• sabitlenmiş entry
    video oyunu için (bkz: marvel's spider-man 2)
    • gelmiş geçmiş en iyi spiderman filmi olmasının yanında aynı zamanda en iyi süper kahraman filmi olma özelliğini de korumaya devam etmektedir. bu filmin ardından the dark knight ve iron man gibi türe muhteşem filmler armağan edilmiş olsa da hiçbiri, sam raimi nin çektiği spiderman 2 filminin erişebildiği samimiyeti ve özgünlüğü gözümde yakalayamamıştır. 2004 yılında çekilmiş, hala süper kahraman filmleri arasında göz bebeğim olan ve ölene kadar izlemeye devam edeceğim bu filmi diğerlerinden farklı kılan neydi peki?

      diğer süper kahraman filmlerinin aksine bu filmdeki örümcek adam içimizden biridir. örümcek adam, iron man ve batman gibi devasa büyüklükteki evlerde, sayamayacağı kadar çok paranın içinde ne yapacağını bilemeden günlerini geçirmez. kapısı zar zor açılan, tek odalı, ufacık bir dairenin kirasını denkleştirmenin telaşesi içerisindedir. kirasını denkleştirmek için pizza dağıtıcılığından çok sevdiği fotoğrafçılığa kadar ona verilen her işi yapmaya razıdır. örümcek adam, okurken çalışan, bir türlü derslerine vakit ayıramayan, sevdiği kızın tiyatro gösterisine scooter motosikletiyle gitmekten gocunmayan bizden biridir.

      örümcek adam uslanmaz bir romantiktir. sevdiği kız, hepimizin küçükken illa ki başına geldiği üzere onun hem mahalleden hem de okuldan arkadaşıdır. adı mary jane dir ve peter parker dan önce pek çok erkekten hoşlanmıştır. örümcek adam bunların hiçbirini umursamaz. sevdiği kızın birkaç hafta içinde memleketin en popüler adamıyla evleneceğini bildiği halde içinde ufacık bir umutla mary jane'nin ona döneceği günü beklemektedir. aynı zamanda şapşal bir aşıktır. aldığı nasihat doğrultusunda herkesin içinde birdenbire sevdiği kıza ezberlediği şiiri okumaya başlayacak kadar aptaldır da. aptallığı ve şapşallığı, mary jane için beslediği aşkından ve saflığından gelmektedir.

      örümcek adam bir tutunamayandır. girdiği ufak tefek işlerde tutunamaz. yıllardır fotoğraf çektiği gazetede tutunamaz. ufacık bir dairenin kirasını denkleştiremez. sevdiği kıza parası yetmediği için bir demet çiçek dahi alamaz. dehasını üniversitedeki derslerine bir türlü aktaramaz. çok sevdiği may halasına maddi anlamda yardım edemez. çok sevdiği arkadaşı harry'den herkesin ortasında tokat yer ve buna sesini çıkaramaz. sevdiği kıza evlenme teklifi edildiğinde o anı sırf para kazanabilmek için fotoğraflamak zorunda kalır ve oradan uzaklaşamaz. dünyayı dize getirebilecek güçlere sahipken; ona laf eden kimseye elini kaldıramaz, kimseyi kıramaz. gücünü kullandığı tek yer birinin ona ihtiyaç duyduğu zamandır.

      örümcek adam iki arada bir derede kalmış biridir. eski bir polis radyosundan gelen polis çağrıları üzerine ona ihtiyaç duyan insanların yardımına koşarken; aynı zamanda sevdiği kızla evlenme hayalleri kuran sıradan bir insandır. sahip olduğu büyük gücün doğurduğu büyük sorumlulukların altında ezilen bir kahramandır. süper kahraman olmakla bir öğrenci olmak, bir aşık adam olmak, halasına yardım edemeyen bir yeğen olmak, basit bir fotoğrafçı olmak arasında gidip gelmektedir sürekli.

      aynı zamanda tüm zamanların en iyi yazılmış ve oynanmış kötü adamına da sahiptir. dr. otto octavius ve eşi ile birlikte peter parker'ın yemek yediği sahne ne muhteşemdir öyle. hangi süper kahraman filminde dövüşmeden önce kötü ve iyi bu şekilde bir araya gelebilmiş, hoş sohbet edebilmiş ve birbirlerine aşık oldukları kadınları anlatabilmiştir. bir kadını etkileyebilmek için ona şiir okumasını tavsiye edebilecek derinlikte bir kötü adam karakteri bir daha karşımıza çıkabildi mi? çıkmadı elbette.

      daha sayfalarca yazabilir, her bir sahnesini dakika dakika inceleyebilirim. dikkat edin, o harika tren sahnesinden, muhteşem aksiyon sahnelerinden, bruce campbell ın yer aldığı leziz kısa sahnelerden, j.k. simmons ın canlandırdığı harikulade j. jonah jameson karakterinden, kirsten dunst ın o yıllardaki çekiciliği ve güzelliğinden, may halanın bilgece konuşmalarından, örümcek adamın yapılagelmiş en iyi kostümünden ve film boyunca kullanılan dinlemekten usanmadığım o müthiş müziklerden hiç bahsetmedim bile.
    • bu filmin henüz 9 yıldır geçilemeyen ve beyazperdenin gördüğü en klas, en estetik tren üstü kapışma sahnesinin 2.1'deki uzatılmış versiyonu için: http://www.youtube.com/watch?v=z00ftwhmyx0

      daha ötesi çekilmedi..
    • spider-man serisinin hala açık arasıdır. 2017 yılında daha iyisini yapamayanlar utansın.
    • --- spoiler ---

      bir sahnesinde peter parker yanan bir ev görmüştür. ne var ki kendisi güçlerini kaybetmiştir ve sıradan bir insandan hiçbir farkı yoktur. ama içeride küçük bir kız çocuğu olduğunu duyduğunda hiç duraksamadan yanan eve girip çocuğu kurtarmak için kendi hayatını hiçe saymıştır. çünkü onu bir kahraman yapan şey sahip olduğu güçleri değil, içinde taşıdığı merhamet duygusudur.

      meşhur tren sahnesinde spidey içerideki insanları kurtarmak için limitlerinin de ötesine geçerek onlarca tonluk son sürat giden treni durdurmayı başarmıştır. ama kendisini o kadar çok zorlamıştır ki, artık yürümeye dahi gücü kalmamış ve bayılmıştır. tam baygın bir biçimde önündeki boşluğa düşecekken trendeki insanlar onu tutmuş ve trenin içine almışlardır. onu omuzlarında taşıyarak kendine gelmesini beklemişlerdir. tabi bu arada bu vatandaşlar spider-man'in yüzünü de görüyorlardır çünkü maskesini çıkartmak zorunda kalmıştır. onu gören insanların tepkisini özetleyen şey

      -bu sadece bir çocuk. oğlumdan büyük değil.

      insanlar onlar için defalarca kez hayatını tehlikeye atan bu muhteşem adamın aslında yirmilerinde bir genç olduğunu görmenin şoku içindeydiler.

      --- spoiler ---

      biliyorum bunu okuyan pek çok insan bana "ıyyy vıcık vıcık romantizm kasıyorsun" diyecek. ama insanlığın nasıl bir yöne gittiğini bu film sayesinde anlayabiliriz. evet ben de dahil pek çok insan yeni nesil mcu filmlerini izlemiştir. devasa bütçeli, bol cgi içeren milyar dolar hasılat yapan filmlerdi hepsi. senaryolarının vasat olup olmamasına da girmeyeceğim.

      ama insan olduğumuzu ve hatta duygularımız olduğunu hatırlatan filmler nerede kaldı? raimi'nin orjinal spider-man üçlemesi hem senaryo, hem de mantık hataları olan bir üçlemeydi. ama insanlar insandı o filmlerde.

      o tren sahnesinde peter parker maskesi olmadığını hatırlayınca birden kaskatı kesilip hızlıca kalkmaya yelteniyordu. o sırada vatandaşlar arasından bir abi gelip sakinleştirici bir ses tonuyla "sorun yok" diyor ve arkasından gelen iki çocuk spider-man'in buldukları maskesini ona geri veriyorlardı. ve oradaki insanlar onun yüzünü görmuş olmaları hakkında "kimseye söylemeyeceğiz." diyerek hayatlarını kurtaran adamın mahremiyetine saygılarını gösteriyorlardı.

      sanırım günümüzde çekilseydi bu film yerde baygın yatan peter parker'ın yüzünü videoya çeken yüzlerce telefon olurdu. zaten spider-man ayılıp maskesini tekrardan takmadan önce twitter, youtube ve instagram'da çoktan trendlere girmiş olurdu.

      sanırım insanlık olarak yavaş yavaş değerlerimizi yitiriyoruz.
    • coluklugumun cocuklugum ile beraber, ergenligimi de uzerine ekleyerek onemli bir bolumunu isgal etmis olan marvel evreninin temel taslarindan birisi olan spiderman uzerine cekilen bu filme spoilersiz bir iki kelam etmezsem icimde kalir diyor ve beslememi cekerek basliyorum.

      simdi, oncelikle "yok efendim surasi mantiksiz, burasi cok arabesk" diyen yorumculara, degerlendirdikleri dunyanin marvel universe oldugunu hatirlatmak isterim. peki marvel universe nasil bir yerdir? marvel universe 1990'li yillara kadar siyah-beyaz ayrimi disinda pek fazla detaya girmeden, ciddi patriyotik icerigi ile, sekilli kahramanlarin sekilli dusmanlari ile sekil dolu bicimlerde kapisip, karsilikli sekilli laflar ettigi, manhattan muteahhitler odasinin goz bebegi olmus bir dunyadir. cocuk beynine ise pek tabii ki bu dunyanin patriyotik icerigini bilincaltinda depolarken, diger alti cizilen (bkz: sekil) uzerinde yogunlasarak oldukca eglenceli ozdeslesmeler yasatir. iyinin kotuyu her zaman dovdugunu filan dikte eder. kisaca marvel universe cocuklar ve cocuk kalanlar icin boylesine basit ama bir o kadar da (1000'e yakin birbirinden farkli ama bir o kadar da benzer super kahramanlari, her 15 gunde bir cikan bilmemkacyuz farkli cizgi romani ile) renkli ve ancak hepsinden onemlisi sekilli bir dunyadir. kisaca empire state tadindaki binalar rush hour dahilinde insanlarin uzerine cokerken, ayni filmdeki gibi insanlar bol bol ciglik atip etrafa kosustururlar ve ancak kimseler olmez, kan oyle oluk oluk akmaz, aksa da negatif bir sonuc dogurmaz vs. (bkz: comics code)

      eger birinci filme ve spidey'e donecek olursak, unutulmamalidir ki peter parker denen sansli kopoglu kopeginin yaklasik 50 senelik bir gecmisi vardir. ve ancak butun bu gecmisi ve karakterin cizgi romanlar dahilinde ozellikle 90'larin basinda tod mcfarlane donemi sirasinda edindigi derinligi ve gorselligi cart diye iki filmde konu ile alakasi olmayan insanlara, coluga cocuga dikte ederken, marvel universe'u de 10+ senedir yalayip yutmus olup ciddi sahiplenme sendromu gosteren genc bireylere kabul ettirebilmesi kolay degildir. kolay olmamak ile beraber mumkun degildir. bu acidan ilk film, peter parker ve cevresi kavramlarini sahane yalinlikta anlatmayi basararak, bunun yaninda cizgi romandaki karakterlerin muhteseme yakin tasvirlerini saglayarak ve hatta cizgi romandaki aksiyonu neredeyse kusursuz beyazperdeye aktararak onemli bir is basarmistir.

      ikinci film ise gene peter parker ve cevresinin acikta kalmis olan motivasyonlarina konmasi gereken nokta ve virgulleri eklemesi acisindan "esas gorevini" yerine getirirken, ilk filmi kesinlikle aratmayan basarili karakterizasyonu ve aksiyon ile birlestirmeyi unutmamis, ozellikle peter parker - mary jane ciftlesmesinin ileri ki bolumlerde cok daha keyifli gecmesine olanak saglayacak olaylari (peter'in itirafi, orumcek kimliginin acilimi, mary jane'in kaplanim yaklasimi) guzel bir timeline dahilinde gene cizgi roman yalinliginda resmederek, benim gibi filmin kotu karakterinin kim olacagindan cok bu tip mevzular konusunda supheleri olan yillarin okurlarini da mutlu etmeyi basarmistir.

      evet, dr. octopus cizgi romandakine gore daha farkli olmustur. tipi babinda misal alfred molina yerine elton john cok daha benzeyebilirdi eski cizgi romanlarda tasvir edilen bardak altindan bozma gozluklu doktor ahtapotumuza ve ancak alfred molina seciminin adeta vakti zamaninda tod mcfarlane'in spidey'e kazandirdigi karizma gibi, ilk filmde william defoe'nun green goblin'e kazandirdigina benzer bir karizma kazandirdigini iddia etmemek, kanimca esseklik olarak nitelendirilecektir afedersiniz. gene cizgi romanlar dahilinde 20+ yil boyunca chaotic evil seklinde nihahahaa modunda takilan bireylere de sebep-sonuc kavramlari dahilinde kulplar bulmak ve butun bunlari neredeyse en bastan olusturulan bir timeline'a basari ile yedirmek her cizgi roman filminin olmadigi gibi, her filmcinin de harci degildir. bu acidan sam raimi ve yazar kadrosu ile calisan marvel universe danismanlari alkisi haketmislerdir diye bir iddia da bulunmak fazla kacmaz kanimca.

      peter parker boyle bir lavuk degildir diyenlere de, azicik geriye donup spiderman'in baslangic sayilarindan itibaren tekrar okumaya davet eder, spiderman adli karakterin gunumuzde, ozellikle ultimate spiderman serisinde yakaladigi olgunluga hangi yollardan, ne tur entrikalarlardan gecerek geldigini tekrar arastirmalarini dilerim. nitekim peter parker baslangicta aynen filmde tasvir edildigi gibi bir lavuktur ve sam raimi bu olgunluk/icsel problemlerin cozumu 101 adli dersi 2+2 dort saat icerisinde peter parker'a basari ile yedirmis, mary jane'in "go 'n' get them tiger" sozu ile ozetledigi, kalbimizin kendine az da olsa guvenen saf iyilik abidesi spidey'e donusmesini ikinci film itibari ile bitirmisdir.

      daha fazla uzatmadan sunu soyleyebilirim ki, mevzubahis film ciddi marvelcilerin mutlaka kacirmamasi gereken, cizgi romanlardan haz etmeyenlerinde etraflarindaki coluk cocugu kucaklayip goturerek, bu cocuklarin anilarinda olumsuz bir yer edinmelerini saglayabilecegi basarili bir comics code cizgi romani adaptasyonu olmustur. peki bundan daha iyisi mumkun olurmuydu, tabii ki sam raimi'nin yerinde ben olsam misal olurdu ama sam raimi'yi boylesi ulvi bir sebepten dolayi suclamak super kotuluk raconuna bile sigmaz. (bkz: nihohaha)
    • sam raimi'nin "aksiyon nedir, nasıl çekilir" dersi verdiği şahane bir film olmuş. hayatımda gördüğüm en iyi aksiyon filmlerinden birisi diyebilirim, hatta oha falan oldum yani. çizgi romanda pek bir sünepe tipli olan harry filmde karizmasıyla eziyor onu da söyleyeyim. (şizofreni hakikaten genetikmiş yahu*) otto octavius çok şık olmuş, metro sahnesi öyle böyle değil. animatörlerin ve görüntüye, efektlere, montaja emeği geçen herkesin başta sam raimi olmak üzere ellerinden öper, bir dahaki filmde dr michael morbius ile felicia'yı görmek için yanıp tutuştuğumu beyan ederim. ayrıca sözlükte içlerinde gizli birer aksiyon filmi yönetmeni barındıran, dolayısıyla burada konu şöyle vasattı, spidey şoparmış ettiği yeminden döndü, ay pek bir klişeymiş, maliyeti 200 milyon dolar gibi gözükmüyor kesin yönetmen iç etmiştir diye konuşacak olan herkese selam eder, nanik yapar ve derim ki: hava sinema dehalarını dinlemek için fazla sıcak, dolayısıyla gidin filme ve bir güzel eğlenin.

      son bir not: yükseklik korkusu olanlar dikkat etsin, yanlarında stres topuyla ya da mıncıklayabilecekleri yakın bir arkadaşla filan gitsinler.
    • tren sahnesi mükemmel bir isa peygamber alegorisi olan süperkahraman filmi. örümcek adam insanlığı kurtarmak için büyük acılara ve hatta ölüme katlanarak çarmıha gerilmiş bir vaziyete benzer halde kollarını iki yana açıp treni durdurur. trenin durmasından sonra halsiz kalan örümcek adamın omuzlar üstüne taşındığı sahne ise isa peygamberin ona iman edenler tarafından çarmıhtan indirilişine, sonrasındaki uyanışı da isa peygamberin yeniden dirileceğine referanstır. ayrıca söz konusu sahnede peter parker'ın böğründe yaralar açıldığını görürüz. bu yaralar da isa peygamberin çarmıha gerildiği sıralarda onu mızraklayan roma askerinin açtığı yaralarla benzerlikler taşır.
    • tren sahnesi ile gözyaşlarına boğmuş, serinin en iyi filmi. hala aynı etkiyi yaratıyor olması bile, bu filmi gözümde bambaşka bir mertebeye yükseltmeye yetiyor.
    • en iyi çizgi roman filmlerinden biri olmasının yanı sıra, gelmiş geçmiş en iyi fragmanlardan birine sahiptir (kalitelisini bulamadım, zamanında sinemada izlemiştim bunu peeh) fragmanın giriş-gelişme ve sonuç bölümleri var, filmde olacak çoğu şeyi söylemesine rağmen müthiş merak da uyandırıyor.
      https://www.youtube.com/watch?v=bwslc3j1awg

      ayrıca danny elfman'ın yaptığı müthiş soundtrack'tan da sadece bir kişi bahsetmiş. bence filmin en güçlü yanlarından biri de müzikleri.

      bu arada, hayatımda aldığım ilk orijinal dvd spider man 2'nin dvdsidir. kamera arkasını izlemek için ölmüş bitmiştim. hala da kitaplığımın baş köşesindedir.
    • az önce düşünürken dr. octopus karakterinin ne kadar ince düşünülmüş olduğunu farkettim. çünkü ahtapotların her donukaçının bir bakıma kendi has bir beyni, farklı karar verme yeteneği var. filmde de sonradan taktığı kollardaki yapay zeka dr. octopus'un evil side'a geçmesine sebep oluyordu.
    hesabın var mı? giriş yap