• daha önce yazan oldu mu bilmiyorum ama cassie karakteri luna lovegood'u hatırlatmaktadır.
  • 2. sezon 9. bölümde en sevdiğim karakter cassie ve sid arasında geçen şu kısacık dialog için bile hep seveceğim dizi:

    --- spoiler ---

    cassie : i'll love you forever sid.
    sid: you will?
    cassie: yes. that's the problem.

    --- spoiler ---
  • birinci jenerasyonu ile hayatimda izledigim en iyi dizi. tony, sid, cassie, chris, maxxie, jal, michelle, anwar hepsi yakin arkadaslarim gibiler. ilk ekibi ile klasik genclik dizisi degildi. irk, cinsel kimlik, din, psikolojik rahatsizliklar.. o kadar cok konuya samimiyetle dokundu ki.
    --- spoiler ---
    sid jenkins: gozlugu, beresi, peter parker tarzi giyim stili, iki lafi bir araya getirememesi, utaninca yuzu kizarmasi, wild world sarkisini orjinalinden daha iyi hale getiren sesi ile kahramanim. bir de peter gibi zeki olsaydi tadindan yenmezdi. peter capaldi gibi bir oyuncunun sid'in babasi rolunde olmasi, jenkins ailesini bazen gulerek, genelde de gozlerim yaslarla izlememde eminim etkiliydi. yine de mike bailey bu rol icin secilmemis, dogmus demekten kendimi alamiyorum. yillarca deli gibi hayalini kurdugu bir kizdan, uzgun aninda faydalanmayi dusunmeyecek kadar iyi kalpli sid'i basariyla canlandirdi.
    chris miles: game of thrones'da gendry rolunde chris'i joe dempsie ilk gordugumde gozlerimden yaslar geldi. bir karakter bu kadar sevilir ve ozlenirmis. evde para bulunca arkadaslarini parti icin cagirmasi, sonra o paranin sebebini anlayinca yasadigi hayal kirikligi.. ailesiz, evsiz genc yasinda yasadigi acilara ragmen yuzunde gulumseme ile arkadaslarina "fuck it" ile verdigi moral.. sevdigi kiza askini gosterirken icindeki cocuktan cesaret almasi, bir cocuk heyecani ile icini dokmesi.. 'i'd make the world record biggest sandwich if you asked me to.' ah chris..
    tony stonem: kizlarin efendi adam yerine pic tercihi denilen sozdeki pic iste tony. asil mesele tony efendi rolunde degilken denk gelebilmek. yoksa sizi masum yuz ifadesi ve kulturu ile uyusturucu satmaya bile bir saatte ikna edebilir. en yakin arkadasi gordugu sid'i bile kopegi gibi kullaniyor, sevgilisi michelle'den onun da hoslandigini bilmek ona zevk veriyor. baskalarinin acisindan zevk aliyor. aldattigindan suphelenen michelle'in onu terk edememe nedeni ikna konusunda tam bir aziz safligina burunmesi. bazen seytan tuylu bazen seytanin kendisi dediginiz bir dost o.. sevdigi tek bir kisi var o da kizkardesi effy. iki kardes de bakislari ile esir eden, seksi ve zeki tipler. tony sadece kendi kanindan, kendi benzerini begeniyor. tam anlamiyla narsist. yatak ortusu de dizi icin mi yapilmisti bilmiyorum ama acayip guzeldi.
    jal fazer: buyumus de kuculmus denir ya bazi kizlara, iste o jal. annemin 'onun gibi ol' diye ornek gosterdigi kizlardan. sorumluluk sahibi, duyarli, akilli. tony'e sid'le birlikte olmasi icin 'kor, sagir ve aptal birisini bulman lazim' diyen, anwar'a 'seninle birlikte olmaktansa olmeyi tercih ederdim' diyen jal'in hic sevgilisi olmayacagini sanirdim. cektigi aciyi gizlemek icin kahkahalarini kullanan, umursamazliginin altinda sevgiye ac bir cocuk olan kisiyi secti. o kadar guclu ki simdi izlesem yine aglayacagim konusmayi yapabildi: "i've been thinking about what chris would have wanted me to say today. the advice he'd give me, which'd be something like, “know what, babe? fuck it. these guys know all about me. tell them about someone else...”
    anwar kharral: ingiltere'de yasayan musluman bir cocugun sorunlarini gulerek izleme keyfi veren karakter. “i’m trying to, but they just look so disappointed that i’m not a terrorist." turkiye'nin her sehrinde kendisinden bulabilecegimiz anasinin yakisikli prensi. bir gun uzaklara bakiyor gibi ertesi gun direksiyon basinda fotograflari ile sosyal medyada yer alan, geleceginden cok gorunusunu ve baskalarinin kendisi hakkinda dusuncelerini onemseyen, dinini isine geldigi gibi yasayan gec olgunlasacak dost.
    maxxie oliver: keske en yakin arkadasim olsa dedigim karakter. guvenilir, anlayisli, akilli. gay bir cocugun karsilastigi sorunlari izledigimiz maxxie o kadar cesur ki, hayran olmamak mumkun degil. sagligi kotulesen, geleceginden korkan arkadaslarina el uzatmaktan cekinmeyen iyilik melegi oldu. gercek hayatta bu kadar iyi arkadasa sahip olanlar cok sansli.
    michelle richardson: defterlerinin arasina gelinlik modeli cizen, trendyol'da bugun indirimde ne oldugunu bilen ama guncel haberleri takip etmeyen, ona en cok soylediginiz cumle 'ayril su hayirsizdan' olan arkadasiniz. jal, tony'nin onu defalarca aldattigini soylemek icin beklemis. nicin ilk duydugunda soylemedi diye dusununce anladim ki, michelle kendi gozuyle gormeden inanmaz hatta iliskisini kiskandigini dusunurdu. var boyle ornekler.. michelle gibi arkadaslariniza hep annelik edeceginizi dusunursunuz. en kotu gununuzde dert ortaginiz olunca anlarsiniz birlikte buyudugunuzu..
    cassie ainsworth: depresif kelebek. 'delirmek bazen gerceklige verilebilecek en uygun tepkidir.' diye bir soz var. bu soz cassie icin de gecerli. insanlarin icinden geceni, dusunduklerini en cok o gordu ama kimse kirilgan cassie'yi gormedi. chris ile arkadasliklari cok baskaydi, belki yarali yerlerinden iyi edeceklerdi birbirlerini. ask bazen guzel bir oyundu onun icin 'look up if you like me' diye ic gecirirken.. yemek yemesini tavsiye eden mesaj aldigini dusunurken.. ask aciydi, baska bir kizin golgesi altinda yasarken. sevgi problemdi, sonsuza dek surecegini anlamisken.. jal'e aski nasil tarif ediyordu:"do you remember when you rode with me in the ambulance after i tried to kill myself? that’s what love feels like".. hayalimde cassie icin yapilan o ozel bolum yok. onlar nyc'de hala birlikteler.

    kardesi olmus, ailesi dagilmis bir cocugun aslinda gercek mutlulugu anlattigi diziydi skins: "money...it’s just bits of paper or numbers on a screen, isn’t it, really? but these walls, they exist. if you can imagine memories happening in them, then that’s real, isn’t it? i just…i want you to imagine dying. alright, i know that sounds weird, but just…you’re really old and you’re in your bed and you’re remembering your life. your daughter’s first birthday. shagging on a sunday afternoon. skinning up in the garden. with the kids. alright, when you do that, is this the house that you see in all those memories? ‘cause if it is, than a few bits of paper here or there don’t really seem to matter."
    --- spoiler ---
    bu yaziyi sonuna kadar okumayi basarabildiyseniz, alirim bir dal 'fuck it!'..
  • cassie ainsworth karakteriyle cana can katan, sonra da o canı yakan dizi..

    (bkz: hannah murray)
    (bkz: oh wow)
  • 162 comment sonrasinda kimsenin neredeyse adindan bile bahsetmemesi cok ilginc fakat tum sezonlar icerisinde en saglam karakter belkide jack o'connell in oynamis oldugu james cook karakteridir.
  • ilk 6 bolumu bir cirpida izlenilen vurucu muziklere sahip ingiliz yapimi dizi. kaç dizide four tet, mogwai, the decemberists ustune tricky yetmedi bloc party dinliyoruz.

    http://www.channel4.com/…rosites/s/skins/index.html
  • ergenlik maceralarını en yalın şekilde ortaya koyan çok kaliteli bir ingiliz yapımı. bu diziye gençlik dizisi demek yanlış olur; görüntülerinin +18 olması, uyuşturucunun kralının gösterilmesi, en belirgin sebeplerdir. yalnız bu filmi bir kere seyreden bir ergeni de bir daha başından kaldırmak da imkânsızdır.

    işte bu ikinci şıkka sığınarak bir karşılaştırma yaparsak; dawson's creek’i çok sevmiş olsak da, bu dizi kadar gerçekçi ve çarpıcı asla olamamıştır. sadece gerçekliği değil estetik yönden de daha güzeldir. bunun dışında başka bir gençlik dizi olan o.c. ise ikinci sınıf bir dizi kalır bu dizinin yanında. zaten çok farklı yaklaşıyorlar ergenliğe. unutmadan bir de gossip girl adlı diziyle de karşılaştırma yaparsak, skins çok fazla ağır basıcıktır. new york’ta geçen, cıvık karakterlerin bulunduğu, zengin hayatının en uç noktalarını anlatan, onların saçma sapan kaprislerinden oluşan bunların yanında fakir ama gururlu, çalışkan bir gençle geçen hikâyesiyle zaten baştan kaybetmeye mahkûm. çünkü karşısında bristol’da geçen çok iyi kurgulanmış, elemanların rollerinin hakkıyla ortaya koyduğu çok iyi bir dizi var. (bu söylediklerimden yola çıkarak; avrupa sinemasını, amerikan sinemasından daha çok sevdiğimi zannetmeyin, her zaman amerikan sinemasını daha çok sevmişimdir. ama bu dizide her şey tamamen farklı)

    her karakterin birbirinden çok farklı olmasına rağmen ortak paydanın sadece arkadaşlık olduğunu sırf bu duygu etrafında toplanılması filmin kendi içerisinde en gerçekçi yanını oluşturmuş. klasik amerikan gençlik dizilerinde var olan zengin oğlan, zengin kız, gururlu fakir tiplerin, serserilerin olmadığı, bir masaldan ziyade daha çok insanın direk suratına çarpan öyküsüyle ilerliyor.

    filmde bulunan zengininde, fakirinde gayet basit bir şekilde etrafta görebileceğiniz tiplerden oluşması filmin diğer bir güzel yanı.
    filmin diğer bir güçlü yanı: en sağlamından iyi bir drama olmasıdır. dizide bulunan tüm ergen karakterlerin aile ilgili büyük problemleri var olması bu problemlerin karakterlere nasıl yansıdığını, nasıl yanlış yönlere sürüklediğini çok güzel bir şekilde veriyor. filme hâkim olan melankolik hava, seyredenlerin daha duygusal bakmasına neden oluyor. bu zor atmosfer, var olan karakterlerin çaresizliğine, sevincine, ergenlik heyecanlarına çok daha çabuk adapte olmamızı sağlıyor.

    içinde barındırdığı abartı duygusal tepkiler, çok sivri bir şekilde cereyan etse de , ”ancak bu hataları bir ergen yapar” diyerek dizinin gerçekliğinden kopmuyorsunuz.
    her karakter üzerinde çok fazla çalışıldığı, hepsinin çok ince işlendiği her halinden belli oluyor. ingilizlerin, coupling’le birlikte ortaya koyduğu, farklı karakter yapma özelliği bu dizide de var.

    belki de dizinin bu kadar çarpıcı olmasının nedenlerinden biri de, kesinlikle ingiltere’de çekilmiş olmasıdır. ingilizlere has özgürlük havası filme pozitif katkı yapıyor. amerika’da çekilmesi durumunda yüzlerce kez sansüre uğrayacağı için bu kadar iyi olabilirimiydi bilmiyorum…
    spoiler vermeden bir filmi anlatmak zor oluyor. mümkün olduğunca (hatta hiç vermedim) hikâye ile ilgili bir şey vermedim. belki çok abartılı bulanlar olacak ama gerçekten gayet keyifle ve hüzünle seyredilecek bir dizi. velev ki seyredip de beğenmeyen olursa efendim özel mesajdan rahatça küfür edebilir.

    filmde en çok dikkat edilecek nokta; oynayan elemanların nasıl döktürdüğüdür. inşallah dizi sona erdiğinde bu görüşlerimizde bir değişiklik olmaz…

    son yıllarda izlediğim en iyi sezon finali bu dizide olmuştur, wild world
    ile birlikte müthişti.

    küçükte olsa biraz karakterlere bakarsak:

    sid: dizinin en kral elemanı, tony neyse bu tam tam tersi. (en sempatik, en şirin karakter ama bakir ...)

    tony: en alasından bir piç, ama kötü değil içinde hala bir şeyler var. (iki kelimeyle o.ç. dur ama iyidir)

    jal: dizinin en aklı başında karakteri. (bu kız olmasa o grup dağılır diyorum başka bir şey demiyorum...)

    cassie: en tatlı ama bir o kadar sorunları olan biri. (bir kız ancak bu kadar masum aşık olur …)

    chris: en zor hayata sahip olmasına rağmen en neşeli adam. (kendisine helal olsun diyorum)

    anwar: her türk erkeği kendini onda görecek. (namaz kıl ama karıya da çak içkide iç oh! ne ala )

    maxxie: dizinin gay kontenjanını dolduruyor. (yazık değil mi lan o yakışıklılığa)

    michelle: salak âşık… (fazla söze gerek yok)

    not: bu değerlendirme sadece 1. sezon seyredilerek yapıldı. ayrıca buradan cassie’ye selamlarımı yollayarak ilerde başka rollerde görmek umuduyla. :)

    edit büdüt: juicebox sağolsun, msj atmış, sid'i unutmuşun diye. harbi nasıl unuttuk filmin baş karakterini. howveritas'da mesaj attı dizi bristol'da geçiyor... (edit manyağı oldu lan entry :d)
  • önceleri ilk sezon mükemmel 2. sezon boktan lan derken 2. sezona alışıp 3. sezona geçince ilk 2 sezon süper 3. sezon boktan lan derken 4. sezona geçip ilk 3 sezon süper 4. sezon boktan derken 5. sezona geçip ilk 4 sezon süper 5. sezon boktan derken 6. sezonu var mı lan dedirten dizi!
  • --- spoiler ---

    "you think you know death but you don't. not until you've seen it. really seen it. and it gets into your skin, lives inside you. but you also think you know life. standing on the edge of things and watch you go by but you're not living it, not really. you're just a tourist. a ghost. then you see it. really see it. and it gets into your skin and lives inside you and there is no escape. there is nothing to be done and you know what ? its good. its a good thing. and that's all i got to say about it."
    --- spoiler ---

    yine hüzünlendim amk.

    (bkz: james cook)
  • s02e02de güzel bir star wars muhabbeti barındırır. şöyle ki:

    --- spoiler ---

    tony kazadan sonra çoğu şeyi hatırlamamaktadır. michelle'le sevgili olduğunu da unutmuştur.
    kostümlü parti vardır. tony luke skywalker olmuştur michelle ise leia kılığındadır. sarışın korodaki kız* da tony'i 'biz eskiden sevgiliydik' diye kandırmıştır ve o da leia kılığındadır.

    hatta burda linki de var. http://www.youtube.com/watch?v=vrxltwh4noy

    sarışın gıcık kız: princess leia, right? jinx! and you look so... home-made. doesn't she, tony? gloriously quaint.
    tony: hi, michelle.
    michelle: you dressed as luke? for her?
    tony: well, i guess i... did i?
    michelle: tony!

    arkada da anwar'la maxxie bu üçlüyü izlemektedir.

    anwar: you think either of them's actually seen star wars? you reckon they know luke's her brother?

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap