• bende özel bir yeri olan araba..

    kendisi ilk arabam.. araba kullanmayı öğrendiğimde "acaba ne alsak da ağzını burnunu dağıttığımda içimiz sızlamasa" diyerek oto satış sitelerinde fink attığımız dönemde bir ilanda gördüğüm ve ilk bakışta scarlet kırmızısına vurulduğum skoda'nın emektar cevvali..tam olarak bu : bak bugüne kadar ( 3 yıldır ) 3 araba markası değiştirdim, ben bu arabadan aldığım hazzı, adrenali başka arabadan alamadım..

    benimki 94 modeldi, allah ne verdiyse sürüyordum artık.. o asil kırmızısıyla caddede kendimi hemen belli ediyordum.. benim için ışıklarda saygı duruşuna geçen nice şoföre denk geldim.. eski olması sizi yanıltmasın dostlar ben bu arabayla 100 km. çıktığım günleri de biliyorum.. belki ani sollama yapamıyordunuz, hızlandığında bildiğiniz bütün duaları okuyup helallik almadığınız insanlar gözünüzün önünden bir film şeridi gibi geçi veriyordu ama yine de yol tutuşu iyiydi mübareğin..

    dediğim gibi kendisi ile olan ilişkimizde ilk arabam olmasından mütevellit bende yeri ayrıdır.. mesela ben direksiyonla sevişmeyi bu arabada öğrendim.. kendisi sağolsun hidroliğin h'sinden bihaber olduğu için bacak kadar boyumla o direksiyonu her çevirmeye kalkıştığımda bir bütün oluyor, abanıyor da abanıyordum.. kollarımın takatini yitirdiği bazı günlerde eğer yan koltuğumda biri varsa sağolsun onun da ayağı ile ittirmesiyle şerit değiştirebiliyordum.. peki şikayetçi miydim? asla ! eğer kollarım bu yaşta hala diriyse bunu bir çocukken kırdığım bahçe duvarına, bir de bu arabanın direksiyonuna borçluyum.. ama itiraf etmeliyim ki eşimin araba hediyesi olarak bana direksiyon kilidi aldığı gün gülme krizinden çıkmam için acile gitmem gerekti..

    vites değiştirmek ise ayrı bir adrenalin kaynağı bu araçta.. az polis çevirmesine maruz kalmadım..

    - 06 hjgh sağa çek phıstt !
    + hayırdır memur bey?
    - hanımefendi bu aracın şoförsüz yol aldığına dair ihbar aldık..
    + haa yok yok, ben debriyaj, fren yaparken içeri göçüyorum da ondandır hehe..
    - ??!!..

    o vites kolu da özellikle araba için yapılmış bir mühendislik harikası.. bakmışlar ki bu araba en fazla 60 görür, "ne yapalım da insanları hızlandırmayalım.. en iyisi vites attırmayalım" diye yapılmış.. arada tekmeyle değiştirdiğim oluyordu.. yine de bir günden bir güne bana "ne vuruyon lan ?!11" demedi.. çok efendiydi çok.. ama işte benim düşünceli eşim baktı ki hala araba değiştirmeye çok var, gitti bana çelik aksamlı, kuş kadar hafif depriyaj, fren ve gaz pedalları aldı.. ben artık o kadar bütünleşmiştim ki arabayla "ben değiştiririm bunları , sen getir bana ordan alet edavatı" bakayım dedim ama yine de bir ustanın elinden yapılmasını daha uygun görüp değiştirtmişti..

    efendim bu araba ayrıca yayla gibidir, bilinsin.. içi çok geniştir, arkada çok rahat 4 kişi gidilebilir.. bagajı şu anki c sınıfı bir çok araçtan daha geniştir.. ön konsolu plastiktir, ateşle yaklaşmayınız.. ama koltukları rahat sayılabilecek düzeydedir..

    sanırım unutamadığım tek problemi - ki bana göre eğlencesi - hararet sorunu.. ben görmedim ki bir favorit hararet yapmasın.. o hararet göstergesiyle yaptığım bakışmalarda yaşadığım gerilim hala aklımda.. hayır kendim için korkuyorsam namerdim.. en büyük korkum birgün o buhar basıncıyla kaputun fırlayıp bir masum aracın üzerine düşmesi ve insanların vebalinin üstüme kalmasıydı.. hararet sorunu olan bir arabaya gaz verecekseniz pedaldan değil yürekten vermeniz lazım:

    - hadi aslanım ! hadi koçum benim ! sen ne yollardan geçtin.. bunu da atlatırsın.. eve kadar dayan bak ben sana erikli dolduracağım, ooohh mis gibi uludağ zirvelerinden sadece senin için.. tamam mı canım? tamam mı benim yavru ceylanım..

    denedim, %100 çalışıyor.. diyorum ya çok farklı bir bağımız vardı.. ben bu araba sayesinde erkeklerin arabalarıyla olan ilişkilerini çözdüm, kitap yazıp imza günü düzenleme potansiyeline geldim.. biz böyle böyle bu arabayla ankara'dan kuşadası'na ordan antalya'ya geçtik peheeyy dile kolay.. arabamı seviyordum, seviliyordum.. yemin olsun satarken çok üzüldüm sözlük.. onca şeye rağmen hala yolda bir favorit görsem "ceylan ceylaaan" diye gözlerim dolar.. beni bugünlere getiren arabadır.. yine de şiddetle tavsiye ederim..
  • özlediğim ilk arabam.
    yahu içine binip, benzin varsa çat kontağı açınca çalışacağından bu kadar emin olduğunuz başka bir araba bence olamaz. bu araç bir mekanik mükemmellik örneği, en azından yürüyen ve motor olarak. şu anda kulandığım, sözümona modern araç, start stop tuşu ile çalışıyor, her tuşa elim gidişinde "- hadi hayırlısı, bakalım çalışacak mı?..." diyorum.
    çarpsan etsen ne ki, orası burası aynası, farı, fanı, lambası bozulsa ne ki, kaskonu bozmak aklına bile gelmez, zort diye 3 liraya yaptırırsın.
    stressizliğini, basitliğini özledim.
    kışın, içerisi daha da soğumasın diye kaloriferini açamayışımı ise gülerek hatırlıyorum, arkadaş biraz bari ılındırsaydın, içeride benzin-hava karışımı patlıyor en nihayetinde... oradan azıncık kullanaraktan...
  • geceleri siz uyurken can sıkıntısından olsa gerek dünya turu yapıp gelen minik fare. yoksa 165 bin olan kilometresinin sabah kalkıp bindiğinizde 185 bin olmasının başka bi açıklaması olamaz.
    dikkat edin bunlara, bi yere falan bağlayın.
  • bu arabayı kullanana bedava kamyon ehliyeti verilmesi gerekir. o ne direksiyondur kardeşim.

    3 aydır bana araba neymiş öğreten arabadır kendisi. 3 kere sağ far kırmışlığım (benim dengesizliğim), bir kere de debriyaj teli kopartmışlığım var.

    parçaları çok ucuzdur. aksaray'da heryerde bulunabilir. favo ustası bulmak zordur lakin. herkes dilinden anlamaz.

    kilometre göstergesi 147 binde seneler önce durmuş, 93 model favoyla gözümü karartıp istanbul'dan bir kere çanakkale'ye gitmiştim. yolda tek bir sorun çıkarmadı. şehitlikleri gezdirdi, geçmişi yad ettirdi sağolsun. dönerken iki defa stop etti ki yoruldum dermiş gibiydi, eve götürdü ama yine de..

    kilolarca ağır yükleri, dağ bayır demeden taşır, en dik yokuşlarda ne kadar ağır yük olursa olsun yavaş gidilirse zorlanmaz, gideceği yere hep giden bir arabadır.

    bendekinin sanırım biraz bakıma ihtiyacı var. ön sağ, arka sol kapıları dıştan açılmasa da, göstergelerin (benzin hariç) hiçbiri çalışmasa da, güneşliklerinin yerinde yeller de esse, yakıtta şehir içi coşsa da (100 km / 7.2 lt), hafta geçmez sorun çıkartsa da, döşemeleri 18 yılın izlerini taşısa da...

    ben seviyorum bu arabayı galiba, iyi ki varsın favo

    ps: dengesizlik parayla değil ki, arka sağ far ve ön sis farını da kırdım elhamdülillah :)

    ps2: 4 günde 1700 km'yi aşkın yol yapmış bana mısın dememiştir. (konya - istanbul arası gittik gezdik geldik)

    ps3: hararet sorunu geçmiyor anam. motorun içi zannedersin düdüklü tencere. muhtemelen silindir contasını yaktık. bilen anlayan kardeşlerimin gözlerinden öperim.

    (bkz: #32835209)

    ps4: ocağıma incir ağacı sokmuştur. dikmedi soktu it. bi conta bu kadar para tutar mı lan!! (miktarı rezil olmamak için söyleyemiyorum burdan) hay sokim emi..
  • hararetli bir arkadaştır. müşür'ün ne olduğunu bana öğretmişti zamanında. düşündüm de öğretememiş galba, müşir de olabilir bak o.
  • ilk ve cok sevdiğimden dolayı satamadığım arabam. az yakar, ufak görünür ama son model arabalardan çok daha geniş iç yapısını, manual camlarını, ucuz ve bostancı sanayide çok rahat bulunan parçalarını hatta ve hatta turu olmayan kütük gibi direksiyonunu bile seviyorum.

    biraz koklatılan lpg ile attığım istanbul turlarını da. iyi ki üretilmiş, iyi ki fazla bilinmediğinden dolayı ucuz, iyi ki şahin doğan ve bilumum kuş serisi icat edilmiş ki favorit saf kalmış
  • aracın avans ayarı bozuk halde 2 ve 4 numaralı sibobları sıkı. 4 kişi ve 100 kg özel eşya ile izmir'den-sakarya'ya gidip ve istanbul'da da gezip sakarya'ya geri dönüp en son izmire döndüğümüzde toplamda 1900km bir yolu bakımsız halde tık demeden yapmıştır. sevince satamazsınız. 1 ay kullanan ehliyetsiz sürücü motor dersinden hiç çalışmadan 100 alabilir. en son yağmur yağdığında silecekleri hızlı moda aldığımda su fiskiyeleri çalışıyordu.
  • yaklaşık 8 yıldır kullandığım ve beni hiç üzmemiş yol arkadaşım, kim ne derse desin seviyorum kendisini.
  • benim de gördüğüm tattığım ilk arabaydı. hararet sorununu saymazsak oldukça sorunsuz çalışırdı. izmir'den ankara'ya, oradan antalya'ya, oradan da muğla'ya derken "bana mısın" demez, asılır giderdi.

    hayatımdaki ilk ve son olmasını dilediğim trafik kazası da bu arabayla gerçekleşti.

    kendisiyle karşı şeritteki dinlenme tesisine geçerken bir bmw 316'nın direksiyon hakimiyetini kaybedip hız kesmeden bizim favorit'in götüne vurmasıyla havada takla atmış, tekrardan dört teker üstüne düşmüştü. neticesinde arka koltukta, bmw'nin vurduğu arka kapıya başını yaslamış uyuyan çocuk yaştaki ben, beyin kanaması geçirmiş, bir gece yatıp taburcu olmuştum. yine arka koltuktaki kuzenim bacağını vurmuş ve vurduğu yerde ceviz büyüklüğünde mor bi şişlik oluşmuştu. onun dışında arabadaki diğer üç kişide herhangi bir hasar yoktu.

    öyle sağlam bi araçtır ki, anlattığım kazadan sonra sanayiye bile uğramadan bizi denizli'den izmir'e kadar götürmüştür. bmw'nin 90-100 km hızla çarptığı arabanın arka kısmı euroncap videolarındaki çarpışmalardan geçmiş gibi içine göçmüştü. ama önde hiçbir sorun yoktu. sonrasında dağılan götünü toplatıp, bu kötü hatırayı unutmak için bir tanıdığa satmıştık. arada bu tanıdıkla karşılaşırız, arabanın hala sağlam ve sorunsuz olduğu ifade eder. açıkçası 80 sonu 90 başında üretilmiş olan bu araba bu kadar sağlamsa, şimdi üretilen skoda modellerinin kalitesini merak etmiyor değilim.
  • sattığım günden beri deli gibi özlediğim, minimum haftada bir piyasasını takip ettiğim, 1000 km'ye yakın uzun yollara bile gözü kapalı çıktığım eski arabam. çok özledim sözlük çok, bildiğin gibi değil.

    sensiz yollar bana dar geliyor favo.. :'(

    not: ağlarım da ben şimdi ya.
hesabın var mı? giriş yap