• bazı albümlerin farklı bi havası vardır.. ne grubun en iyi yazılmış şarkılarını, ne tarzının karakteristiklerini en iyi yansıtan stili (hızdır, melodikliktir vs gibi), ne de her bir elemanlarının kaydedilmiş en büyük virtüözlüklerini içerir bu albümler.. ama işte o hava vardır, ve o hava o albümü özellerin özeli mükemmellerin mükemmeli yapar.. bu yüzdendir ki rust in peace, bir years of decay, bir arise, bir somewhere in time, bir obscured by clouds ya da meddle, bir legacy, nebileyim kings of metal, blaze of glory, death or glory, aqualung ben ve benim gibi tonla insan için o grubun en iyi albümü yerine konur.. south of heaven da böyledir.. hız desen öncesindeki her albüm bu albümün eline verir.. melodiklik desen seasons bunu 3e katlar.. oturmuşluk desen diabolus daha bir oturmuş ayakları yerde bi albümdür belki.. ama hiçbir slayer albümünde spill the blood'daki tap tıssss tıp dab daba duba duba şeklinde giden davul girişi, ghosts of war'daki i deaaalll innn paaaiiinn nidası ve gitar soloları, south of heaven'daki ambiyans, live undead'deki davulların kafayı yedirtmesi, solo değişimleri, behind the crooked cross'un nakaratlarındaki davul soloları, mandatory suicide'da girilen "bırakın lan atlayacammm ayşemi getirin banaa laaynn" hissiyatı (şarkının mesajı çok ötelerde bile olsa), live undead'in tümü, read between the lies'ın sözleri ve verse arkasındaki gitar ritmi bulunmamaktadır.. apayrı bir havası vardır bu albümün dedim ya.. hakkın rahmetine kavuşmuş bir arkadaşımda görmüştüm ilk kez.. logosunu tişörtlerden falan tanımaktaydım sadece grubun ve o ilk tatilde beraber dinleyişimizde çok bişey anlamamıştım.. sonra gittim kasetini aldım.. ilk şarkı çaldı vay be dedim.. ikinci şarkı üç dört derken spill the blood bitti ve tek düşüncem o güne dek böyle (yani sıradaki her şarkısı önceki kadar iyi ve etkileyici olan) olduğunu hissettiğim tek albümün the wall olduğu idi.. vuruldum çarpıldım.. o günden beri de başucu albümümdür.. 15-20 senedir dinlerim.. hala da dinlerim.. olm sen hala bunları mı dinliyon diyenlere de güler geçerim.. hatta üzerinde grup adı yazılı bi tişört giymeyeli belki 10 sene olmuştur ama bu albümün tişörtü olsa gene giyerim.. bu albüme gönül vererek tişörtünü giyen adamı kızılayda karşılaşacağın ortalama takım elbiseli adamdan yeğ tutarım.. (lan hatta bulup alayım bi tişörtünü bunun hala varsa ortalıklarda)

    bu arada baktım ki çıkış yılı 88.. düşününce adamlar 60 doğumlu olsa 28 ederler.. benden ufakmışlar bu albümü yaptıklarında.. bi baltaya sap olamadan gidicez göçücez ya ona yanıcam..

    sözün özü bu albüm şahanedir.. başyapıttır.. normal ötesidir..davul çalan bi insanın sevmemesi olasılığı sıfırdır.. distortionlu gitardan tiskinmeyen bi insan için de aynısı heralde geçerlidir.. ne hayal kırıklığıydı divine intervention.. doğru dürüst solo yoktu içinde.. reign bu ve seasons sonrası normaldir ki afallamışlardı herifler.. ne yapılabilir lan yapılacak herşeyi yaptık diye.. neyse o da ayrı bi entarinin kumaşı olsun..
  • dave lombardo, yukarılarda bi yerde de belirtildiği gibi, bu albümdeki performansıyla cidden tarih yazmıştır, hatta bir çağı bitirip yeni bir çağ başlatmıştır desek çok mu abartırız? hayır.
    oha lombardo, oha anam. naptın yahu? o ne performanstır, o ne güçtür kuvvettir kudrettir. şaşırmamak elde deil. (bkz: ibneleşiyorum muntazaman)
    tabi bu albüm söz konusu olduğunda dave lombardo'nun performansı dışında, slayer'ın en olgun döneminin ürünleri olan mükemmel besteler de unutulmamalı.
    bir bütün olarak ele alınıldığında, slayer'ın, seasons in the abyss ile birlikte en mükemmel ürünü.
  • dedim ki yeni external hard disk almışım, cillop gibi, western digital passport soylemesi ayıp. 160 gb. ulen benim butun cd arsivimi mp3 yapsam 2 kere atarım içine. madem oyle ben de bizim babuşun mp3leri sömüreyim dedim. bizim babuş dediğim de eski kafa dinozor adamdır haa. oyle thrashtir, deathtir, hatta punktur bilimum gizli kapaklı albumler bulunur bu adamda. mesela sene 2002. taa hamburglardan gidip de destuctor albumu almıstım. simdi arasam bulamam, ama iste bu adamda çat diye mp3leri mevcuttur. hem de bir guzel kategorilemiş grubun baş harfine göre, öyle zibidi gibi aradığını bulamayıp f3 yapmak da yok yani. ama teknoloji iste, düşünün ki babuşun bile yıllarını+harçlığını verdiği onca cd'si 55 gb yer kaplıyor götü boklu hard diskte. söyle alıcı gozuyle bakınca ben bu arşivi kökten götürürüm dedim ama sonradan yemedi açıkçası baska seylere de yer kalsın dedim. bir yandan da bir süre sonra evden dısarı cıkacağım yani zamanım sınırlı. neyse a'dan başlayalım bakalım dedim yavaştan ilerleriz artık. işte angel dusttır, atheisttir drag'n droplarken kısa bir sürede geldik d'ye. tabi bu klasörün altında bütün haşmetiyle death'in bütün albumleri vs var. ama gene de ilgimi çekip de winampe attığım şarkı dew scented adlı gruba aitti. elemanlar slayer coverlamıslar, war ensemble'ı. işte tam da o anda dedim ki slayerın daha ne şarkıları vardı yahu. hemen s klasörüne gittim. baktım slayer aha da orada ve içine girince ilk gözüme çarpan da south of heaven oldu...

    illa tanım yapmak gerekirse o kasım gecesi evden çıkmayı iptal edip, bakkaldan bira söyleyip, baştan aşağı dinlediğim albümdür...bakış açısına göre hayatımda oynadığı roller ohooo saymakla bitmez. ya dinlemeyip de dışarı çıkıp parktaki berduşlardan dayak yeseydim. neyse sktr et baştacı bir albümdür, zaten öyle kaderle kısmetle işi olmaz slayer dinleyen adamın...
  • combo de la muerte coverı dinlemeye değer. klibi de zarif ve hoş olmuş.

    http://www.youtube.com/watch?v=bdttotuvtc8
  • reign in blood'cilarin, yavasligi sebebiyle burun kivirdigi album. halbuki metal muzik sadece hiz midir arkadasim? south'daki melodi zenginligini, o karanlik atmosferi reign'de bulabilir misin?
  • merhaba. adım samuel, 25 yaşım. jazz'dan tut world music'e, elektronikten tut trip hop'a, indie'den tut chill out'a çok geniş bir yelpazede müzik dinleyen bir insanım. bazen evimin kapısını kilitliyor, perdeleri kapatıyor, ve son ses bu şarkıyı dinleyip "bifor yuuu si dı laaay, yu mast daaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaağy!!!!!" diye bağırıyorum.

    tanım: down for life ve thrown to the wolves'dan sonra dünyanın en gaz üçüncü şarkısı.
  • girilen entri adetini hak etmeyen aşmış slayer albümlerinden biridir.
  • slayer’ın en olgun ve kanımca en iyi albümü. özellikle dave lombardo’nun davulu oldukça yükses sesle kaydedilmiştir ve en öne çıkan enstrumandır. bu da albümün en dikkat çeken unsurudur. dave lombardo bu albümdeki performansıyla tarih yazmıştır. kimi dergiler onun bu albümdeki performansını, bir metal albümündeki en iyi davul performansı olarak nitelendirmiştir. hatta “live undead” parçası, bazı dergilerde gelmiş geçmiş en iyi davullu parça olarak gösterilmiştir. uğursuz bir havanın hakim olduğu albümde, albümün genel havasına uymasa da, başarılı bir judas priest – “dissident aggressor” cover’ı vardır. slayer’ın son başarılı albümü “seasons in the abyss”’ten önce çıkan bu albüm, thrash metal klasikleri arasında da önemli bir yere sahiptir.
  • sözlerini araya'nın yazdığı hanneman'ın elinden çıkma slayer şarkısı.

    an unforseen future nestled somewhere in time.
    unsuspecting victims no warnings, no signs.
    judgment day the second coming arrives.
    before you see the light you must die.

    forgotten children, conform a new faith,
    avidity and lust controlled by hate.
    (the) never ending search for your shattered sanity,
    souls of damnation in their own reality.

    chaos rampant,
    an age of distrust.
    confrontations.
    impulsive habitat.

    bastard sons bagat your cunting daughters,
    promiscuous mothers with your incestuous fathers.
    engreat souls condemned for eternity,
    sustained by immoral observance a domineering deity.

    chaos rampant,
    an age of distrust.
    confrontations.
    impulsive sabbath.

    on and on, south of heaven [x 4]

    (solo:kerry king)

    the root of all evil is the heart of a black soul.
    a force that has lived all eternity.
    a never ending search for a truth never told.
    the loss of all hope and your dignity.

    chaos rampant,
    an age of distrust.
    confrontations.
    impulsive habitat.

    on and on, south of heaven [x 4]

    (solo:jeff hanneman)
  • sadece metal tarihinin en saglam parcalarindan biri olmanin otesinde, soylemek istedikleri ile de son derece dikkat cekici bir calisma. kimi yerlerinde proust tadi bile verir insana. (bkz: sodom ve gomore) (bkz: the whore of babylon)
hesabın var mı? giriş yap