• --- spoiler ---

    durum karşısında çocukların olgunluğunun hayret ettirdiği film.

    --- spoiler ---
  • "hikayenin ana fikrinde, kendi dünya görüşümüzü onaylatmak ve varlığımızı gerekçelendirmek için kendi değerlerimizi ve taleplerimizi çocuklarımıza saçma bir şekilde nasıl empoze ettiğimiz yatıyor."

    gel de gitme şimdi bu filme??
  • bugün 10. japon filmleri festivali kapsamında akbank sanat'ta izleme şansına eriştiğim leziz film. beni derinden etkiledi. erkekleri kadınlar kadar etkiler mi bilemem, zira insan kendini filmin kadınlarının yerine koyup o acıyı birebir hissediyor enteresan bir şekilde...

    tüm film boyunca içim buruk, boğazım düğümlüydü. ve beynim deli gibi çalıştı, sürekli düşündüm. acaba ben ne yapardım falan şeklinde.

    bence gayet enternasyonel bir filmdi. sırf japonya'da yaşanmaz, her ülkede aynı şekilde yaşanabilir şekilde yansıtılmış. sosyolojiyle ve psikolojiyle ilgilenenlere çok uygun bir film. ailenin yapısını inceleyenlere falan birebir.

    hem hüzünlendiren, iç burkan; ama salya sümük ağlatmayan, hem de katıla katıla güldüren, düşündüren şahane bir film diyorum.
  • ''çocuklar için onlara zaman ayırmak her şeydir.''
  • her parçası incelikle işlenmiş sağlam bir japon filmi.
  • japon izleyicilerin güldüğü şeylere güldüğüm, iki saatlik süresinde eğlendiğim, dandik sinema anadolu salonunda izlememe rağmen hoşuma giden, ama ortalamayı aşamamış, neden ödüllendirildiğini anlayabildiğim filmdir. kültür farkı var tabi ki. japon kültürüyle bizimki arasında zerre benzerlik yok(?), ama bu durum filmdeki eğlenceli sekanslardan zevk alınmayacağı anlamına gelmiyor bence. hayır, kültür deniyor da hangimiz filmdeki baba gibi çocuklarıyla eğlenmiyor? iki ailenin benzerlerine ülkemizde rastlayabiliriz. bir tarafta disiplin disiplin disiplin diyen ve çocuğunu yarış atı gibi yetiştiren bir baba, diğer tarafta çocuklarıyla sürekli şakalaşan, disiplini takmayan başka bir baba... ikisine de ülkemizde rastlayabiliriz. eğlenceliydi film. oyunculuklar da şahane. özellikle iki çocuğun performanslarını beğendim.

    gelelim cannes'dan ödüllendirilmesine... başka bir jüri olsaydı şu filmin ödüllendirileceğini düşünmüyorum. ama başkan steven spielberg olunca ödül bu filme gitti. spielberg, hem savaş filmlerinde hem de bilim-kurgu filmlerinde "aile kurumu"nu olabilecek en klişe, en ağlak şekilde perdeye taşımış bir yönetmen. neredeyse bütün filmlerinde aile kurumuna özel bir önem verir, bu kurumu kutsar. haliyle iki ailenin birbirleriyle ilişkilerine odaklanan bu filmi ödüllendirmesi, yetmeyip haklarını satın alıp amerikan yeniden çevriminin hazırlıklarına başlaması şaşırtıcı değil. zaten asıl şaşırtıcı olan muhafazakar spielberg'in la vie d'adale'e altın palmiye'yi teslim etmesiydi. başka bir jüri olsaydı mesela bu filmden katbekat daha iyi, daha derin, daha etkileyici olan le passe filmini es geçmezdi, like father like son'ı ödüllendirmezdi bence.

    kötü bir film değil. ama bence fazlasıyla abartılmış ödül törenlerinde. gerçi cannes'da gösterildikten sonra eleştirmenler de filmi pek sevmemişlerdi. normal. zira yönetmen elindeki öyküyü pek derinleştirmiyor ve neredeyse 1 yıla uzanan bir dönemi anlatırken sıkça tekrarlara (benzer sahnelere) kayıyor. haliyle film bittiğinde eğlendirmiş olsa da öykü derinleştirilmediğinden, özellikle saiki aillesinin babasına da, annesine de diğerleri kadar iyi odaklanmadığından (gerçi yönetmenin öyle bir isteği ve amacı da yok sanırım), zaman zaman benzer sahnelere yer verdiğinden çok etkilenmeden salondan çıktım. halbuki yönetmenin elinde bir şans vardı ve daha iyi bir senaryo ve yönetmenlikle bu fikirden (çocukların karışması fikri) gerçekten leziz bir film çıkarabilirdi. mesela sınıf çatışmasına odaklanabilirdi veya çocukların farklı ailelerdeki yaşantılarına daha fazla odaklanabilirdi. fırsat kaçmış.
  • hirokazu koreeda'nın 2013 yapımı harika ötesi filmi. film 2013'te cannes'te jüri özel ödülü de almıştır. yapım türkiye'de film ekimi 2013'de ve 10. istanbul japon filmleri festivali'in de gösterime girmiştir.

    --- spoiler ---

    ön bilgileri geçelim. film doğumlarından 6 yıl sonra iki ailenin -ailelerden birinin yaptırdığı kan testi sonucu- çocuklarının karıştırıldığını öğrenmesiyle ile başlamaktadır. bu olayın öğrenilmesi iki aileyi de şoke eder ve bu olay ailelerin görüşmeler sıklaştırır. nonomiya ailesi çok zengin olup, saiki ailesi ise bunun yanında orta dereceli bir ailedir. durumu çok iyi olan ve gözünü iş hırsı bürümüş ryota ailesine yeterince ilgi göstermemiş ve 6 sene boyunca büyüttüğü çocuğu keita'yı hiçe sayarak sırf kendi kanı olduğu için ryusei istemiştir. hatta olay öğrenildiğinde keita'nın yeteneklerinden şüphe ettiği, kendi yeteneklerinden uzak olduğunu düşündüğü için; "zaten anlamıştım" demiştir. öte yandan diğer ailenin babası yudai ryota'nın aksine çocuklarına öz veride bulanan ve onlarla ilgilenen bir babadır. çocuklar değiştirilir, fakat iki aile de mutlu olamaz, -özellikle nonomiya ailesi- sevginin sadece kan bağından ibaret olmadığı da anlaşılır.

    --- spoiler ---

    çocukların içtenliğini, kalplerinin temizliğini ve en saf sevgilerini bize sunan bu film çocuk-ebeveyn ilişkisi açısından da örnek teşkil eden başarılı bir yapımdır.
  • şu konuyu türk dizi sektörü ya da çağan ırmak falan işlese milleti ağlamaktan komaya sokarlardı, türk izleyicisinin en sevdiği filmlerden/dizilerden olurdu kesin. soshite chichi ni naru'da ise hiçbir şekilde ajitasyona kaçılmayıp öyküyü olduğu gibi vermeye çalışmışlar.

    evet, beeeelki iki babanın farklı yaklaşımlarına biraz karikatürize denebilir ama sonuçta böyle iki farklı baba figürü halihazırda var toplumlarımızda, o yüzden basite kaçılmış diyemeyeceğim bu iki babaya. bir de annelerin sözü daha çok geçebilirdi belki ama konu ne kadar evrensel olsa da bir yandan da japon toplumu bu, o yüzden ona da fazla diyecek bir şey yok. bir tek ocak ayında bile şortla gezen çocuk, hiç kar olmaması, dört mevsim arasında hiç fark olmaması gözüme battı, o kadar.

    aile bağları, kan bağı, doğuran mı büyüten mi, soy nedir, çocuk nasıl büyütülmeli gibi toplumsal ve hatta felsefik birçok soruya değinilmiş. bu yüzden çok önemli buldum bu filmi ve bunu da mümkün olduğunca gerçekçi bir şekilde özelde tek bir anne-babanın hatta özelde tek bir babanın hikayesinden, hiçbir şekilde ucuz ajitasyona sapmadan yapabilmişler, bu yüzden de beğendim bu filmi.

    awaara'yla çok alakalı değil tabii ama işte geldi aklıma awaara ister istemez. 7, bu film için çok düşük olur ama 8'in üstü bir film olduğunu da düşünmüyorum. bu yüzden notum 8/10.
  • film ekimi filmleri arasından özenle seçtiğim ve bugün izledikten sonra iyi ki izlemişim dediğim çok sıcak, çok etkileyici bir dram. insan üst kimliğinden kurtulup, bazı şeylerin farkına varınca, hayatın aslında o ana kadar yaşadığıyla sınırlı olmadığını, herzaman beyinle değil, biraz da kalple düşünmek gerektiğini anlıyor.
  • filmdeki çocuk karakter ile aynı yaşta (altı yaşında) oğlum olması nedeniyle belki beni derinden etkilemiş bir film oldu. izlememiş olanlara spolier vermiş gibi olmayım ama bir anne ve babanın çocuğunu kaybetme acısı sonrasında başına gelebilecek en kötü şey olmalı filmde işlenen konu.
hesabın var mı? giriş yap