• 2 temmuz 1993 kişisel tarihimin en önemli dönüm noktasıdır.

    22 yıl önce, ben 13 yaşında bir çocukken, her gece yatmadan önce kitaplarını okuduğum adam bir yangın merdiveninden tekmelenip vahşi bir kalabalığın içine atıldı, masum insanlar diri diri yakılırken katledilenlerden biri de arkadaşımın amcasıydı.

    yaz tatilinde babamın kozyatağı'ndaki evindeydim.
    babamın apartmanının kapıcısı haydar ağabey ağlayarak, babama kendisini bırakması için yalvarıyordu. babam ise ona sarılmış, bırakmıyordu, karısı ise karşılarında ağlıyor, babam bırakırsa kocasının bu haldeyken gazi mahallesi'ne gidip kendisini öldürteceğini söylüyordu.

    hayatımda katıldığım ilk eylem bu katliamın ardından düzenlendi. babamla hayatımız boyunca hemfikir olup yan yana yürüdüğümüz tek yoldu sanırım.

    tüm dinler özünde iyi olanı, güzel olan vaad eder... ama ironik biçimde acı, cehalet ve tarihteki büyük katliamlar da hep inançlarla bağlantılıdır.

    22 yıl önce bugün, 14. doğum günümden altı gün önce bir gecede büyümek zorunda kaldım. inancımı da çocukluğumun yanında bıraktım.
  • faillerinin hâlâ aramızda dolaştığı hatta ülke yönetiminde söz sahibi olduğu, 93 yıllık cumhuriyet tarihimizin en utanç verici, en karanlık günüdür; 2 temmuz 1993...

    içişleri bakanı mehmet gazioğlu; "olaylara heykel (pir sultan abdal) neden oldu."

    tansu çiller; "çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir."

    tansu çiller; "olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi."

    süleyman demirel; "olay münferittir. ağır tahrik var. bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş."

    sivas katliamı sırasında aziz nesin görevliler tarafından itfaiye merdiveninden aşağı itildi.

    28 haziran 2016'da istanbul atatürk havalimanı'nda olduğu gibi 23 yıl önce sivas'ta da ışid vardı. yakarlar, kafa keserler, patlatırlar ama her zaman haklı ve mağdurdurlar.
  • zaman gazetesine göre bir ‘katliam’ değil, ‘olay’ dır.
    internet sitesinde “sivas katliamı” aramasında 1 sonuç çıkar (o da can dündar’ın bir yazısı ile ilgili)(http://www.zaman.com.tr/…lt=&trh=20050916&hn=210779), “sivas olayları” diye arayınca birçok sonuç çıkar (http://www.zaman.com.tr/…g=1&sorgu="sivas olaylar�"), bu şekilde incelenmektedir. aynı şekilde ‘maraş katliamı’ da bir ‘olay’dır. ‘maraş katliamı’ diye arama yaptığınızda 0 (yazıyla: sıfır) sonuç çıkar (http://www.zaman.com.tr/…g=1&sorgu="mara� katliam�"). ‘çorum katliamı’ da öyle. (http://www.zaman.com.tr/…g=1&sorgu="�orum katliam�")
    bu demek değildir ki zaman gazetesi ‘katliam’ kelimesini kullanmayı sevmez. bu ülkedeki bir başka utanç olan başbağlar katliamı, katliamdır, olay değildir. yani yaşananlar, ölenine bağlı olarak ‘katliam’ ya da ‘olay’ olmaktadır zaman gazetesine göre.
    mesela kanada’da fokların öldürülmesi bir katliamdır:
    http://www.zaman.com.tr/…lt=&trh=20060416&hn=276362
    ama sivas’ta 37 kişinin öldürülmesi bir ‘olay’dır.
    sivas katliamının unutulmak istendiği, unutulması gerektiği yönünde haberler yapar. çünkü bunu unutmak istiyormuşuz:
    http://www.zaman.com.tr/…lt=&trh=20050703&hn=188734
    http://www.zaman.com.tr/…alt=&trh=20040701&hn=65052
    http://www.zaman.com.tr/…lt=&trh=20060702&hn=299379
    oysa ülkedeki başka bir gariplik olan 28 şubat süreci fethullah gülen zararına sonuçlar doğurduğu için senelerdir bunu pişirip pişirip sunan, haberlerinde ve köşe yazılarında göndermeler yapan, bunun için dizi bile çeken (bkz: şubat soğuğu) kendileridir. gencecik insanların ölümünün senede bir kez anılması siyasi ranttır, unutulmalıdır, ama 28 şubat defalarca zikredilmelidir, eleştirilmelidir zaman gazetesine göre.
  • kapıları kilitleme alışkanlığımızın başladığı yangındır. biliyorsunuz bizi öldürmek istiyorlardı, hem de kendi komşularımız . hiç aynı masada yemek yememişiz gibi bizi öldürmek istiyorlardı. yıllarca bir kez kilidi dönmemiş kapı sıkı sıkı kilitleniyordu. yan yanaydı kapılarımız ve cezaevine girmişti biri. bir karıncayı incitmez insanları yakmıştı, tutuklanmıştı. ben alevi olduğumu 10 yaşında öğreniyordum yangınla. insanlar yanıyordu ve ben alevi olduğumu annemin sesinden öğreniyordum, "yaktılar" diye diye ağlarken öğreniyordum. annem neden ağlıyordu anlamıyordum ama ben de ağlıyordum. annem ağlıyor diye ağlıyordum. yıllar geçiyordu ve ben annemi anlıyordum, neden ağladığını da. annem yine ağlıyordu her 2 temmuzda, ben ise hem annem ağlıyor diye ağlıyordum hem de "yaktılar" diye diye ağlıyordum. hepsi gitmişti, mahalledeki 3-5 alevi ev de eşyalarını yüklemiş, koca mahallede bir biz kalmıştık alevi. evden çıkmak istiyordum, annem izin vermiyordu. zaten hiç arkadaşım da yoktu artık. benim hiç çocukluk arkadaşım olmadı. çocukları bile bizi öldürmek istiyordu. çocuklar çocukları nasıl öldürmek ister anlamıyordum o zaman , şimdi ise anlıyorum. evimin balkonundan dumanını gördüğüm yangının görüntülerini izliyorum yıllar boyunca tekrar tekrar ve işaret parmağı havada tekbir getiren çocuğu gördükçe anlıyorum bazen çocuklar bile katil olabiliyor. çocuktan katil yaratan karanlık sivas'tan hrant'a kadar geliyor.
  • “çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir.” dönemin başbakanı tansu çiller

    “olay münferittir, ağır tahrik var. bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş, emniyet kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır.” dönemin cumhurbaşkanı süleyman demirel

    “müdehale etmeyin.” doğukan öner dönemin sivas emniyet müdürü

    “olayı bu kadar büyütmek yanlış. bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi.” dönemin ana muhalefet lideri mesut yılmaz
  • yedi yıl önce sivas'taki madımak oteli'nin önünde toplanan güruh, insanlık dışı gösterisini sürdürürken, otelin merdivenlerinde kurtulmayı bekleyenlerden biri olan yazar lütfi kaleli sorar: “ bunlar ikindi namazına gitmeyecekler mi?”...

    yanıt karikatür sanatçısı asaf koçak'tan gelir: “ anlaşılıyor ki, bu namazı kaza ile eda edecekler.”

    yıllar öncesinde, yurdumuzda turizmin gelişmesi için bestelenen şarkıda şöyle bir söz vardı: “düşün antalya'da mutlu bir hollanda'lı”...

    hollanda'nın amsterdam havaalanı'nda bir genç kız, o gün yaşadıklarını günlüğüne yazarken heyecanlıdır: “türkiye'ye giden uçakta adım yoktu. birkaç dakika korktum: gidemeyecek miydim?”

    carina thuys adlı kızın korktuğu başına gelmez ve istanbul'a doğru havalanan uçağın penceresinden bulutları seyre dalar!..

    annesi genç kızın ölüm haberine inanmaz ve şunları söyler: “o her zaman söylediği saatte eve gelir. döneceğini söylediği gün onu havaalanında karşılamaya gideceğim”...

    kadın, istanbul'dan gelen yolcuların arasında kızını arar... ve son yolcu çıktığında şunu söyler oğluna: “kızımın öldüğüne şimdi inandım!”

    asaf koçak'ın da aralarında bulunduğu sivas'ta yakılan 37 insandan biri olan carina thuys'un, ülkesine gönderilen eşyaları arasında günlüğü de yer alır. günlüğün son sayfası “2 temmuz 1993” tarihini taşır: “şimdi durum kritik. bir süreden beri oteldeyiz. dışarıda büyük bir güruh bağırıyor. bu otelde, özgür düşünür, laik yazar aziz nesin kalıyor. o, şeytan ayetleri'ni yayınlamayı düşünüyor. durum hiç de hoş değil. kendimi gergin hissediyorum. çünkü ne olacağını hiç bilmiyorum. bu durum aşırı dincilerin bir oyunudur. slogan atıyor ve tahribat yapıyorlar. oldukça polis var. ama ben ne yapabilirim ki? bağırılıyor, çağırılıyor ama ben anlamıyorum!”

    yeryüzünde, en yüksek noktasına yazı araç ve gereçlerinin konulduğu bir tapınak var mıdır?.. yani bir kilise düşünün ki, en tepesine simge olarak haç değil de kalem konsun. ya da, bir havranın en üst noktasına bakanlar davudi yıldızı yerine bir daktilo görünler!..

    istanbul'un eyüp semtinde bulunan defterdar camii 1541 yılında, hattat nazlı mahmut çelebi tarafından yaptırılır. mahmut çelebi yazı ustası olduğundan minarenin tepesine hilal yerine bir hokka ve kalem koydurtur. bu uygulamanın günümüzde karşılığı “bilgisayar ekranı, klavye ve maus”dur. şairler, yazarlar çalışırken bu yazı araçlarını kullanıyorlar. yeni yapılmakta olan caminin minaresine bunları koymaya kalkışsak başımıza neler gelir?.. ama ne gariptir ki, 450 yıl önce bunu gerçekleştirebilmişiz!

    haliç'in kıyısındaki defterdar camii'ni ziyaret edenler, minareye baktıklarında ne hokkayı nede kalemi görebilirler. fırtınalı bir havada rüzgar alır götürür kalemi. hokka uzun süre ayrı kalır yoldaşından. sonra oda yere düşer ve kırılır. geriye sadece aras neftçi'in 1990 yılında çektiği fotoğraflar kalır. bu fotoğrafa dikkatli bakıldığında minarenin tepesindeki hokka görülebilir. günümüzde minareye baklanlar ise iki hoparlör ve birkaç florasan lambadan başka bir şey göremezler.

    eyüp halkı, nazlı mahmur çelebi'nin rüşvetle suçlandığını, elindeki hokka ve kalemi sırtı camiiye dönük şekilde fırlatacağını, yazı takımının minarenin tepesine konmazsa suçlamayı kabul edeceğini içeren bir öykü anlatır. hokka ve kalem minarenin tepesinde durunca herkes mahmut çelebi'nin suçsuz olduğuna inanır.

    gazetelerdeki yazarların yerini giderek yazarkasaların aldığı günümüzde, böyle bir şeyi denemeye kim cesaret edebilir?..

    şüphesiz ki nazlı mahmut çelebi'nin yaptırdığı caminin tepesine yazı araç ve gereçlerinin konmasının nedeni halk arasında anlatılan “atmasyon” öyküsü değildir. bir rastlantıyı içeren bu öykü, yazara gösterilen saygı, sevgi ve hoşgörünün geleneğimizde ne denli yoğun olduğu gerçeğinden bizleri uzaklaştırır. yazı ustasının minarenin tepesine yazı araç ve gereçlerini koyması rastlantı değildir. tıpkı, 2 temmuz gününde binlerce insanın, yazarların kaldığı madımak oteli'nin önünde buluşmasının rastlantı olmadığı gibi!..

    solingen ve sivas!..

    insanların yakıldığı iki kent...

    bu iki kentin baş harflerini yan yana getirirsek, neyle karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır: ss!..

    sivas katliamı sonrasında yazdığım şu dizeler sanırım tüm gerçeği gözler önüne seriyor:

    yedi kova su yeterliydi
    sivas'taki ateşi söndürmek içim
    oysa her biri
    devlet dairesindeki kovaların
    üstünde yazılı
    altı harfli bir sözcüktü yangın

    g harfi boştur kovaların
    ki okununca dolu olanları
    ortaya çıkar
    madımak oteli'nin merdivenlerinde
    kurtulmayı bekleyenler için
    verilen karar: yan ın

    dostları, sivas'ta yakılan ankaralı şair behçet aysan'ın kapısında unutulmuş bir not bulurlar: “yarım saat içinde geliyorum. bekleyin.”

    (bkz: sunay akın)
  • oteli saran kalabalığa "şunların ruhuna fatiha okuyalım.", "gazaniz mübarek olsun." diyen bir belediye baskani*.

    "aziz nesin'in halkın inançlarına karşı, bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir." diyen bir içişleri bakanı*.

    katliamdan sonra "ne yapayım, yetkim yoktu." diyen bir başbakan yardımcısı*.

    "çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir." diyen bir başbakan*.

    "halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz.",
    "olay münferittir. ağır tahrik var. bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş. güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır. karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır." diyen bir cumhurbaskani*.

    http://m.bianet.org/…s-katliaminin-hesabini-vermedi

    şimdi...

    buna benzer olayların daha önce çorum, maraş ve 6-7 eylül'de de tezgahlandigini biliyoruz.

    katliamın adını katliam, suçun adını suç koymadigimiz için,

    utanmayi, pişman olmayı, hesap sormayı bilmediğimiz için,

    başka inanclari, fikirleri, yaşam tarzlarini düşman olarak algiladigimiz için,

    birlik beraberliği, hoşgörüyü dilimizden dusurmedigimiz halde "öteki"ne en büyük zulmü, haksızlığı, saygısızlığı yaptığımız için

    ülkemizin, insanımızın başı beladan kurtulmadı, bu gidişle de kurtulamayacak.
  • katliam öncesinin sorumlularının ve katliam sonrasının sorumsuzlarının asla unutulmaması gereken, artık ancak unutmayarak karşı durabileceğimiz olay.

    kendimce okuyup ettiklerimden bir sorumlular ve sorumsuzlar listesi hazırladım. eksik, fazlalalık varsa yardımlarınıza açığım. kimseyi gereksiz yere sorumlu göstermek ya da gerçekten sorumlu olanları es geçmememek lazım.

    katliam öncesinde sorumlulukları bulunanlar:

    süleyman demirel (cumhurbaşkanı)
    “polis ile halkı karşı karşıya getirmeyin” ve “olayda ağır tahrik var” diyebildiği için... zamanında da “bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz” demişti bu istikrarlı politikacı, tarafsız (!) cumhurbaşkanı.

    tansu çiller (başbakan)
    “çok şükür otel çevresindeki halkımız yangından zarar görmemiştir” cümlesini kurabildiği için...

    erdal inönü (başbakan yardımcısı)
    olaylar sırasında otelde kısılı kalanlarla telefonda görüşmesinde “merak etmeyin takviye kuvvet geliyor” demesinden sonra o takviye kuvvet asla gelmediği için...

    mehmet gazioğlu (içişleri bakanı)
    “oteli sahibi kundaklamıştır” diyebilecek kadar pervasızlaştığı için...

    doğukan öner (dönemin sivas emniyet müdürü)
    olayların başında 500 kişilik grup için bile “medahale etmeyin” emri verdiği için...

    mesut yılmaz (dönemin ana muhalefet partisi lideri)
    “bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi” diyebildiği için...

    muhsin yazıcıoğlu (bbp genel başkanı):
    iddialara göre mustafa mit adlı kişi ile birlikte bu katliamın tertiplenmesinde rolü olduğu için. katliam’ın hemen öncesinde sivas’a gelmiştir. ayrıca türkiye çapında %1 küsür oy alan partisi sadece sivas’ta %50'lere yakın oy alabilmektedir. bir nevi sivas partisidir bbp. yazıcıoğlu da bu önümüzdeki seçimde sivas’tan bağımsız adaydır. sivas katliamının sivaslılarla özdeşleştirilmesine karşı çıkan ve sivas’ın sorumlu olmadığını iddia eden sivaslıların bu seçimde bu iddialarını kanıtlama fırsatları önlerindedir.
    (not: hakkını yememek için şunu da ekleyelim: madımak oteli’nin hemen yanı bbp binasıdır ve buradaki bazı insaflı insanlar otelden kaçan insanları kurtarmış ve korumuşlardır. aynı bbp binasından otelde sıkışıp kalanlara saldırı yapıldığı da iddia edilmektedir.)

    temel karamollaoğlu (dönemin refah partili sivas belediye başkanı)
    ‘bu olayla anılmak istemeyen!’ sivas halkı tarfından ilk seçimde refah partisi’nden milletvekili seçilen sorumlu. peki neden sorumlu? olaylardan bir gün önce madımak oteli’nin yakınına, ‘kaldırım döşeme bahanesiyle’ binlerce taş getirdiği için... valiliğin emrine rağmen göstericilerin üzerine su sıktırmadığı için... pir sultan abdal heykelinin yıkılmasına ön ayak olduğu için... sonraki her fırsatta katliamı savunduğu için...

    cafer erçakmak (rp sivas il meclisi üyesi)
    katliam sonrasında kurtarılan kişileri itfaiye merdivenlerinde hedef gösterip linç ettirmeye çalıştığı için... onun yüzünden aziz nesin ve lütfi kaleli itfaiye merdivenlerinden aşağı atılmıştır. asla yakalanamadı. yakın zamanda sivasta, evinde eceliyle öldü.

    yerel sivas gasteleri:
    bir gün öncesinden hedef gösteren yayınlar yaparak yangının kıvılcımını yaktıkları için...

    ahmet yücetürk (sivas garnizon komutanı):
    yangından 8 saat öncesinde vali tarafından kendisinden yardım istenen, ama madımak oteline çok yakın konumdaki garinzondan bu yardımı bir türlü gönderemeyen veya bir şekilde göndermesine izin verilmeyen komutan.

    sivas katliamı sonrası sorumsuzlar:

    hürriyet gazetesi:
    20 bin kişinin 35 insanı diri diri yakmasını: “sivas’ta aziz nesin isyanı” başlığıyla verebildikleri için...

    kenan evren (eski cumhurbaşkanı / ressamı):
    halkı tahrik etmeye gerek yok dediği için...

    abdüllatif şener (beyaz türklerin de sevdiği akp’nin okeye dördüncüsü):
    madımak otelini müze yapacağının sözünü veren ama sözünde durmadığı için... hatta bu müze yapılma önerisi mecliste oylanırken ortalarda yoktu kendisi. tabi ki bu öneri akp millevekilleri tarafından reddedildi. ayrıca sivas katliamı sorumlularını hapiste ziyaret ettiği için.

    şevket kazan (dönemin refah partisi yönetecisi. sonra dyp-refah koalisyonunda adalet bakanı):
    katliam sonrası tutuklanan az sayıdaki (20 bin kişilik kalabalıktan seçilen 140 göstermelik adam) sorumlunun gönüllü avukatlığını üstlendiği için... adalet bakanı olduğu gibi de hapishaneye uğrayıp, kendi deyimi ile ‘arkadaş ziyareti’ yaptığı ve sivas katliamı sanıklarına destek verdiği için...

    erkan mumcu:
    akp’den kültür bakanı iken fazıl say’ın katliam ile igllii oratoryosunu sansürlettiği için..

    ismet özel (şair):
    katliamla ilgili bir yazısında, “sivas semalarında sırp tayyareleri uçurun bari” gibi bir yaklaşımla, olaya tepki gösterenleri eleştiren bir yazı yazdığı için...

    zaman gazetesi:
    arşivinde kanada’daki fokların öldürülmesini katliam, sivas’ı ise ısrarla ve tutarlılıkla ‘sivas olayları’ olarak nitelediği için...

    ertuğrul özkök (gasteci):
    yazılarında sivas’ın artık bu olaylarla anılmaması gerektiğini, artık unutulması gerektiğini savunduğu için...

    akp hükümeti:
    sivas katliamından ceza alanları hapisten çıkarabilmek için özel af yasaları çıkarmaya çalıştıkları için...
    kendi işlerine geldiğinde baskı altına almaktan çekinmedikleri adalet sistemi, sivas katliamı hakkında zaman aşımı kararı verdiğinde, "hayırlı olsun" dedikleri için.

    konu ile ilgili olarak dönemin sivas valisi ahmet karabilgin'in açıklamaları:

    http://www.psakd.org/…_valisi_ahmet_karabilgin.html
  • kimler neden ve niçin yaptı aslında çok iyi bilinmesine rağmen hasıraltı edilen katliamdır. net. failleri de azmettiricileri de gayet iyi bilinmektedir. bir suçun failleri belli ola ola birileri tarafından korunuyorsa bu devletin mafyalaştığı gerçeğine denk düşer. kısacası devletin veya derin devletin tezgahının sonucu gerçekleşen elim bir katliam, tarihi bir kara lekedir; acısı asla unutulmayan!..

    edit: imla
  • bugün yobazların cumhuriyeti ateşe verdiği gündür.

    işid'in iki askerimiz sefter taş ve fethi şahin'i yaktığı gibi “kahrolsun laiklik, yaşasın şeriat” sloganlarıyla türk milletinin yakıldığı gündür.

    “çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” diyen tansu çiller'in, "tahrik sonucu halk galeyana gelmiştir" diyen demirel'in bayramıdır bugün.

    mustafa fehmi kubilay'ın başını testere ağızlı bağ bıçağıyla bedeninden ayırıp, camiden aldıkları yeşil sancağın ucuna takarak sokak sokak gezdirip tekbir getiren soysuzların bayramıdır.

    9 yaşındaki kız çocuklarına uçkur çözen ırz düşmanlarının bayramıdır.

    2023 yılında dahi kah "seccadeye bastılar" kah "biliyorsunuz kendisi alevidir" diyerek mezhep ayrımcılığı yapıp milleti birbirine düşürmek isteyen kahpelerin bayramıdır.

    kutlu olsun.

    bilgi: 33 yazar ve ozan ile 2 otel çalışanının yakılarak can verdiği sivas katliamı alevilere yönelik bir katliam olarak lanse edilse de, aslında hayatını kaybedenlerin yarısı alevi, yarısı sünni bir tanesi de hıristiyan'dı. insanlığa, birlik ve beraberliğimize, cumhuriyete ve türk milletine yapılmış bu kahpeligi unutmadık...
hesabın var mı? giriş yap