• cocteau twins sarkisi.. from garlands.

    my soul i sold
    i can't forget to ask
    there's nothing movin' it again
    wolf thirst said me
    hear no, see no, speak no evil (x2)
    i heal, i hurt
    i can't forget to ask
    there's nothing movin' it again
    wolf thrist said me
    hear no, see no, speak no evil (x4)
  • caz tarihinin kilometre taşlarından, 24 aralık 1964'te blue note stüdyolarında kaydedilmiş efsanevi wayne shorter albümü. öyle ki, mr. shorter'ın yaklaşık kırk yıl sonra piyasaya sürülen the best of'u bile bu albüm kadar tutmadı, ilgi görmedi. hard bop ve post bop arasında modal geçiş gösteren nefis albüm, yatay modal armoninin en leziz örneklerini sunuyor bizlere. kimi zaman avant-garde olarak da yorumlanan bu albüm, elbette albüme adını veren dördüncü parça speak no evil ile standartlaşıp, o dönem nesuhi ertegün'ün atlantic records'u ile rekabet içinde olan blue note'un altmışlarda birkaç altın plak elde etmesinin kaynaklarından biri oldu.

    freddie'yi bilen bilir, önüne sayfalarca nota koyarsanız adeta scanleyip ideal şekilde tonlara dönüştürür onları. madem hub'dan bahsettim, o halde kontrbasta ron carter'ın bulunduğunu, piyanoyu genç efsane herbie hancock'ın üstlendiğini belirteyim. caz tarihinin en geniş yelpazeli bateristlerinden; sonny rollins'in unutulmaz sidemani elvin jones'u görmek de pek tabi estetik haz veriyor.

    tümü birer caz standardı olarak kabul edilen parça listesine gelirsek:

    1. witch hunt
    2. fee-fi-fo-fum
    3. dance cadaverous
    4. speak no evil
    5. infant eyes
    6. wild flower
  • blue note'u tanımlayacak on tane albüm seçecek olsam, mutlaka biri de bu olur. wayne shorter noktayı koymuştur; koyarken fazla bastırıp kağıdı delmiştir hatta. 1983 fransa baskısına sahip olduğum (aynı seriden bir "out to lunch"ı üşengeçlikten kaçırmışlığım da var ne yazık ki) bu 1960'lar klasiğini tüm müzikseverler dinlemeli. şimdilerde hayranlıkla dinlediğim albümler, yıllar sonra kulağa bu kadar iyi gelecek mi diye de düşünüyorum bir yandan.

    "legends, folklore and black magic -the arts of mystery and darkness- have long been a special source of inspiration for artists, perhaps because their symbols are drawn from the roots of the imagination... the collection of wayne shorter compositions included in 'speak no evil' follows similar lines. 'i was thinking,' he explained to me, 'of misty landscapes with wild flowers and strange, dimly-seen shapes -the kind of places where folklore and legends are born..."

    - don heckman (arka kapak makalesinden)

    "i have to resist the temptation to use too many adjectives like 'moody,' 'atmospheric' and 'original,' but 'speak no evil' is all of those things. at the same time, it keeps a classic jazz flavor. it swings, and it's filled with the blues, wonderful improvisations and terrific ensemble playing. and what an ensemble! bassist ron carter, drummer elvin jones, pianist herbie hancock, and trumpeter freddie hubbard, in addition to wayne shorter. how they play together!"

    - murray horwitz
  • wayne shorter'in efsanevi albumudur. gittiginiz cafelerde, barlarda fonda illa ki bir sekilde denk gelirsiniz. ola ki yaninizda bilmeyen birisi varsa da bu farkliymis bu nedir diye sorar, farkli ve her yanindan kalite akan bir albumdur.
  • amerikalı müzisyen wayne shorter'ın blue note records tarafından yayımlanan 1966 tarihli 6. stüdyo albümü ve bu albüme adını veren enstrümantal beste. hard bop ve modal jazz tarzlarını birleştiren eser, bizzat shorter tarafından bestelenmiştir. albümün kapağında, shorter'ın ilk eşi teruko (irene) nakagami'nin fotoğrafı görülmektedir.

    wayne shorter (albüm) - https://www.youtube.com/watch?v=fvrkgglle-u

    wayner shorter (yeniden düzenlenmiş versiyon) - https://www.youtube.com/watch?v=ju41kc83boc

    hi-light all stars - https://www.youtube.com/watch?v=x0cysue6r68
  • 2022 danimarka yapımı film. imdb

    son yıllarda sağolsun ruben östlund başta olmak üzere kuzeylilerin bir taraftan 3. dünya tarafından imrenilen, ancak içi seni, dışı beni hesabı inceden karikatürize sosyal kültürel vaziyetine(denyoluğuna) hallenen tek tük filmlere denk geliyoruz. bu film de o izlekten yürüyen meraklandırmaçlı, korkutmaçlı bir yapım olduğu için ilgimi çekti. kaldı ki alex van wanmerdam'ın borgman'ına da ayrı bir zaafım var, bunlar o sular. gerçi filmin etinin budunun en fazla nereye kadar uzanacağını bilsem de denk gelir gelmez muhakkak seyredeceğim.
  • şu filmde danimarkalı aileyi alıp yerine bir türk aile koyun. başka diyeceğim yok.
  • şu sıralar yurt dışında oldukça popüler olan, puanları yüksek, merakla beklediğim danimarka yapımı korku filmi. 15 eylül perşembe günü shudder'da, ordan da ortamlara.

    konusu: italya'da danimarkalı bir aile ile hollandalı bir aile tanışıp kaynaşıyorlar. tatil sonunda hollandalılar danimarkalılara mektup yazıp "sizi çok sevdik, hadi bize gelin" deyip evlerine çağırıyor.. bizimkiler çoluk çombalak kalmaya gidiyorlar ancak hollandalı aile pek tekin gibi de durmuyor.
  • son zamanlarda izlediğim en güzel gerilim filmlerindendir. oyunculuk, mekanlar ve dozunda artan gerilimi ile çok güzel 1.5 saatlik bir yapım olmuş. ciddi mantık hataları hariç gayet güzeldi. şahsi notum 7,5/10
hesabın var mı? giriş yap