• doğru kişiyle başladığında, henüz birbirinizi tanımıyor olsanız bile ırmaklar gibi akıyor.

    elektrik mi bu ne bilmiyorum. bazen doğru frekanstan birbirini yakalayıp doyulmaz bi sohbete basliyosun. hic tıkanmayan, aylarca, yıllarca tikanmayan sohbetler...

    kadınım ben. hemen bi 5 tane hemcinsim olan arkadasimi sayarim boyle kut diye tanışıp sohbete başladığım, ve ne kadar uzun sürerse sursun asla sikilmadigim.

    erkeklerle çok sık olmuyor, hatta eski esimle bile sohbet edemezdik pek biz. öyle uzun uzun doyulmaz sohbetler hic hatırlamıyorum 5 yıllık evlilikte...

    bi tek adamla dibine vurdum bu keyifli sohbet olayının, onla da körkütük aşk çıktı ortaya. ilk tanıştığımız andan itibaren hem de. tıpkı kızlarla olduğu gibi...

    ikimiz de normalde uzun telefon görüşmelerinden hoşlanmayan tipler olmamıza rağmen geçen aksam 48 dakika sürmüş telefonda muhabbet. "yeter artik isim gücüm kaldı la olm" diyip kapattim en sonunda. 248 dakika sürerdi çünkü.
    ilk dışarı cikisimizda bir kahve için buluşup 8,5 saat aralıksız sohbet etmiştik ve gerçekten 8,5 dakika gibi gelmişti...

    .

    cok keyifli bir sohbet, hayatta gerçekten değerli ve nadir yakalayabilen bisey... insani müthiş mutlu ve tatmin eden bisey... bulduysaniz birakmayin
  • " başkasıyla sohbet edebilmek için öncelikle kişinin kendisiyle sohbet etmeyi bilmesi gerekir."

    " abartmadan şunu söyleyebilirim; hayatında bir kere bile sohbet içerisine girmemiş insanlar var. insanlar mentorluğu ya nasihat etmek ya da bazen motive etmek adına bağırıp çağırmak olarak görürler. bunu yapanlar kötü insan değillerdir; niyetleri kötülük yapmak değil, tam tersine yardım etmektir."

    " bugüne dek denetim odaklı korku kültüründe, askeri hiyerarşi bilincinde yetişmiş insanları alıp bir sohbet ortamına sokmak ve bu mekanizma içerisinde insanın iç dünyasını önemseyerek değişmesini sağlamak zor, hem de pek zor."

    " sohbetin başlaması ve devam edebilmesi için o ilişkide kişilerin kendini umursanmış, kabul edilmiş, değerli, güvenilir ve ekipten biri gibi hissetmesi gerekir. nasihat eden bunu sağlayamaz."

    doğan cüceloğlu' nun var mısın? kitabından. acaba ettiğimizi sandığımız sohbetlerin hepsi gerçek bir sohbet mi? hepsinde kendimiz olabiliyor muyuz?
  • bir dostla insana ilaç gibi gelen aktivite. insanın dünyasını bir başkası ile paylaşma kapısıdır sohbet etmek.
  • arkadaşça konuşmak, yarenlik etmek.
    (bkz: hoşbeş etmek)
  • galiba bu dünyada yapmayı çok sevdiğim üç beş şeydendi.

    bazen derinlemesine, bazen alabildiğine yüzeysel (geyikle dolu) bir sohbet şu hayatta vazgeçemediğim şeylerden biriydi.

    artık anlatacak bir şeyim kalmadı. iyi de oldu. artık daha çok okuyorum.
  • günümüzde pek yapılamayan aktivite. insanlar artık muhabbet etmenin değerini unutmuş. her şeyi sanal yürütüyoruz. gerçi onu bile yapamıyoruz. mesela biriyle internet üzerinden muhabbet ediyorsun. olay ya saçma bir konuya girip bitiyor ya da eğer karşı cinsten biriyle konuşuyorsan, taraflardan birinin bir zaman sonra değişen durumundan dolayı bıkıyorsun. insan gibi muhabbet etmek istiyorum. yeni bilgiler öğrenmek, iç dünyalara yolculuk etmek istiyorum!
  • bugün metroda sohbet eden iki arkadaş gördüm. öyle güzel ve neşeli sohbet ediyorlardı ki. saçma sapan bir konuda argüman üstüne argüman üretip tatlı tatlı atışıyor gülüşüyorlar falan. hatrıma en güzel sohbetlerimi getirdi. zamanın birinde bir arkadaşım vardı; metroda, vapurda, otobüste ve dahi metrobüste yol bitesiye saçma sapan muhabbet ederdik böyle. öyle neşeli öyle hararetli öyle zevk alarak konuşurduk ki hep bir dinleyen çıkar ya soru sorar ya da muhabbete dahil olurdu. hiç unutmuyorum gemilerde niye kadın olmaz diye tartışırken bir gün bir kaptana denk gelmiştik ilgisini çekmişti de yarım saat anlatmıştı bize. sabahın 6 buçuğunda "yeğenim bu hanım kız anladı tamam da, meraktan uykumu kaçırdınız ben anlamadım bir de benim anlayacağım dilden anlat bakalım." diyen yaşlı bir amcaya hava aydınlanırken beyindeki koku ve tat merkezini anlatışımız geldi aklıma. isa, musa, muhammedi ruhat mengi ile her açıdan'a konuk ediyorduk falan, daha neler neler... güzel sohbet hep bulunmuyor, kıymet bilmek lazım.
  • anlaşıldığın ve anladığın yağ gibi akan bir sohbetin tarafı olmak. tema bazen üzer, bazen kahkaha attırır bazen ohannesburg dedirttir. ama her şekilde aynı frekanstaki insanla sohbet keyif verir.
    böyle bir çevreye sahip olmak... arabamın modeli yıllarca aynı kalsın ama hayat bana böyle insanlar versin. o kadar önemserim ve o kadar özlemini çekerim.

    yakın zamanda iki farklı insan aynı tespiti yaptı. real senin hayata bakış açın, kültür seviyen küçük anadolu şehirlerine uygun değil. büyük şehirlerde yaşasan sosyalleşmekte sorun yaşamazsın. sorun sende değil yaşadığın yerde dediler.

    ben ise artık nereye gidersem gideyim aynı boş ve sıkıcı hayatı orda da yaşayacağımı düşünüyorum.

    ama yine de,
    sohbet lezzetsiz bir yemeğin tuzudur.
    o yemeği en azından yenebilecek hale getirir.
  • zaman kaymalarını filan es geçip, çok isterdim jules verne, leonardo da vinci ile birlikte sohbet edebilelim*.

    arada sevdiğim yazarlar, ressamlar, mühendisler, bilimadamları, şarkıcılar selam versinler masaya gelip. einstein ile frank sinatra şakalaşırken, madam curie hafif hafif gülümsüyor olsun, gözüme takılsınlar.

    ne müthiş olurdu, ne coşkulu!
    *
  • kimileri için sadece bir bağlantı kurmaktır. burada yazarken üyeler ya da internet kullanıcıları ile bir bağlantı kuruyorum. ama bunu okuyan üyeler ya da internet kullanıcıları için önemli değilim. günümüzdeki birçok insan için sohbet gerçekte sadece önemi olmayan bağlantılardır. burada bir şey daha var ki, tek bir kişi ile kurulacak sohbetin yerine bağlantı kuracağımız insanların sayısını artırırız; bu bizim için daha önemlidir. oysa tek bir kişi ile kurulan samimi bir sohbet yüzlerce kişi ile iletişimde olmaktan daha faydalıdır... bizler, bağlantı mı kuruyoruz yoksa sohbet mi ediyoruz?

    öncelikle artık sizleri yalın olarak dinleyen ve dinlermiş gibi görünmeyen insanlarla tanışma şansı yakaladıysanız; bu insanların çoğunlukta olduğu sanısına kapılarak bağlantı kuracağınız insanlar kadar dört tarafa birden dağıldıklarını zannetmeyin. onların yüksek mertebe insanlar olduklarını, sizlerin de alçak kimseler olarak asıl kaybedenin de siz olacağını söylemiyorum. aksi, bunu sokak duvarlarına yazardım. kalabalıkların içinde olup da, yalnızlıktan kıvranan insanlara tanıklık ettim; hepsi gerçekte vakit öldürmelerin peşindeydi. kadın ya da bir erkeğin cinsel cazibesine kapılmak belki yadırganamaz; bu kadınlar ve erkeklerden cinsel beklentilerimiz de olabilir. ama kadınlar da erkekler de bir araya geldiklerinde, birbirlerine söyledikleri örtülü cümlelerinin amaçları bu kadar uzatmaya değmez. nitekim, özellikle kadın ve erkekler arasındaki bağlantıda geçen konuşmaların sohbet niteliği yoktur. bu tür konuşmalarda, ikisi de birbiri ile ilgiliymiş görünür; konuşmanın tek amacı vardır o da cinselliktir. doğrudan bu teklifi edecek kadar açık sözlülük her zaman mümkün olmadığı için sohbet izlenimi veren cümleler, istenen cinsel bağlantıların sadece malzemeleridir.

    sohbet, bunların tümünden ayrılan ve belki kadın ve erkek farklılıklarını ortadan kaldıran tek özel etkinliktir. sohbet özel bir etkinliktir. amacı insanları, kaybedip kazanmanın olmadığı bir dünyaya götürmektir; gündelik yaşamın yarışları ortadan kalkmıştır -ve bizi yadırgayacak olan insanlardan arınmış; yükünü üzerimizden çekip atmışızdır. sohbet değerli bir etkinliktir; nitekim, başta zaman değerlidir. bir sohbet gerçekleştirdiğinizde aynı esnada ona zamanınızı verirsiniz. artık neredeyse dakikaların bile önemli olduğu zamanımızda kişi can sıkıntısı ve aylaklığından konuşmuyorsa sizi sohbete nazır biri olarak ağırlamış ise, kıymetini bilmenizin ona yararı yoktur ama size olacaktır. mecazi anlamda misafirin gitmesi ev sahibi için pek üzücü bir şey değildir ama misafir her zaman aynı daveti alamaz. ev sahibi, misafirin evini hoyrat kullandığını fark ederse kendisi de kovabilir...

    birçok insanla bağlantı kurdum; konuştum. ama sohbet ettiğim insan sayısı bir ya da ikiden fazla olmamıştır... çeşitli karakterlere tanıklık ederek insanları gözlemlemek yaptığım işlerden biriydi. sohbet ettim; sanıldı ki, birinin beni dinlemesine ihtiyacım vardı ve kendilerini dinledim sanıldı ki ben bir can simidiyim, suya düşmelerini bekleyeceğim; ceplerinde hazırım... başta sohbete nazır bulduğum insanlar, dinlenilmeye ihtiyacı olan ve konuşmak için kıvranıp ezikliğinin acısını böyle unutmak isteyen çoğunluktan bir kişi daha sandılar... reich'in -dinle küçük adam- isimli bir kitabı var. kitapta, bu insanların psikolojisine ilişkin açık ve sert olarak yazılmış yorumlamalara; kitabı okumadan ulaştığımı söylemiştim ve reich'in daha yalın ve zengin olarak toparlamasını görünce de ayakta alkışladığımı söylemiştim. reich, küçük adam ve küçük kadının kendileri ile konuşunca onları nasıl gırtlaklayıp önemlerini azalttıklarını şu sözcüklerle anlatıyor: "büyük adam, senin hoşuna gitmek için, senin o beş para etmez dostluğunu kazanmak için, kendini senin düzeyine indirmek, senin gibi konuşmak zorundadır. küçük adam; senin özelliklerine bürünmek zorundadır. ama senin özelliklerine sahip olsa, senin dilini kullansa, artık büyük, gerçek ve sade olmayacaktır. kanıt mı istersin; senin dilediğin gibi konuşan dostların asla büyük olmadılar."
hesabın var mı? giriş yap