• --- spoiler ---
    mehmet ali erbilin oynamadigi turk filmi
    --- spoiler ---
  • detayların önemsenmediği film.

    cansu dere'nin oynadığı karaktere yazan ingiliz subayının üniformasında(sol cep üstünde) yalnızca türk kara harp okulu'ndan mezun subaylara verilen kara harp okulu mezuniyet şerit rozeti bulunmaktadır. kostümleri hazırlayanlar keşke birinci dünya savaşı döneminde ingiliz subaylarının üniformalarına nasıl rozetler, madalyalar taktıklarını araştırsalarmış.
  • dün itibariyle galasi yapilan tarihsel atmosferde geçen aksiyon ve komedi agirlikli duygusal bir filmdir.

    olumlu ve etkileyici yönleri, gerek reji , gerek oyunculuk ve dekor kostum, gerek post prodüksiyon acisindan olumsuz yonlerine gore daha baskın olan son yillarin en farklı ve sürükleyici filmi.

    dayanamayip spoileryapmak gerekirse:

    konu:
    istanbul'un ingiliz işgali altında oldugu yıllarda, eski bir denizci olan yandim ali kumara ve kavgaya karismis cool bir istanbul delikanlisidir. ortalikta gezen ingilizlere feci uyuz olmaktadır. büyük aşkı defne de zaten istanbullu bir rumla evlenmiştir. bir de yıllardır alinin peşinde olan eski döğüş hocası vardır (biraz amerikan ve japon filmi konuları gibi olmuş).

    o sırada kemal paşa bir grup komutanla gizli toplantılar düzenlemektedir ve yandim ali paşayla kısa bir diyalog bile yasar ve kendini kurtulus savasina destek verirken bulur. olaylar gelişir. spoiler'in bi tarafına su

    filmin enteresan yanı, kill bill'deki gibi gercek goruntuden karikatür goruntusune gecişler etkileyici olmus. anime havasi da yaratılabilirmis bence. neyse yine de guzel.

    komedi agirlikli ama duygusal anlar da yok degil. aksiyon sahneleri cok basarili. biraz amerikan vari patlama sahneleri fazla tutulmus ama zaten turk filmlerinde bu sahnelere aç oldugumuz icin ben rahatsız olmadım filmi izlerken.

    aksiyon sahnelerinde havada ucmalar, dovulen adamın kafasının kapının oteki tarafindan cikmasi gibi cizgi roman tarzı yaklasımlar ozellikle yapilmis. cunku zaten kahramanımız bir cizgi roman kahramanı. ingilizlerin iskencesinden ciktiktan sonra sevgilisini operken alinin yüzünde birakin işkence izini , tek bir cizik kalmamıs olmasını da bu karikatür atmosferine bagliyorum.

    oyunculuğa gelince:
    mustafa kemal paşayı oynayan oyuncuya saglam bir kemal paşa makyaji yapilmis, izlerken paşanın yaglı boya resmine bakiyormussunuz gibi oluyorsunuz. aşırı kemalistleri carpacak goruntuler yaratilmak istenmis sanırsam.

    kenan imirzalioglu'nun naif yüzü ve oyunculugu harikaydi. cizgi roman kahramanı havasina girmiş. yer yer kavgaci, yer yer cocuksu, yer yer milliyetci bir yigit yer yer capkin... cansu dere 'de hic oyunculuk bulamadım dogrusu anna adlı rus kardesimiz bile daha iyi oynamış kanımca.

    cansu dere'nin eşi rolündeki dimitri adlı rum amcanın türkçesi, istanbul rumlarının türkcesine benzemiyordu. o olmamış bence. rahatısiz ediciydi. daha iyi olabilirdi diyelim.

    cambaz rolü (şu arçelik reklamındaki şaşkın aşık'ı oynayan oyuncu) filme cok iyi oturmuş. hiç gerek yokken ortaya çıkan bu karakter biraz daha önemli roller edinebilirdi filmde bence. bu tür cizgi roman ya da masal kahramanlarında yüzük kardesligi tarzı yoldaşlılklar genelde iyi malzemedir. keşke senaryoda biraz daha aktif olaydı bu karakter. ama yine de yerli yerine oturmuş.

    oyunculuk dışında, uzun sacli istanbullu rum palikarya lari rahatsız ediciydi. daha cok rock bardan cikmis genclere benziyorlardi. oyuncu arkadaş saçını kesmek istememiş olabilir mi diye dusunuyor insan. gerçekçi gelmedi.

    kostum ve dekor muhteşemdi. dekor icin hazirlanan kupa (couppe)yani at arabasi cok guzeldi. ayrica fonda kullanılan kırmızı renkler etkileyiciydi. yandım ali kostümü masalsi bir hava katiyordu. bıyıklar fes gibi detaylar incelikli calisilmis. etkileyici bir kahraman olusturulmuş.

    tarihsel detaylar inandırıcı geldi bana. pontosrumlarının bayragina kadar tüm detaylar birebir gerçekciydi. tebrik ederim.

    post prodüksiyon a cok caba sarfedilmis. gorsel efektler, patlama efektleri, bogazdaki eski istanbul goruntusu dijital ortamda saglanmıs. cok basarili. istanbul kanatlarımın altındaki komik goruntulere rastlamiyorsunuz.

    bence o kadar sisirilmis boş filmden sonra, yandim ali, hem eglendiren hem gorsel olarak doyuran hem de biraz anti emperyalist mesajlar iceren guzel bir calisma.

    filmin ana temalarından biri "öyle dönemlerden geçiyoruz ki kime guvenecegini bilemiyorsun".

    filmde genel politik sablonlara bagli kalinmamasi en sevdigim ozelik oldu. mesela, klasik kemalist- islamci tartışması gibi saçma seyler yaratmayacak kadar özenli davranılmış bazı sahnelerde. yani sakallı ve sarıklı olanlar vatan dusmanı, asker kiyafetliler vatansever gibi bir çiğlikten kaçınılmış. bu incelik güzeldi. sarikli mebuslar da vatanseverdi.

    yine benzer şekilde özenli davranılmış, azınlıkların hepsi türk düşmanıydı gibi bir bir izlenim de yaratmaktan özellikle kaçınılmış. azınlık olup yandım aliye yardım edenler bile var filmde. türk olup da hainlik yapanlar oldugu kadar. hatta izleyicinin başta sevmedigi dimitri karakteri, yani cansu dere'nin rum eşi bile silah tüccari olmasına ragmen, osmanlıya karsı isyan eden rumları karşı tepki gösteriyor. ya da işkence görürken çevirmenlik yapan mişon adlı yahudi , yandım aliye yardım ediyor ingilizlerden kurtulması konusunda.

    keske biraz daha cizgi roman efektleri artsaymış ve abartılsaymış. . bazı abartili sahneler havada kalmazmış boylece. cizgi roman kahramanını sinemaya aktarirken cok cekinemden uçulabilirdi diyorum. biraz abartmakta yarar var .yonetmen biraz utangac davranmıs gibi geldi bu konuda. yine de cansu derenin kötü oyunculugu dısında son yillarda izledigim en iyi filmlerden biri.
  • kenan imirzalıoğlunun başrolünde oynadığı ve adeta osmanlı tokatlarıyla alıp götürdüğü film. öncelikle kötü olmayan güzel bir film olduğunu söyleyelim. genelinde hoşnutsuzluk vermeyen; işlediği konunun altından kalkan; senaryo, yönetim ve oyunculuklarıyla ve hatta müzikleriyle türk sineması için kabul edilebilir seviyenin üzerinde olan bir film. ben türk filmi olmasını da işin içine katarak 7/10 verdim. ama emret komutanım gibi filmsileri düşünüp türk sineması çerçevesinde değerlendirilirse çok daha fazlası verilebilir. detaylara geçelim.

    senaryodan başlamak gerekirse, istanbul'un işgal altında olduğu yıllarda, kurtuluş savaşının başlangıç dönemlerinde geçen bir çizgi romandan uyarlanmış. uyarlayan ekibin içerisinde bizzat çizgi romanın yaratıcısı da var. elbetteki böylesine çalkantılı bir dönemde geçtiği için, zamanın atmosferinin, askeri ve politik hayatının filme yansıması beklenen bir şey. nitekim senaristler de aynısını yapmışlar, bu karmaşanın arka planda olduğu bir çizgi roman kahramanının aşk macera ve belki biraz da dostluk üçgenindeki öyküsünü perdeye yansıtmışlar. güzel olan tarafı her şeyi yerli yerinde kullanmışlar. saçma sapan mesaj kaygısına girmemişler. zaten bu hikayede dönemi olduğu gibi yansıtmak mesajın kendisi. problemli nokta ise öykünün durağan olması. elbette filmin bir steven seagal filmine dönmesini istiyor değilim, ancak böylesine karışık, maceranın ucu bucağı görünmediği bir dönemde yaşayan çizgi roman kahramanından bahsediyoruz. izleyici olarak bir serüven bekliyorum. kurgulanan hikaye ise serüvenden oldukça uzak. nerde başlıyor nerde gelişiyor pek farkedilmiyor. sanki filmi ikinci kez izliyormuş gibi neredeyse her sahnede bir sonraki sahnenin ne olacağını hatta iki sonraki sahnenin ne olacağını biliyoruz. finali bir filmin finalinden çok, iyi bir televizyon dizisinin herhangi bir bölümünün finaline benziyor. bu da sanırım bir çizgi roman serisinden uyarlanmasından kaynaklanıyor. dönemin olduğu gibi yansıtılması kahramanın hikayesinin istenildiği gibi kurgulanamayacağı anlamına gelmiyor. velhasıl keşke kahramanın yaşadığı öykü üzerine biraz daha çalışılsaymış, ortaya müthiş bir film çıkabilirmiş diyorum ve bu bahsi kapıyorum.

    oyunculuk da filmin merak ettiğim noktalarından birisiydi. kenan imirzalıoğlu'nu deli yürek bumerang cehennemi filmiyle tanıdım ve oldukça başarılı buldum. o günden beri aşama aşama kendini geliştirmesini izlemek bana keyif veriyor. yazı tura'dan sonra bu filmde de çok başarılı bir iş çıkarmış. fizik olarak role bire bir uyması ve yüz mimikleriyle karakteri çok iyi yansıtması bunun başlıca sebeplerinden. üstelik attığı osmanlı tokatları ve son zamanlarda (türk filmlerinde) aksiyon sahnelerinde görmeye çok alışık olmadığımız derecedeki iyi performansı da bonus olarak geliyor. osmanlı tokatları çizgi roman abartısı ve kocaman ellerle birleşince gerçekten seyirlik sahneler ortaya çıkıyor. sırf bunlar için bile izlenir. özetle kenan imirzalıoğlu filmi tokatlamış, tebrikler. yandım ali'nin kankası cambaz (arçelik reklamındaki palyaço) bana biraz rahatsız edici geldi.

    --- spoiler ---

    yandım ali'den tokatı yediği andan sonra (o ana kadar sorun yoktu) yandım ali'ye bir yavşama faslı başladı, her fırsatta kankayız, dostuz, iki silahşörleriz modunda abartılı oyunculuğu, yakın çekimlerdeki başarısız performansı, kaşlarını çatarak ölmesi, öldükten sonra göz kırpması (yönetmene de bir eksi puan) gibi sebeplerle rahatsız oldum oyuncudan. belki baştan ısınamadığım için bu kadar dikkat ettim bilmiyorum halbuki organize işlerde çok sevmiştim.

    --- spoiler ---

    mustafa kemal'i canlandıran oyuncuyu fena bulmadım. sesi ve bakışları biraz zayıf olsa da hal hareket ve tavırları iyiydi. ilginç olansa giydiği askeri üniformada karın bölgesinde bir haç işareti görmüş olmam. filmden sonra arkadaşlarla konuştuk ama bir anlam veremedik. diğer oyuncuların performansları gayet güzeldi en azından sıkıntılı sayılabilecek bir isim yoktu (cansu dere'ye şimdi gelecem).

    gelelim cansu dere'ye. güzel bir kadın. bunun dışındaki her şey olumsuz. hatta felaket. benim anlamadığım yönetmen deneme çekimi falan yapmıyor mu, sen popülersin gel oyna mı diyor? nasıl böyle bir fiyaskoya izin vermiş anlamış değilim. film boyunca adeta sıla dizisinin setindeymiş gibi, kendisi odun (şahsından özür diliyorum, oyunculuğunu nitelemek için tam olarak bu kelimeyi kullanmam gerek) diğer erkekler de boran ağa, aklında "acaba ntv'den hiç ayrılmasa mıydım?" sorusu ve jenerikler işte bitti gitti modunda bir oyunculuk(?) sergilemiş. acımasız olmak istemiyorum ama 0(sıfır) demekten de kendimi alamıyorum.

    mustafa şevki doğan'ın temiz bir iş çıkardığını düşünüyorum. ufak tefek hataları göz ardı edersek çok ciddi problemlerin olmadığını söyleyebiliriz. hatta atmosferin yaratılması için sarf ettiği emeğin hakkını vermek gerek. kostümlerin, kıyafetlerin, araç gereç ve mekanın döneme uygun olması için çaba harcandığı görülüyor. malesef aynı çabayı bıyıklar için göremiyoruz. özel efektine varana kadar kasılmış ama bolca yakın çekim bulunmasına rağmen, saç fırçası gibi bıyıklar gözümüze sokulmuş.ilginç. takıldığım bir başka nokta filmdeki sevişme sahneleri. yandım ali'nin çapkın olmasını anlıyorum. yandım ali'nin filminde sevişme sahneleri olmasını da anlıyorum. ama bu sahneleri kesinlikle çok başarısız buluyorum. özellikle yandım ali ile defne arasındaki oynaşma önsevişme karışımı saçma sahneden resmen sıkıldım ki normalde sıkılmam(!). ayrıca fransızca hocası inanılmaz güzel olmasına rağmen onun yandım aliyle olan münasebet sahnesi de hoşuma gitmedi (belki bu konuyu biraz açmak lazım ama gecenin bu saatinde fazla açmak istemiyorum) * *. bundan da bizzat yönetmeni sorumlu tutuyorum *.

    son bir not da filmin websitesi için: http://www.sonosmanli-yandimali.com/ adresine girdiğimizde pek güncel olmadığını görüyor üzülüyoruz.

    özetle eli yüzü düzgün, tuttuğunu koparan, helal süt emmiş bir film. gidin izleyin pişman olmayacaksınız. temennimiz devamının gelmesi yönünde.
  • --- spoiler ---

    sisli bir maziden uzakta,
    yalnızca sana yakın,
    gönlümün dalgalarında sevgin kalsın,
    bitmeyen rüyalarımda hep sen varsin.

    --- spoiler ---
  • kenan imirzalıoğlu'nun bütün adamları dövdüğü, bütün kadınları sevdiği film.
  • bugün foxta seyrettiğim film. amma gaz milletiz ha. filmi seyrederken bir gaza geldim kin kustum bütün ingilize,fransıza ,almana. eyt be o dönem yaşasam ben de anadoluya silah gonderirdim ha.mustafa kemale yardım eden faaliyetler falan. cok imrendim bi an.allah bi daha oyle bir isgal gostermesin vatana.
  • --- spoiler ---

    filmi yeni izledim de,
    ingilizlerin yandim ali'yi sopaladigi sahnede cansu dere'nin gelip kenan imirzalioglu'na bakarak "bunun adi 'ömer'.." dedigi sahnede göbegim catladi.
    kizim hala mi ömer yahu.. yüz yil evvel daha..

    --- spoiler ---
  • konu aldığı dönemi bire bir yansıtmasını, tamamıyla gerçekçi bir çalışma olmasını bekleyenlerin hayal kırıklığına uğradığı-uğrayacağı, ancak bir çizgi romandan uyarlama olduğu gerçeğini ve fazla bir gerçekçilik ve ciddiyet beklemenin anlamsız olduğunu göz önüne alan insanlarca gayet başarılı bulunacak bir film.

    filmle ilgili saptadığım bir mantık hatası:

    --- spoiler mi degil mi bilemedim ---
    cansu dere film boyunca günümüzde kullanılan naylon çoraplardan giymekteydi, ancak naylon çorap* 1940 yılında bulunmuştur. film ise 1910'ların sonu, 1920'lerin başında geçmektedir.
    --- bence degil ---
  • sabah gazetesinde yayınlandığı dönemde bir karesini bile kaçırmadığım yandım ali'nin standart üstü başarılı filmi. öncelikle kenan imirzalioğlu, tam anlamıyla yandım ali olmuş, ne eksik ne fazla. dekor, atmosfer, görsel ve dijital efektler, dövüş koreografisi gerçekten güzel, oyunculuklar da cansu dere dışında gayet başarılı. senaryo yandım ali tarih çizelgesinin birazcık dışında, çünkü (benim bildiğim) sabah gazetesinde yayınlanan maceraları 1. dünya savaşı zamanında geçiyordu, bu nokta filmin esas konusunu izlenebilir kılarken osmanlı konseptini hafif zedelemiş gibi geldi. biraz da bu nedenle yapılacak bir devam filmi daha çok prequel tadında olabilir. özellikle lawrence, yemen cephesi, kanal cephesi gibi konular ele alınabilir.

    film çok güzel, ancak illaki rahatsız edici bir kaç noktadan bahsetmek gerekirse; öncelikle kullanılan dil, çok modern bir türkçe, o devirde kullanılması mümkün olmayan kelimeler, hecelemeler ve sözcük grupları var. belki bir aksiyon filmi için çok rahatsız edici değil ama gene de daha dikkatli olunabilirdi. ikinci bir nokta tempo dengesinin zaman zaman tutturulamamış olması, bazı sahneler(defne-yandım ali karşılaşması) gereksiz düzeyde uzun, bazı sahneler(pazardaki kovalamaca) gerekenden kısa. son olarak mustafa kemal'in makyajı ve cansu dere'nin aşırı donuk oyunu ufak bir takım pürüzler olarak göze çarpıyor ancak tüm bu olumsuzluklar belli açılardan bir başyapıt sayılabilecek bir film için yeterince zedeleyici değil. gidin, yakın tarihimizi oldukça objektif, hareketli ve esprili ama aynı zamanda her anı dramatik bir dille anlatan bu filmi görün.
hesabın var mı? giriş yap