• netflix'te satıcının yolculuğu adıyla da bulabileceğiniz belgesel.

    tanım: gürcistan'da gezgin bir satıcı, para biriminin patates olduğu ve yoksulluğun hevesleri kursakta bıraktığı kırsal bir bölgedeki yaşama göz atmamızı sağlıyor.

    yorum: kısa (23 dakika), şahane bir belgesel. insanın duygularıyla oynamayı başarıyor. tabii çoğumuz sarayda doğup büyümedik ama günümüzün orta sınıf alt sınırında dolaşan insanları olsak bile internetten sipariş ettiğimiz ayakkabının 1 numara büyük veya küçük gelmesine sinirleniyoruz. burada ise ayakkabı 9 kilo patates karşılığında satılıyor. ve çeşit çeşit değil. numarası mı? belki küçük belki büyük, ayakkabı ihtiyacımız var neticede.
  • gecen sene çektiğim bir belgesele benzerliginden dolayi izlediğim belgeseldir. neyseki alakası yok.

    gürcistan'da patatesin ne kadar onemli ve günümüzde paranin sadece bir kağıt olduğunu gösteren 23 dakikalık belgesel.
  • bir netflix orijinal yapımı kısa belgesel.

    --- spoiler ---

    belgeselin konusu olan köydeki çocukların çok basit eşyalara, hatta ve hatta süngere bile imrenmesi ve alamadıkları halde bile hala gözlerinin içinin gülmesi çok utandırdı beni. kendimi aşırı kötü hissettim ve aklıma birkaç hafta önce doğum günü olan yeğenlerimin (7 yaşındalar) bir oda dolusu oyuncakları olduğu halde, evet gerçekten bir oda dolusu, onlara minecraft oyuncakları almamı istemeleri ve aldığımda da beğenmemeleri geldi.

    --- spoiler ---
  • kamera denilen aygıt ciddi manada bir duygu ve düşünce manipülatörü, ideolojik bir silah.

    --- spoiler ---

    23 dakikaya o kadar ağır şeyler sıkıştırmışki yönetmen. hemingwayin 6 kelimelik hikayesi gibi.

    gürcistanda uzak bir köy; tarladaki ekinini satmak için bile şehire inemeyen insanlar, askıdaki balıklara uzanmayan bir kedi, insanların dibinden ayrılmayan bir köpek. hayallerini gerçekleştirememiş köyden ayrılmak isteyen bir amca, istekli ancak hayalleri bile köyle çevrelenmiş bir çocuk. kapitalizmin neferi bir tüccar. primitif bir pazarda bile tüccarın kadın ve çocuklara oynaması. fukara bırakılmış insanların ancak tacirin lütfettiği ikinci el malları alabilmesi.

    filmin eleştireceğim tarafı, yazının girişinde belirttiğim şey aslında. salıncakta sallanan çocuk planı olmasa, kırık bir yatakta zıplayarak eğlenen çocukların planı olmasa bu film aslında bambaşka ve hiç dolandırmadan anlatmak istediğini anlatabilirdi.

    filmdeki anafikir bence 1 lariye rende almak isteyen neneydi, o umarsız bırakılmış köydeki en naçar insan oydu. yaşlısın, kimsen yok, paran yok istediğinse ceberrut bir tüccardan ufacık bir rende...
    --- spoiler ---
  • kardeş kazığı oldu an itibarıyle, tavsiyesi üzerine izledim zira. neyse ki kısaydı. olsun, canı sağolsun.

    mini film, 23 dk, içinde bir şey yok. hayatınızda hiç köylü, çocuk, yol ya da ihtiyar insan görmediyseniz belki ilginizi çeker.
  • içi dolu mu dolu, çok başarılı bir kısa film/belgesel. gürcista'nın kuş uçmaz kervan geçmez bir köyünde, sıradan yaşamlara yakın plan bir bakış.
    kalkıp gitmeden ayağımıza getirmişler, daha ne olsun.
  • yasadigimiz kosullari sorgulatan kisacik bir koy belgeseli.
  • gürcistan halkının tipi, davranışları, evleri ve fakirliğiyle anadolu halkına benzerliğini gözler önüne seren belgeselcik.*

    belgeselde inatla 1 lari teklif edip hiçbir şey alamayan teyzenin çaresizliği ve ne olacaksın diye sorulduğunda bir türlü cevap veremeyen çocuk üzmüştür.

    patatesin para birimi olarak kullanılması baya ilginç.

    belgeselin sinematografisi çok başarılı. bir sahnede bir otobüsün ön camı yerine metal plaka koymuşlar. başka bir sahnede orantısız bir acayip salıncakta sallanan takım elbiseli bi çocuk var. tam fotoğraflık görüntüler.

    (bkz: coğrafya kaderdir)
  • bir kısa film için gayet başarılı. izler izlemez, nuri bilge ceylan ve koza ilişkisi gözümde canlandı ve belki de bu yönetmen ve bu film arasında da aynı ilişki kurulur diye düşünürken buldum kendimi.
  • bir rende alıp gürcistan’a gitme isteği uyandırdı bende .
hesabın var mı? giriş yap