• (bkz: stratovarius)
  • 12-15m arasında uzunluğu, 8 ton civarı ağırlığı ile en büyük etobur ünvanını t-rex'ten alan giganotosaurus'un da eline verebilen canlı bu. fas ve mısır'da bulunmuş ilk olarak istekeletleri.
  • eldeki en eksiksiz iskeleti 1915 yılında alman paleontologları tarafından mısırda bulunmuş ve berlin doğal tarih müzesinde yeniden çatılmıştır. ne var ki bu iskelet ikinci dünya savaşı sırasında bombardımanda yok olmuştur. spinosaurus'un en dikkat çekici özelliği boynundan başlayıp simetrik olarak uzayan ve kuyruğun başladığı yerde noktalanan bir dizi omurga çıkıntısıdır. bu çıkıntıların kan damarları açısından zengin bir termoregülasyon işlevli "yelken"i desteklediği düşünülmektedir. bir diğer özellik ise uzun timsah benzeri kafadır. uzmanlar spinosaurus'ın ana besin kaynağının balık olabileceğini düşünmektedir.
  • ilk olarak jurassic park 3'te gördüğüm hayvan gibi hayvan. t-rex'i sikertmiştir, yerin dibine sokup sokup çıkartmıştır.

    http://www.youtube.com/watch?v=jrfdz3xuisa
  • modern timsahlar gibi semiaquatic bir hayvan olduğu düşünülmektedir, bulunan fosillerin dişlerindeki oksijen izotopu oranlarından dolayı. bunun dışında direk kanıt olmasa da, yakın akrabası olan diğer türlerin midelerinde bulunan sauropod kemikleri, bu hayvanın aynen t rex gibi fırsat bulunca avlanan bir leş ve balık yiyici olduğunu getirir akla, her ikisinin de uzmanlaşmış avcılar olduğu sanrısının aksine.
  • 4.5 milyar yasindaki dunya'nin gordugu en buyuk katildir. bir zamanlar bu unvan t-rex'te olsa da, daha sonra bulunan fosiller ve yapilan arastirmalar sonucu, bin spinosaurus'un 10bin t-rex'i yok edebilecegi sonucuna varilmistir.

    kuyruktan buruna 17 metre uzunlugunda ve 11 ton agirliginda olan bu canlinin ailesi, guney amerika, avrupa ve asya'da yasamis olsa da, son ve en buyuk nesli kuzey amerika'dan cikarmislardir. onceleri karada yasadiklari dusunulen bu iri canlilarin, daha sonra yapilan kemik ve dis analizinden sonra timsahlar gibi yasadiklari, yani omurlerinin buyuk kisminin suda gectigi anlasilmistir. suda yasadiklari ve avlandiklari icin de haliyle ichtyhophagous, yani balikcillardir.

    kendisini mukemmel bir avci kilan ise nefis ve essiz ozellikleridir. kafatasinin tomografisi cekildiginde cok ilginc bir sey bulunmus ve burnunun on kisminda tipki timsahlar gibi sinusler oldugu fark edilmistir. bunlarin da basinc sensoru gorevi gordugu dusunuluyor. bu basinc sensorleri timsahlarda da oludugu icin, avin yonunu veya hizini belirlemeye yarayan bir ozellik oldugu zaten biliniyor. ayrica burun delikleri ustte oldugu icin, spinosauruslar burunlarini suyun icinde de tutabilir. suda bekleyebilme ve basinc sensoru ozellikleri ile suda rahatca teror estirmelerinin yaninda, uzun ve koni seklinde olan disleri de avlarini rahatca yakalama ve tutma kolayligi saglar.(uzun ve koni bicimdeki dis avi parcalamaya yaramadigi icin, avi elleri ile parcalar)

    bu yuzden kendisi iddia edildigi gibi lesci degil, katildir. bu tur avlanma ozelliklerine sahip bir canlinin lesci olma ihtimali olmamasinin yaninda, 2008 yilinda dislerinin arasinda bulunan onchopristis fosilleri de lesci olamayacaginin en buyuk kanitidir. zira onchopristis'ler 8 metrelik dev testere baliklaridir. cussesine gore anlamsiz bir sekilde lesci olan ise, kucuk ve zayif bir agzi olan rugops'tur.

    ayrica kendisi katil sifati ile bir canli ile karsilastirilacaksa, bu t-rex degil, 500 km. alanda avlanan 13 metre uzunlugunda ve 7 ton agirligindaki carcharodontosaurus'tur. ki bence carcharodontosaurus da t-rex'i tokat manyagi yapabilir.

    * birkac eksik kalmis nokta: asil uzmanlik alanlari suda avlanmak olsa da, mecbur kaldiklarinda karada da mukemmel bir sekilde avlanabilirler. sirf suda yasarlar ve avlanirlar diyerek biraz haksizlik yapmis oluruz. hatta dunya degismeye basladiginda ve kuraklik bas gosterdiginde, avlanmak icin azami 500 km.'lik bir alana ihtiyac duyan iri katiller, mecburen karsilasmis ve rekabet etmek zorunda kalmislar. bir spinosaurus fosilinin, kaburgalarinda bulunan dis izlerinin ve kiriklarin, bir carcharodontosaurus'a ait oludugu tespit edilmisti. yani carcharodontosauruslar ve spinosauruslar erken final yapmak zorunda kalmis ve sik sik birbirlerini oldurmekle mesgul olmuslardir. aralarinda bariz bir guc farki olmadigi icin, hayatta kalan taraf her defasinda degismistir. sular tamamen cekildiginde ve artik beslenecek bir sey kalmadigi zaman da, acliktan olmuslerdir.
  • spinosaurus çok büyük bir etçil fakat krallık konusunda t-rex'in tahtını nasıl bu kadar rahat sarstı anlayabilmiş değilim.

    öncelikle sırtında taşıdığı o şeyin yelken mi yoksa kaslı büyük bir yumru mu olduğu bile tartışmalı. her halükarda bu avlarına karada görünmeden yaklaşmasını çok zorlaştırmaz mı? eğer vücudun ısısını ayarlamaya yarayan bir yelken ise, bu damarlarla dolu olduğu anlamına gelir ki bir kavgada ısırılmasını istemezsiniz.

    ayrıca kafatasına baktığımda bana bir hayvanı ısırdığında ondan büyük parçalar kopartabilecekmiş gibi gelmiyor. timsahlardan bile daha ince bir çenesi var. uzun ama eni dar. burnunu suya sokup gelip geçen balıkları balıkçıl kuşlar gibi yakalamak için ideal. bir hayvanı o upuzun burunla geniş yerlerden örneğin karın vs gibi yerlerden ısırması çok zor gibi geliyor göze.

    ayrıca bu çenenin ısırma kabiliyeti ölçülmüş müdür acaba? bu da çok önemli. örneğin kılıç dişli kaplanların inanılmaz bir ısırma gücü olacağı düşünülürdü ama alt ince çene kemiklerinden dolayı günümüz aslanlarının ısırma kuvvetine yaklaşamayan değerlerde alt çene kemiğinin kırıldığı saptanmıştı.

    kısaca şu çene bana büyük hayvan öldürmek için evrilmiş gibi gelmiyor. zaten burnunun ucundaki sensörlere ait çukurlar da suyun içinde balıkların hareketlerini saptayabilmek için.

    spinosaurus

    bir de t-rex'e bakalım. bu çene kesinlikle ısırıp devasa parçalar kopartabilmek için işte... tamam t-rex'in kolları yok deniyor ama böyle dev bir kafası ve tonlarca ısırma kuvveti olan bir hayvan neden kollara ihtiyaç duysun ki?

    t-rex
  • afrikada yaşamış esasen balıkçıl bir dinozor. jurassic park üçlemesinde 3. filmde t-rex ile vs atarken karşımıza çıkmıştır. timsahların yakın akrabasıdır. timsahlar gibi burunlarında hareket sensörü görevi gören mikro delikler vardır. yani avlanmak için gözlerini değil burunlarını kullanırlar bir nevi. şuana kadar yaşamış en büyük carnivore dinozor olduğu söyleniyor. ahh ah trex gibi bi efsanenin boynunu kırdığı için kendisine hep ön yargıyla yaklaşmışımdır. bir kere sen balıkçısın hani çene kasların nasıl trexinkinden güçlü olur arkadaş ?
  • 1912 yılında paleontolog ernst stromer tarafından, mısır da bahariya formasyonu dahilinde keşfedilmiştir.

    iphg 1912 olarak kataloglanan bu buluntular tek başına türü resmetmeye yetmeyecek ölçüde, sadece bir kaç omurga kemiği uzantısı, kuyruk ve eksik alt çene kemiği ihtiva ediyordu. yine de türün karakteristik özelliği olan omurga (bkz: spine) kemiklerinin uzunluğu türe ismini vermiş oldu: spine lizard yani spinosaurus. bu bahsettiğim tek hayvana ait fosili munih’te barındıran müze, ikinci dünya savaşında mağruz kaldığı müttefik bombardımanı neticesinde hasar gördüğü için, bu dinozorun varlığı, uzunca bir süre sadece fiziksel dünyadan değil, kayıtlardan ve hafızalardan da silinmiş oldu. türün diğer örnekleri bulunana kadar ise 2000’ li yılları beklemek zorunda kalacaktık. 2005: msmn v4047 ve 2014: fsac-kk 11888

    e. stromers ilk çizimlerinde spinosaurus’u, o dönem dinozorlar hakkında edindiğimiz yanlış bilgiler neticesinde şekillenmiş, dönemin popüler anlayışı olan; iki ayak üzerinde dik durup, kuyruğunu yerde sürükleyen bir sürüngen olarak resmetmiştir
    tabiki o günlerde düşünülenin aksine theropod dinozorların çoğunun (therizinosaurus istisna olmak üzere) ağırlık merkezleri bel civarına denk geldiğinden, omurgaları yer ile paralel yada paralele çok yakın bir açıda hareket ediyor ve kuyrukları da yer ile temas etmiyordu.

    bulunan yeni ve daha kapsamlı kafatası fosilinde, kafatasının fiziksel olarak timsahı andırmasına ilaveten; burnunun ucunda, günümüzde yine timsahlarda olduğu gibi sudaki basınç değişimlerini algılamalarını sağlayan duyuları barındırdığı düşünülen delikli yapı dikkati çekmiştir. bu da benzer ekolojik nişlerde olan canlıların, evrimde benzer özellikler geliştirdiği tezini doğrulayarak, spinosaurus’u kara avcısı olmaktan çıkarıp, muhtemelen daha once hiçbir dinozorun uzmanlaşmadığı bir konuda benzersiz kıldı: balık avcılığı.

    2014 yılında elde edilen fsac-kk 11888 fosili, daha önceki buluntularda rastlanmadığı için yakın türler olan baryonyx ve suchomimus üzerinden ölçeklendirilen bel ve bacak kemiklerini barındırdığı için özel bir anlam ifade etmektedir. bu sayede biliyoruz ki spinosaurus’un arka bacakları daha once ölçeklendirildiği boyutların neredeyse yarısı uzunluğundadır. ağırlık merkezinin, diğer theropod ların aksine kalça bölgesinin daha önünde kalıyor olması yukarıdaki bulgular ile birleştiğinde bu dinozorun dört ayağı üstünde yürüdüğü yönünde pozitif bir bulgu olarak karşımıza çıkıyor. bir önceki yazımdan da hatırlayacağınız üzere, theropod dinozorlar: fizyolojik olarak kollarını kendi ekseni etrafında döndürme (suprination, pronation) hareketinde oldukça kısıtlı kaldığından, muhtemelen spinosaurus dört ayağı üzerinde, ön ayakları bugün gorillerde gördüğümüz üzere yumruklarına basarak ilerliyordu. su hayatına gösterdiği bu denli yüksek adaptasyon gösteriyor ki muhtemelen ayak parmakları arasında da palet mevcuttu.

    spinosaurus daha once bulunan tüm dinozorlar içerisinde su yaşantısı en fazla kanıtla desteklenen türdür ve bu iddiaları destekleyen kanıtlar yukarıda anlattıklarımla son bulmuş da değil. öncelikle en önemli kanıt: kemiklerinden elde edilen kimyasal ölçümler neticesinde oksiyen izotopu seviyesi, karada yaşayan dinozorlardan çok daha düşük, suda yaşayan canlılara daha yakındır. başlı başına bu bile yeterli kanıtı sağlayabilecek durumda olsa da, spinosaurus fosilleri çoğu zaman balık fosilleri ile bulunması da beslenme alışkanlıklarının yaşadığı çevre ile muhtemelen uyumunu anlatması açısından önemlidir. dönemin 8 metre boyuna ulaşabilen, 2 buçuk metrelik testereyi andıran burna sahip devasa avcısı onchopristis 'in, sıklıkla spinosaurus'un menüsünde yer aldığını bu sayede bilebiliyoruz.

    diğer bir bulgu da burun deliklerinin timsahlarda olduğu gibi kafatasının oldukça gerisinde bir noktada konumlanması, bu sayede ağızı suyun içerisindeyken nefes alabilmesine imkan sağlamasıdır. yüksek bir ısırma gücüne sahip olmaması ve dişlerinin kancayı andiran yapıda ileri ve geriye doğru kavisli yerleşimi de, ufak ve muhtemelen çok güçlü olmayan fakat kıvrak bu avın ağzından kaçmasını zorlaştırması amaçlı olduğunu akıllara getiriyor, tabiki bu tabire en çok uyan av da tahmin edersiniz ki balık.

    sonuç olarak spinosaurus’un genel fizyolojisinin, tam da hayatı suda geçen diğer canlıların ortak bazı özelliklerini barındıran bir değişime uğramış olduğunu görüyoruz. suda yüzme dinamiğini bozan bacaklar kısalmış, duyular su altında işlev görmesi için suya duyarlı mekanizmalar geliştirmiş ve çene sudaki avlar için adapte olmuş.

    bu son araştırmalar bir çok kişi için spinosaurus’un karizmasını zedelemiş gibi görünse de tam aksine öğrendiklerimiz, spinosaurus’u diğer tüm türlerden daha özel bir konuma yerleştiriyor.
hesabın var mı? giriş yap