• bugün 16 kasım ve ben 4 gün önce, hayatımı değiştirecek bir karar alıp bu ameliyatı oldum. öncesinde çok uzun bir düşünme, karar verme ve araştırma sürecim oldu ama yine de bildiklerim, şimdiki aklımla bilmek istediklerimin yanında devede kulak kalıyor.

    tüp mide, kabaca anlatmak gerekirse, midenin yüzde 90'ının alındığı, midenin ince, uzun bir boru haline getirildiği ve sonrasında doğru beslenme biçimi ile de insanın kısa sürede ciddi miktarlarda kilolar vermesine sebep olan bir ameliyat. midenin alınan o yüzde 90'lık kısmı, acıkmayı tetikleyen hormonu da içerdiğinden, insan küçücük mideli, iştahsız bir tip olarak sürdürüyor hayatını.

    kilolu bir insanın ilk tercihi olabilecek bir şey değil elbet. öncesinde diyetle, sporla, muhtelif şeylerle kilo vermeyi denemesi lazım bir insanın. zaten öyle elini kolunu sallayan herkes de olamıyor. vücut kitle indeksinin 35'in ve hatta sgk kapsamında ameliyat olabilmek için 40'ın üstünde olması gerekiyor.

    ben 127 kiloluk tosun halimle geçen cumartesi oldum bu ameliyatı. uzun vadede bu ameliyatın hayatım üzerinde sihirli değenek etkisi yapacağından şüphem yok ama kısa vadede öyle sevimli bir etkisi olmadı. yani değenek gibi oldu aslında da, o değenek girdi biraz bir yerlerime benim..

    obezite forumlarında, bu tür sitelerde tüp midenin ne kadar cici bir şey olduğu, 6 ayda nasıl da 30 kilo verildiği, sağlığın düzeldiği, insanların bulutların üstünde dolaştığıyla ilgili pek çok yazışma var. ameliyattan sonraki sıvı beslenme biçimi ile de bir sürü tavsiye verilmiş ama ameliyattan sonraki kısa döneme dair okumuş olmam gereken hiçbir şeyi okumamışım ben. ne yazık ki ameliyattan sonra farkettim bunu ben.

    karın içi ameliyatları çok çok çok sancılı geçen ameliyatlarmış, laparaskopik yapacaz, küçücük deliklerin olacak, cart cart alıvericez mideyi şeklinde olmuyormuş. ameliyattan sonraki ilk günüm o kadar zor geçti ki, değil midemi, canlı canlı kafamı kesseler, o an ölüp o dertten kurtulabilmek adına gık demezdim muhtemelen. sonraki 20 saat boyunca dayanılmaz ağrılarım ve acılarım yüzünden 10 dakika bile uyuyamadım. "uyutun lan benii, nerde bu doktooor, nerde benim ağrı kesiciiim" diye hastaneyi inletmeme ve ağrı kesici manyağı yapılmama rağmen, bana verdikleri, acılarımı dindirmeye zerre kadar yetmedi.

    ne zaman ki ameliyatın üstünden iki gün geçti, o zaman normale dönmeye başladım. ağrılarım çekilebilecek hale geldi, gözümü açtım ve sonraki 24 saat boyunca açığımı kapatmak istercesine deliler gibi uyudum. dördüncü günde, dünyanın en iğrenç mavi mürekkepli sıvısını içirip, midenin dikilen kısmında bir kaçak olup olmadığını, dikişlerde sorun olup olmadığını teyit etmek için röntgen çekiyorlar. o mavi sıvıyı kusmamak için insanüstü bir çaba harcarken, röntgen esnasında da motor yağı olduğuna yemin edebileceğim başka bir iğrençlik abidesi içiriyorlar.. zor geçen son tetkiklerin sonunda, dren çekme faslı geliyor.. acılı diyemeyeceğim ama insanın iç organlarının sökülmesine, elektrik süpürgesiyle hüp diye içinin çekilmesine benzeyen iğrenç bir şekilde o dreni çıkartıyorlar içinizden ve bir sürü vitamin desteği ve ağrı kesici ile eve gönderiyorlar sizi...

    vücudumda şu an 4 küçük 2 büyük yara yerim var. ameliyat kapalı olduğu için çok dikişim yok ama dren yerim kapalı. karnım çürük içinde. rahat hareket edemiyorum ve kendi başıma giyinemiyorum ama çok ağrım olduğunu söyleyemeyeceğim. şimdilik sadece sıvı ile besleniyorum. önümüzdeki bir ay boyunca önce sıvı, sonra pütürlü, en sonunda kademeli olarak katı gıdalara geçeceğim ve sonrasında hep o sinir olduğum iştahsız, küçük mideli yellozlardan biri olacağım inşallah.

    bu ameliyatın bu kadar büyük ve zor bir şey olacağını bilseydin yine de yaptırır mıydın diye soruyorlar çevremdekiler.. yaptırırdım sanırım. ama en azından o zaman zihnen hazırlardım kendimi "ilk gün zor geçecek ama sonrası düzlük, sık dişini kızım" derdim.. ben öyle laylaylom gittim ki hastaneye, öyle kolay geçeceğini düşünüyordum ki, ilk gün resmen dehşet içinde, şok içinde yaşadım çektiğim tüm acıları.

    ama tüm o acılar boyunca da şişman olduğum için yaşadığım acıları, sıkıntıları, zorlukları hatırlattım kendime. onca senenin ağırlığı mıh gibi çökmüşken üzerime, ameliyat sonrasında geçen ilk 3 günün zorluğu bana ne desin ki sözlük?

    geçen 4.5 günün sonundaki bilanço şu ki, şimdiden 5.5 kilo verdim... dikişlerimi patlatmamak için kıs kıs gülüp , "2012 yazı, bekle beni, o biçim geliyorum" diyorum*

    seneler sonrası editi :
    ameliyatla ve şu anki durumumla ilgili çok soru geliyor.. tek tek yetişemediğim oluyor. yakın zamanda bir yazar arkadaşa yazdığım cevabı şuraya kopyalayayım dedim.. yazdıklarımın haricinde bir sorusu olan olursa seve seve yardımcı olmak isterim.

    "bundan 5.5 sene önce 127 kilo ile ameliyata girdim. kadınım. boyum 1.66. şimdi 64 kiloyum. ameliyat sonrası gördüğüm en dip kilom 60.5'tu. romatizma tedavisi gördüğüm ve kortizon iğneleri olduğum bir dönemde çıktığım en yüksek kilo da 70'di.

    hayatım boyunca şişman oldum ben. liseye kadar görece iyiydi durumum. üniversiteyle birlikte üç basamaklı sayılara çıktım. 101 kiloyla hamile kaldım. kızımdan sonra da hepten kilo aldım. denemediğim yöntem, gitmediğim ünlü diyetisyen kalmadı. akupunktur, değişik titretmeli spor aletleri, gitmediğim ama parasını ödediğim spor salonu üyelikleri, bitki çayları, herbalife'lar.. aklınıza ne gelirse. ama olmadı. çünkü müthiş iştahlıydım. yemek yemeyi çok seviyordum. ve irade'nin i'si yoktu bende. kendimi kesinlikle frenleyemiyordum.

    ben ameliyat olduğum zaman obezite cerrahisi bu kadar yaygın değildi. haliyle neye bulaştığımı pek bilmiyordum. ben sihirli değenek gibi bir şey hayal ediyordum. midem alınacak ve puf zayıflayacağım ve her şey normal olacak.
    maalesef böyle değilmiş durum.

    öncelikle şunu söyleyeyim olumsuz şeyler sıralamadan evvel.
    zayıf olmak harika bir şey. müthiş mutuyum. ve başa dönsem yine ameliyat olmayı seçerdim. ama zihnen kendimi yaşayacaklarıma hazırlamış olmayı isterdim.

    hızlı kilo vermeye bağlı ciddi sarkmalarım oldu. ben zayıflarken hiç spor yapmadım. zaten spor bilincim ve disiplinim olsaydı 130 kilo olmazdım. sporla birlikte verseydim durum aynı mı olurdu bilmiyorum ama felaket sarktım. gerçi 60 kiloyu 1 yılda verince, spor salonundan da çıkmasam çok farklı olmazdı diye düşünüyorum..

    kolumdaki sarkmalar için ve göğsüm için 2 tane estetik ameliyat oldum. sarkık deriler alındı. çok ağrılı ve görsel olarak da çok dikişli ve nahoş ameliyatlar. kollarım köpek balığı saldırısına uğramışım gibi görünüyor.. ama en azından inceldiler diye kendimi avutuyorum. maddi olarak da çok rahat olduğum söylenemez. 2 sene önce olduğum ameliyatların kredisini ödüyorum hala. bunların ödemesi bitince de karın germe ameliyatı olacağım muhtemelen. bacaklarımda da ciddi sarkma var. deri, inanılmaz gevşiyor ve sarkıyor içindeki onca yağ gidince.

    bu işin görsel tarafı.
    diğer yanda sağlık boyutu var.
    bu ameliyatı olanların sindirim sistemi kalıcı olarak değiştiği için, genelde çok kısa süre sonra safra keseleriyle ilgili problem oluyor. benim de ameliyattan 1 sene sonra safra kesemde kum ve taş biriktiği için ameliyat olmam gerekti.
    bunun dışında metabolik sendrom denen bir şey var. vücudun bu yeni sindirim sistemi düzenine alışması gerekiyor ve bu maalesef birkaç yıl alıyor. yavaş yemek, doğru gıdaları seçmek lazım. beslenme düzeni çöplük gibi olan benim gibi biri için pek kolay değildi bu. zira fiziksel olarak artık obez olmasam da içimde hala doymak bilmeyen biri vardı ameliyatın hemen sonrasında bile. yemem gerekenden fazlasını yiyordum ve midem bunu kaldırmadığı için sürekli istifra ediyordum. gün içinde defalarca kez ve bu beni mahvediyordu. tansiyonum çok düzensizdi, müthiş halsizdim ve kan değerlerim sürekli düşüyordu. buna alışmam birkaç senemi aldı. şimdi görece daha iyiyim. ama halen belirli aralıklarla dahiliyenin kapısını aşındırıyorum.
    yetersiz beslenmeye dayalı çok ciddi saç dökülmelerim oldu geçen zamanda. iki kere saçkıran oldum. midemde yeterli emilim olmadığı için evet kilo almıyorum ama aynı şekilde vücudum için gerekli ve faydalı olan vitaminleri de alamıyorum gıdalardan. bu da düşük değerlere sebep oluyor. demir değerlerim o kadar düşük geliyor ki hapla falan toparlayamıyorlar, direkt plazma kan veriyorlar..

    gelelim sorularınıza.
    ben ameliyat sonrası katı gıdaya geçiş sürecindeki diyet dışında, hiçbir rejim uygulamadım. her şeyi yedim. ama midem bir çay bardağı kadar olduğu için her şeyden çok çok az yiyebildim. zaman içinde mide kesinlikle genişliyor. ilk bir yıl tek bir köfte ile doyabiliyordum. şu an ise 3 köfte yiyebiliyorum mesela.
    katı ile sıvıyı tabii ki yan yana tüketebiliyorum ama çok değil. zira sıvı hemen midemi dolduruyor ve o zaman yemek yiyemiyorum. alkol alıyorum. ama eskisinden çok daha çabuk sarhoş oluyorum :) kola da içiyorum. eskisinden farklı hiçbir şey yapmıyorum. sadece midem almadığı için çok çok az yiyorum.
    kızım 8 yaşında. onun yediğinin 3te 1ini yiyor ve doyuyorum. eskiden 3 tane whopper yiyebilirken, şimdi bir tane whopper jr'ın üçte ikisini yiyor ve doyuyorum.

    pek çok sıkıntı yaşadım bu süreçte ama diyorum ya başa dönsem yine ameliyat olmayı seçer aynı yollardan geçerdim. şişmanlık zor, bir ömür çektim biliyorum.. kolaylıklar diliyorum.. "
  • 3 ay önce olduğum ameliyat.

    evet tam 3 ay önce oldum ben bu ameliyatı, 40 kilo gitti bile. 3 ayın sonunda yaklaşık 10 beden küçüldüm, eski kıyafet ve resim karşılaştırmalarında her seferinde biraz daha kendime hayret ediyorum "oha bu ben miyim lan" diye.

    hiç kimse zorlamadı beni, sadece bir gün içinde bulunduğum durumdan sıkıldım ve ameliyat olmaya karar verdim. bir hafta sonu doktorumu şahsi numarasından aradım ve "ameliyat olmak istiyorum" dedim, "atla gel hastaneye konuşalım" dedi. bir gün önce ameliyat ettiği hastaları ile ilgilenirken tek tek anlattı bana her şeyi, aklımda kalan bir kaç ufak tefek soru vardı hepsini büyük bir titizlikle cevapladı.

    bir devlet hastanesinde, bir devlet hastanesi doktoru ameliyat etti beni, en başından en sonuna kadar o kadar rahat ve insana güven veren bir hali vardı ki bir ara korkmadım değil. yandaş hiç bir hastalığım yoktu, sigara içmiyorum zaten, alkolü 1 ay öncesinden bırakmıştım. ameliyat için gereken tetkikleri yaptırdığım her doktorun ağzı açık kaldı, onlara göre nasıl bu kiloda olur ve hiç bir rahatsızlığım olmazdı. en son ameliyata onay verecek olan anestezi doktoru tahlil sonuçlarını inceledi ve tam emin olmak için bir kaç tetkiki kendisi yaptı, dosyamı imzalamadan önce "sigara kullanıyor musun?" diye sordu ve hayır cevabını alınca "şunu en başından söylesene evladım" dedi ve dosyamı imzaladı. sanırım ameliyat öncesi ve sonrası sigara kullanıp kullanmadığınız doktorlar için çok önemli...

    ameliyat günü sabah erken saatte devlet hastanesine gittim ve bana tahsis edilen yatakta yatan hasta henüz taburcu edilmediğinden neredeyse ameliyat saatine kadar ortalıkta gezinip diğer hastalarda muhabbet ettim, hastanede kaldığım 3 gün boyunca tüm kat hastaları ve görevlileri "nerede o fırlama şişko" diyerek odama akın akın geldi. henüz yatağıma geçmiş ve önlüğümü giymişken hasta bakıcı beni almaya geldi, sıcağı sıcağına girdik ameliyathaneye. doktorum ve hemşireler gereken hazırlığı yapana kadar bir süre hazırlık odasında yattım ve o sırada yine gırgır şamata aldı başını gitti, ameliyat masasına resmen kaydıraktan kayarcasına geçiş yaptırdılar. sonra ismini bilmediğim ama henüz gözlerimi kapatmadan önce son gördüğüm melek yüzlü narkozcum geldi, öyle güzeldi ki başka yer ve başka bir zamanda karşılaşmış olsaydık hiç affetmez kendisinin müptelası olurdum.

    neyse konumuza dönelim...

    ailem ve diğer hasta yakınlarının söylediğine göre en kısa benim ameliyatım sürmüş, yoğun bakımda narkoz etkisinden çıkmaya başladığım sıralarda sürekli doktorumun gelip benimle ve diğer hastalarıyla ilgilendiğini hatırlıyorum, ameliyattan 8 saat sonra yürüyüş yapmaya başladım bile. ertesi gün yoğun bakımdan çıktım ve normal yatağıma geçtim, tamamen kendime gelmiş ve oldukça enerjiktim. şimdi burada bazı şeyleri iyi anlatmam gerektiğine inanıyorum, çünkü bir çok etken ve faktör kişinin bünyesine göre değişkenlik gösteriyor, işte onun için madde madde sıralamak en iyisi.

    ağrı, sızı: ben ağrı eşiği yüksek olan bir insanım, ameliyat sonrası sadece yürüyüş için yataktan kalktığım zamanlarda dikiş yerlerim hafif ağrıdı ki o çok normal, ne öncesi ne sonrası hiç bir ağrım sızım olmadı.
    yoğun bakım: abi çok net söylüyorum işin en çok hoşuma giden kısmı bura oldu, saolsunlar bebekler gibi baktılar tüm hastalara. narkoz sırasında ve sonrasında istediğim gibi saçmaladım ki bir ara hemşireye narkozluyum ayağı ile laf attım ama sanırım işi çaktı.
    sonda: ben bunu taktırmam diye diretmeyin veya cinslik yapmayın, o kadar güzel bir icat ki anlatamam.

    ameliyat sonrası 2. günün sabahı kaçak testine girdim ve işin en önemli kısmını sorunsuz hallettikten sonra öğleden sonra taburcu oldum. yürüyerek geldiğim hastaneden aslanlar gibi yürüyerek çıktım, evde bir 10 gün istirahat ettim.

    ameliyat sonrası ilk 15 gün çok dikkat etmeniz gereken bir süreç, ben tam kurban bayramından bir hafta önce ameliyat oldum ve en dikkat etmem gereken dönemde o kurban bayramı bana bitmedi amk. bütün ev o lahmacun senin, bu antrikot benim çılgın attı resmen. lan kapıları pencereleri kapatıyorsun yine geliyor kokusu burnuna, millet lahmacun içine lahmacun sarıp yerken sen gidip et suyu içiyorsun. ilk ayın sonunda giden kilolar ve yavaş yavaş düzelen yeme düzeni ile kısa sürede yaşadığınız bütün zorlukları unutup önünüzdeki güzel günleri düşünmeye başlıyorsunuz, hayat sizin için resetlenmiş ve istediğiniz gibi şekillendirebileceğiniz şekilde önünüzde duruyor resmen.

    şimdi işin teknik kısımlarına gelelim;

    ben bu ameliyatı genel sağlık sigortası kapsamında tek kuruş ödemeden devlet hastanesinde oldum, şayet paranız yoksa ve bu ameliyatın masraflarının devlet tarafından karşılanmasını istiyorsanız öncelikle kısacası vki denilen açılımı vücut kitle i(e)ndeksi olan ölçünüzün +40 olması veya +35 ve yandaş hastalığınızın olması gerekiyor. boyunuzu boyunuzla çarpıyorsunuz, kilonuzu çıkan sonuca bölüyorsunuz ve karşınızda vki ölçünüz.

    eğer bu şartı sağlıyorsanız yaşadığınız şehirde veya size en yakın devlet hastanesinde bu ameliyatı yapan bir doktorla iletişime geçiyorsunuz, doktora direk ulaşamıyorsanız bile randevu alıp gidin ve direk konuyu açın kendisine. burada dikkat etmeniz gereken 2 nokta var, 1. doktorunuzu iyi takip edin, önceki hastalarıyla konuşun, 2. ameliyat olacağınız hastanenin aynı şehirde olması veya gidip gelmenizin sorun olmayacağı bir hastane olmasına özellikle dikkat edin, çünkü yaklaşık 1 haftadan başlayıp 1 ay kadar sürecek bir tahlil maratonu var ki sonunda heyet onayı almanız gerekiyor, ben doktor, aynı şehirde olan hastane ve hastanede çalışan akraba sayesinde oldukça şanslıydım ki 1 hafta içerisinde tüm tetkikleri bitirdim.

    3. ayın sonunda artık kimse bana alien görmüş gibi bakmıyor, ameliyattan 1 ay sonra yönetici pozisyonunda iş buldum ve hala çalışıyorum, doktorumun söylediği ve benim gözlemlediğim en geç yaz bitimi kilo sorunundan tamamen kurtulmuş olacağım. zamanında 2 sene vücut geliştirmeyle uğraştığım için yağların altında kalmış kas kırıntıları ortaya çıkmaya başladı ve deri sarkmaları neredeyse çok çok az oldu, 1 sene sonra tekrar çok sevdiğim spora devam ederek tamamen toparlamış olurum diye plan yapıyorum.

    kola, ekmek, abur cubur, fast food gibi yiyeceklerin tadını tamamen unuttum ve hiç birini hatırlamıyorum bile, yeme içmeye para harcamayınca ekonomik anlamda çok acayip kar yapıyorsunuz. eskiden sinemaya gitmek sinema bileti + yemek + film abur cuburu + sinema çıkışı tıkınma= ebesinin amı ali sami şeklinde oluyordu, şimdiyse sinema bileti = sinema bileti oluyor.

    bu ameliyat için söylenenleri çok fazla kafanızda büyütmeyin, doktor odasının önünde beklerken "bir yakınım bu ameliyatı oldu, midesi pöf diye patladı öldü" diye konuşan yurdum cahilleri olacaktır. hiç canınızı sıkmayın, tek muhatabınız doktorunuz olsun, sanal ortamda facebook gurupları var, birilerine yardımcı olabilmek için kendini paralayan betty puf puf gibi güzel insanlara sorun veya takip edin sayfalarını, naçizane sözlük içerisinde bana mesaj atın aklımın ve bilgimin yettiğince seve seve yardımcı olurum. etrafınızda obez olarak yaşayan tanıdıklarınız varsa bu tüp mide ameliyatını araştırmasını söyleyin, içinde yaşadıkları o karanlık tünelin sonunda bir ışık olduğunu bilsinler.

    son olarak; emin olun şuraya kilolu bir insan olarak hayatımda yaşadıklarımı yazsam en az 10 film, 5 dizi, 23 arabesk albümlük dram çıkar, şahsen obez olmak tercih ettiğim bir şey değildi ama bu bir hastalık ve ben bu hastalıktan muzdariptim.
  • özel hastanelerde ameliyat olanların çoğunu tenzih ediyorum. ne yazık ki; devlet hastanelerinin çoğunda bu ameliyatlara kestik bitti muamelesi yapılıyor. örneğin ameliyattan sonra 4 ana kontrolünüz olmalı. 1.ay, 3.ay, 6.ay ve 12.ay olmak üzere. bu kontrollerde kan değerlerinize bakılmalı ki; hızlı kilo verildiği için eksik kalan vitaminleriniz tamamlanmalı. bunun yanı sıra hayatınızı kökten değiştirip sağlıklı beslenme sistemine geçeceksiniz ki başlarda zorlayıcı bir şey bu. çoğu kişi eline bir a4 verilip yollanıyor, duyuyorum. ne beslenme takipleri yapılıyor, ne kan takipleri yapılıyor. malesef memleketimizdeki devlet hastanelerinde durum bu.

    bu bilinci yavaş yavaş değişitiriyoruz ve değiştirmek de şart. kişisel olarak mesleğim ve bulunduğum konum nedeniyle bir çok hekimi kontrol ve takip yapmaya, en azından hastalarına ayrıntı beslenme dökümanı vermeye, hatta kendi beslenme dökümanımızı onlarla paylaşmaya ikna ve teşvik etmiş durumdayım. yeter ki insanlar hastaneden çıkınca sap gibi kalmasın. elbette malesef hala yapmayan çok var.

    şayet hayatınızda bir devrim yapıp bu ameliyatı olduysanız ve doktorunuz size beslenme yönlendirmesi yapmadıysa şuradan yararlanabilirsiniz. kontrol için hekiminiz çağırmasa bile lütfen bilinçli olup kontrollerinizi yaptırın. ameliyat sonrasını nispeten rahat geçirebilecekken kabuslara gark olmayın.

    adım hıdır, elimden gelen budur. :)
  • şimdi en başta bu ameliyatın varlığından ziyade insan evladına midesinin büyük bir kısmını kestirip aldırma cesaretini verebilen bu manyak süreçten bahsetmek gerekir. bir insan midesini niye aldırır lan? yani şöyle düşünün, dışarıdan adama bakıyorsun son derece sağlıklı gözüküyor. götü göbeği büyük başka bir sıkıntı yok diyorsun. halbuki o kıraç'a endamın yeter şarkısını yazdıracak göt ve göbek o er veya hatun kişinin hayatını sikip atmış haberin yok.

    benim öyküm biraz farklı. ben doğuştan yanağından makas alındığında plop sesi çıkan bir çocuk hiç olmadım. hatta üniversite son sınıfa kadar 68 kilo 174 boyunda son derece fit bir adamdım. ama insan gibi yemezdim. antepli olmamın da hayvani etkisiyle yemekle adeta sevişirdim. gecenin yarısında unla merdaneyle ekmek açar sonra pişirdiğim o ekmeklerle...hahaha yok lan tabi ki o kadar değil, ben kim ekmek açmak kim amına koyim? fırına gider alırdım. gecenin kör saatinde o ekmeğin arasına koyduğum şeyleri tarım ve gıda bakanlığı görse direkt organizmamı gdolu bünye kabul edip ülkeden sınır dışı bile edebilirdi. ama enteresan bir durum, yiyordum yiyordum ama kilo almıyordum. evet, iyi bildiniz şişman kardeşler, "ulan amına koydumun ipnesi benden fazla yiyor ama almıyor" diye parmakla gösterip beddua ettiğiniz o eleman benim. aha da bedduanız tuttu amk çocukları kına yakarsınız artık.

    ne olduysa bir anda oldu, pürüzsüz ve yağsız seksi biskolata kokulu vücudum geçen yıllarla birlikte vita tereyağının paslanmış tenekesine döndü. her sene eksiksiz beş kilo almaya başladım. gelen kilolar "ya ufak bir tahsilat işi var bi gece sende kalayım hacım" deyip bir daha evden çıkmayı bilmeyen amcamın oğlu götveren muharrem gibiydi. gelen kilolar boş durmuyordu, inşaatımın temelini sarsıyor ve sikiyorlardı.

    bu noktadan sonra yaşadığım her şey aslında diğer obez kardeşlerimin yaşadığı şeylerle neredeyse aynı. bundan sonrasını özet geçiyorum ama muhakkak vakit bulduğumda bu kısımlarla da ilgili sizi bilgilendireceğim. kısa bilgi: 1 hafta önce bu ameliyatı oldum ve şimdilik yedi kilo verdim. bir yıl içinde 45 daha vermek niyetindeyim. lan dur hatta size bir teaser yapayım, bundan sonra neleri yazıcam?

    -jokond ameliyat kararı alırken çevresinden kaç kişiyi kızgın şişlerle deşmek istedi?
    -betty puf puf denen melek hatun kişisi hayatımın değişimine nasıl da büyük bir katkı sağladı?
    -halil coşkun beyin kaç tane takım elbisesi var lan?
    -ameliyathaneler neden buz gibi ve benim götüm niye karpuz gibi amk?
    -bir insan evladına günde üç öğün çikolatalı neskuik tadında protein takviyesi içirirsen ve o eve misafir gelip tuvaleti kullandığında aaa kakaolu oda parfümü mü aldınız xdxdxd derse ne bok yersin?

    hepsi ve daha fazlası yakında bu sayfadaaaa...
    öpüyorum hepinizi canlarım...
  • hayatında obezitenin yanına yaklaşmamış tuzu kurularca sürekli eleştirilen, bu ameliyatı geçiren kişilere bolca hakaret etme hakkını kendilerinde görmelerine müsaade eden, obezite tedavisinin bir numaralı tedavi prosedürü.

    sevgili arkadaşlar, o minnak beyniniz belki basmaz ama obezite, diğer hastalıklar gibi ciddi bir hastalıktır. ve tedavisi 'az ye kıçını kaldır spor yap' değildir. ve bir tedavi imkanı varken, bu tedaviyi tercih eden hastalara hakaret etmek de en hafif tabirle mallıktır.
    nasıl ki kalp hastası olan birine kalp ameliyatı oldu diye mal demiyorsak, obezite hastası birine de bu ameliyatı geçirdiği için mal demek sizin haddiniz değildir.

    şimdi siktirin gidin topunuzla oynayın, zaten çok ağır bir süreci düşünen veya geçiren insanların moralini bozmayın.
  • 16 ekim 2012'de olduğum ameliyattır. 21 ekim 2012'de de taburcu olduğum.. halil coşkun önderliğinde -zor da olsa- başarıyla atlattığım ameliyat. 180 kilo, evet 180, ile oldum ameliyatı. bugün 11 ocak 2013 ve tartı 142.5 gösteriyor. evet artık ben de evde tartılabiliyorum, malum tartılar standart olarak 150 kg.ye kadar tartmakta. amacım haziran-temmuz ayına kadar en az 110 kiloya düşmek. bunu başaracağıma inanıyorum. ondan sonra yavaş yavaş bi' 10-15 kilo daha verdikten sonra ideal kiloma gelmiş olacağım.
    şimdiden bütün kıyafetlerim tulum gibi oldu. enteresan bir duyguymuş her şeyin büyük gelmesi. oturup kalkınca "sıkmaması". aslında yazacak daha çok şeyim var da, uygun zamanı ve motivasyonu bekliyorum. yeniden doğmama vesile olan ve hiç tanımasam da güvenmemi sağlayan betty puf pufa da kalbimin en orta yerinden teşekkür etmek istiyorum. o olmasaydı, tesadüfen onun hikayesine denk gelmeseydim, belki de şu an (aslında belki değil, %100) 190-200 kilo arasındaydım ve aynaya bakınca "çok da şişman değilim" be derdim. taa ki kendi fotoğrafımı görene kadar.
  • bu operasyona dair fikri "kıçınıkıldırspıryıp" olan insanların hayatında 10 kilodan fazla vermek zorunda kalmadıklarını sanıyorum. ameliyatı geçiren tanıdıklarımdan kimse midesinin %80ini çöpe göndermeye bir gecede karar vermemiş, hepsi en az on yıl diyet ve sporla zayıflamaya çalışıp her diyetten sonra verdiğinden de çok alarak çığ gibi büyüdükten sonra ve artık bir sonraki diyet için kuvvet bulamayınca böylesi zor bir karar almışlar. ama şişman insan tecavüzcü ve katilden daha suçludur ya, asla affedilmez, zayıfladıktan sonra bile. şu tiyatrocu kıza yaptıkları gibi "ameliyatla kolay tabii sen ağzını tutmayı becerseydin ya" gibi yorum sıçanlar oluyor. sen kimsin ya? yani hem şişmansın hem de benim onaylamadığım bir yöntemle zayıflayacaksın öyle mi?

    seneler süren yo-yo diyetler sonucunda metabolik düzeni yandan yemiş bir insan, bmı 40ın da üstündeyse maalesef kilo verdiği an (5kg bile olsa) o "kayıp" edilen kiloyu çılgınca geri almaya çalışan bedeniyle savaşmak zorunda kalıyor. beden ya metabolik hızını düşürüyor, ya sizi daha fazla acıktırıyor (ghrelin) ya da tokluk hissini ortadan kaldırıyor (leptin hormonunu azaltarak). zaten bu kiloda diyabet yoksa da insülin direnci muhtemelen olduğu için kişi sürekli (aslında olmayan) bir açlık hissiyle mücadele içinde oluyor, sürekli bir zihinsel savaş bu. dahası, 40-50 kilo vermeniz gerekiyorsa bu en az 1-2 yıl sürekli konsantrasyon demek oluyor, çünkü en ufak sapmada, kiloyu geri almak için hazırda bekleyen şerrefsiz metabolizmanız affetmiyor. robot olmadığınıza göre hayatınızda bir terslik olabiliyor, o dönemde sporu azaltmak veya bir-iki gün diyeti aksatmak size ışık hızıyla kilo olarak geri dönüyor. bu da haliyle moral ve motivasyonu bozuyor çünkü bir aylık emekle verilen kilo birkaç günde geri gelebiliyor.

    2 yıl aralıksız diyet yapamıyor olmak iradesiz olmak değildir, şunu bilemiyorsunuz. yani, senin 3 kilo vermek için bir ay diyet yapmanla alakası yok bunun, o yüzden hele bir sus. destek olamayacaksan da sus, bari insanların hevesini kırma. hayatta kalma hevesi bu, hafife alınacak şey değil. bu insan yorgun, çok yorgun artık anlıyor musun? bu ameliyat, 1 yıl boyunca diyeti bozmaya engel oluyor, durum budur. ve o yıl sonunda giden kilolar da diyete devam etmek için motivasyon sağlıyor, çünkü artık ölmek üzere değil bu insan, ümidi var. sen tabii bunu anlayamazsın. o yüzden lütfen, konuşma.

    ha tüp mide ameliyatından sonra verilen kiloları geri almaya çalışmıyor mu bu şerrefsiz metabolizma? hem de nasıl. bu hastaların bilmesi gereken de kilo verdikten sonra hayatları boyunca diyet ve spora devam etmek zorunda oldukları, yoksa 1 yılda aşırı düşen metabolik hız sayesinde günde 1000 kalori ile bile kilo almak mümkün. bu ameliyat "kolay yolu" seçmek demek değildir, hayatta kalmak için son çareye başvurmaktır. insanların hevesini kırmayın.
  • çok uzun zamandır, bu konu ile ilgili bir şeyler yazmak istiyordum. açıkçası hala kendimi nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum. hani arkadaş ortamında, eşle dostla konuşurken rahat olabileceğin ama toplum içinde o rahatlığı yakalayamayacağın konular vardır ya hani... heh işte bu da öyle hassas bir mevzu.

    şöyle anlatayım... bu ameliyatı ben de olmayı düşünmüştüm. sanıyorum 4 sene önce falan. çünkü kulağa hoş geliyordu. hem de kendimi o kadar çaresiz hissediyordum ki, sanki başka türlü olmaz gibiydi...

    o dönem, bu ameliyatı olmama nedenim, devletin bunu kolay kolay karşılamıyor oluşu, özelde ise "çok" pahalı bir ameliyat olmasıydı. konuyu aileme açamamıştım bile, çünkü babamın "az ye, merdiven in çık, ne ameliyatı ne parası" diyeceğini çok iyi biliyordum.

    ameliyattan da şu şekilde haberim olmuştu; o dönemler, sözlükte bu hususta popi olan birisine yönlendirilmiştim. "bak o şu kadar kilo vermiş, çok da hevesli insanlara yardım etmeye, bir mesaj at belki sana da yardımcı olur" demişlerdi.

    ben tabi bilmiyorum, bana nasıl yardımcı olacak, ne edecek nedir ne değildir... mesaj attım kendisine. şimdi yalan olmasın tam konuşmayı hatırlamıyorum ama anafikir az çok aklımda, "vücut kitle endeksin bilmem neyin üzerindeyse, bilmem ne hoca var ona muayne olman için randevu ayarlayabilirim" gibisinden dedi.

    şimdi dedim ya, yalan olmasın çok net hatırlamıyorum. fakat konu ameliyata geldi. meğerse zaten bununla alakalı bir kişiymiş kendisi.

    baktım para mara lazım bu işler için, epey de bir para lazım... dedim ki "ama ben ameliyat olamam :( başka bir şey yapamaz mıyız"

    artık ne derece düştüysem, bir de beni o kişiye yönlendiren şahıs da odtü'lü bir kafa, hani kesin bir bildiği vardır falan diye düşünüyorum :d

    karşı taraf, ben ameliyat olamam dediğimde "üzgünüm başka türlü yardımcı olamıyorum :( " tarzı bir şey dedi ve konuşmamız orada sona erdi.

    sonra ben yine ameliyatı düşündüm... çünkü gerçekten kulağa hoş geliyordu. mideni kesiyorlar, sen çok yiyemiyorsun. zayıflıyorsun.
    ve başka türlü asla ama asla ama aslaaaa kilo veremezmişim gibi hissediyor, buna yemin bile edebilecek kadar inanıyordum...

    hatta o dönemler konuştuğum, benim gibi kilolu bir kız arkadaşa, "senin ailen destekler olsana ameliyat, neden olmuyorsun" falan diyordum. allahım sen affet, allahım sen affet!!!

    hatta o arkadaşım, şu meşhur; sözlükten de aracılığı yapılan doktora muayne olmuş. kız ameliyattan korkunca "aman yaptırıyorsan yaptır, sonra daha da beter şişip geldiğinde ben ameliyat etmem seni" gibi bir muameleyle karşılaşmış. belki kulaktan kulağa aktarım hatası falan vardır, bunlar o kadar önemli şeyler değil. lafı geldi iki kelime bahsetmiş oldum sadece.

    şimdi ben o ameliyatı olmadım. hatta diyetisyene bile gitmedim.

    ben sadece karar verdim, allah da nasip etti verdim 55 kilo, daha da vericem 5-6 kilo falan...

    ama şunu söyleyebilirim, bu ameliyatı olan arkadaşlar, bu şeyi "fazla" sahipleniyor gibime geliyor.

    bu iş bedavaya yapılmıyor. o kadar söylüyorum. daha da detaya inmek, insanlara, "bu iş bedavaya yapılmıyor" dediğimde sanki ne demek istediğimi anlayamazlarmış muamelesi yapmak istemiyorum.

    allah kimseyi, bedeni ile sınamasın.

    bu ameliyat öyle basit bir şey değil. çözüm olarak görülebilinecek bir şey de değil. ama bazen insan kendinden öylesine umudu kesiyor ki, çevresi de buna vesile oluyor tabi. sen kendine inanmadıkça kimse de sana inanmıyor ve buralara kadar düşülünüyor.
    allah düşürmesin.

    ben belki de uçurumun ennn sivri ucuna kadar gelmiştim. "can havli" ile kurtuldum. o da "şimdilik". iyi ki bu ameliyatı da olmamışım.

    hiç öyle "reklamı" yapılacak şey de değil.
  • saatler sonra olacağım ameliyat.sonradında gelişmeleri yazacağım.girmeden önce tavsiye vermek isteyenler yeşillendirsin lütfen

    edit:dağ gibi mide gitti el kadar kaldı,1 haftada 10kg yanında yolcu,2 çay kaşığı yoğurtla "ne yedim ama" kıvamındayım, bilmiyorum sözlük artık her şey için çok geç, çayla çorbayla geçecek artık belli bir zaman
    normal diyet gibi değil ki hafta sonu yiyimde pazartesi başlarım olayı göt korkusu nedeni ile işlemiyor.
    seneler önce alacakaranlık kuşağında bir bölümde seyretmişliğim var. adam alkolik bir barda kibrit kutusu üzerindeki bir reklamda gördüğü alkolü kesin bıraktırıyoruz reklamındaki numarayı neyin arıyordu sonra gizemli bir adam gelip elemana bir hap veriyordu bunu iç alkolü bırakacaksın diyordu. eleman hapı içtikten sonra gizemli adamın ofisine gidiyor hapı içtik nasıl bırakacağız diyordu. işin sonunda adam cam bir akvaryum içerisine bir hap koyup üzerine içki damlatıyordu içkinin damladığı hapın içinden bir larva çıkıyor ve hızlıca büyüyerek kol kadar jilet ağızlı bir kurtçuğa dönüşüyordu eleman şaşkınlıkla bakarken gizemli adam işte dostum bu hap şimdi senin midende alkol alırsan buna dönüşecek falan diyordu. işte bu ameliyatta bana bunu hatırlattı koca mideyi kesmişler el kadar yapmışlar hadi götün yiyorsa boz diyeti.

    edit:130 kg ile girdiğim operasyondan 2,5 ay sonra 98kg olarak bu entriyi girmekteyim.
    edit2:ameliyattan 9 ay sonra 75kg olarak second chance modunda yaşıyorum.
  • 5 gün önce girdiğim ameliyat. öncelikle şunu söylemeliyim ki, öncesinde kendinizi çok iyi hazırlamalısınız. ben ameliyat olanlarla falan konuştum ettim, hatta burada herkese yardım ettiği söylenen bir yazar vardı onunla da konuştum, dünya kadar şey okudum fakat çok az insan ameliyat sonrasındaki ilk bir haftadan, hatta ameliyat sonrasındaki o su bile içemediğiniz 3 günden bahsetmiş (ki bunlardan bir tanesi de buradaki bir yazar arkadaş)

    ben biraz şeytanın avukatlığını yapacağım burada ama öncelikle biraz karar verme aşamasından ve toplum olarak ne kadar iğrenç olduğumuzdan bahsetmek istiyorum.

    ameliyat kararını verip iki gün sonra olmadım. ben ameliyatı bir senedir düşünüyordum. 2016 eylül'de araştırmalara başladım, şubatta kesin kararımı verdim ve çevremdekilere de bunu söyledim.

    eşim istemedi ilk başta. aslında söylediğim çoğu insan "ya saçmalama", "sen böyle güzelsin", "biz seni böyle seviyoruz", "spor yaptın mı?", "diyet yaptın mı?", "diyetisyene gittin mi" gibi tepkiler verdi. beni diyetisyene kendisi götüren babam bile diyetisyene gittin mi diye sordu. düşünün artık.

    kimse midesinin yarısını durduk yere çöpe atmıyor. "oooh mideyi küçülttürdükten sonra ben de zayıflarım negzel" diyen dallamalar, hayatlarında hiç obez olmamışlar. obezite bir hastalık evet.

    *iyi de ameliyat son çare mi?
    bence değil.
    *peki ben neden oldum?
    çünkü bıktım.
    *neden bıktım?
    insanların şişman olduğum için sürekli yorum yapmasından bıktım, "zayıflasan yüzün çok güzel aslında"lardan bıktım, "tanıdığım bir diyetisten/spor hocası/pilates boku/herbalife püsürü var"cılardan bıktım, alışverişin bir dram halini almasından bıktım, cinsel hayatımın gözümün önünden kayıp gidiyor olmasından bıktım, iki merdiven çıkıp tıkanmaktan bıktım... daha çok var. hepsine geleceğim.

    benim vücudum dengeli ve sağlıklı beslenmeyi bilmiyor. bilse de uygulayamıyor. insülin direnci zaten çocukluğumdan beri var ve ben hayatımın hiçbir döneminde zayıf olmadım. ben yemeği kararında, saatinde ve dengeli bir şekilde yiyemiyorum.

    *zamanında çok diyet yapmadım mı?
    ohooo sayamayacağım kadar çok.
    *spora gitmedim mi?
    yüzmeli müzmeli.
    *zayıflama ilaçları?
    onlarla 40 kiloya yakın verdiğimi bilirim. (neyse ki ölmedim)
    *diyetisyen?
    iki kere gitmiş olmalıyım yanlış hatırlamıyorsam.
    *herbalife falan?
    geçtiğimiz sene kullanıp 11 kilo vermişliğim var. hem de tuzak olduğunu, bi sike yaramadığını bile bile. (edit 1: herbalife'la kilo vermişim gibi bir cümle olmuş. hayır. herbalife'a 300 lira verdikten sonra üç ay falan aşırı düzenli beslenerek verdim o kiloyu. söylenildiği gibi shake'leri sabah akşam da içemedim. iddia edildiği gibi doymuyordum çünkü. resmen yalan tabii ki. ama kahvaltı açısından iyi oluyordu. benim gibi 100 kilonun üstünde insanlar için 3 ayda 11 kilo hiçbir şey. deneyenler bilir zaten)

    olay şu arkadaşlar: şişman insan istiyor ki, diyet yaptığı zaman kilo versin ve eski düzenine dönmesine rağmen asla kilo almasın. benim vücudum öyle en azından. 111 kilodan 100 kiloya düşünce burger king yemeye başladım. lan manyak mısın, hala dolunay kadar yuvarlak ve parlakken niye fast food? ama işte hakikaten söz geçiremediğim bir iştahım vardı. oturup iki hamburger menü de gömebilirdim, bir pidenin arasını açıp tereyağı ve tulum peyniri sürüp de gömebilirdim. (ki hala düşününce ağzım bi sulandı aslkdjalskfjasd)

    e ama takdir edersiniz ki öyle bir şey yok. ben 29 yıllık hayatımda her yaz kilo verip her kış tekrar aldım. bu kilolar önce 90'dan 80'e inmek şeklindeydi, sonra 100'den 90'a inmek şeklinde oldu. bir ara 140'ı gördüğümü hatırlıyorum. o yaz açlık grevine girip zayıflama ilacı falan içmiştim. (intihar etmeye çalışmışım herhalde)

    neyse sonuç itibariyle arkadaşlarıma eşe dosta falan söyledim dedim böyle böyle ben ameliyat olacağım.

    ulan ben ne güzel arkadaşlar seçmişim, fakat akrabalarım ne kadar... neyse. arkadaşlarımın hepsi riskleri sordu, kararıma saygı duyduklarını ve yanımda olduklarını belirttiler. canlarım ya.

    söylemek zorunda olduğum akrabalarımdan bir kısmı bana izin vermedi mesela. kendilerine artık neredeyse orta yaşlı evli barklı bir kadın olduğumu, kendilerinden izin almadığımı, sadece haber verdiğimi hatırlatmak zorunda kaldım.

    babam bile sabahları yürüyüşe gelmiyorsun ondan böyle oluyor dedi ya. of. gerçi onunla da bu konuyu ameliyat gününe kadar yüz yüze konuşmamıştım. çünkü 29 yıllık babam, biliyorum yani başıma geleceği.

    neyse salı gününe ameliyat gününü aldık. 30 mayıs 2017. hastaneye lay lay lom gittim ama 15 saattir bir şey yiyip içmemişim. karnım aç. ölücem açlıktan. damar yolumu açtılar, hazırlıklar, kan tahlilleri, ultrasonlar, filmler derken galiba saat 13.30 ya da 14.00 gibi (tam hatırlamıyorum) beni sedyeye alıp bana bir iğne yaptılar.

    sonrası dram kardeşlerim.

    burdan sonrasını çok hatırlamıyorum. annemlerle inmişiz endoskopi odasına ama ben o inişi kesinlikle hatırlamıyorum.

    bir ara birileri beni omzumdan ittirip yan yatırmaya çalışıyordu, gözümü açtım yarım yarım; dediler ki yan yat endoskopi yapacağız. sol bacağını düz uzat sağ bacağını karnına çek falan diyor birileri ama ben sağımı solumu kesinlikle bilmiyorum aslkdjalkjf
    sonra bir doktor "uyutalım artık" dedi, bak çok net hatırlıyorum burayı, "a aa 10'dan geriye saydırmadan mı uyutacaksınız?!" dedim. adam troll çıktı rıza baba. "127'den geri say bakalım o zaman heh heh" dedi. anaaa. sağımı solumu bilmiyorum ben kardeş o sırada. nasıl sayayım? ben sayamadım diye hatırlıyorum ama anestezi doktorum ameliyattan sonra "121'e kadar geldin kız, aferin sana euheuhe" falan dedi.

    sonra gözümü odada açtım ve üstümde bir öküz oturuyordu. sanki birisi beni boğazlıyormuş gibi nefes alamadığımı hatırlıyorum. sürekli "nefes alamıyorum nolur biri bana yardım etsin" diye bağırdım. bana sakinleştirici falan yaptılar galiba o sıra. bağırdığımı hatırlıyorum ve hakikaten öleceğimi düşündüm o an. son derece bilinçli bir şekilde nefes almaya çalışıyorum, ciğerlerim dolmuyor. üstümde bir şey var, ciğerlerimin üstünde oturuyor sanki. nefes alamıyorum ve ölüyorum. korkunç bir yarım saatti.

    sonraki saatler gerçek bir dram. beni yürütmeye çalışıyorlar ve yürüyemiyorum. yani vücuduma bir şey olmuş kesinlikle benim komutlarımı dinlemiyor. bir de benden bir gün önce ameliyat olmuş bir kadın vardı. mal ya. 3 gün boyunca sürekli odama gelip "allah kahretsin keşke olmasaydım, ölüyorum, keşke olmasaydım, milleti kesiyo biçiyo bu doktorlar ühühühühü" falan yapıp durdu. bunu muntazam bir şekilde her gün en az 2 kere yaptı bana. abla burdan sana sesleniyorum: s i k t i r g i t !!!

    sen ne manyak ne ruh hastası ne geri zekalı bir varlıkmışsın ya. senden bir gün sonra ameliyat olmuş bir hastaya gelip moral bozacak ne kadar şey varsa saydırdın durdun. dementor gibiydi kevaşe ya. geldi enerjimi emip emip siktir olup gitti. hatırladıkça kan beynime sıçrıyor. doktor da sağolsun kadının ruh emiciliğinden bezdi, keşke sizi hiç ameliyat etmeseydim dedi. -_- sağol doktor da benim günahım neydi? neyse.

    ilk gün dediğim gibi çok korkunçtu. dakikalar, saatler geçmek bilmedi. o kadar çok ağrım oldu ki, ilk gün hiç uyuyamadım. muhtemelen ilk günün uykusuzluğu, narkoz kafası, yürüme çabaları falan derken o ilk gün (ilk gün dediğim de 15.00 gibi ameliyattan çıkıp odaya geldikten sonraki zaman) geçmek bilmedi. ayrıca da bir şok içindeydim. bu kadar sancılı, bu kadar zor ve bu kadar ciddi bir ameliyat gibi anlatılmamıştı bana hiç. üçüncü gün taburcu olduktan sonra metrobüsle eve giden insanlardan falan bahsedildi bana ya. neyse.

    ben ikinci gün bok gibi uyandım. öğlen 11 gibi de sarı safra kustum. ben zaten kusabilen bir insan da değilim. kusmak beni ekstra yordu ve bana o ikinci gün bir şey oldu. kolum kalkmıyor. kalktım yürüdüm ama nasıl başım dönüyor. yatağa uzandım, dedim ki muhtemelen kan şekerim falan bir şey düştü, açamıyorum ben gözümü. doktorlar geldi, hemşireler geldi, kanlar alındı bir sürü tahlil tetkik yapıldı, tansiyonlar, nabızlar hede hödö falan derken her şey normal çıktı. sadece ateşim 37,6 falandı. belki de çıkıyordur o yüzdendir bu halsizlik dediler ama ben gözümü açamıyorum. sonra bana bir iğne yaptılar biri vitaminli falan olmak üzere iki de serum bağladılar, ben bir uyudum, bir uyudum ama ne uyumak. (edit 2: doktor bu tahlillerden sonra geldi ve hiçbir klinik bulgu olmadığını, muhtemelen bu yaşadığım halsizliğin psikolojik olduğunu söyledi. -_-)

    üçüncü günü artık iyiydim. tüm bu gereksiz vukuatlardan sonra üçüncü günün başında önce sondayı çıkardılar. allahım ne büyük rahatlık sondasızlık... çünkü yürümen gerekiyor ve bir elinde serum, bir elinde sonda, bir elinde dren... anaa el kalmadı. bi de zaten ağrın sızın hat safhada. bin tane şey taşıyarak yürüyemiyorsun. fakat o sonda çıkarılırken de acıyor ayırca acımıyor diyenlere de inanmayın. hemşire derin bi nefes al kendini sıkma dedi ve höşörök diye çekti. mesanemi de götürseydin kardeş. :( neyse en azından sızısı bir iki saniye sürüyor. dren dediğimiz korkunçlu şey daha az acıyor öyle söyleyeyim ben size.

    neyse, üçüncü gün sondam çıktıktan sonra daha rahat yürüyebildim ama hala gaz çıkarabilmiş değilim. ben bir şey içmeden osuramayacağımı iddia ettim fakat tüm sağlık görevlileri osurduktan sonra kaçak testi konusunda ısrarcı. o gün de ağrı sızı ve "şu koridorda 20-30 tur atın lütfen" diyen hemşirelere attığım "canım sen iyi misin" bakışlarımla son buldu. o gece ateşim yine biraz yükselir gibi oldu ve parol serumu bağlandı bana. abi ben hayatımda öyle terlemedim. annemi uyandırıp üstümü başımı değiştirmesini istedim. böyle bir ter yok. ateşim düştü ama.

    normalde cuma yani 4. gün taburcu olmalıydım ama hala kaçak testine falan girememiş olduğum için bi de bir önceki gece biraz ateşli geçtiğinden bir gün daha yatmam konuşuluyordu. fakat sonra sabah 10 gibi ilk kez osurdum. bütün hastane şöyle olduk: \o/\o/\o/\o/\o/~

    tabii ki bunu kutlamalıydık: mavi sıvı. hani şu iğrenç kaçak testi. ben kaçak testinden sonra filme falan alıyorlar sanıyordum, drene bakıyorlarmış sadece, ki çok mantıklı düşününce.

    iki gün şirine gibi işedim sıçtım arkadaşlar. masmavi :)

    fakat o mavi sıvıyı bana vişne suyuyla birlikte hani hepimizin öğrencilik hayatında yaşadığı saçma kahve bardakları var ya, ona tepeleme doldurarak içirdiler. "hemşiraanım benim bu kadar midem var mı ki acaba?" diye sordum "tek seferde dik canım" cevabını aldım. 3 seferde içtim onu ve annemin elini tutup su içen civciv gibi başımı yukarı dikerek bir yarım saat falan bekledim. biliyorum o kafayı bi eğsem hepsi gırtlağımda. anında kusucam yani.

    tabii ben bu sıvıyı içtim noldu? anında dementor abla geldi. "ben her yere kustum o sıvıyı. duvarlar falan masmavi oldu ehihehehe" falan deyip, ayaklarındaki mavilikleri üstünün başının leşliğini gösterip, hepimizin midesini kaldırıp gitti -_-

    neyse birkaç saat sonraki dren bakılmasından sonra ilk kez su içtim. arkadaş nasıl bir güzellik. kadın yine geldi "ay ben su içince kustum" falan dedi. abla siktir git artık! allahım sen kimseye böyle hastane arkadaşı verme. gulyabani gibi musallat oldu orospu.

    hayır bir de normalde benden önce taburcu olması gerekirken olmuyor da. yok gazım var, yok şuram şiş, yok buram taş, buram kusmuk, buram bok falan diye gezen ve taburcu olmayan bir manyak kendisi.

    vallahi beni ameliyat ayrı yordu, bu manyak kadın ayrı.

    neyse o gün doktor geldi, son kontrollerim yapıldı, drenim çıkarıldı. (gecesinden kabusunu da görmüştüm hatta, o derece korkuyordum ondan) sonrasında kafeteryaya indim, çay içtim, ayran içtim, bana "nefes egzersizlerini yapmıyorsun" diye kızan operatör doktoruma karşılık, elimdeki elektronik sigarayı göstererek "bak yapıyor işte" diyen anestezi doktorumla karşılıklı sigara bile içtim. tabii abartmadan. istanbul üzerindeki bulutlu havanın müsebbibi ben değilim.

    sonra beni o gün çıkardılar. arkadaşlar laporoskopik bir ameliyat evet. bir tanesi dren deliği olmak üzere toplam 5 tane delikle çıkıyorsunuz hastaneden. fakat o "metrobüsle döndüm evime :))" olayı yalan. babam bir kasisten hızlı geçti de ebemi tersten gördüm. evime olan 50 küsur kilometrelik yolculukta viyadük bağlantı yerlerinden yamalara kadar her şeyi dikişlerimde hissettim ve dönüş yolu çok korkunçtu. akp döneminden başladım sövmeye, eve vardığımızda romalılara sövüyordum artık.

    cuma akşamından beri evdeyim. bu benim evdeki 3. gecem. ameliyat olduğum günü de sayarsanız bu 6. günüm. fakat şunu söylemeliyim ki kesinlikle çok zor bir ameliyat. hiç öyle "kestik bitti", "hop çıktın", "hadi hemen kilo verdin" falan değil. karnımın içinde hala dikişler var, gece dönmeye çalışırken sancılanıp uyanıyorum ve hala yumuşak yerlerden destek almadan tek başıma kalkamıyorum. üstelik saçma bir şekilde bitmeyen bir ishalim var. bu sebepten evden de çıkamıyorum, hatta tuvaletten 5 metreden fazla uzaklaşamıyorum. :(

    fakat evde olmak ekstra güzel bir şey. annem de sağ olsun efsane bakıyor bana. okuduğum şeyler ışığında ben kesin kendi kendime bakarım tribine falan girmiştim ama kesinlikle öyle bir şey yok arkadaşlar. kalkıp et suyu pişireyim, tavuk kaynatayım, suyuna çorba yapayım falan mümkün değil zibilyon tane dikişinizle tavukla anca bakışırsınız.

    velhasılı kelam, lütfen bu ameliyata karar vermeden önce beslenme alışkanlıklarınızı kendi başınıza değiştiremeyeceğinizden kesinlikle emin olun. gerçekten göze alarak girin. ben narkozdan uyandığımda kendimi gerçekten sorguladım mesela. ve geri dönüşü olmayan bir yola girdiğimi biliyordum ama yine de ameliyatın bu kadar ağır olduğunu bilemedim.

    kararınızı saçma sapan argümanlarla değiştirmeye çalışacaklardır. babam bütün yaz karpuz yiyerek kilo veren kuzenimi örnek vermişti mesela. eşimse sürekli bisiklete binerek çok güzel zayıflayabileceğimi falan sanıyordu. insanların anlamadıkları şey şu: evet verebilirdim gerçekten de. 40 kilo da verebilirdim belki. ama yaklaşık 10 yıldır yaptığım diyetler bana şunu göstermişti ki ben o karpuzu bıraktığım an verdiğim 40 kiloyu 60 kilo olarak geri alacaktım. bisikleti bıraktığım an belki 150 kilo olacaktım. çünkü ben yemek yemeyi bilmiyordum. her şey benim için iştah sebebiydi.

    peki bu iştah bitti mi?

    daha çok yeniyim bu konuda. sıvı döneminde olduğum için açıkçası tokluk hissim var ama yok. midem rahatsız oldukça içmeyi durdurduğum bir dönem bu. ama annem dün karşımda peynir ekmek yiyordu, deli gibi canım çekti. çiğ patatesleri görüp yemek istedim mesela. inanılmaz bir katı yiyecek arzusundayım. instagram'da foodfetish hesaplarını bir daha görmeyeyim diye işaretleyip duruyorum alsdkkalkfjalsdj

    bakalım püre ve katı dönemine geçince editlerim.

    3. hafta editi: neredeyse her şeyi yiyebiliyorum ama tabii ki az az, ezerek. hatir hutur elma yemeyi denemedim henüz. ama mesela sarı leblebiyi aşırı çiğneyerek yiyebiliyorum. diyetisyenlerim tirt cıktı biraz. ben de doktorun önerilerini uyguluyorum. deneyerek ye demişti bana. ben de deneyerek yiyorum. mesela bugün dolma içini yoğurtla ezerek yedim ve çok güzel bir şekilde doydum.

    tabii bu arada taburcu oluşumdan itibaren geçen bir haftanın sonunda yürüyüşlere başladım. önceleri 2-3 km'yi zor yürüyordum ama şu an günde 10 km'yi birkaç küçük molayla hallediyorum. mesela sabah 6, akşam 5 yürüyorum. yüzüyorum da. asistan bana 2 ay deniz yok demişti ama doktorum 3. haftada izin verdi ve hiçbir şey olmadığı gibi yaralarımın kapanmasına yardımcı oldu bile diyebilirim.

    edit: yarın ben taburcu olalı tam bir ay olacak ve ben p90x lean programına başladım. bakalım 13 hafta sonra ne olacak.

    işin en güzel kısmı sabah aldığım 150 kaloriden sonra 6,5 km tempolu yürümüş ve 30 dakikalık cvx'i tamamlamış olmam. ameliyattan önce de spor yapabiliyordum ama 6 km sonunda mükellef ve takriben 1000 kalorilik bir kahvaltıyı da hupletiyordum.

    yata yata kilo vereceğini sanan arkadaşlara kötü haber, göbeğimi dizimde sektirmemek ve bay bay kaslarıma birlikte geçirdiğimiz 20 yıl için teşekkür edip kendilerinden ayrılabilmek için tabiri caizse kıçımı yırtıyorum.

    "ameliyat oluyorsun, bitiyor" kafasindaki insanlara sadece üzülüyorum.

    edit: haftaya üçüncü ayım bitiyor. bugün yapılan ölçümlerimde 18.5'i yağdan olmak üzere 20 kilo verdiğimi gördüm. iki kilo daha verince obez sınıfından kilolu sınıfına terfi ediyorum. yıllardır ilk kez 44 beden giyiyorum. gerçekten anlatması zor bir duygu. herhalde liseden beri bu kiloları görmemiştim tartıda. işin en enteresan tarafı da artık sağlıklı besleniyor olmam. baya baya protein bazlı besleniyorum, spor yapıyorum falan.

    gerçekten çok büyük bir değişiklik oldu hayatımda. ilk iki haftanın pişmanlığı geçti :)
hesabın var mı? giriş yap