• dostoyevskinin dünyanın nasıl kötü bir yere donuşturüldüğünü ve bu kötülüklerin güzel olarak nasıl yutturulduğunu anlattığı şahane kitap.
    bir de kısa filmi var bunun aleksandr petrov tarafından çekilen.
  • gülünç adamın intihar hakkındaki düşünceleri cinler*deki kirillov'a benzemektedir. imagine tadında başlayan güzel bir rüyası vardır gülünç adamın..
  • bu kitabı okuduktan sonra, jose saramago 'nun kabil (bkz: cain) 'i neyin etkisiyle ve nasıl bir kafayla yazdığını gerçekten çok iyi anladım.
  • “bir gün hiçbir şeye aldırmamaya başladım; bir de baktım, bütün sorunlarım yok olup gitmişler.
    o gün gerçeğin büyük sırrını öğrendim. kasım ayında öğrendim bu sırrı, kasım'ın tam üçünde, ve o günden beri hiç aklımdan çıkarmadım.”
    (bkz: fyodor dostoyevski)
  • türkçeye "gülünç bir adamın rü0yası" olarak çevrilen bir dostoyevski hikayesi. dostoyevski'nin yazdığı son hikayedir.

    --- spoiler ---

    insana has bütün o zulmeti biz yarattık; oysa yardımı esirgediğimiz o küçük kıza elimizi uzatmak yeter karanlıktan kurtulmak için.

    --- spoiler ---

    hikayeyi tuhaf bir adamın rüyası adıyla youtube'de dinleyebilirsiniz.
    sesli hikaye
  • dostoyevski'nin 1877 yılında yazdığı son öyküsüdür.
    öykü çevirilerinde gülünç bir adamın düşü olarak aramak mümkün. kısacık bir hikaye.
    56 yaşında tamamladığı bu hikayede 25 yaşında yazdığı insancıklar'ındaki makar devuşkin'den izlere rastlamak mümkün. sevgiye bakış açıları aynı. insanların zalimliğini ilk tecrübe edişini ve bunu tarif edişini okuyoruz insancıklar'da. sonra insanlara derin bir nefret duymaya başlamasını, aleksey ivanoviç'te ya da raskolnikov'da bu nefretin izlerini okuyoruz. bunlar hayatının orta dönemleri.
    şimdi ise gülünç bir adamın düşü'nde yaşamının son dönemlerine gelmiş, insanları zalimlikleriyle beraber kabul edip, kendisinin de bu zalimliğin bir parçası olduğunu bilen ve bu zalimliği aşmanın tek yolunun sevgi olduğuna karar veren, bütün yönleriyle bu insanlığı kucaklamış olan bir dostoyevski okuyoruz.

    kendisinin bakış açısını bu şekilde yorumluyorum. her romanı her öyküsü altın değerinde.

    hani şu meşhur film repliği var ya: “ ilköğretim 8, 3 yıl da lise. eder 11 yıl. 11 yıl boyunca bu çocuklara neden dostoyevski hiç okutmazlar, hiç düşündünüz mü? bir şeylere uyanmasınlar diye.”

    her zaman olduğu gibi geç uyanmak toplumsal hastalığımız.

    öyküden çok güzel alıntılar bırakılabilir ama ben fikrimce en güzelini bırakacağım:

    “belki de yedi yaşımdan beri biliyorum gülünç olduğumu. sonra okula gittim, sonra üniversitede okudum ve ne kadar çok okuduysam, gülünç olduğumu da o kadar çok öğrendim.”
  • (bkz: dostoyevski)
    (bkz: gülünç bir adamın düşü)

    "ansızın, dünya varmış ya da hiçbir yerde hiçbir şey yokmuş, benim için bunun bir anlamı olamazmış gibi hissettim. benim için hiçbir şeyin var olmadığını bütün varlığımla duymaya, anlamaya başladım. başlangıçta daha önce her şey varmış gibi geliyordu bana ama sonra daha önce de bir şeyin olmadığını, ancak nedense bana öyle geldiğini anladım. yavaş yavaş, hiçbir zaman hiçbir şeyin var olmadığına inandım.

    açık seçik olarak ben bir sıfır değil de bir insansam, henüz sıfır olmadıysam yaşıyorum demekti ve dolayısıyla acı çekebilir, öfkelenebilir, davranışlarımdan utanç duyabilirdim."

    https://m.youtube.com/…ature=youtu.be&v=tc_rbtr_gck
  • dostoyevskinin tuhaf bir öyküsü. intiharın eşiğine gelmiş bir adamın gördüğü garip bir düş ve bunun adamın hayatına olan etkisi hakkında bir öykü.
  • 1992 yapımı kısa filmine buradan ulaşılabilir.
hesabın var mı? giriş yap