• müthiş bir yaratık olması bir yana suzi su'nun kendisine duyduğum hayranlıktan ve yıllarca dinlememin getirdiği samimiyetten ileri geldiğini varsaydığım kör olasın suzan suzi çağrışımı ile o artık benim için suzan suzi'dir. o kadar benimsedim, hatta o kadar ileri gittim ki kendisini kültürüme kattım. yaptım bunu.
  • eski komşumuza ve deniz çakır'a fena halde benzeyen efsane goth. yeteneği önünde domalmalıyız.
  • popçu değil has post-punkçıdır. ayrıca lady gaga ve türevleri gibi tavşanın suyunun suyu değil, türünün ilk örneğidir.
    şu an hayatta olan en önemli 10 kadın müzisyeni saymak gerekirse siouxsie sioux bunların içinde kesinlikle ilk beşe oynar.

    kendisi 80lerde dünya müzik piyasalarına yön veren bir müzik türünün en önemli temsilcilerinden biri olmakla beraber, sinead o'connor, suede, gossip, shirley manson, pj harvey, massive attack, scissor sisters gibi farklı türlerden pek çok günümüz müzisyeninin ilham kaynağı olmuştur.
  • world of warcraft'ta kendisine atıfta bulunulmuş abla.
  • "suzi su" diye okunur imiş.
  • gaiman'in death karakterini yaratirken esinlendigi bilinen biraz alayci , super havali tavirlari olan di$i hatun.
  • siouxsie and the banshees adlı bir grubu olan, morrissey ile interlude gibi asmis bir parcada duet yapmış hatun kişi...
  • spellbound dansı hayatımda önemli bir yer tutuyor. neden bilmem! her gece rüyalarımdasın siouxsie.
  • bugün öğrendim ki dünyada bir yerlerde bu efsane kadına çirkin diyen tipler varmış. allah taş eder diyor ve çekiliyorum. insanda göz olur, izan olur ulan. siouxsie'nin neresinde çirkinlik görmüşler anlayamadım. hadi beauty is in the eye of the beholder diyelim de beholder da beholder'lığını bilsin aq.

    tamam sakinim.

    siouxsie'nin çocukluğu da, ilk gençliği de o kadar berbat geçmiştir ki döneminde (80-90 civarlarından bahsediyorum) bu kadar büyük bir ikona dönüşebilmesi son derece takdir edilesi bir karakter. londra'da doğmuş olmakla beraber çok küçük yaşlarından itibaren kent'te yaşayan siouxsie, burada çok izole bir çocukluk geçirmiştir. ailesi de genel olarak izole bir yaşamı tercih eden garip tipler. babası asıl bakteriyolog olmakla beraber ağır alkolik olduğundan işsiz güçsüz kalmış, evde ortam son derece sağlıksız. siouxsie de bu ortamda, 9 yaşındayken tecavüze uğruyor ve işin bombok tarafı, ailesi de polis de olayı görmezden geliyor. bu olay da siouxsie'yi zaten rezil bir halde olan ailesinden iyice uzaklaştırıyor. genel olarak yetişkin insanlara karşı bir nefret büyüyor içinde.

    14 yaşındayken babasını alkolizmden kaybeden siouxsie, yaşadığı travmayla ağır kilo kaybetmeye başlıyor ve hastanede uzunca bir tedavi görmek zorunda kalıyor. hastanede yattığı dönemde, bbc'nin top of the pops programında david bowie'ye denk geliyor. müziğe ilgisi de buradan başlıyor.

    17 yaşında okulu bırakan siouxsie gay barlarda takılmaya başlıyor ve bu sıralarda sex pistols'un bir konserine denk geliyor. daha doğrusu kendisi katılmasa da arkadaşlarından biri katılıyor ve grubu baya övüyor. siouxsie de sonradan siouxsie and the banshees'te bas gitarist olarak karşımıza çıkacak olan arkadaşı steven severin'le sex pistols konserlerine gitmeye başlıyor. londra'daki bir konserde grubun elemanlarıyla birebir tanıştıktan sonra grubu her yerde takip eden hayran ekibinin bir parçası oluyor ki bu hayranlara sonradan bromley contigent adı takılmış.

    fetiş ve bondage giyim kuşamıyla underground club ortamlarında tanınmış bir figür haline gelmeye başlayan siouxsie, bir sex pistols konseri için fransa'ya gittiği sırada swastikalı bir kol bandı ve cupless bra'yla (bunun türkçesi nedir bilmiyorum) dolanırken polis şiddetine uğruyor. kendi söylemine göre derdi, giyim tercihleriyle burjuvazide bir şok etkisi yaratmak (punk felsefesini unutmayın). yine bu punk ortamlarında sıkça karşımıza çıkan diy yaklaşımıyla severin'le beraber kendi grubunu kurmaya karar veriyor ve siouxsie and the banshees böyle ortaya çıkıyor.

    bir dönem grubun davulcusu budgie'yle evli olan ve beraber the creatures diye bir grup kuran siouxsie, boşandıktan sonra cinsel tercihini "kendimi hetero ya da lezbiyen olarak tanımlamam. ilgi duyduğum erkekler genelde kadınsı tipler" diyordu. budgie'nin yaklaşımı nedir, açıkçası ben bilmiyorum.

    bu arada gördüğüm kadarıyla belirtilmemiş gördüğüm kadarıyla, asıl adı susan janet ballion'dur. babası valonyalı zaten.
  • sanırım yaşımla alakalı olarak ve punk dinlemeyen birisi olarak: seni hannibal da keşfettiğim için özür dilerim. suzi sen başkasın ne zaman sesini duysam mutlu oluyorum, ne zaman mutlu olursam seni dinliyorum. sen başkasın...
hesabın var mı? giriş yap