• sosyalist demokrasi'den iki adım öncesi ilkel düşünce
  • kamu tercihi teorisi rasyonel beklentiler yaklaşımına dayanmaktadır, oysa gerçekte insan davranışları rasyonel değil adaptiftir. sosyalizmin ekonomik sorunlarını gerçek bilimsel kategoriler kullanarak ele almak gerekir. konuya ilişkin olarak (bkz: sosyalizmin ekonomik sorunları ve çözümleri/#104051123)

    çin konusuna gelince, buradaki insanlar bu ideolojinin yarattığı kıtlıktan değil, ikinci emperyalist paylaşım savaşı'nda japonların ülkeyi bütünüyle açlıktan ölüme mahkum etmesinden dolayı kedi, köpek, yarasa vb. hayvanların etlerini yeme alışkanlığı edindiler. ayrıca çin 1956 yılından itibaren ideolojik olarak marksizmden uzaklaşmıştır ve çin'deki üretim sistemi 1949 yılında kurulmaya başlanan kapitalizmden sosyalizme geçiş aşamasındaki devletçi yarı-kapitalist yapıdan 1978 yılından itibaren uzaklaşmış ve artık tamamen kapitalist üretim ilişkilerinin hakim olduğu bir ülke haline gelmiştir. ve salgına karşı kullanılan ilaçlar da çin'e küba'dan gitmiştir.

    diğer yandan dünyadaki neredeyse bütün geri kalmış ülkelerin önceki sistemi asyatik feodalizmdir ve çoğu geçmişinde sömürge olup bugün de yarı sömürge veya emperyalizme bağımlı geri kapitalist ülkelerdir. zaire, madagaskar, ruanda, sudan, çad, bhutan, nepal, bangladeş dünyanın en geri ülkeleridir ve hiçbirisi geçmişinde sosyalist olmamıştır. ancak geçmişte sömürge olan gana, tanzanya, mozambik, angola vb. ülkeler kapitalizmden sosyalizme geçiş özelliği gösteren devletçi yarı-kapitalist üretim ilişkileri döneminde nispeten de olsa ilerleme kaydedebilmişlerdir. ancak bu süreçler de sonradan sekteye uğradığından bugün emperyalizme bağımlı geri kapitalist ülke konumundadırlar.
  • 20'li yaşlarında sosyalist olmayanın kalbi 40'lı yaşlarında hala sosyalist olanın aklına yoktur diye bi söz okumuştum.

    bana göre adalet ve eşitlik kavramlarına çok takan benim gibi insanlar için vazgeçilmezdir. adil olma duygusu insanı yiyor çünkü dünyada çok fazla adaletsizlik var.
  • şimdi “virüsün dini, milleti, ırkı, ideolojisi, sınıfı yok; herkesi vuruyor” diyorlar.

    virüsten etkilenip etkilenmemenin bir boyutu biyolojik. yaşın, bağışıklığın, genetik yapının vb. ilgisi var. salgının, yine örneğin çevresel boyutu da var. virüs bazı çevresel ortamlarda yaşayamıyor. bunlar işin biyolojik tarafları.

    salgının biyolojik yanı var da toplumsal ya da başka bir ifadeyle sınıfsal bir yanı yok mu? doğal bir olayın, doğal olduğu kadar ekonomik yanı, ekonomik olduğu için toplumsal yanı, toplumsal olduğu için de sınıfsal ve ideolojik yanı da bulunuyor.

    korona bir virüs ama salgın toplumsal ve siyasal bir olgudur!

    bunları görmezden gelerek, bugün salgını tek başına bir doğa olayı olarak açıklayarak, yani sadece işin biyolojik tarafını görüp ekonomik, toplumsal ve sınıfsal yanını görmeden neyi tartışacağız?

    başkaları işi biyolojik olarak bile görmüyorlar. onlar din tarafından bakıyorlar örneğin. allah’ın gazabı deyip bekleyebiliriz. böyle yapanlar var. hatta işi daha ileriye taşıyıp salgını ateistlere bağlayan bile çıkıyor. ama ülkemizde yayılmasının asli unsurlarından birisinin umreden dönenler olması konusunda tek bir yanıt yok.

    işi dini çerçeveye sokanlar, biyolojik yanıyla sınırlandıranlar, salgının ekonomik, toplumsal ve sınıfsal yanını da örtmeye çalışıyorlar! o yüzden, koronavirüs salgınını bir doğa olayı, bir biyolojik olay diye gösterip kendi başarısızlıklarını, yıllardır savundukları sistemlerinin çaresizliğini ve göklere çıkardıkları ekonomik düzenlerinin büyük krizini kapamaya çalışıyorlar.

    biz “bu işin sınıfsal yanı var” dedikçe “ama virüs bu, salgın bu, bütün dünya aynı durumda, ne yapsın hükümet” diyenler, bel altından vurmak ya da ideolojik dokundurmalardan asla çekinmiyorlar.

    çok dikkat ediniz: abd, “çin virüsü” diyor. ırkçılık yapıyor. çin’den yayılan virüs dolayısıyla tazminat istiyor! hani virüs biyolojik bir şeydi, doğal afetti! kendisiyle bu kadar övünen abd emperyalizmi salgın karşısında panik yaşıyor. aslında paniğin arka tarafında olası bir ekonomik kriz var!

    islamcılar, “ateistlerin olduğu yerlerde çıktı” diyorlar. “artık insanlarda allah korkusu var” diyorlar. hani virüs salgını biyolojik idi.

    ama biz konuşunca…

    ama biz sözü, kapitalizme, özel mülkiyete, zengin ve yoksula, akp’ye, akp’nin aldığı önlemlerin yetersizliğine getirdiğimizde “sizin işiniz gücünüz akp karşıtlığı zaten” ekiyle “birlik beraberlik gününde niye fitne çıkartıyorsunuz” suçlamalarıyla üste çıkmaya çalışıyorlar.

    yandaş kalemler yazıyor; yine dikkat ediniz. “koronovirüs bizim ülkemize hep yabancı ülkelerden özellikle avrupa ve abd’den geldi” diyorlar. yani umrecilere laf kondurmamak için nasıl yazıyorlar nasıl… sinsilik fıtratlarında var.

    “ama umreye niye gönderildiler? geldiklerinde niye karantina uygulanmadı da topluma dağılmalarına izin verildiler?” sorularına yanıt vermiyorlar. içişleri bakanı, daha salgın gündemde yokken bile ailesine “umreye gitmeyeceksiniz” demiş ama. demek ki ortada bir sorun var. bir de koronavirüs salgını duaya, abdeste, imana vs. bakmıyormuş!

    bugün biyolojik bir olgu olan virüsün yayılmasının toplumsal etkilerini ve sonuçlarını konuşmamız lazım. biyolojinin arkasına saklanıp işin toplumsal, ekonomik ve siyasal yanını görmezden gelmemizi istemek tam bir aldatmaca!

    bugün ortada bir salgınla büyük bir tehdit altında yaşayan insanlığın kurtuluşunu, kurtuluş reçetesini konuşmamız lazım. hem bilimsel hem toplumsal hem ekonomik hem de siyasi olarak!

    “evde kal” demek kolay. bugün için evde kalmak da gerek. evde kalıp işe gitmeyenler, maaş alamayan, evine ekmek getiremeyecekler ne olacak?

    hükümet ekonomik tedbirler sıralıyor. thy’yi güya kurtarmak için uçuşlarda vergi indirimi yapıyorlar; patronların borçlarında erteleme, esnek çalışmaya geçme uygulamalarını devreye sokarak çocuk kandırıyorlar! bunu da “biz sosyal devletiz” diye süslüyorlar!

    uçak biletlerinde vergi indirimi koyup, evde kalın diyeceksiniz! çelişkinin alası değil midir bu? peki gıda fiyatlarında vergi indirimi niye aklınıza gelmez? ya da gıda fiyatlarının dondurulması kararı almak çok mu zor?

    eğitime ara verilince 80 bin ücretli öğretmen nereden maaş alacak?

    kağıt toplayarak geçimini sağlayanlara “kağıt toplamak yasak gardaşım, evinizden çıkmayın” talimatnamesi göndermek önlem mi? vicdani mi?

    ya çalışmak zorunda olan yurttaşlar: çalışmasa işsiz kalacak, çalışsa koronavirüse yakalanacak! bu mudur insanlık?

    zaten yaşamak için çalışan, çalışırken ise iş cinayetlerinde yaşamını yitirenlere alışmadık mı? yaşamak için ölmek; bugün yaratmış olduğunuz kapitalizmin dehşet çelişkisi değil midir?

    kimse kimseyi kandırmasın!

    fabrikalar çalışıyor, atölyeler çalışıyor, kargo firmaları çalışıyor, oteller çalışıyor…

    çalışanlar büyük bir tehditle baş başa!

    istersen çalışma… “çalışmama özgürlüğü” herkesin var. bu aynı zamanda “işsiz kalma özgürlüğü”.

    bir de sana bu özgürlüğü verenler var. senin sağlığın için izne çık diyorlar, çalışma diyorlar. ya ücretinden kesiyorlar, ücretsiz izin diyorlar ya da yıllık izinden sayıyorlar. yani şimdi sen evine kapan, yazın da tatil matil yapma, bize çalışmaya devam et diyorlar. evde kal, para yok ya da evde kal, tatil yok!

    diyeceksiniz ki ama çalıştığı güne para ödüyorlar, çalışmayana niye ödesinler ki?

    işte kapitalizm budur! mücbir bir neden varken, hala insanların emeğini “meta” olarak gören bu zihniyetle hesaplaşılması lazım! meselenin özü de budur! ahlakı da!

    kapitalizm, panik ve kriz içinde!

    kapitalizm, salgınla baş edecek ve bir toplumsal çözüm üretecek yetenekte değil!

    kapitalizm, bir salgınla ekonomik krize girecek kadar yanlış bir sistem!

    kapitalizm, “sürü bağışıklığı” diyerek insanların ölmesini “biyolojik olarak normal” karşılayacak kadar, insanları ücretsiz izne çıkarıp parasız bırakacak kadar, ekonomik gerekçe göstererek insanları işten çıkartıp ekmeğiyle oynayacak kadar, çalışan insanların sağlığını tehdit edip ölümlerine neden olacak kadar emek ve insan düşmanı bir sistemdir!

    koronavirüs salgını kapitalizmin üzerindeki janjanlı örtüyü tel tel dökmektedir.

    şimdi patronları ihya edecek, gözden çıkardıkları emekçilere ise “önlem paketi” açıklayarak “tedbir bizden, takdir allah’tan” diyecekler! “esnek çalışmaya geçiyoruz”u övünerek söyleyip, milyonlarca emekçinin gerçek durumu ortadayken “sosyal yardım miktarını artırdık, emekliye zam yaptık, kredi ödemelerini öteledik” diyerek çocuk kandıracaklar!

    ama gerçekler bambaşka: ücretsiz izin, işten çıkarmalar, üç kuruşluk maaş, salgınla baş başa bırakılıp çalışmak zorunda kalan emekçiler…

    göstermelik “önlem paketine” de hiç çekinmeden “sosyal devlet” demezler mi?

    bunun da adını tam olarak koyalım! sosyal devlet, sosyalist devlettir!

    sosyal devlet böyle olunmaz, başka türlü olunur!

    kurtuluş kılçer-gazete manifesto
  • (bkz: venezuela)
  • izm ile biten her şeyin boktan olması
  • anamız amele sınıfıdır, yurdumuz bütün cihandır bizim
    hazırlandık son kanlı kavgaya, başta bayrağımız sosyalizim
    (bkz: avusturya işçi marşı)
  • burada bazı arkadaşlar sosyalizmin mümkün olmadığını kendisinin ve cevresinin yaşam biçiminden yola çıkarak iddia ediyorlar. lakin kendilerinin, yaşam biçimlerinin (küçük burjuva) ve de değerlerinin işçi sınıfı için bir düşman olduğunu görmüyorlar. sosyalizm zaten size rağmen, sizi yenerek var olacak. öbür yandan sosyalizmin insan doğasına aykırı olduğunu iddia eden arkadaslara insan doğası ile ilgili ben de bir soru sorayım. sabahtan akşama maden ocağında karın tokluğuna çalışmak, saatlerce bir masada oturup telefonlara cevap vermek, çöplükten kağıt toplamak vb... insan doğasına uygun mudur?
  • en çok istediklerimden bir tanesi şudur:
    sscb yeniden kurulsun dünyada ki bütün sosyalistler orada yaşasın onlar da rahat etsin bizler de rahat edelim. biz niye gidiyoruz sen git diyenler varsa. araştırmalarıma göre en liberal ülke abd, daha liberal bir ülke varsa oraya gideceğim. bütün gayretim en liberal ülkede yaşamak içindir. benim en büyük özelliğim söylediğimle yaptığımın aynı olmasıdır. söylediğiyle yaptığı farklı olan bir insandan ahlak kurallarını hiçe sayarak nefret ederim. böyle biriyim değişemiyorum.
  • tarihte hiç olmadığı kadar popüler bir hâlde.
    rakibi ise tarihte hiç olmadığı kadar güçsüz bir hale doğru koşmakta.

    https://youtu.be/w9nke2oinga
hesabın var mı? giriş yap