• direkt dalıyorum; "siyaset kötüdür" söylemi 12 eylül cunta rejimin depolitizasyon siyasetinin ürünü. depolitizasyon, "siyaset kötüdür" ifadesinin siyasalaşmasından*ibaret. bu söylem 12 eylül'ün yerleşik söylemsel aygıtları arasında en çok iş göreni.

    hayvan çiftliğinde domuzun * açlık çeken diğer hayvanlara "bu elma ve sütleri sizin uğrunuza yiyoruz." diye nutuk çekmesi gibi; siyasal erkin topluma siyasetin namuslu, üretken, yaratıcı, emekçi, dürüst, cesur, onurlu, zeki insanın işi olamayacağı; olsa olsa kaypak, yavşak, ilkesiz, bencil, korkak ve aptal insanın uğraşı olacağı propagandası yapması halk kitlelerinin değil egemen siyaset unsurlarının çıkarını gözeten bir pratik. çünkü siyaset demek, en basit ifadesiyle değişim arayışı demek. değişim arayışından rahatsız olma potansiyeli en yüksek kesim olarak muhafazakar ve statükocu kesimin * siyaseti tu kaka seviyesinden yukarı asla ele almaması boşuna değil.

    üniversitelerin kurumsal ifadesi tüm dünyada 20. yy başlarına kadar bilim ile birlikte siyaset ve fikir üretmek iken 2. dünya savaşı sonrası pozitif bilimler ile sosyal bilimlerin kesinkes ayrışması, (bilim adamı siyaset yapamaz anlayışı. konuyla ilgili detaylı bir çalışma için immanuel wallerstein avrupa evrenselciliği/iktidarın retoriği eserine bakılabilir) akabinde neoliberalizm ile fikir ve siyaset üretme mekanizması vasfının da üniversitelerden alınıp sermaye kurumlarına (ordu, bankalar, şirketler, think thankler, sermaye kuruluşları vs) devredilmesine bir itirazı da barındıran 68 kuşağının türkiye ayağını topyekûn bastırma operasyonuydu 12 eylül. yök gibi üniversiteleri siyasetsizleştirme kurumları kadar, yaygın popüler söylemde ifadesini bulan "siyaset kötüdür" ifadesi de olası bir taban itirazını daha en başından elimine etme işlevi görüyor. oysa birey ve toplumun kendi yaşamı hakkında söz söyleme, yıkma, inşa etme imkan ve kabiliyetidir siyaset. siyaseti bir avuç elitin eline bırakmak dışında bir işlevi olmayan bu söylemin, muhafazakarlaşmanın dibini sıyıran türkiye'de bu kadar karşılık bulmasına şaşmamalı. siyasetsizlik muhafazakarlaşmayı, muhafazakarlaşma siyasete düşman olmayı durmaksızın yeniden üretip duruyor. en ufak değişim talebinin "siyaset şeytan işidir yeğenim" söylemi ile daha ev içinden başlayarak sokağa, oradan da en üst siyasal kurum ve yapılara sirayet edecek biçimde frenlenmesinin bizi getirdiği yer, günümüz türkiye'sidir.

    çözüm siyaseti yaşamın dışında ve ancak zorlayarak katılabileceğimiz bir mekanizma olarak görmek değil, onu biricik yaşamımızın en olağan ve gerekli parçası olarak görmekte yatıyor. siyasetin gaspı, topyekûn yaşamın gaspıdır. hırsız çaldığı ürünün, sizin işinize asla yaramayacağına iman eder, sizi de bu imana davet eder. icap etmeyin! ben şahsen ilk politik dönemlerimde "siyasete bulaşma yeğen" öğütlerinin hep muhaliflere yapıldığını gördüm. egemenden yana siyaset yapana ise en fazla "bu seçimde yine alıyor musunuz iktidarı, söyleyin de emekliye zam yapsınlar yavu kehkehkeh" yılışıklığı ile gidildiğini gördüm. tesadüf mü, değil!

    hem siyaset kötü bir şey olsa egemenlerin kendisi yapmazdı siyaset, halka zorunlu kılarlardı bolm. (bkz: zorunlu siyasetçilik) sonra siyaset yapmama konforunu satmak için de (bkz: bedelli siyasetçilik) çıkarıp halktan para toplarlardi. meclis kürsülerinden muhalefet liderleri iktidara "sıkıyorsa kendi oğlunu siyasetçi yapsana, fakir fukaranın çocuğunu meclislere göndereceğine" diye serzenişte bulunurdu. (inanma seni sömürecek)

    (bkz: siyasetten bıkmak/@hattabi)
  • ikiyüzlü insanların oluşturduğu arenada oynanan kaka oyun
  • ulkelerin ve toplumlarin kendisine olan bakis acisi ile sosyal yapilarini ortaya doken, toplumu desifre eden olay.

    bugunun dunyasinda herhangi bir toplumda yasayan herhangi bir bireyin kisisel hak ve ozgurluklerini gerektiginde savunma platformudur siyaset. 700 yil boyunca tek bir basa kulluk eden bir zihniyetin suyunun suyu olarak cumhuriyet doneminden sonra kisisel hak ve ozgurlukler dogrultusunda toplumu sekillendimek ve bu konuda birey olarak soz sahibi olmak gerektigi, genc nesilleri egiten sistemin bu bilinci veremediginden ve tepede bizi temsil etmesi gereken zumrenin sistemi daha da kokusturmasindan dolayi halen kavranamamistir. sistemi, siyaseti insa etmesi gereken genclik bilgisiz ve duyarsiz olarak yetistirildiginden siyasetten cekinmektedir, nefret etmektedir. genc nesil eger icinde bulundugu toplumdaki en ufak carpikliktan baslayarak duyarliligini ortaya koymazsa, "ben yolumu bulayim sistem zaten gocmus" nidalariyla kolay kapilardan gecmeye calisirsa hem birey olarak, hem de toplum olarak birileri tarafindan belleniriz, siyasetten de nefret ederiz.

    televizyon karsisinda aptallasan bir nesilin giderek uzaklastigi, igreti gordugu, bireyin kendi hak ve ozgurluklerine giden yolun yegane tasitidir siyaset; icerigini sorgulamak yerine populer kultur tarafindan sunulan standart, vizyonsuz ve etkisiz yasamlari yasayarak bir yere varilamaz.

    "oturdugu yerden basariya ulasan tek sey tavuktur."
  • bugün naziler hakkında bir belgesel izlerken dank etti de kafama, saçma sapan konuşup milyonlarca kişiyi etkileme sanatı siyaset.

    bugün ben millet kampanya yaptım gelin hepberaber tandır ekmeği yapalım desem kimse beni desteklemez. ama yahudileri kesicem kürtleri öldürcem ermenilerden börek yaptırcam, ananızın amına duble yol döşiycem, benim tayfa özgür olcak siz hepiniz siktirin gidin desem herkes bana oy verir. zibilyon tane yardakçım yardımcım olur.

    halbuki tandır ekmeği yapsak ne güzel olur sıcak sıcak yerdik üstüne yağ sürüp. bunun ideolojik bişeysi de yok yani yiyoruz bunu. ama sağcısı da solcusu da siktiri çekerdi bana.

    40 yaşına gelince cumhurbaşkanlığına aday olmak istiyorum. seçilirsem çankaya köşkü bahçesinde beraber mangal yapmayı vadedicem. kendi ailem bile oy vermez aq. ama adam katliam yapıyo herkes şakşak.

    siyaset çok garip bişi.
  • "gutmek" tadinda bir fiil olan "seyis etmek"ten gelen bir kelimedir . gavurun politics'i ise "cok yuz*" anlamina gelmektedir .

    (bkz: her sey ortada)
    (bkz: her sey ortada)
  • seyislikten, at terbiyeciliğinden filan gelen bir kelime...idam etmek manası da var.
  • dosta tavsiye edilemeyecek kadar kötü, düşmana bırakılamayacak kadar önemli iş.
  • inanmadığım demokrasi çıkmazı. demokrasiye de inanmıyorum zaten. ben artık sadece, karanlıktan silah sesleri geliyorsa ve bu sesler iyilerin silahlarından çıkmıyorsa, iyilerin kaybedeceğine inanıyorum. bunun aksini söyleyenin de kötüye hizmet eden bir ahmak olmaktan öteye geçemeyeceğini düşünüyorum. şiddetin, çocuk ölümlerinin, katliamların olduğu bir düzende sandık, size kurtuluş değil, katilinizi seçme hakkı verir sadece. ben yeteri kadar öldüğümü, katledildiğimi düşünüyorum bu yaşa kadar. siyaset dediğin, boş umutlar veren bir tek parti düzeni.

    berkin, ali ismail ve daha nice çocuklar ölürken, dünyayı değiştireceğine inananların saf bir çabası... biliyorum, çünkü onlardan biri de bendim:

    http://hasanaliunal.com/?p=796
  • siyasetin iki türü vardır; ulvi siyaset ve süfli siyaset olmak üzere.

    bizim siyaset namına bildiklerimizin tamamı süfli siyaset modeli çerçevesinde icra edilenlerdir. ulvi siyasetin en son temsilcisi hz. ali'dir.

    o zatın vefatından sonra toplumların yönetimi tamamen süfli siyaset prensiplerine uygun olarak gerçekleştirilmiştir. süfli siyasetin temel prensibi "güç" ve her ne pahasına olursa olsun gücün korunması ilkesine dayanır.

    bir toplum nuraniyetini yitirirse artık o toplumun ulvi siyasetle idaresi mümkün olmaz. zira onlar artık hakka karşı sağırlaşmışlar ve ancak güç veya güç kullanma tehditi karşısında hizaya gelir olmuşlardır. aksi durumda toplum düzeni sağlanamaz ve asayiş temin edilemez.

    böylelikle zorba rejimler devri başlar. demokrasi denilen ve batı avrupa'da zuhur eden sistem de zorbalığın ancak dengelenmiş ve rafine bir versiyonudur.

    demokrasilerin nispeten barışçı görüntüsü, soğuk savaş döneminin dehşet dengesi olgusuna benzer. çünkü demokrasilerde sistem içi güçler uzun ve yıpratıcı çatışmalar sonucunda aralarında bir uzlaşmaya varmışlar ve sistemi herkesin çıkarı için stabilleştirmişlerdir. eğer bir sebeple bu denge bozulacak olursa ve teamüller işlemez hale gelirse siz o zaman görün gümbürtüyü.
  • bizim siyaset namına bildiğimiz her şey ancak "süfli siyaset" kapsamına giren işlerdir. süfli siyaset, nefs-i emmare seviyesindeki insanı yönetme sanatıdır.

    nefs-i emmare mertebesindeki insan, son derece bencil, kendisi ve kendine ilişik olanlar haricindekiler ölmüş kalmış umursamayan, paraya ve güce tapan bir tıynettedir. bu kategoriye arkasında sopa olmadığı müddetçe, mücerret hak ve hukuk kavramları tesir etmez. bunlar yalnızca ceza ve ödül sistemi ile hizada tutulabilirler.

    böyle bir toplum içinde idareci konumuna yükselen insanlar da, egosu şişkin, binbir türlü hile ve hurda ile insanları yüzeyde okşamayı bilen, ama içten içe de tehdit edebilmeyi becerebilen kimselerdir. kısacası siyasete bulaşan insanın kirlenmemesi imkansızdır. hatta zaman içinde yavaş yavaş, dark side/karanlık yüz yolunda adım adım ilerlerler.

    ulvi siyaset ise sadece dört halife zamanında uygulanmış, ondan sonra kaybolmuştur.

    hz. ali ile muaviye arasındaki anlaşmazlık da bu noktadadır.

    hz ali, toplumu selefleri gibi ulvi siyaset prensipleri ile idare etmeyi öngörmüştür.

    muaviye ise peygamberin vefatından sonra insan kalitesi her geçen gün düştüğü gerekçesiyle, ulvi siyaseti mümkün görmemektedir dolayısıyla süfli siyaset ölçülerini esas almayı doğru bulmuştur.

    ruhen çingen seviyesine düşmüş bir toplum başka nasıl idare edilebilir ki?

    ancak ben, çingenlere baş olup çingenleşmektense, köşeme çekilip fikir zikir ile meşgul olmayı tercih ederim.
hesabın var mı? giriş yap