• susarak duyulmuyor söylenemeyenler.

    uzun uzun sustuğum zamanlar oldu çünkü. değişen hiçbir şey olmadı, ve yine söylenemeyenlerle başbaşa kaldım en sonunda. illa o hiçbir şey'lerin değişmesini istiyorsam suç benim mi? suç; onların değişmesine imkan vermeyen söylenemeyenlerde, suç hep onlarda!

    "sussam dilime yazık, uçmamak kanatlarıma" * dedim ben de ve uçarsam bir bir ortaya çıkarlar saklandıkları yerlerden diye; başladım konuşmaya. bu yüzden buraya gelip anlatıyorum ya ne zamandır. yazarak konuşuyorum ben; bazen saçmalayarak, bazen en mantıklı halimi takınıp, bazen devrilerek, bazen doğrularak, bazen evrilerek, bazen zorlanarak, bazen planlayarak, bazen anlık tepkilerle döküyorum içimdekileri. dalıyorum sonra içimden döktüklerimin içine ve söylenemeyenlerimi arıyorum; elimde koca bir büyüteç. küçük olurlar diye düşünüyorum nedense, dikkatle bakmak lazım diyorum, dip köşe aramak gerek diye hatırlatıyorum kendime. öyle bir derinlere dalıyorum, öyle bir karıştırıyorum ki içimdekileri, bir anda her şey birbirine giriyor; alt üst oluyor, üst alta meyilli. etrafa saçılıyor içimde ne varsa, bu da yetmezmiş gibi kayboluyorlar birer birer; camlardan uçup gidiyorlar, çekmecelerin arkasına sıkışıyorlar, çöp kutusuna karışıyorlar, suda çözünüyorlar, hazmedilenlerin üzerine sifon çekiliyor, halı altına süpürülüyor bazıları, bazıları aralık bulduğu kapıdan kaçıp gidiyor, geriye kalanlar da kördüğüm olup bir türlü çözülemiyor... söylenemeyenlerimi bulacağım derken, içimdekileri öyle bir dağıtıyorum ki; sonra onlar da yok oluyor, bir daha söylenemiyor.

    susmak ve konuşmak çare olmadığına göre; yolumu değiştiriyorum mecburen ve bundan böyle dinlemeye karar veriyorum. kendime susarak değil, kendimle konuşarak değil, kendimi dinleyerek bulacağım söylenemeyenlerimi.

    hem burada güzel insanlar var; bağırıp çağırmadan, yaygara koparmadan, hırçınlaşmadan, sakince ve kendilerince anlatabilenler var. dediğim gibi bu sefer, bir süre, sadece dinleyeceğim ben de. belki üç saat, belki beş gün, belki yedi ay, belki senelerce, ama onları da kendim gibi okuyarak dinleyeceğim.

    söylenemeyen onca şey içinde tüm söyleyebileceklerim de bundan ibaret.

    ve, içimdeki şarkı bitti!
  • "gülüşünün kavisindeki değişimi, bakışına işlenen pırıltıları..
    bunları birinin anlatabilmesi gerek sana..
    nasıl keyifli göründüğünü, çocuk gibi şenlendiğini birinin söylemesi lazım..
    -ne oldu?- diye sorulup göz kırpılması lazım sana..
    ağzındaki lafların alınması lazım.."
  • vardır ama çok değildir.
    çok değildir dedim de aklıma geldi.
    zamanın birinde çokluk henüz tam olarak çoğalamamışken azlık gerim gerim gerinerek çoğalmaya meyletmişti de çok ayıp etmişti.
    bir şey çoğalırken başka bir şey araya girerse bizim orda hoş karşılamazlar.
    hoş bizim orası da nicelik makamı değil.
    neyse o.
  • kursakta birikiyor, tahriş ediyor orayı, acıtıyor. iz bırakıyor.

    bazen kendinden ötürü oluyor bu, o harfler yan yana gelip anlamlı bir cümle oluşturamıyor. başka şeyler söylemek isterken bambaşka şeyler söylüyorsun. kasıtlı yapmıyorsun bunu. kendine kızıyorsun ama elinden de bir şey gelemiyor.

    bazen de karşındakinden ötürü oluyor. duymak, dinlemek, anlamak, çözmek, bilmek istemediğinden. senden gelecek o bir cümleyi dahi umursamadığından. kasıtlı yapıyor bunu. ona kızamıyorsun ama elinden de bir şey gelemiyor.
  • söylenemeyenler:

    kalbin aç-a-mayan tomurcuğu,
    gönlün solgun goncası.
    dikene katlanan gül...
  • söyleyemiyoruz diye çok önemli sanıyoruz. söylenemediklerinden bu kadar kıymetliler.
  • her zaman istisnasız, söylenenlerden, söylenebilenlerden fazla olanlardır.
    ve genellikle daha acı, daha acıtan...
  • misâl, şebnem ferah:

    "...her şey insanlar için
    görmek, öğrenmek için
    bazen zor da olsa..
    her şey insanlar için
    umut doğurmak için
    hayatla seviştim."

    kadın kibar...

    "hayat beni sikti." diyememiş.
    "hayatla seviştim..."
    nasıl nahif, nasıl sakin...

    iyi ki albümleri yok satan bir rock star değilim.
    (bkz: allahım çok mersi)
  • “bir de kuşlar var hakim bey, her şeyin başı onlar. onlar özgürlüğü koyuyor insanların kafasına.”
  • büyükler size bu sözlerim dinleyin;

    artık yeter benimde bi dayanma sınırım bir sabrım var bunca yıldır,gerek sosyal gerek eğitim gerek de duygusal hayatta ağzıma sıçtınız bi bırakın yakamı..amacım kimseyi ne üzmek ne de kırmak ama hep efendi adam olup sizlerin beni kırıp tabiri caizse paramparça etmenize katlanamıyorum artık.bıktım artık hayatıma yön vermeye çalışmanızdan,neyin iyi olup olmadığına karışmanızdan bıktım artık.

    sizler;
    benim hayallerimi,duygularımı,hissiyatlarımı,umutlarımı göz göre göre çaldınız ve bunu da aile kisvesi altında damgalayıp beni güç durumda bıraktınız,ben 23 yaşındayım daha bi kızın elini dahi tutamamışsam,şu yüreğimi heyecanlandıran insanlardan kaçırmışsam bu sizin yüzünüzdendir. ya babacım ben 23 yaşında bilgisayar mühendisliği son sınıftayım sayısal derslerim kötüyse bu sizin yüzünüzdendir benim çok isteyip yollamadığınız liseye,çok isteyip yollamadığınız dershaneye gitmiş olsaydım eğer ne benim eğitim hayatım bu kadar berbat olurdu nede derslerim.evet bu belki de bir çoğunuza garip gelebilir ama inanın bunların hepsi sizlerin suçudur emin olun. odtü'ye itü'ye ,boğaziçi'ne,marmara'ya gidebilirdim ama siz benim hayatımı mahvettiniz,özel üniiversiteye gitmek devlete gitmekten inanın daha zor çünkü derslerin zorluğu bir de üzerine maddiyatın verdiği ağır sorumluluk bu sizin suçunuz, arkadaşlarım eğer bana gerizekalı gözüyle bakıyorsa bu sizlerin suçudur bende isterdim odtüde itü de çimenlerin üzerine sere serpe yatıp zevkle şevkle coşkuyla okula gitmeyi ama sizin yüzünüzden ben şimdi aptal saptal adamların olduğu ortamdayım.bende istiyorum artık bazı şeyleri mesela bir projede yer almayı,bir öğrenci kulubünde dahil olmayı,dans edebilmeyi,en azından iyi denebilecek derecede ingilizce konuşabilmeyi,starbucsa gittiğimde en azından tek bildiğim şeyin latte olmadığını,herhangi bi konsere gitmeyi,bu şehrin herhangi bi yerinde herhangi bi sokağına girdiğimde ilk defa girmiş olmamayı,en azından arkadaşlarımla bir pub'a gidebilmeyi içmesem dahi,bi fuara ne bileyim,bi galeriye ya da herhangi bi yere gitmeyi,şu lanet olasıca yabancı dizileri izleyebilmeyi,en azından biraz daha zeki biraz daha anlayışlı sapla samanı karıştırmayan arkadaşlarımın olmasını,kötü düşünmeden koluma girip dolaşabileceğim kız arkadaşlarımın olacağı,hiç tereddüt etmeden kız arkadaşlarım beni evlerine davet edip film izleyebileceğim veya konuşabileceğim,kafam attı mı yanına gidip sohbet edebileceğim insanların olduğu,herhangi bir yere gittğimizde hesabın ödenmesini daima benden beklenilmeyeceğini,şu sihirli şehirde herhangi bir güzel yerin var olduğunu bana gösterebilecek insanların arkadaşlarımın olduğunu,bi yere giderken yada yaparken kendime güvenmekten öte yanımdakilere de güvenebilmeyi,üniversite okuyoruz güya canım sıkıldı mı bir arkadaşımın evine gidebilmeyi sorgusuz - sualsiz, beni de bir yerlere gidilecekken davet eden insanların olmasını istiyorum artık.. dersler de başarılı olabilmeyi en azından geçecek kadar,kopya çekerken benden değil de bana kopya verecek cesarette insanların var olacağı,hesapsız, sorgusuz, sualsiz bir şekilde çay alıp gelip ‘al abi sen çayı seversin ’ diyen insanların var olmasını,ingilizce’den,matematikten,diferansiyel’den,discrete’ten,agile’den,yazılım’dan,veritabanı’ndan,automata’tan,excel’den,numeric’den, anlayabilmeyi, sayısal ’da da iyiyim diyebilmeyi istiyorum ama diyemiyorum sizlerin yüzünden, lan sizin yüzünüzden hiç yeteneğim yok benim ne herhangi bi enstrüman çalabiliyorum, ne futbol’da, ne basketbol’da, ne satranç’ta ,ne de herhangi birşey de yeteneğim var ot gibi mal gibi biri oldum çıktım sizlerin yüzünüzden…. ne ağırlık vermem gereken şeyleri yapabiliyorum ne de sorumluluk alabiliyorum,sonuçsuz bıraktğınız umutlar yüzünden hissizleştim..

    lan ben 23 yaşındaym,ehliyetim var 3 yıldır,hala daha sis lambalarını yakmayı bilmiyorum nerden yakıldığını bilmiyorum,kriko denen şeyin nerede olduğunu bilmiyorum,sizin yüzünüzden araba kullanmayı iyi bilmiyorum,iyi park edemiyorum,sizin bu güveniyorum deyip hiç güvenmedikleriniz yüzünden millete güvenip ağzıma sıçmalarına engel olamıyorum,şu hayatta bomboşum sizin yüzünüzden,insanların saygı göstermemesi sizin yüzünüzden,dinlememeleri,sinirlendirmeleri, sizlerin yüzünden çok bi bok bildiğinizde yok açıkçası ama ağzıma sıçtınız ağzıma…
hesabın var mı? giriş yap