• (bkz: şomağızlı)
  • som nefes çıkaran ağız da böyledir, şom değil, somdur.
  • olaylarin sonuclarindan olumsuz etkilenenlerin ileri goru$lu yerine kullandiklari sozcuk.
  • sanırım günlük dilimize yatkın olduğu için peşinden pezevenk kelimesinin kullanıldığı sıfat tamlaması. (bkz: şom ağızlı pezevenk) (bkz: kibar feyzo)
  • eski farscada "şom" uğursuzluk demektir. ve sifat olarak kullanilir.

    şom ağızlı'da sifattir ve birlesik cümledir:
    sürekli kötü şeylerden söz eden ve sözlerinin uğursuzluk getireceğinden korkulan (kimse):
    "olayların gelişmesini önceden görüp, özellikle felâketler hakkında kesin kehanetlerde bulunan şom ağızlı bir kadın..."- t. halman

    --- spoiler ---
    seyh edebâlî (ya da edebali) , damadı osman gazi “bey” oldugu zaman ona söyle sesleniyor:
    ey oğul!
    ...
    kötü göz, şom agız, haksız yorum bize, bağışlama sana…
    ey oğul!
    ....
    allah yardımcın olsun! ..
    --- spoiler ---
    (bkz: http://www.tdk.gov.tr/)

    (bkz: biri bin pirtida yarmak)
  • ilkokul ikinci sınıftaki hayat bilgisi -bilemedin türkçe- dersindeki bir metinde anlatılan kavram.

    mıh gibi aklımda "o kadar şom ağızlıydı ki kim ölmesin istese o kişi hemen ölürdü, kim hastalanmasın istese o kişi hastanede bulurdu kendini." metnin kilit cümlesi.

    fasulyeden biraz büyük ben, her gece "allam annem babam ölmesin, onu koru, bunu sev, abim yazılısından iyi not alsın -ölüm çocuklara yakışmayacak ve dahi bir çocuk için korkulmayacak kavram olduğu için sanırsam- dua direktiflerimle saatler harcayıp her birini üç kere peşpeşe ve totalde -nedense- dokuz kere söyleyerek uykuya dalıyorum o sıralar.

    ve bu saçmalıkta bir metinle karşılaşıyorum, evirip çevirip okuyorum, annem ve babamın benim yüzünden öleceğini, abimin sınıfta kalacağını düşünüyorum çünkü havada sallanan bu gerzek metinden benim çıkardığım birisi için bir şey dilersen tersi olur. metnin genelinde şom ağızlı kavramının tanımı yok zaten, bense olmayan kavramı iyice boşaltıp her gece cebelleşiyorum kendimle. kimseye soramıyorum çünkü bu kitapta yazıyor, kitapta yazıyorsa herkes biliyor dolayısıyla farkında olmadan "bu canavarı ben yaratıyorum", çok kötü bir şey yapıyorum, ama dua bu edilmiş bi kere elimden bir şey gelmiyor, çelişip duruyorum.

    neden sonra kimse ölmüyor, felaketler üzerimize çökmüyor, samanyolu kötü adamı sonu bizleri beklemiyor, herkes gibi yaşayıp gidiyoruz... ve ben çocuk aklımla anlıyorum bu işte bir saçmalık olduğunu.

    köhne eğitim sistemine, bu travmatik metni yazan hasta beyine, seçene, görmezden gelene, hayatına ve hatta bilgisine en şom ağızımla başarılar ve uzun ömürler diliyorum.
  • benim ağzım şom sanırım. böyle olmadığına kendimi inandırabilmek için çok mücadele ettim, ta ki birkaç gün öncesine kadar.

    ayvalık'ın merkezinde aylak aylak dolanıyorum gece vakti. gezintim bir saate yaklaşıyor ve nereden aklıma geldiyse "ulan hiç polis görmedim etrafta, ilginç" baloncuğu yükseliyor kafamdan. beş-on dakika sonra dar bir sokağa sapıyorum, deniz kenarındaki banklarda içen abiler var ve polisler onlara bir şeyler anlatıyor. "al sana polis" diyorum içimden, umursamayıp takılıyorum yine de. derken, memur yanıma yaklaşıyor ve "hayırdır arkadaşım, bir problem mi var?" diye soruyor. "yok, öylesine bakınıyorum" cevabını veriyorum. adam işkilleniyor, anlıyorum. "kimliğinizi alabilir miyim" diyor, sanki "alamazsınız" desem almayacakmış gibi. uzatıyorum kimliğimi ve polis telsizlerine ihbar ediliyorum, vukuatım olup olmadığına dair araştırma yapılıyor polis merkezlerinde. neticede bi bok çıkmayacak biliyorum ama ilk gördüğüm polisten gördüğüm muamele bu işte.

    temiz çıkıp, orada olmamam gerektiğini anlatan nasihatler sonrasında gerisin geri yürüyorum. şom ağızlı olmayı bırak, şom düşünceli olduğuma kanaat getiriyorum içli içli. böyle yani.
  • (bkz: #16510718)
hesabın var mı? giriş yap