• ben bu oyunu sırf ghost recon future soldier'a benzediği için kurmuştum ama bana depar at+siper al+ateş et üçlüsünden çok daha fazlasını yaşattığı için hayran kaldım.

    evet bu bir aksiyon oyunu, bitirene kadar yüzlerce adam öldürmeniz gerekiyor ama kesinlikle bundan ibaret değil.

    post apokaliptik havayı vermek için ille de ziv ziv uzaylılara, mutantlara, çakma mad max mekanlara ihtiyacımızın olmadığını gösteriyor. tüketim toplumunun sonunda siki tuttuğu bir şehirde, her şeyin ters yüz oluşuna şahitlik ediyoruz. oyunun orijinalliği sadece mekanlarla da sınırlı değil. senaryonun birçok yerinde oyuncuyu ahlaki ikilemlere sokuyor.

    --- spoiler ---
    bir köprünün altında ellerinden asılmış iki adam ve bunlara silahlarını doğrultmuş ikişer sniper var. adamlardan biri sivil, diğeri asker. telsizden colonel'ın "bunlardan birisi ailesi için su çaldı, diğeri de su çalmasını görmezden geldi" diyor. hangisinin daha suçlu olduğunu tayin edecek, adamlardan birini vurarak diğerinin serbest kalmasını sağlayacaksın. sonuçta diğer oyunlardaki gibi para ya da silahla ödüllendirilmeyeceksin. bunu bildiğin için nasıl daha fazla fayda sağlarım düşüncesini bırakıp gerçekten de hangisi suçlu diye düşünmeye itiliyorsun.
    --- spoiler ---

    bu oyunu hikayeye dikkat etmeden, sağdan soldan göz kırpan ayrıntılara göz gezdirmeden, adeta sığır gibi oynayacaksanız kesinlikle oynamayın.
  • birçok kez dillendirildiği gibi 2k games, oyunda multiplayer da olsun diye(server'da in cin top attığı için deneme imkanım olmadı multiyi) yager'a dayatma yapmasaydı(ki yager'da görevli eleman siktiniz attınız oyunu diye tivit atmıştı zamanında), sadece senaryo modu ile piyasaya sürülseydi ve değerlendirmeler buna göre yapılsaydı aldığı iyi notlar daha da artabilir, daha çok satabilirdi ama olmadı. belki böylesi daha iyi oldu, arka bahçemiz, kıymetlimiz olup çıkıverdi bu oyun.

    oyunu belki günün birinde oynayacak olursanız eğer, okumayın aşağıda yazanları. hazırlıksız yakalanıp o anları yaşamak daha iyi zira.

    --- spoiler ---

    sivilleri-hoş askerleri bile beyaz fosfor ile katletmek kötüyken- beyaz fosforla haşat ettikten sonra gelen askerler bize "katiller" diye bağırdıklarında bi duvara siper alıp, durup o mevzuyu düşünüp içime ağırlık çöküyorsa bu oyun işi bitirmiş demektir arkadaş. zaten o fosfor olayından sonra, konrad'in dediği gibi walker gerçeği kabullenemiyor ve yediği bokları başkalarına yıkmaya çalışıyor, bu esnada iyice kafayı yiyor.

    bununla da bitmiyor, o riggs var ya o riggs, halkı susuz bırakıp tüm dubai halkını öldürüp olayı örtbas etmek ne demek lan. kamyonun altında kaldığında mouse'u tırmaladım, kafasına sıkmayıp, onu acıdan kurtarmayıp cayır cayır yanarken dudaklarımı ısırdım falan. gebersin ibne.

    lugo'yu astıklarında ilk başta acımı kalbime gömüp gidecektim oradan. sonra baktım halk bize taş atıyor, üzerimize yürüyor. havaya ateş etsem kaçıp gideceklerdi ancak amını yurdunu siktiklerim deyip hepsini mermi manyağı yaptım. biraz ayıp oldu galiba. neresi ayıp oldu lan, lugo'yu astılar. biz sizi kurtarmaya gelmiştik(jashkdsdkjldfk), sizin bize yaptığınıza bak.

    bir de bu oyuna amerikan propagandası diyen yaşam formları vardı. soba zehirlenmesinden ölmüşlerdir umarım.

    ayrıca walker oyunun başlarında savaşı, mevzuyu, bu içinden çıkılmaz durumu gayet iyi açıklamıştı: "iyi veya kötü, dost veya çoluk çocuk sahibi... yapacak bir şey yok: bize ateş eden herkes düşmanımızdır."

    sonuç olarak şizo walker'ıyla, büyüğüne artislik yapan, işi gücü taşak olan ancak durum tatsız bir hal aldıkça değişimler gösteren lugo'suyla, ne olursa olsun walker'ın itaat eden emir kulu adams'ıyla, imajını temizlemek için kötü bir tercih yapan, oğluna "sana benim hakkımda kötü şeyler söyleyebilirler, lütfen kulak asma" deyip ağlayan konrad'iyle, siviliyle askeriyle güzel bir oyun.
    --- spoiler ---

    son olarak: "kendin için öldürmek cinayettir, vatanın için öldürmek ise kahramanlıktır. eğlencesine öldürmekte bi sakınca yok" diyor ve bir de hoşçakalın diyorum.
  • sözlükte de yeterince ilgi görmemiş güzel oyun. görüntüsü oldukça hoş. aynı yıl çıkan benzer tarz oyunlardan geri kalmamış. post-apokaliptik ortamları her zaman ilgi çekici bulmuşumdur gerek filmlerde gerek oyunlarda. bu yüzden senaryonun temeli hoşuma gitti. akla da yatkın zaten ekstrem bir kum fırtınası sonucunda dubai'nin düzeninin bozulması durumu. tabi ilk müdahalenin nereden geleceği de belli.. takım arkadaşlarımızın "sana geliyo dikkat et" tarzı bağırmasını duyunca harbiden tırsar oldum psikopat bıçaklı komandolar yüzünden. savaş sistemi güzel. diğer oyunlardaki taraya taraya git olayı bana hep baygınlık verirdi. kafanı kaldırdığın anda mermiyi yemek, zaman zaman siperden gelişigüzel ateş etmek zorunda kalmak güzel gerçekten.

    --- spoiler ---
    senaryo güzel. şaşırtıcı sonlu olanlardan.. zaten oyunun savaş suçlarını, o iğrenç hisleri gösterme gibi bir yönü var özellikle kamera ile kimyasal silahları kullanarak katliyama giriştiğimiz sahneden sonra, bizi oyun sonunda da karşılayan o anne-kız manzarası cidden insanın içine işliyor.
    --- spoiler ---
  • senaryosuyla bazı yerlere çok iyi dokundurmalar yapan oyundur. gerçi bir oyun kategorisine koymamak gerekir. oyun oynamış olmak için değil de bir şeyleri sanal da olsa tecrübe etmek için denenmesi gereken bir "şeydir".

    --- spoiler ---
    lugo'nun öldüğü sahnede , adams'ın "give me the order walker, let me shoot the motherfuckers" gibi söylemlerine şahsen "go ahead kill them all " diye bağırdım. sonra lugo'yu hayata döndüremeyince elimdeki scar-h ile sivilleri hepsini taradım üstüne bir de altındaki grenade launcherla kaçmaya çalışanları temizledim. her gün gerçek hayatta böyle olaylara maruz kalan askerlerin psikolojilerini düşünmek bile istemiyorum...
    --- spoiler ---
  • standart bir shooter'da oyunun başından sonuna kadar binlerce adam öldürürsünüz. adam gelir, size ateş eder, siz de ona doğru tıklarsınız birkaç kez, adam ölür. bu sırada tek dikkat ettiğiniz kendi canınız ve kalan merminiz mühimmatınız olur. specs ops bunu aşmış. herkes hayatta kalmaya çalışıyor, öldürmek zorunda kaldığınız insanlar canınızı sıkıyor. vicdanınızla adalet anlayışınız arasında gidip gelerek çekiyorsunuz tetiği ya da yaşamalarına izin veriyorsunuz. yapmak zorunda kaldıklarınız sizi ve oyundaki karakterinizi değiştiriyor. nasıl l.a. noire kendini tekrar eden oyun piyasasına teknolojik olarak bir katkı sağladıysa, spec ops da fps'lerin bu yönüne inanılmaz bir katkı sağladı.

    oyunda bölgede yaşadığı bilinen halkların dilleri de kullanılıyor. ha ama standart "god no!" feryadını "allah no" diye çevirmişler, bazı anlamlar kaybolmuş. öte yandan sahillerde "you drink yes? you sex yes?" diye sergilediği ingilizcesiyle standart türk cahili ne yapmış? abi oyunda adamlar "allah yok diyor!" diye gaza gelmiş. çatışmanın ortasında ne alakası var ulan? allahsızlığı yayma kürsüsü başkanı'yla mı çatışıyorsun sığır. adamlar o anda "fuck! fuck! i'm hit! düşük sıcaklıklarda bile lekesiz temizliiiik!" diye haykırsa bi nebze daha mantıklı gelecek. forumlardaki tartışmaları, yaptıkları bulgur beyin bazlı çıkarımları oku, hayattan soğursun yemin ediyorum ben nerede yaşıyorum diye.

    sonuç olarak, bu konuda bir hassasiyetiniz varsa diye söylüyorum, oyunda ne türklük ne de islam onurunu zedeleyecek bir şey yok. öyle olduğunu sanıp bu oyunu atlarsanız "abi oyunda düşman bana sanafabiç dedi, arkadaşlara sordum adam bana orospu çocuğu demiş, çok ağırıma gitti aninstal ettim oyunu" kafa düzeyindeki adamların lafıyla iş yapmış olursunuz.

    son olarak, soundtrack'inden bir şarkı paylaşayım, action değil vicdan oyunu olduğu göstermesi açısından. şarkının adı battle, ama dinle bak nasıl battle.
    http://www.youtube.com/watch?v=eb7uu6bz_wm
  • bir bölümde gökdelenin alt katına inmeniz gerekir ama kullanacağınız merdivenlerde iki asker sizden habersiz nöbet tutmaktadır.

    şimdi sözlerini tam hatırlamadığımdan türkçe yazacağım;
    + sakızın var mı?
    - he kalmıştı bi tane. buyur kardaş.
    + ha son sakızınsa kalsın o zaman. son sakızını isteyemem.
    - al hacı al. önemli değil.

    e amk oldu mu şimdi? merdivenin ağzındaki duvara pıstım, elimde susturuculu m4'le bekliyorum. biliyorum ki o adamları vurmam ve ilerlemem gerekiyor ama vicdanım bırakmıyor. niye? çünkü bir çok filmden daha gerçek bir oyun yapmışlar. npc'lere hayat vermişler. kıyamıyorsunuz.

    http://www.youtube.com/watch?v=hnhpmjbgkxa
  • son dönemlerde oynadığım en güzel oyun diyebilirim. neden bu kadar geç öğrendim diye kendime yanıyorum.

    --- spoiler ---

    oyunda inanılmaz bir atmosfer var. çatışmadaki sesler, arka fondaki sesler acaip gaza getiriyor hele ki bi çatışma sahnesinde arkasında şu müzik çalınca "sükerüm lan" nidalarıyla oynuyor tabi insan. artıları eksilerine gelecek olursak

    artıları

    - harika bir konu, derin karakterler

    - gerçekçi çatışma ortamı, call of'taki gibi gelene head shot atayım gideyim yanına bıçak atayım yok. adamın götünden kan alıyorlar. yarım saat bi kutunun arkasında kaldığımı bilirim şu oyunda.

    - güzel bir yapay zeka, yanınızdakilerde karşıdaki düşmanda etkili hamleler yapıyor. diğer oyunlarda olan sürekli size focuslanmaları gibi saçma durumlar yok. takım arkadaşları yeri geliyor sizden çok kill alıyor.

    - takımı yönetme işi harika olmuş. çoğu stealth bölümlerde mermi sıkmadan geçtim sağolsun lugo'cum bize bi şey bırakmıyor. *

    eksileri

    - kontroller çok boktan be arkadaş. coğu yerde sırf covera giremedim diye öldüm. salak salak yerlere pusuyor, kontrol zor alakasız alakasız yerlere koşturuyor bazen. böyle sağlam bi konuda bu kadar hantal kontroller olması belki de bu underratedlığını açıklıyor oyunun.

    - mermiyi karneyle veriyorlar sanki pezevenkler. tek silahı 5dk'dan uzun kullandığımı hatırlamıyorum. bölüm sonunda çaresizlikten sniperlara pompalıyla sıkmaya başlıyorsun. combatın ortasında mermi bitince mal gibi kalıyoruz, insan secondary weaponu bari sınırsız yapar anasını satayım.

    - silah seçenekleri çok yok, olanlarda upgrade edilemiyor. ne bileyim bi red dot taksak, silencer taksak fena olmaz mıydı o kadar achievement var ama bi halta yaramıyor. ak-47 ile başlayıp ak-47 ile bitiyor koca oyun.

    - o bıçaklı arkadaşların anasını s.kyim.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak 8.5/10 bir oyun.
  • burası dubai burdan çıkış yok! temalı güzide yapım.

    oyun boyunca olaylar zaman/mekan açısından çok karmaşık gelişiyor, sanki hikayede bazı kopukluklar varmış gibi geliyor oynarken...bunun sebebini 2. bitirişimde, dikkatimi gameplay'e değil de çevreye ve hikaye anlatımına verdiğimde az biraz anladım, şöyle ki:

    --------------spoiler----------------

    aslında walker, ekibiyle bindikleri helikopterin düşmesiyle sonlanan, oyunun başlangıcındaki helikopter çatışma sahnesinden beri ölü, lugove adams da aynı şekilde! (dikkat ederseniz oyunun sonlarına doğru, açılıştaki kısmı 2. kez oynadığımızda "ulan bu deja vu mudur nedir amk" gibisinden bişeyler söylüyor walker). yani, düşüşle sonuçlanan 2. helikopter sahnesinden sonrası, lugo'yu kurtarma, adams'ın kendini feda etmesi vs hepsi walker'ın ölürken aklından geçenler. zaten helikopter kazasından önce oynanan bölümlerde de walker sürekli sanrılar görmekte ve bunların gerçek olduğunu sanmakta, flashbackler arasında da gidip gelmekte garibim.

    oyun boyunca sürekli bir cehennem tasviri var; patlamalar-vahşet, çevrede yanmış cesetler, walker'ın gördüğü halüsinasyonlar... ve her şeyin sorumlusunun walker olduğu her fırsatta yüzümüze vuruluyor (burada da walker'ın dubai cehennemini kendi yarattığı ve sonsuza kadar burada kalacağı mesajı verilmek isteniyor ki işin aslı bence walker olarak biz masumuz ve de mağduruz eheh) esasında oyunun 4 farklı değil, tek sonu mevcut; finalde "konrad'ın silahını doğrultup 5'e kadar saydığı" sahnede intihar etmeyi seçsek de, epilogue'da kurtarmaya gelen amerikan askerlerine teslim olsak da hepsini yok etsek de walker ölüyor ne yazık ki ve sonsuza kadar kendi cehenneminde, dubai'de kalıyor, tam da zihnindeki konrad'ın istediği gibi!

    --------------spoiler---------------
  • 2021deyiz 9 yıllık oyun ama hala çok rahat oynanır. genel olarak keyif aldım oyundan, çevre tasarımı, çatışmalar, sesler ve diyaloglar kaliteliydi. meşhur sahneden yav biz iyi olduğumuza emin miyiz diye sorgularken yükleme ekranlarında sen hala iyi birisin yazması derinden etkiliyor. ilerledikçe üstümüzün başımızın kanlanması ve bandajlanması, kıyafetlerimizin yırtılması, giriş ekranının değişmesi gibi detayları takdir ediyorum. son olarak hikayesi denildiği kadar güzelmiş, eğer doğru anladıysam da hikayesi şöyle;

    --- spoiler ---

    biz fosfor ile kurtarmaya geldiğimiz sivilleri ve masum askerleri öldürünce sorumluluğu kaldıramayıp suçu artık yaşamayan konrad adlı karaktere atıyoruz ve gerçek bu oluyor bizim için. köprüye asılmış insanlar aslında canlı değildi ölüydü gibi, konrad ile ilk konuştuğumuz telsiz aslında çalışmıyordu gibi, lugo'yu o çatıda bırakıyoruz ama yine helikopter sahnesinde lugo yanımızda gibi. adım adım yalanı inşa edip inanmaya başlıyoruz ve adamlarımızla herkesi öldüre öldüre ilerliyoruz çünkü hepsi konrad'in adamı. helikopterde ölmüşüz o yüzden lugo yanımızda ve bu noktadan sonra hayal ettiğimiz geleceği oynuyoruz.
    --- spoiler ---
  • oyun tarihinin en derinlikli savaş hikayelerinden birine sahiptir. savaşın vicdani sorumlulukları, stres anlarında zor kararlar almanın ağır yükü, kaldırılması mümkün olmayan sorumluluklar gibi konuları işler. savaş hakkında büyük büyük laflar ettikten sonra hiçbir sonucu olmadan her şeyi yaptığınız oyunlardan değildir. en düz, en boş adamı bile, en azından oyunun sonunda vicdan muhasebesine sürükler diye düşünüyordum ama yanılıyormuşum demek ki. rambo gibi siperden m60'la çıkıp bağırarak adam öldürüleceğiniz, sonunda kahraman gibi hissedeceğiniz sınırsız oyun var. yanlış anlaşılmasın, rambo filmi de özünde hiç de sığ olmayan bir hikaye ama hikaye anlatıcılarının verebileceği, içeriği tüketenin alabileceğiyle sınırlı. kimisi için oyun kültürü call of duty kürrek ops 8'de duvardan koşup iki takla attıktan sonra helikopterin içine sıçrayarak pilotun kafasına sıkabilmek olarak kalıyor sadece maalesef.

    hikaye derinliği derken twist'ten bahsetmiyorum, film senaryolarında da twist kullanmak çok ucuz bir numara bence, olay örgüsünü o noktaya kadar iyi kurup kuramadığınla alakalı her şey, yoksa "her şey bir rüyaymış aslında" deyip yapıştır twist'i anasını satayım. zaten bana kalırsa hikayenin başlarından itibaren sinyallerini veren, ortalarında tahmin edilebilir hale gelen bir twist'ti ama olayları o twist'e sürükleyen konularda kararları oyuncuya aldırıyor oyun. hikaye anlatıcılığındaki bu detay oyunu şaheser haline getiriyor. film izler gibi, skip edemeyeceğiniz bir cutscene'de yaşanan olayların sonucunu izlemedim yani, kendi verdiğim kararların sonuçlarıyla yüzleştim günün sonunda. illa ki oyun deneyimine kendini bırakmak yerine deneysel takılıp beklenmedik şeyler yapanlar vardır, oyunun da bunlara karşı bir fail-safe senaryosu vardır mutlaka ama o durumlarda insanların çok büyük bir yüzdesinin aynı kararları verdiğine eminim. "senaryosu çok iyi ama bu film değil" saçmalığına da bu pasif-interaktif hikaye anlatıcılığı yöntemiyle(kıçtan uydurulan terimlerde bugün) cevap vermiş oluyor oyun anlarsanız eğer. kısacası klasikler arasında gösterilebilecek bir oyundur.

    2020'den geçmişe el sallayan, o zamanlar yaşı tutmayan genç kardeşlerimiz bilmez ama 2012 için hem grafik kalitesi hem de oynanış mekanikleri açısından da epey başarılı bir oyundur. atari günlerinden sonra mouse kullanılmayan quake'leri oynamamış, internet kafelerde unreal tournament oynarken kendinden geçmemiş, half life'ın grafikleri karşısında nutku tutulmamış, ps1 hayalleriyle yanıp tutuşmamış nesile bu gelişim hızını anlatabilmek çok zor maalesef.

    şöyle anlatayım, ben doğmadan birkaç ay önce super mario 2 çıkmış, birkaç ay sonra da cyberpunk 2077'yi oynayacağım ve daha 30 yaşındayım. bu çılgın değişim döneminden hepimiz kafayı sıyırmadan iyi çıkabildik yine bir jenerasyon olarak.
hesabın var mı? giriş yap