• zamanında seo uzmanı olarak kendini tanıtan kitlenin büyük bir kısmının terfi ettiği yeni uzmanlık alanıdır.
    sosyal medya uzmanının seo uzmanından tek farkı teknik bilgi ve yeteneğe ihtiyaç duyuyor olmamasıdır.

    sosyal medya uzmanı olmak istiyorsanız yapmanız gerekenleri sıralıyorum;
    fake bi twitter sayfası açıp unisex bi isim verin,
    fotoğraf olarak hatun fotoğrafı koyun,
    tt'de tweet atmış gördüğünüz tüm erkekleri yavaş yavaş eklemeye başlayın,
    kadınlarla ilgili bir kaç tweet atın.
    1 ay içerisinde takipçi sayınız minimum 10.000 sınırına dayanacaktır.

    bu sırada facebook sayfanızın da reklamını yapın, arada hastası olunan sözler'den bir kaç alıntı yapın.

    ardından eklediğiniz kişileri çaktırmadan 3'er - 5'er silin.

    takip ettiğiniz kişi sayısı 100, takipçi sayınız 8.000 olduysa.

    bravo! artık sosyal medya uzmanısınız.
  • zamanında 146 bağlantısının çevir sesi gelmesin diye bilgisayar kasasının etrafını yastıklarla kapatırdık evin reisinin çevir sesini duymasın diye!

    -mirc komutlarını bilenler, önemli kişilerdi.
    -google yokken, birbirlerimizi e-kart göndermeyi, uzaya uydu fırlatmak zannederdik,
    -online counter oynayabilenler de önemli kişilerdi,
    -akınsoft internet cafe programının karizması vardı.
    -bağlantı o kadar yavaştı ki, web siteleri banner dışında herhangi bir reklam monte etmezlerdi.
    -sosyal ağ, mirc'ti. kız taklidi yapıp bundan keyif alan çocuklar vardı.
    -mirc in bir klik ötesi, windows messenger dı ki, bunu pek çok kişi çözmüştü ancak kişi listeleri ya boştu ya da online kişi bulabilmek ayrı bir meziyetti.
    -delta force, midtown madness, fifa99 ve serileri, unreal tournament, colin mcrae rally ve ismini hatırlamadığım bir sürü önemli oyunlar vardı.
    -bilgisayar çalışır haldeyken ram değiştirenler vardı.
    -winamp da müzik çalarken need for speed'i donmadan oynatan makinalar kraldı.

    *ya cep telefonları?
    -renkli cep telefonları ilk çıktığında, son 1 kontörle gprs bağlantısını açar, bağlantıyı sonlandırmadığımız takdirde kontörünüz bitse dahi, gprs bağlantısının kesilmesi yarım saatle ile üç saat arasında değişirdi. bu kapsamda beleş internet adı altında polifonik melodiler indirirdik umarsızca.
    -ya ismini hatırlamadığım pornografik içerikli wap adresleri onlar tam bir şölendi.

    bunlarla doyduk ve sayılarımız o kadar kısıtlıydı ki ancak hiç bir zaman "uzmanız biz" diyemedik çünkü sonu yoktu sürekli öğreniyor, bilgileniyorduk.

    gel zaman git zaman 'dokanmatik' telefonlar felan çıktı, ios, androidler,
    -win7 ler 8 ler.
    -facebook'lar, twitter'lar,
    -whatsapp lar, foursquare, falanlar filanlar..

    haliyle teknoloji gelişti, hızlandı çabuk tüketilir hale geldi, bu aşamada bir de baktık ki, tükettiğimiz sadece teknoloji değil, bir nevi hayatımız. hemen gardımızı aldık çektik elimizi ayağımızı, windows xp lerle, nokia s60 larla devam ettik-ediyoruz. eğer konu uzmanlıksa, zamanında mirc'de hatrı sayılır karizması olan birini getirelim, teknolojiye ara versin vermesin, o mirc de kız buldumu bırakmamak için filozof olan, kitap okumaya başlayan, o kadar büyük boşlukta olmasına rağmen, bir o kadarda her konu hakkında bilgi sahibi olan insanlar vardı. bunlar benim gözümde uzman işte. günümzdeki uzmanları bilememde ne varsa eskilerde var.
  • lise dönemlerinde çok büyük bir konfeksiyon atölyesinde çıraklık yapmıştım.

    her çalışan için yaka kartı basılacaktı ve kartta yazacaklar listesini kartların basılacağı yere ben götürmüştüm.

    kendi ismimin yanına asistan yazmıştım ve kartlar basılıp dağıtıldıktan sonra asistanım diye ortalıkta dolanırdım.

    işte bu başlık aklıma o olayı getirendir. pek bir farkı da yok yemeyelim birbirimizi.

    edit: imla
  • reklamcılık bölümüne hevesle giren insanların, bir kısmının yöneldiği daldır sosyal medya uzmanlığı, benim yaptığım gibi. 2012 yılının son aylarından bugüne sektörün 3 farklı ajansında çalışan biri olarak anlatacağım bundan sonrasını.

    çok uzun zaman olmadı benim sosyal medya uzmanlığı "mesleğinde" bulunduğum süreç. iki seneye yaklaştım. ilk 14 ay boyunca uluslararası çok büyük bir markanın sosyal medya yöneticiliğini yaptım. işe alınırken sosyal medya hakkındaki bilgime değil, markanın kendi alanındaki tecrübelerim konuşuldu, uygun bulundum ve işe alındım. ilk bir senem boyunca bir çok hata yapmam ve bu işi tam anlamıyla öğrenemediğimi bildiğim halde, hevesimi aldım.

    dediğim gibi çok büyük bir marka olmasına rağmen 8 saatlik mesailerin 5 saatinde herhangi bir iş yapmadan eve döndüğüm gün sayısı haftanın minimum 3 günüdür. diğer iki gün ise 2 saat daha fazla çalışmışımdır. markanın büyüklüğünden dolayı sayfada sürekli olarak listening and responding (sayfanın hayranlarıyla etkileşim halinde olmak) yaptığım için başka bir markaya bakmıyordum. bu 14 ay boyunca bu şekilde devam etmeye başlayınca, kendi kendime, "ben ne iş yapıyorum, ne işe yarıyorum, bu dünyaya faydam ne" gibi işimin tatminsizliğimden duyduğum soruları kendime sormaya başlattı sosyal medya uzmanlığı. listening and responding dışında, elbette post yazarlığı, global marka olmasının getirdiği çeviriler, lansman çalışmaları, etkinlik çalışmaları gibi işler de yapmaya devam ettim.

    daha sonrasında türkiyenin devlerinden biri olan markanın sosyal medya hesaplarını yürüten başka bir ajansla anlaştım. burada o markanın farklı 3 hesabına bakacaktım ve bence daha az boş vaktim olacaktı fakat pek de öyle olduğu söylenemez. bir şekilde oradan da ayrıldım.

    gittikçe tatminsizliğimin arttığı şu günlerde, son ajansım türkiyenin en büyük ajanslarında biri ve bir aydan bu yana burada çalışıyorum. ne aklımdaki sorularım geçebildi, ne de tatminsizliğim. bir sosyal medya uzmanı hayata ne katar, bir sosyal medya uzmanı kendini nasıl değerli biri olarak görebilir ve bir sosyal medya uzmanının dünyaya faydası nedir sorularına cevap hala bulamadım.

    herkes gibi domates yetiştirip, köylerde yaşamayı hayal ediyor değilim ama kendimi birine bir şey öğretirken veya birinin yardımına koştururken görmek istiyorum.

    işin özü şu ki yarın bir gün reklamcılık bitirecek ve sosyal medya uzmanı olmak için çabalayacak sevgili arkadaşlarım-meslektaşlarım, bence kendinize farklı bir kariyer çizerek daha mutlu olabilirsiniz, en azından kendinizi daha değerli hissedeceğinize eminim.

    20 ay sonra gelen edit:
    yukarıda tanımladığım türkiyenin en büyük ajanslarından birinde 15 ay çalıştım. sonrasında 3 aylığına bir butik ajansta çalıştım. 2 aydır da başka bir yerdeyim. yine butik ajans. sorun bende değil arkadaşlar.
    sorun hala sosyal medyacı olmanın verdiği inanılmaz tatminsizlikte. şu aralar beni en fazla mutlu eden şey ise, ormanda yaşayan köpeklere yardım eden kişilere, arkadaşlarım arasında para toplayıp para iletmek.

    muhtemelen son edit:
    4 seneyi bititrdim.
    6 ajans değiştirdim. çok büyük markalara baktım. hala herhangi bir şey değişmedi içimde.
    ve bugün son.
    bugün son!
    son!
  • aylar sonra gelen edit:

    kimsenin umursamayacağını, unutulup gideceğini düşündüğüm bir titr idi bu, geldiğimiz nokta mide bulandırıcı bir hale geldi. türkiye'nin açık ara en bilinen internet firmalarından birinde çalıştığım sürede kendini bu ünvana haiz gören insanlardan gözlemlediğim kadarıyla gerçekten içi boş, kof insanların kendilerine biçtikleri bir isimdir sadece. yurt dışında çok acayip vs. bu işi yapan insanlar olabilir. ama türkiye'de "ben sosyal medya uzmanıyım" diyen aptalların yaptığı şeyleri görseniz oturup ağlarsınız. yahu insan biraz araştırır, bari taklidini güzel yapar. ama yok siz oturun, sizin aptal patronunuz da sırf şirketinde iki tane daha güzel kız görmüş olsun diye size maaş ödesin, siz de bütün gün facebook'ta, twitter'da vs. kurumsal hesabınızla ona buna kalıp cevaplar gönderin, uzmanlık yaptım sanın.
  • baştan peşin peşin söyleyeyim; ne bu mesleğin basit ya da aşırı zor oluşunu, ne de işe yararlığını tartışmayacağım. çünkü bana sorsanız bir şirketin en gereksiz departmanına insan kaynakları derim; ama nasıl oluyorsa ik şirketlerin göz bebeğidir. yani gördüğünüz üzere ben bu işlerden pek anlamam. o yüzden bu kısmı diğer entrilere havale ediyorum.

    benim meramım bugüne kadar tanıştığım ve "sosyal medya uzmanı" olarak kendini tarif eden arkadaşlarla. çünkü ne zaman bu işi yapan biri ile karşılaşsam nutkum tutuluyor. yaptığı işi bu kadar körü körüne savunan bir meslek grubuna daha önceden hiç denk gelmemiştim. hiçbirine yaptığı iş hakkında eleştiri getiremiyorsun arkadaş! çok enteresan gerçekten. misal ben masa başı diye tabir edilen bir işte çalışıyorum. 8-5, 9-6 gibi düzenli bir mesai saatim var. akşam olup eve geldiğimde “off çok yoruldum” dersem annem de bana “bütün gün oturuyorsun, ne kadar yorulabilirsin ki?” diyor. ama ben anneme bu durumu izah etmeye çalışıyorum. bir iş yapmanın sonucunda yorulmanın sadece fiziksel olarak olmayacağını, pekala beynin de yorulabileceğini ve sonuç olarak kendimi yorgun hissetmemin olağan olduğunu açıklayabiliyorum. elimde ingiliz anahtarı, levye ya da mala olmasa da benim de bir işçi olduğumu; ya da en basit haliyle işçiliğin kazma kürek sallamaktan ibaret olmadığını benim ilkokul mezunu annem de biliyor ve anlayabiliyor.

    gel gelelim “sosyal medyacı” arkadaşlara. ne zaman bir şekilde bir araya gelsek ve bir şekilde muhabbet açılıp da bir şey diyecek olsam "sanki sen tüm gün atom parçalıyorsun" cevabını alıyorum. hakkaten bilmediğim için ne yaptıklarını anlamaya çalışıyorum. ben daha facebook’un diğer mesajlarını günler önce fark ettim, ne bileyim sosyal medyacının ne yaptığını.. neyse, gerçekten anlamak için soruyorum adamlara; ama o kadar çok yorulmuşlar ki kendilerini ıspatlamaya çalışmaktan, direkt taarruza geçiyorlar. sürekli çok yoğun çalışmaktan şikayet ediyorlar misal, ki yerden göğe kadar da haklılar. “memnun musun peki işinden?” diyorum, “memnunum.” diyor. “ama gece onlara kadar çalışıp her gün eve bitik geliyorsun ve ertesi güne de enerjin kalmıyor.” diyorum, “olsun çok eğleniyoruz çalışırken.” diyor. “sen bu durumda nasıl cuma işe gideceksin?” diyorum, “yarın happy hour var, güzel vakit geçer.” diyor. adamın instagram, facebook, twitter bilmemne profillerine bakıyorum. hakkaten “happy hour” var, hakkaten alkollü, kafa dağıtmalı parti ortamı var. ama bu adam bu yüzden yine gece onikiye kadar mesaiye kalıp yine gelip bana ağlıyor. dışarıdan baksan ne kadar mükemmel, eğlenceli, şahane bir hayatı var; ama gel gör ki içi seni dışı beni yakıyor. yemin ederim ajans patronu bu kadar memnun görünmüyordur hayatından.

    gelelim atom parçalamaya. haklısınız; ne atom parçalıyorum, ne de yüz nakli yapıyorum; ama sadece para kazanmak için çalışıyorum ve bunu da kabul ediyorum güzel kardeşim. iyi kötü iş analistiyim, bana da zaman zaman gelip “sen it’cisin, şu bilgisayarın kablosunu takar mısın?” diyenler oluyor; ama hiçbirini azarlamıyorum. çoğuna da he deyip geçiyorum. ben senin (bu kısmı tamamen uyduruyorum) kozmetik firmasının krem tanıtımı için "bu tiviti rt'leyen 500. kişi diş fırçalığı kazanacak, haydi rt'le!" kampanyanla dalga geçiyor muyum? allah belamı versin ki geçmiyorum. sonuçta para kazanmak için hepimiz türlü türlü işlerle uğraşıyoruz, n'apalım diyorum. ama bunu dediğim adam bana gelip de bunun mantıklı bir şey olduğunu savununca cinlerim tepeme çıkıyor.

    çok sevdiğim ikinci bir özellikleri de kendi tabirleriyle özel dil oluşturmaları. özel dil oluşturmak dedikleri de (ki buna jargon deniyor) bota dönüşmek. yaklaşık 50 kalıp var bu adamlarda, almışlar otomatik pilota, hayat bu cümlelerle geçiyor. adama ne sorsam aynı cevapları veriyor.

    -"çünkü bihter ziyagil olmak bunu gerektirir."
    -"oo bilmemne, alırım bi dal"
    -"keep calm and bilmemne"
    -“bilmemne candır”
    -“bilmemne reyiz ccc”
    -“tanısan seversin”
    -“ben hep 50 liralık alıyorum”

    daha da yazacaktım ama yoruldum. bu haksız düzende sadece sizin çarkınız biraz fazla döndü, o kadar. daha fazla abartmayın lütfen.
  • yazılanların hepsini okuyamadım ama genel olarak yanlış anlaşılan bir şeyler var diye düşünüyorum.
    sosyal medya uzmanı takipçisi çok olana ya da sosyal medyayı çok iyi kullanana denmiyor.

    sosyal medya, markaların kendilerini ifade edebildikleri, müşterilerle iletişim kurabildikleri, konumlandırmalarında önemli rol oynayan, pazarlama kanallarından birisi.

    sosyal medya dijital iletişim ve dijital pazarlamanın yapılabildiği bir mecra.

    dolayısıyla sosyal medya uzman;
    -iletişimden anlamalı, çalıştığı markanın dilini çözebilmeli ve türkçe'yi iyi kullanabilmeli.
    -sosyal medya araçları sürekli yenilenen ve güncellenen araçlar olduğu için gündemi çok iyi takip etmeli. örneğin facebook reklam stratejisini ya da algoritmasını değiştirdiyse bundan anında haberi olmalı.
    -seo bilgisine sahip olmalı. sonuçta markalara bilinirlik kazandırmak temel amaçlarından biri olduğundan, sosyal medya araçlarında paylaşılan içeriklerin google tarafından nasıl indexlendiğini bilmesi gerekir.
    -müşteri ilişkileri yönetiminden haberdar olmalı. sosyal crm denilen bir şey var artık. müşteriler şikayetlerini call center aracılığıyla yapmak yerine, markanın sosyal medya hesaplarına yazmayı tercih ediyor. bu sebepten markanın diliyle, krize yol açmayacak ve müşteriyi tatmin edecek şekilde bu şikayetlere dönüş sağlaması gerekir bir sosyal medya uzmanının. (bazı markalar bu işi crm ekibine de yaptırabiliyor)
    -az çok html bilgisi olmalı. özellikle bir e-ticaret sitesinde çalışıyorsa çokça ihtiyacı olacaktır. photoshop biliyorsa kendisi için büyük avantaj olur. bilmiyorsa da paylaşılacak görselleri hazırlamak için gerekli briefleri grafik tasarım ekibine eksiksiz iletmesi gerekir. görselin ilgi çekiciliğini sağlamak da sosyal medya uzmanının görevidir.
    - bir sosyal medya uzmanı her şeyden önce içerik pazarlaması yapar. ne kadar özgün ve ilgi çekici içerikleri çalıştığı markanın hesaplarında paylaşırsa, o kadar çok satışa dönüşen trafik ve müşteri sadakati oluşturacaktır. sosyal medya uzmanı sadece içerikleri paylaşan kişi, yani işin hamallığını yapan kişi değil, pazarlama önerileri ve yaratıcı fikirler oluşturarak markaya roi sağlayan kişidir.

    sonuç olarak sosyal medya uzmanı denilen kişi boş beleş bir adam değildir, olmamalıdır. marka yönetiminden pazarlamaya, halkla ilişkilerden reklamcılığa birçok alanda bilgi sahibi olması gereken, dijital mecrada kendisini geliştirmiş, donanımlı biri olmalıdır. zamanla dijital pazarlama uzmanına doğru evrilecektir her sosyal medyacı diye düşünüyorum.
  • var bizim şirketin çalıştığı bir tane.

    arif bey, şu resmi yükler misiniz?
    tamam.
    arif bey şu duyuruyu yapar mısınız?
    peki.
    arif bey bir organizasyonumuz var, ilan ediniz.
    evellallah

    arada bir özel gün ve haftaların muhatabı olanların özel gün ve haftalarını kutluyor. sadece bu işten 300 mü alıyor 500 mü? belki fazla daha da. bizim kerizler şahı "işi bir bilene teslim etmiş olmanın" huzuru içinde. benim açtığım dümdüz facebook hesabını aldı adama teslim etti üzerine para verdi. halbuse ben aynı işi bedavaya yapıyordum.

    sosyal medya uzmanı ve 40 kerizler ilişkisinin yürüdüğü böylesi bir ticarî ortamda bütün sosyal medya uzmanı arkadaşları sonuna kadar destekliyorum. sokun dalağına bu kerizlerin. paranızı da alın. öyle kerize böyle düdükçü azdır zannımca.
  • bu ünvandaki "uzman"ın insanı tırmalamasının sebebi, "expert" gibi algılanması. "specialist" karşılığı olan "uzman" bu. yani sıkıntı kaynağı türkçenin yetersizliği aslında. bu da süper basit bişidir ama kimse dillendirmez niyeyse :)

    kobilere uçuk fiyatta twitter hesabı çakan karakter yoksunu kişiler ve sm ajansları mevcut iken, sosyal medya'nın sadece b2c için değil, b2b için de cayır cayır bir lead generation alanı olduğu dünyada kabul görmeye başlayan bir gerçek. ticaret kanununun önümüzdeki yıllarda getireceği zorunluluklar da düşünüldüğünde sosyal medya'nın b2b için kullanımı türkiye'de daha da olgunlaşacak. vizyonu olan bir işletme bana sosyal medya'da ne zaman var olması gerektiğini sorsa, "dün" diye cevap veririm. bunda bir sıkıntı yok. neyi ne zaman ne şekilde nasıl yapması gerektiği önemli. ki zaten sm ajansı ya da sm uzmanı olduğunu iddia eden kişilerin de bu noktada kabiliyet göstermesi gerekiyor.

    işi "bi facebook sayfası açayım, bi de twitter açayım ona da facebook'u bağlayayım" seviyesinde yapan, yapılanmaları çoluk çocuk hipster personelinden ibaret hiçbir iletişim nosyonu barındırmayan sm ajanslarının bayt ve oksijen israfı olduğunu düşünüyorum. şu anki konjonktürde müşterilerin pek bilinçli olduğu söylenemez. yavaş yavaş, facebook'taki marka sayfasına bodoslama like veren insan sayısının bir esprisi olmadığını, facebook'a bağlanmış twitter hesabının "twitter'da var olmak" olarak algılanmasının bile abes olduğunu fark edecekler. bu noktada biz de ciddi efor sarf ediyoruz. zaten bu kendine sm ajansı diyen arkadaşlar o kadar büyük yalanlarla satıyorlar ki kendilerini, kulaklarınıza inanamazsınız. 2011 birçoğu için çok sürprizli ve tatsız bir yıl olacak. zerre üzülmüyorum. sosyal medya dürüsttür, yalancıların çöpe çevirmesi kadar fena bir şey olamaz. burada her şey baytlardan ibaret olduğu için yapılması kadar yıkılması da kolay. şark kurnazlıklarıyla beraber silinip gidecekler.

    takipçi sayısı gibi hilkat garabesi kriterler ile işe alım yapan bu gaydırıguppak ajansların öyle patronları vardır ki, account'unu yönettikleri markanın twitter hesabından kendi kişisel twitter hesaplarını bile takip ettirecek kadar düşebilirler. bu takipçi sayısı manyaklığı bende sadece acıma duygusu yaratıyor. iş başvurularında "şurada şu kadar arkadaşım burada bu kadar takipçim var" diyen insanları direkt eliyorum.

    facebook'unu ve twitter'ını bağladığı friendfeed'de mashable linkleri paylaşarak sm uzmanı olan tipler bir yana; solcu network'ü ile edindiği 2.000 arkadaşını/takipçisini, kendini satmak için kullanan tipler midemi bulandırıyor. yaptıkları zaten mide bulandırıcıyken, network'ün kaynağını düşündükçe "ulan insanın kendine biraz da mı saygısı olmaz? nasıl rahat uyur?" diye onlar yerine utanıyorum. paranın imanı yok, burası türkiye. ama müşterilere ve potansiyel müşterilere her zaman söylediğim bir şey var, know-how'dan saymıyorum rahat rahat paylaşabilirim: sosyal medya, internet sayesinde bize bir şeyi ilk defa dünyayla aynı anda yaşama fırsatını verdi. bu sefer 10 sene geriden gelmiyoruz. bütün dünyayla birlikte kurcalayıp öğreniyoruz sosyal medya'yı. diğer her şeyde 10 sene geriden gelmenin sancısını buranın algılanmasında da hissediyor olsak da, teknoloji kadar hızlı olgunlaşacak ve bu üçkağıtların hepsi olması gerektiği gibi anormalleşecek, markalar "e sen senelerce beni kandırmışsın?" demeye başlayacak. bu ortamı sağlamak için de bugünkü gibi yarın da elimizden geleni yapıyor olacağız. yarından sonraki gün, ayakta kalabilenler işini düzgün yapmak zorunda olacak. körler sağırlar birbirini ağırlar network'ü çözülecek.
hesabın var mı? giriş yap