmes/a2/index.html

    anlaşılan o ki nükleer enerjiden toptan vazgeçme diye bir şey sözkonusu değil. almanya iddia edildiği gibi nükleer santrallerini tamamen kapatsa dahi sadece gelişmekte olanlar değil finlandiya, japonya, kanada gibi gelişmiş ülkeler de yeni santraller yapıyorlar. bu bilgilerden yola çıkarak dünya nükleer enerjiden vazgeçiyor iddiasını temellendirmek pek kolay gözükmüyor.

    pek muhterem muhalif akademisyenlerimizin dile getirdiği bir diğer husus da abd'nin 1973'ten beri yeni nükleer santral yapmadığı konusu. bunun için de google dediğimiz* faydalı esere başvuruyoruz. "nuclear power plant 2005 statistics" şeklinde yazdığımız sorgu cümlesinden sonra ilk sayfada karşılaşılan sonuçlardan biri amerikan "energy information administration"'ın sitesi. amerikan hükümetinin resmi istatistiklerine göre son nükleer santral 1973'te değil 1996'da açılmış. toplam nükleer santral sayısı 103. nükleer santrallerden elde edilen elektrik enerjisi miktarı 1973'te 83 milyar kilowatsaat iken 2004'te 788 milyar kilowatsaat ile rekor kırmış. santral yapımının durdurulduğu iddia edilen tarihten sonra amerika'da üretim neredeyse 10 kat artmış yani. yüzde olarak da amerika'da 1973'te toplam elektrik üretiminin %4,5'u nükleer enerjiden sağlanırken 2000'lerden itibaren ortalama % 19.7-19.8'e oturmuş.

    bu bilgilere ulaşabileceğiniz url ise: http://www.eia.doe.gov/…/nuc_generation/gensum.html

    mutlaka enerjide farklı alternatifler, nükleer enerjinin iyi ve kötü yanları, bize uygun olup olmadığı tartışılmalıdır. başta dediğim gibi bütün bu veriler nükleer enerjiyi illa da haklı çıkarmaz ancak umulur ki nükleer enerji tartışması yapılırken uydurma bilgilere değil gerçek verilere dayanılır, hezeyanlardan kurtulunup rasyonel fikirler geliştirilir.
  • bu santrale harcanması düşünülen paradan daha az bir para ile, bu santralin üreteceği elektrikten / "sağlayacağı" faydadan kat kat fazla fayda sağlanabilir.

    sonuçta kaçak elektrik kullanımı ve iletim hatlarındaki aksaklıklardan dolayı şebeke kayıplarının %20'leri geçtiği ülkemizde, türkiye'nin ihtiyacının taş çatlasa %6,5'ini karşılayacak bir nükleer santral yapmak ne kadar mantıklı olabilir ki?

    peki ne yapmak lazım?
    1) kaçak elektrik kullanımını engellemek için önlem almak
    2) bozuk, arızalı, eski iletim hatlarını yenilemek

    bu kadar basit...

    kaçak elektrik kullanımı engellemek ayrıca önemli. öncelikle dürüst aboneler hırsızların parasını da cebinden ödüyor. sonra bu sorunu çözmek son derece basit. öyle yatırım yapmaya, tonlarca para harcamaya da gerek yok. dürüst ve kararlı belediyeler bu sorunu çok rahat çözer.

    sonra iletim hatları. emin olun bir nükleer santral kurmak için harcanacak paranın kat be kat altında bir harcama ile çok daha büyük faydalar elde edilebilir. hatta bırakın bunu bence nükleer santral kurmak için gerekli paranın 5 katı da harcansa iletim hatları düzeltip mevcut kaynakları daha verimli kullanmak gene bile mantıklı olur.

    peki bunlar neden yapılmıyor? evet neden yapılmıyor?
    neden illa nükleer santral deniyor? neden çevresel riskler alınıyor? neden bu işe bu kadar para ayrılıyor? evet neden?
    neden eldeki kaynakları daha verimli kullanmak yerine yeni kaynakları da verimsizleştirecek bir yol seçiliyor? evet neden?
    neden gap projesi bir türlü tamamlanamıyor? evet neden?

    nedenini söyleyeyim mi?
    birileri çok para kazansın diye. işte bu kadar basit... insan hayatı, doğal hayat, çevre... hepsi boş. birilerinin tek derdi para, daha çok para... bazı mallar da enerjiye ihtiyacımız var yalanına inanıp nükleer santral fena olmaz deyip duruyor... bilmiyorum ne desem.
  • neden yapılmaması gerektiğine dair bir örnek daha çıktı. hani olay rize'de geçmiş ama sonuçta rize, ankara, siirt veya manisa fark etmiyor. kafa aynı kafa... olaya gelirsek...

    efendim rize üniversitesi halı saha yapmak için kazı falan yaptırıyormuş. kazı ilerleyince -daha önce çay fabrikası olan bu yerden- toprağa gömülü çay torbaları çıkmış. sonra anlaşılmış ki bunlar çernobil faciası sonrasında gömülmüş radyasyonlu çaylarmış... sonra demişler ki hadi buranın üstünü kapatalım, radyasyon yayılmasın... güzel... bu noktadan sonrasını rize üniversitesi rektörünün ağzından dinleyelim;

    "radyasyonu önlemeyi isterken buraya radyoaktif granit taşlarını dökmüşler. granit taşında radyoaktivite fazladır. herhalde bir yerdeki tünel inşaatı veya başka bir yerden çıkan malzemeyi doldurdular. yaklaşık 80 kamyon malzemeyi kaldırttım. yerine, alttaki radyasyonu yukarı geçirmeyecek yeterli kalınlıkta malzeme ve beton döktük."

    harika...
    http://www.hurriyet.com.tr/…em/14161053.asp?gid=373

    tabii bu arada etrafa ne kadar radyasyon yayıldı, bölgeyi doldururken veya boşaltırken çalışanlar ne gibi önlemler aldı, o 80 kamyonluk radyasyonlu granitler nereye gitti, yakın çevredeki insanlar bu işten ne kadar etkilendi, ne kadar etkilenecek, etkilenmelerini önlemek için ne gibi önlemler alındı bu sorularının cevabını bulamıyoruz... ne olacak canım zaten görünmüyor bu radyasyon dediler herhalde. peki tüm bunlar ne zaman gerçekleşiyor? kamuoyunun nükleer santrale alıştırılmaya çalışıldığı sırada... ohooo ne desem bilemedim... bu arada dikkat ederseniz o radyasyonlu çayları oraya kim, nasıl, ne zaman, hangi önlemleri alıp gömdü, gömebildi diye sormuyorum bile... yani adamlar "bakın biz her önlemi aldık, alıyoruz, santrali işletebiliriz, biz bu işi ciddiye alıyoruz mesajını vermek için bile kılını kıpırdatmıyor.

    kısaca nükleer enerji "güvenli" falan ama biz güvenli miyiz asıl soru o. bir de hep elektrik birim fiyatından, ucuz enerjiden falan bahsediliyor. ama asıl iş atık yönetiminde. yani radyoaktif atıklar nasıl bertaraf edilecek bunu konuşan yok. hayır radyoaktif atıkları depolamak için neredeyse santralin kendisine yapılan kadar yatırım yapılması gerekiyor. bunu sorgulayan yok. ha derseniz ki radyoaktif atıkları radyasyonlu granitlerle kapatırız o zaman diyecek bir şeyim yok. kesin çok ekonomik olur.
  • 'sinop a nükleer santral yapılması'hakkında kafamda o kadar çok şey var ki aslında...
    ben sinop'ta doğdum sinop'ta büyüdüm sanırım burda da ölücem.yani ben buraya yazan bi çoğunuz gibi yazdan yaza sinop'a gelmiyorum,orda sadece tatil yapmıyorum,benim orda evim var,ailem var,sevdiğim insanlar var-şu an yaşayan ya da yıllar önce ölmüş olan sevdiklerim,ne fark eder-,benim orda ilk aşkım var,yıllarım var,iskelem var,aşıklar caddem var,bazen arkadaşalrımla kahkaha atarak gezdiğim bazen tek başıma ağlaya ağlaya yürüdüğüm karakum yolum var,sabahları gözümü açar açmaz gitmek istediğim yalı kahvem var,çocukken bi hevesle gidip pizza yediğim barınak'ım var.rahat rahat sigara içebiliyoruz diye kapandığımız mavi ay'ım var.siz hiç bi plajda siyah kum gördünüz mü?benim karakum plajımda var.benim burda şu an aklıma gelmeyen kimbilir daha nelerim var,kim bunları benden almaya,sinop'umu yerle bir etmeye,birilerine yaranmak için benim cennetimi mahvetmeye cesaret edebilir?bunu biri yapacaksa,biri buna karar verecekse bunlar,yıllarını sinop'a vermiş onunla yaşamış sinop'un sinop olmasında az da olsa tuzu bulunan insanlar yani sinoplular yani biziz...ve istemiyoruz!sanırım gayet açık oldum....
    istemiyoruz...
hesabın var mı? giriş yap