4 entry daha
  • çay, makarna, hazır çorba, beyaz peynir, yumurta.
    standart bir öğrenci evinin temel ihtiyaçları. kurşun kalem izinden kararmış bir kareli bloknot yaprağında yazılı alışveriş listesi. evdeki tek multinet sahibi olmanın getirdiği yükümlülük olan aynı listesi kadar standart aylık alışveriş ritüeli.

    listedeki zaruretleri market arabamın metalik kasasına doldurduktan sonra kendimi ufak tefek tatlarla kandırma namına abur cubur reyonuna ilerledim ağır ağır. bisküviler, çikolatalar arasında gezinirken mazi denen illet açıklarda yüzerken tutan kramp gibi kıskıvrak yakaladı zihnimi, ardından adım adım ilerleyerek bedenimi. çocukluğumdu bilincimin kadrajındaki değişim. evet çocukluğum.

    takvim yapraklarının 2013ten adeta bir karasineğin kanatlarını çırpma süratiyle 2000li yılların başlarına evrilişiydi bu. küçükken her pazar annem, babam ve çekirdek ailemizin biricik evladı olan ben carrefour'a alışverişe giderdik. serin, yüksek tavanlı, aradığın aramadığın herşeyi bulabileceğin, reyonlarında ilerlerken sözlerini o yaşta asla bilmediğim yabancı şarkılar çalan bu devasa market ne kadar da büyülü gelirdi o zamanki bünyeme. zira ailemin tek çocuğu bendim, market arabasının demirlerine ayaklarımı koyup kendimi yarı kaygan zeminde hızla bırakmak başta olmak üzere birçok şımarıklık ve geri zekalılık hakkının yegane sahibiydim. bunların ötesinde 'benim alışverişim' diye bir olayım vardı. hafta içi okulda teneffüs aralarında tıkınmak için alınan bisküvi, çikolata, kek, meyve suyu gibi bilumum abur cubur gıdaları ihtiva ederdi bu 'benim alışverişim'. haftanın beş günü yetecek şekilde beşer beşer doldururdum hepsinden. lakin babamın onayı olmadan asla yapmazdım bunu.

    + baba, kendi alışverişi mi yapabilir miyim ?
    - tabii oğlum.

    her seferinde onaylardı babam. ve her onay sonrası bizzat sahibi olduğum market arabasını son sürat yönlendirirdim malum reyonlara. dedim ya, her birinden beşer beşer, ne eksik ne de fazla. bunu gerçekleştirdikten sonra inanılmaz bir sevinç kaplardı benliğimi. bu mutluluk yiyeceğim eti cinlerden, ülker biskremlerden değil. babamın bana her seferinde nazikçe verdiği onayla minik dimağımda çizdiğim mutlu aile tablosu yüzündendi. bu ani mutluluğu üzerimden attığımda arabayı sürüşüm birden yavaşlar umut dolu hülyalara yelken açardım alışveriş bitesiye kadar :

    ''aradan yaklaşık 20-25 sene geçmiş; ben, karım ve isimlerini taa o zamanlardan belirlediğim iki kızım carrefourda alışverişe çıkıyorduk. evlilik, aile babası olmak ne kadar da tatlı şeylerdi öyle. kızlarım 5-6 yaşlarında ve her gelişimizde muhakkak şeker-çikolata almamı istiyorlar ve ben bu isteklerine onları öperek ve istediklerini alarak karşılık veriyorum. ertesi gün yapacağım işbaşından olsa gerek hayalimdeki tablo kısa bir süre sonra kasada sonlanıyor.''

    bu denli basit, bu denli temiz, bu denli saf, bu denli umut dolu hayallerin sahibiydim işte. babamın bana gösterdiği nezakete iade-i iltifat niteliğindeydi bu hayaller. belki ona doğrudan değil, ama müstakbel torunlarını ufacık da olsa mutlu ederek sunacaktım minnetimi.
    hayalimdeki alışverişin bitimiyle bizim pazar alışverişinin bitimi istisnasız kesişirdi. kasiyer ablaların suratsız bir biçimde babama yönelttiği ''beyfendi ödeme nasıl olacak'' sorusu bu küçük mutlu serüvenler ve hayallerle dolu bir carrefour ritüelinin bitiş düdüğüydü adeta. aldıklarımızı poşetlere doldururken iyesi olduğum çikolataların mutluluğuyla, hayallerimin tatlılığı iç içeydi. ikisi de somut, ikisi de yanımda, yüreğimdeydi. sürrealist bir adam olacağım veletlik dönemimde belliymiş meğerse.

    çay, makarna, hazır çorba, beyaz peynir, yumurta.
    standart bir öğrenci evinin temel ihtiyaçları. kurşun kalem izinden kararmış bir kareli bloknot yaprağında yazılı alışveriş listesi. bunların yanında alınmış bir kaç adet abur cubur. ve bunların yanında artık olmayan hayallerim. okuduğu okulda hiç bir başarı gösteremeyen, hedeflerinin ve hayallerinin fersah fersah uzağında bir ben.
    küçükken evliliğin, mutlu aile babası olmanın, güzel ve sevdiği bir eşi olmanın hoşnutluğunun bilincinde olan bu adam yaklaşık 10 sene sonra hayatına her giren kadından darbe yemiş, aşkın, evliliğin, aile babası olmanın tadını zerre kadar düşünmez hale gelmiş. annesi arayıp 'iyi misin' diye sorduğunda 'iyiyim' demeye yüzü yok artık, babası ise kendini dünyaya kapamış oğlu dahil herkese duvarlar örmüş. bu çocuk 'benim alışverişim' i yaparken hayaller kuramıyor artık, fiyatına ve son kullanma tarihine bakıp arabaya atıyor. çünkü hissizleşmiş, hissizleştirilmiş...

    +beyfendi ödeme nasıl olacak ?
    - mu, mu, muğ multinet.
62 entry daha
hesabın var mı? giriş yap