• (bkz: bam bam bam)
  • çevreden gelen yorumlardır.

    +olm demin dünyaları yedin ama göbeğin dümdüz. az göbekli ol da moralimizi bozma.

    + vaayyy kollara bak. baya iyi olmuşsun haa.

    + ( six pack’leri gören arkadaş ) ooo hacım baklava haa. helal olsun azmine. peki ben şimdi çalışmaya başlasam kaç ayda benimkiler de çıkar?

    + lan tamam anladık vücut geliştirmeye gidiyorsun. bari kolları iyi gösteren dar tişörtleri giyme!

    + seni pis kıskanıyorum lan. valla bak. arkandan da söylüyorum yüzüne de söyleyeyim: fena kıskanıyorum seni.

    + ( salonda ) abi omuz ve kolların iyi görünüyor. kollar kaç santim?

    vb. yorumlardır. demem o ki hayattan zevk almak istiyorsanız spor yapın. arnold kadar olmasa da ( o adam gibi olmak çok çok zor zaten ) kendinizi harika hissettirecek bir görünüme kavuşsanız yeter.

    triceps dips yaparken bileğimi incittim ve iki hafta kadar ara vermek zorunda kaldım. bu süreçte kendimi o kadar değersiz hissettim ki anlatamam.
  • 1 aydır deliler gibi spor yapıyorum ve kendimi o kadar enerjik ve mutlu hissediyorum ki. sabah alarm çalmadan uyanıyorum “bu kadar sporu boşuna mı yaptım” düşüncesiyle gelen sağlıklı beslenme isteği de artısı
  • sizi fit görmek isteyen deli gibi sevdiğiniz biri en büyük motivasyon kaynağıdır.
  • yağlardan arınıp kendinizi kuş gibi hafif hissetme hissi harika ve cinsel ilişki performansının kat kat artmasını görmek şahane bir durum benim motivasyon kaynaklarım bunlar
  • bir cay kasıgı kuru kahve
  • hiçbir zaman kilolu bir insan olmadım.

    ama sağlıklı bir insan da değildim. özgüveni yüksek biri de. sosyal, hiç değildim. tüm sorunlar da buradan başlıyor zaten. anlatayım.

    lisedeyim. o zamanlarındaki hızlı metabolizmanın da etkisiyle kola, cips, envaî çeşit çikolata hatta jelibon gibi şeyler yiyor, bu abur cuburların uzun vadede bende nasıl zararlı bir alışkanlık yaratabileceğini kestiremiyordum. bunun sapkın bir şeker ve kolesterol bağımlılığına yol açtığını çok sonra öğrendim. çocuk ve genç yaşlarda edindiğimiz beslenme alışkanlıkları bütün hayatımızı etkiliyormuş meğerse.

    abur cubur mevzusunun dışında uyku düzensizliği problemim vardı, bir gün 3 saat uyuyup bir gün 6 saat uyuyor, gece başlayıp sabahlara kadar kola içip oyun oynadığım oluyordu ve asla yetişkin bir erkeğin alması gereken 7.5 saatlik uykuyu almıyordum. lisedeyken arkadaşlarımla arada bir yaptığımız halı saha maçlarında ne kadar az uyursam o denli kötü oynadığımı fark ettim. 10 saat uyuyan bir arkadaşımın yanında kaplumbağa gibi kalıyordum. daha sonra okuduğuma göre düzenli sporun düzenli uykuyu nasıl da iyileştirdiğini öğrenecektim.

    uykusuz ve iştahı pek de yerinde olmayan biri olarak kendimi güvende hissetmiyordum. ne zaman konuşsam birileri beni ayıplayacak, eleştirecek gibi hissediyordum. insanlar aşırı canlı ve yabancıydı gözüme. susuyordum ben de. başımı öne eğip kendi halimde takılıyordum.

    tabi ki lise ve üniversite boyunca geçirdiğim bu hareketsiz ve dolayısıyla da sağlıksız yaşam beni bitirmişti. evde tüm gün oturan biri olmak yukarıda anlattığım yan etkilere yol açmıştı ve ben zaman içinde ne arkadaş ortamlarında dikkat çeken, ne derslerinde başarılı olan (üniversite not ortalamam 2.01), ne de futbolda az biraz ilerleme sağlayabilmiş biri hâline gelmiştim. sevgilim de yoktu.

    sonra, kaldığım evin çok yakınına bir spor salonu açıldı. uyuyamıyordum, sağlıksızdım ve hala abur cubur yiyordum. ev arkadaşımın da itelemesiyle oraya yazıldım ve elimde başka hiçbir uğraşım kalmadığı için akşamları oraya takılmaya başladım. ve ilginç bir şekilde, vazgeçmedim.

    sonuç inanılmazdı.

    evet, klişe gibi gelebilir ama klişeler de doğru oldukları için o kadar yaygınlar zaten. antrenörümün de başlarda biraz itelemesiyle kısa sürede düzenli uyuyan, bunun sonucunda maçlarda yıldız gibi parlayabilen, kafam yerli yerinde olduğu için arkadaş ortamlarında ezilip büzülmeden konuşabilen ve çok daha zinde hisseden biri olmuştum. iştahım açılmıştı, cips değil normal yemekler yiyor ve bundan aynı ölçüde zevk alıyordum. kilomda bir değişiklik yoktu, benliğim değişmişti.

    tüm bu değişimlerin sadece düzenli sporla gerçekleşebilmesi "bu kadar kolay mıydı?" dedirtti bana. meğer boşuna harcamışım yıllarımı. spor, pek çok şeyin anahtarıymış. bu kadar kolaymış.
  • kaslı, yunan heykeli gibi spor hocası.
  • her defasında hırsla başlıyorum ama bir türlü devamini getiremiyorum. motivasyon olarak baharın gelişi, çiçekler, bocekler, yeni başlayan bir hayat gibi her şey taptaze. dolayısıyla bu hazla ver coşkuyu :)
hesabın var mı? giriş yap