• bereket getireceğine inanılarak cüzdanda hurma çekirdeği taşımak.hey yavrum hey
  • annem hep: "kimseyi sırtından öpme, ayrı kalırsın, ayrılırsın." der, ben de hep gülerdim, batıl inanç bunlar diye. artık inanıyorum, tek batıl inancım da bu olsun*.
  • yıl 2007 bir sevgilim oluyor , bir kaç hafta sonra kapıya gelen yavru bir kediyi evlat ediniyorum .. (ne alaka demeyiniz , biraz sabrediniz ..)
    yıl 2009 sevgilimden bir daha görüşmemek üzere ayrılıyorum , bir kaç hafta sonra kedim bir daha gelmemek üzere evden gidiyor..

    yıl 2010 internet üzerinden bir kediyle birbirimizi sahipleniyoruz ,bir kaç hafta sonra bir sevgilim oluyor ..
    yıl 2011 kedim evi terk ediyor, bir kaç hafta sonra sevgilimle de kesin bir ayrılık kararı alıyoruz ..

    yıl 2012 ne oluyor ?tabii ki kapıya gelen yavru kedi eve buyur ediliyor ve akabinde de yeni biri giriyor hayatıma .
    yıl 2013 sevgilimle biraz da mecburi olmasından mütevellit acıklı bir ayrılık yaşıyorum ..hemen ardından ,beklenen oluyor ve kedim sırra kadem basıyor ..

    yıl 2014 artık aşklardan canı yanmış ve dolayısıyla aşka mesafeli ben durduk yere kendimi bir ilişkinin içinde buluyorum. bu sırada bir arkadaş arabasına sıkışmış yavru kediyi ''sen kedi seversin al bak '' diyip ;'' artık istemiyorum,bakmıycam'' dememe aldırmadan kucağıma bırakıp gidiyor..anlayacağınız yine bir sevgilim ve yine bir kedim oluyor .. hem de her ikisini de istemezken ..

    sevgili sözlük yıl 2015, ocağın 26sında sevgilimden ayrıldım .. ve haliyle kedim de gidecek diye aklım çıkıyor..

    önce hangisinin hayatıma girmiş olmasına bağlı bir değişim söz konusu olsa da , batıl inancımız şu ;''kedi giderse sevgili de gider ya da sevgili giderse kedi de gider ''

    işin kötüsü şu anda kapıya dadanan bir yavru kedi var ve ben onu ....

    not: kedim hala gitmedi , kapı dışarı etmeyi düşünüyorum , bu stressle yaşanmaz ...
  • hiç sevmediğim insanları ya da belli bir kaç objeyi rüyamda gördüğüm zaman, ertesi gün mutlak bir sıkıntı ile karşılaşacağım duygusuna kapılmak. çıkıyor.
  • - iki sevişme arasında seks yapmak uğursuzluk getirir.
  • olmasını istediğim herhangi bir şeyden bahsederken mutlaka negatif olasılığı dillendirmek. şimdi çok iyi hatırlamıyorum da yıllar önce kuantum fiziği ile ilgili bir kitap okuduydum. malumunuz kuantum fiziğinin olasılıkla kafamın hiç basmadığı acayip bir bağlantısı var, hani schrödinger'in kedisi hesabı. işte sanırım orada okumuştum, kafanızdan düşünceyi geçirmek bile o olasılığın gerçeklenmesi ve tekrar gerçekleşme olasılığının azalması anlamına geliyormuş. yani mesela uçağa bineceğim. iki olasılık var, sağ salim gideceğim yere varırım veya uçak düşer ölürüm. şimdi ben bu ikinci olasılığı sadece kafamdan geçirsem bile bir kez gerçekleşmiş gibi oluyor ve tekrar gerçekleşme olasılığı azalıyormuş. yani ben böyle anladım, hiç alakası da olmayabilir bilmiyorum. neyse efenim işte böyle durumlarda, bütün olası felaketleri kafamdan geçirip hepsinin olasılığını azaltmaya çalışıyorum. çok sinir bozucu bir şey ama kendime engel olabilsem yapmazdım da... işte.
  • yok sayarsan geliyor, gelmesini istediğin her ne ise...
    gençken keşfettim bunu galiba. gönül ya da iş meselelerinde çalışan garip bi sistem bu.

    (tekrarliyim, batıl.. yani asli astarı yok esasen. ama bi sekilde -belki reçelli bir dilim ekmegi yere düşürürseniz, her zaman reçelli tarafının alta gelmesi gibi/ murphy kanunlarındaki gibi misal- bilimsel olmayan ama çalışan bişey)

    gençken çok ilgimi çekerse bir bey, onun adım atmasını beklerdim. o adım gelmedikçe içimde küllenmek yerine bi süre artardı o ilgi.
    ama gidip ilk adımı atan kız olmayı bırak; yeşil ışık yakan kız bile olamadım pek (dışardan sağlam görünürdüm ama içimde aşırı kırılgandım)

    neyse bi noktada olmazlığını kabullenip o beyin telefonunu, bende varsa fotoğrafını filan silmeme müteakip düşerdi bi sekilde kapıma.
    şu anki sosyal medya gibi düşünmeyin, o zamanlar sosyal medya yok, ya da çok kısıtlı. yani karşı tarafın bilebileceği bir silme eylemi değil bu kesinlikle.

    ben de bunun tuhaf ve batıl bilgisini edindiğim erken gençlik yıllarımdan itibaren ilgimi çeken insanları -kendi içimde dahi- yok saymayı öğrendim.
    ekseriyetle de geldiler ve ilk bikaç adımı -benim yerime de hatta- attılar.

    çok acayip. iş konularında da işe yarıyor garip bi şekilde.
    şu aralar elimde ön tasarımlarını yaptığım bikac proje var. oldukça iddialı olanları da var içlerinde ve tablet o tasarımlardan ötürü şişti.
    prensipte ok olmamıza rağmen bi tarihler, bi de kesin okeyler verilmedi henüz.
    tableti boşaltmam lazım (hali hazırda da çalışıyorum çünkü) ama elim gitmedi.
    son bi revize isterler mi diye tutuyordum her şeyi henüz içinde.
    derken dün "ya boşaltayım şu aleti de şu kesin okeyler gelsin artık olmazsa" diye düşündüm.

    çünkü adım gibi biliyorum ki, benim projeleri bilgisayara aktarmama müteakip birkaç gün içinde ("son bir revize" ricasıyla beraber) kesin okeyler gelecek.
    bilgisayara attığım dosyaları, o son revize için tekrar tablete aktardığım sahneyi şu an görebiliyorum mesela. hep böyle olur. neden bilmiyorum.

    "beklemekte oldugun sey, ancak sen beklemeyi kestiğinde gerçekleşir;
    bu evrenin sana, 'sen bakarken soyunamıyorum' deme şeklidir" diyordu lisede okuduğum matrak bi kitapta. buna çok takılmış olabilirim.

    ama gerçekten de böyle bişey var bence. yüzde yüz diyemem ama yüzde %86.3 filan çalışıyor.
    hiçbirşeye çok fazla takılmadan, öyle biraz da gelişine; biraz kolayından, aktığı gibi- aktığı kadarıyla yaşamak lazım sanki bu hayatı...
  • falım çiğnerken eğer falımı okumazsam hayatımın yerlebir olacağından korkuyorum hep. demin bişi okurken bitanesinin kağıdını top yapıp atmışım, canım çıktı bulana kadar.
hesabın var mı? giriş yap