• sormak fiilinin kökünün olumsuz emir hali..

    ayriyeten....

    gün ağarınca boynum bükülür
    dalarım uzaklara gönlüm sıkılır
    sorma ne haldeyim
    sorma kederdeyim
    sorma yangınlardayım zaman zaman
    sorma utanırım
    sorma söyleyemem
    sorma nöbetlerdeyim başım duman
    ah bu yangın beni öldürüyor yavaş yavaş
    kor kor ateşler yanıyor içimde
    aşkı beni kül ediyor.....

    şeklinde devam eden sezen aksu bestesi (ki bu şarkıyı zamanın müzik dehası zeki müren de okumuş ve insanlara sevdirmiştir)

    sekiz sene sonra gelen not: sezenin kendi söylerken bestesini değiştirdiği, ama bir o kadar da hoşlaştırdığı şarkı. tam da gün ağarınca, boyun bükükken dinlenmeli... sezen bir naiflik katmış ki şarkıyı, ağlayası gelemiyor insanın...
  • çok acayip.
    adamın birini 6 yıl sevdim. hiç başka uğraşım, başka derdim, başka tasam olmadan 6 yıl. kafamı öyle de güzel meşgul ederdi, canım benim. haberi olmadan sevdim, anlamıştı ama, çok zekiydi, bir o kadar da yakışıklı... yok, kafam güzel değil, 'garson kapıyı getir, çıkıcam!' triplerine girecek kadar değil en azından. bir tek o'nu anlatırken kafam iyi olmasa da dürüst olabilirim. öyle de güzel adamdır.

    6 yıl geçti, üniversitede okurken en zor yıllar o yıllar sanırdım, sonra geçecekti, göz görmeyecekti, unutulacaktı, hayatıma kimler kimler girecekti, kimler beni sevecekti, ben kimlere kimlere üzülüp ağlayacaktım daha, kim bilir kaç kez kalbim kırılacaktı, bir o kadar da kalp kıracaktım. ama öyle olmadı pek.

    birine aşık olmak için 18 ya çok erken ya da çok geç bi yaş, arası yok. ya tamamen tecrübesizsin ve sen o noktaya gelene kadar pek çok şeyi yaşamış bitirmiş birine çatıyorsun, ya da çok geç kalmışsın ve diğerleri çoktan yolu yarılamış, sen yine geç kalmışsın.

    garip. benim ev arkadaşımla onun ev arkadaşı evlendi mesela, arkadaş ben adama daha seni seviyorum diyemedim, bi kez olsun gözlerimi kaçırmadan o mavi gözlerine doyasıya bakamadım 6 yıl boyunca, bizimkiler düğün yaptı. hep mutlu olsunlar, hep birlikte olsunlar inşallah. 1 yıl olacak neredeyse, yakında çocuk da yaparlar zaten. şahitleri de ben oldum hani, her bişeyimize şahittin, buna da ol dediler. peki dedim. düğünde onu görecektim nasılsa. 2 yıl mı geçmişti, 3? gecenin sonlarına yolculuklar mı yapmamıştım bu 2-3 yılda, kanıma karışan müzikler mi dinlememiştim, o çalıyor diye saksofon mu almamıştım kendime!? kimsesiz kalakalmıştım, o zamandan sonra da kayıp zamanın izinden gitmeye başladım, proust'un kulakları çınlasın.

    insan 20'li yaşlarındaki ergenliğinden çektiği kadar hiçbir şeyden çekmiyor a canlar. gece para çekmeye diye çıkar, gizli gizli bara giderdim, saksofon çalardı o, içer içer izlerdim. sarhoş olurdum sonra. 2 kez olmuştum. birinde bu şarkıyı çalıyordu işte, hah hatırladığım iyi oldu, loopa almış dinlerken geldi zaten bunlar aklıma. sorma utanırım diyor hala ya bak!

    şimdi elimde 22.06.2009 tarihli bir mail var sadece. bir gün olur da karşılaşırsak yine bir yerlerde, o güzel gözlerine bakacağım doyasıya, hoşça kal diye bitirmişim. saksofoncu çocuktan kleopatrasına yazmış, birdaha kleopatra diyemesin diye 3 numaraya vurdurduğum saçlarıma rağmen.

    kişinin kendisi olamaması korkunç. olduğundan farklı biri gibi görünmeye çalışması, özgüvensizlik, iletişim sıkıntısı?! hala hatırladıkça gülerim. daha birinci sınıfta çocuğun biri durduk yere demişti ki, ben intihar ettim. şimdi olsa siktir lan ordan der budaklı meşe odunuyla kovalarım. ben intihar ettim!? ben de bi kez öldüm, çok canım yandı.

    2 ay sonra düğünü varmış, geçen gün öğrendim. ara ara başım dönüyor düşündükçe, kalbim sıkışıyor, biri bana görünmeden midemi yumrukluyor olacak şey değil! sanırım garson artık kapıyı getirmeli ve ben çıkmalıyım. sabah olduğunda buraları hep dutluk bulasım var, utanılacak şeyler bunlar.
  • zeki müren'den dinlemeye doyamadığım bir şarkı...
  • en sevdiğim kurban şarkısı. ayrıca anneme söylemeye de bayılıyorum.
    şöyle ki;
    gene bi gece eve alkollü şekilde gelinmiş, anne evin herhangi bi yerinden zırt karşıma dikilmiş;
    anne: nerdesin sen?
    ben: sormaaaaa nerdesin diyeeeeee döndüm geldiğim yereeeeee...
    anne: bi de dalga geçiyo çiğnerim valla seni.
    ben: nerdeeee ararsın beniiiiii, geeezer iken üstümdeeee....
  • zeki muren yorumunu dinlediginizde yaninda raki ve meze gerektiren sarki. haniiim , nerde kaldi haydariii!
  • bir pablo neruda şiiri :

    öyle yorgun ki yüreğim
    bunca şey bilmekten,
    sanki irili ufaklı taşlardan
    bir çuvalı sürüklüyorum,
    sanki dinmeyen bir yağmur
    yağıp duruyor belleğime..

    bir şey sorma bana
    bir şey bilmiyorum.

    bilmiyordum neler olduğunu.

    kimse de bilmiyordu
    yürüdüm durdum sisler içinde
    bir şey olmadığını düşünerek,
    sokaklarda meyvalar arayarak
    çayırlarda düşünceler,
    haklıydı herkes
    uykudaydım nicedir.
    bindirsinler o zaman yüküme
    yalnız taşları değil, göldeyi de,
    yalnız gölgeyi değil , kanı da.

    böyle işte her şey,çocuk,
    ve böyle değil,
    her şeye rağmen,yaşıyorum çünkü
    aslan gibiyim,
    büyüyor ruhumla tırnaklarım,
    dolaşıyorum berber dükkanlarını,
    gidip geliyorum sınır boylarında,
    hakkımı arıyorum,kerteriz ediyorum,
    ama daha çok bilmek istediklerinde
    karışıyor rotalarım,
    uluyan bir keder duyuyorlarsa
    çevresinde evimin, bu yalan ;
    açık havadır aşk,
    ağlayışsa kayıp bir zaman..

    bu yüzden hatırladığım
    hatırlamadığım
    bildiğim , bilmiş olduğum,
    bunca şey arasında,
    yolda yitirdiğim,
    beni hiç işitmemiş
    belki de görmek istemiş ölülere dair
    hiç sormasalar daha iyi :
    bir dokunsunlar buraya , yeleğimin üstüne ,
    görsünler hala nasıl atıyor
    siyah taşlardan bir çuval..
  • kurban'ın ilk albümünün 7. şarkısı.

    sözleri:
    sorma nerdesin diye
    döndüm geldiğim yere
    nerede ararsın beni
    gezer iken üstümde

    gidenin ardından bakma
    düşme peşine
    kimden ne fayda gördün ki
    niye bu çile
    kurban olam uyan artık
    dön özüne

    sorma nerdesin diye
    döndüm geldiğim yere
    nerede ararsın beni
    gezer iken üstümde

    gidenin ardından bakma
    düşme peşine
    kimden ne fayda gördün ki
    niye bu çile
    kurban olam uyan artık
    dön özüne

    sorma nerdesin diye
    döndüm geldiğim yere
    nerede ararsın beni
    gezer iken üstümde

    senin derdin kendine
    kimden ne fayda gördün söyle
    senin derdin kendine

    suyun kaynak olduğu
    ağaç kökün saldığı
    eşin dostun gittiği
    yerde bulursun beni

    yolun ayrıldığı
    gidenin dönmediği
    çarenin olmadığı
    yerde bekliyorum seni
  • deniz yılmaz'ın ne kadar başarılı bir söz yazarı olduğunu, kurban'ın da ne kadar süper bir grup olduğunu daha ilk kurban albümünde belli eden şarkı. bundan sonra nasıl daha başarılı işlere imza atacağının işaret fişeği. sessiz ama derinden... gidenin peşine düşmek fayda sağlamaz, giden gittikten sonra hayıflanmak bir anlam taşımaz. tasavvufi göndermelerle doludur bu şarkı. aşk, sevgili, gidenler değil sırf; var olan, var eden... ketum ama çift anlamlı, her var oluşa göz kırpan satırlarla doludur. bir dinleyişte çözülmez sırrı, yavaş yavaş açar kendini. örtülerini sessiz sedasız kaldırır. dinledikçe çözülür ilmekleri, yavaş yavaş sarar insanı.

    "yolun ayrıldığı
    gidenin dönmediği
    çarenin olmadığı
    yerde bekliyorum seni..."
  • babamla şarkım. ilk ezberlediğim şarkı.

    bugün rakı sofrasında bu şarkı çaldı. dedim ki arkadaşıma; "şimdi tebessümle dinliyorum bu şarkıyı, ya bir gün babam olmazsa?"

    babam benim ergenlik dönemime kadar hep şehirdışlarındaydı. yani bir gider, 1 ay, 2 ay gelmezdi. çok özlerdim onu. onun geleceği günler en güzel elbiselerimi giyer, zil çalınca elimde terlikleriyle kapıda beklerdim. onunla uyurdum hep. o atletle yatar diye, ben de üstümü çıkarır atletle yatardım.

    halam en son ben ortaokuldayken; "kız çocuğu babayla yatmaz, bir daha duymayayım" diye beni yarım saat fırçalayana kadar da babamla uyudum hep.

    babam her eve geldiğinde bana "hadi bana şarkımı söyle" derdi. puanlı bir elbisem vardı, onu giyerdim geldiği günler. çok severdi babam. küçülüp ya da eskiyip, annem atınca çok ağlamıştım. elbise için değil, babamın en sevdiği elbisemi bir daha giyemeyeceğim için. küsmüştüm anneme günlerce.

    neyse; ben bu şarkıyı her söylediğimde sarılır öperdi beni. çok mutlu olurdu. o mutlu oldu diye ben de mutlu olurdum. okula bile gitmezken ezberletmişti bana bu şarkıyı. babam yokken de söylerdim ki; daha güzel söyleyeyim, daha çok mutlu olsun.

    şu an yine çalıyor bu şarkı. yine gidip uyuyan babamı öpmek istiyorum. gözlerimi dolduruyor her dinlediğimde. babama olan sevgimden doluyor gözlerim. onu kaybetmekten çok korktuğumdan...

    korkuyorum, çok korkuyorum. babamın hayatta olmama ihtimalinden çok korkuyorum. onun yokluğunda bu şarkıyı dinlemekten çok korkuyorum. bunları yazarken bile doluyor gözlerim. bu duyguyla savaşmaktan çok korkuyorum.

    canım babam, seni çok seviyorum. ben ölmeden ölme sakın.
  • ilk olarak aysegul aldinc'in seslendirdigi sezen aksu eseri. sonralari zeki muren ve bulent ersoy da okumustur.
hesabın var mı? giriş yap