• türkiye'de bu sıfatı taşıyan insanların tamamına yakını işini savsaklamakta, doğru yapmamakta, tembellik yapmaktadır.

    bu işi iyi yapanlar var tabii... mesela sadece futbol değil, birer spor yazarı oldukları için atilla gökçe, mehmet demirkol, kızsak da hıncal uluç gibi isimler sporun bir çok alanıyla içli dışlılardır. ancak bir de futbolun içine sıkışmış, sıkışması önemli değil (futbol da bir derya neticede) sadece oturduğu yerden yorum yapan insanlar var.

    kulüplerimiz avrupa'da iyi kötü oynuyolar yakın zamanda edinilmiş büyük başarılar var.

    milli takımımız önemli başarılar elde etti.

    hakemler biraz durgunlukta olsa da hiç değilse 12 yıl evvel şampiyonlar liginde üst düzey maç yönetebilen bir hakemin vardı. peki spor yazarları bu açılımın, bu büyümenin hakkını verebiliyorlar mı?

    en son gelen çarpıcı örnek fc metalist kharkiv maçı. yorumlara bakıyorum, maçın oynanmasına bir gün kala "kapalı kutu".

    ya neyin kapalı kutusu allahaşkına! metalist normal işinde gücünde olan vatandaş için kapalı kutu olmalı. siz ne iş yapıyorsunuz? mehmet özkan'ın, mert aydın'ın ağzına bakıyosunuz her fırsatta.

    e biz de bakıyoruz zaten. siz araştırmayacaksanız, öğrenmeyecekseniz ne faydası var? o kadar büyük görüyoruz ki kendimizi takımla ilgili bilgi sahibi olmak için inönü'ye gelmelerini bekliyoruz. sonra da "kharkiv taş gibi takımmış", "kapalı kutunun içinden öcü çıktı"

    ya allah aşkına! ukrayna ligi papua ligi değil ki.. internetten ufak bir araştırma sonucu kadrosuna, bütçesine, geçen yılki derecesine ve bu yılki durumuna bakabiliyorsunuz. eğer gazeteciyseniz, bir adım ileri götürüp çok da fazla olmayan bir eforla takımın oyun düzenini, eksik ve fazla yanlarını da az çok öğrenebiliyorsunuz.

    ama nedir? "kharkiv kapalı kutu"... metallica diyenini mi ararsınız, metalik diyenini mi!

    çünkü nedir ukrayna futbolu dinamo'dur, shakthar'dır... 10 yıl evvel o shakhtar da o düzeyde değildir aslında ama bilmezler.

    "beşiktaş'a rakip olmaması gereken bir ekip.. nasıl oluyor da 1-0 galip olunuyor".

    10 - 0 mı olunacaktı?

    manchester city kıbrıstan zar zor 2-1 dönüyor, arsenal kiev'den 1 puanı zor kurtarıyor, liege deplasmanda everton'dan 2 -2 yi alıveriyor ama vay efendim kartal nasıl 1-0 galip gelir!

    işinizi iyi yapmıyorsunuz.

    takımlarımızı gereksiz yere büyük görüyorsunuz.

    tabii ki beşiktaş'ın küçümsenecek bir yanı yok, ama madalyonu ters çevirdiğinizde kharkiv'in seribaşı olarak beşiktaş'ı çektiğinde korkmadığını aksine cesaretlendiğini anlayamayacak kadar duyularınızı dünyaya kapatmışsınız.

    şimdi soruyorum: siz bu futbolun geldiği yere yaptığınız işle kendinizi yakıştırabiliyor musunuz?

    geri kalınmış. çok çalışmanız şart. öğrenmeniz şart. sizin ismini duymamış olmanız takımın köy takımı olduğu manasına gelmiyor.

    sizin ismini öğrendikten sonra hiç araştırma yapmamanız aksine sizin ne kadar özensiz olduğunuzu gösteriyor. maçı izleyen normal vatandaştan bir farkınız yok.

    işini iyi yapan azınlık bir kenara ama türk spor yazarı her maçtan not olarak yanında soru işaretiyle ayrılıyor.
  • özel televizyonlar çıkıp, bu abiler arz-ı endam etmeden önce; biz bu taifeyi kaale alır, okurduk. zira trt bunlara fazla prim vermez, 40 yılda bir şampiyonluk düğümünün çözüleceği varsayılan maçlarda 15 saniye mikrofon uzatırdı. bunlarda şunu şanslı görüyorum hede höde deyip vaziyeti kurtarırlardı.
    ne zaman ki bunlar televizyona çıkmaya başladı, % 90 nın öküzün önde gideni olduğu, açık tribün amigolarının gözüyle maçı seyrettikleri ortaya çıktı. bu adamları bir kahveye oturtup milletle maç seyrettirin içlerinden hangisinin spor yazarı olduğunu anlayamazsınız
  • türkiye'de maç sonrası yorumlarının değerlendirdiği, avrupa ve amerika'da ise maç oynanmadan yaptığı yorumlarının değerlendirildiği meslektir.
  • edebi güce ve temel spor bilgisine bakılmaksızın "yazar" olabilen yazar topluluğudur.

    türk basınında popüler platformlarda yazı yazan "spor yazarı" sayısı 3'ü 5'i geçmiyor. bunu yıllardır gördük zaten. gerisinin "x sporu yazarı" (genellikle futbol yazarı) olduğu da hepimizin malumu. diyelim ki bunu kabullendik, "herkes bildiği konuda yazsın" dedik. ve sonra kendimizi bu spor yazarlarından birinin yerine koyup "ben bir platformda spor yazarlığı yapıyor olsam nelere dikkat ederdim?" diye sorduk. benim cevabım şöyle:

    1) insan vücuduyla ilgili araştırma yapardım. sınırları nedir, kaslar nasıl çalışır, bir insanın yorulması biyolojik olarak nasıl açıklanır, neden bir insan hızlı koşabilirken diğeri ona yetişemez, çeşitli sakatlıklar ne tür eksikliklerden ileri gelir, bir insan zıpladığında vücutta neler yaşanır... bunları öğrenmeye çalışırdım. çünkü çoğu sporun özünde fiziksel hareketler vardır ve insan vücudunun nasıl işlediğini bilmeden sporu anlamaya çalışmak, atomlar-moleküller hakkında fikir sahibi olmadan kimyayı anlamaya çalışmak gibi olur. bir yere kadar başarılı olursunuz belki ama ne sizin kimya alanına bir katkınız olabilir, ne de söylemlerinizin geçerliliği olur. (fizikte de aynı bu. bugüne kadar kaç kişi çıkıp "aslında gezegenler bildiğimiz gibi hareket etmiyor vs vs." dediler de kimseye dinletemediler. çünkü bu insanların bu konuda temel eksiklikleri olduğu düşünüldü ve bu adamlara kulak verilmesi bence de biraz saçma olurdu.)

    mesela ben "jardel koşmuyor" derken koşmuyor mu, yoksa koşamıyor mu anlamak isterdim. adama vücuduyla ilgili yapılmış testlerin sonuçlarına ulaşmaya çalışıp bunu kendi bilgimle harmanlayıp öyle yorumlamak isterdim. "adama koşmuyor diyorlar ama kanındaki x miktarı normalden yüksek olduğu için daha fazla koşması beklenmemeli" diye yazabilmek isterdim.

    kısacası üzerine yazı yazdığım şeyi iyice anlayabilmek için gereken temel bilgileri kesinlikle öğrenmeye çalışırdım.

    2) hakkında yazdığım şeyin metodolojisini bu temel bilgilere bağlayıp anlamaya çalışırdım. mesela kendime "neden yüksek atlamacılar kıç üstü atlıyor?" diye sorar, temel bilgilerimin ışığında bunu araştırır, "y kasının şu şu şu özelliklerinden dolayı çok çabuk yıpranabilmesi sebebiyle bu tarz atlamak daha yoğun antrenman yapılabilmesine olanak verdiği, nihayetinde daha iyi sonuçlar alınabildiği için düz yerine ters atlıyorlar" diyebilecek seviyeye getirmeye çalışırdım kendimi.

    futbol alanında örnek vermek gerekirse de "yılmaz vural takıma henüz pres yaptırmıyor çünkü futbolcular sezon öncesi her antrenmanda ortalama 10'ar kilometre koştular ve bunun sonucunda vücutta biriken toksinlerin atılması ortalama bir sporcu için 1,5 - 2 ay alıyor. fakat bu 1,5 - 2 aydan sonra kasların şekli x'ten y'ye kaydığı için bir kas yorulmadan önce harcanabilecek enerji miktarı %7 oranında artmış oluyor. bu yüzden özanadoluspor bu 1,5 - 2 aylık sürenin sonunda %7 daha çok koşabilen bir takım şeklini alacak. sabır, sabır, biraz sabır." diyebilmek beni tatmin ederdi mesela.

    3) edebiyat konusunda kendimi geliştirmek için ne gerekiyorsa yapardım. en azından birisi bana "çaresizlik üzerine bir kompozisyon yaz." dediğinde bunu minimum yazım hatasıyla, anlaşılabilecek bir tarzda yazabilecek edebi ve düşünsel seviyede olmak için kasardım.

    4) hakkında yazı yazdığım spora yakın sporları anlamaya çalışırdım. mesela futbol yazarıysam amerikan futbolunu ya da basketbolu da biraz bilmek isterdim. bu sayede futbola değişik bir gözle bakabilir, yeni anlayışlara kapı açabilirdim.

    5) beni ilgilendiren sporun tarihini öğrenmeye çalışır, neler denenmiş, bu denenenler neden kalıcı olamamış iyice anlamaya çalışırdım. bir diplomat düşünün ki vatandaşı olduğu ülkenin tarihini bilmesin. olur mu be öyle şey? neler olmuş, neler bitmiş iyi bilmeliyim ki o ülkenin / sporun geleceğini analiz etmeye çalışırken hata yapmayayım, boş konuşmayayım.

    bunlar benim şimdi aklıma gelenler. eksiklerimi gördükçe onları kapatmaya gayret ederdim pek tabii. fakat ben bugünün "spor yazarları"na baktığımda kendini geliştirmeye çalışan pek kimse göremiyorum maalesef. genellikle okuyana hiçbir şey vermiyor, fikirler yerine olayları, kişileri tartışıyorlar (en azından yazılarına yansıyan bu). çoğu zamanında at oldu diye "şampiyon bahisçi" muamelesi görüyor (bkz: iyi jokey olmak için önce at olmak gerekmez).

    sonuç : şimdi bu kadar şey yazdım, yazdıklarımı tekrar okudum, sonunda aklıma "arz" geldi, "talep" geldi. sonra kendime güldüm. "lan yazmışsın işte bu kadar yolla gitsin" dedim, yolladım.
  • sporun felsefik düşüncelerini hiçe sayan, "nasıl güzel top oynanır, futbol daha nasıl güzel hale getirilebilir, futboldan nasıl zevk alınır, aslolan futbol yorumculuğu nedir" diye hiç sorgulamayıp, her ne olursa olsun kendi takımının kalemşörlüğünü yapan, takımını gazetedeki köşelerinden holiganvari duygularla ateşleyen kişi.
  • ülkemizde bulunanlarının %90'ı futbol yazarı, yorumcusudur.

    ülkenin en sevilen yorumcuları dahi spor yazarı, yorumcusu olarak lanse ediliyor. ama tek bildiği şey futbol. arada bir basketbol tenis falan yorumluyor yaklaşık 20 saniye. oradan belli oluyor zaten bi sikim bilmediği. ulan daha dur futboldan çıkıp tenis, basketbola girdin alt tarafı. hiç mi utanmaz insan spor yazarıyım demeye. bunun daha bisikleti, atletizmi, kış sporları, eskrimi, badmintonı... bitmez. kaç tanesini takip edip fikrini belirttin de spor yazarı oldun aq? 20 saniyelik tenis muhabbeti geçince yaptığı yorum şu "bakma, nadal dayanıklı tenisçi." vay be amk nasıl yaptın bu gözlemi üstat.
  • klasik bir tanım olarak; ulkenin en yalan meslegi.

    herhangi bir insan 3 er dakikalık ozetleri veya eksi sozlugu takip ederek, butun gazetelere yetecek kadar rıdvan dilmen veya mehmet demirkol ayarında makaleler yazabilir. ya da azıcık dil bilgisiyle yabancı sitelerden cevirilerle dunya futboluna dair derin yorumlar yapabilir. butun bunlar icin tek ihtiyacları olan sey ise bir kac tanıdık, biraz yalakalık bilgisi, ve yaptıkları iste iyi olduklarına dair kendilerini kandırma yetenegidir.
  • hep gözümde magazin yazarlığıyla kapışır bu iş. rıdvan'dan sonra ciddileşmek gibi bi yola girdi. komple saçmaladı.

    bütün yazarlar sistemden rakamlardan falan bahsediyor. spor sayfalarındaki köşeler calculus kitabına döndü. 4321213244121'ler havada uçuşuyor. millet matematikten anlamadığı gibi bu barzoların ne dediğini de anlamıyor.
    -hee iyi bişey dedi denilip geçiliyor.

    sistemmiş hasssssiktirin.
  • kötüsü iyisinden ziyade yazar türü.

    bayan meslekleri arasında takı yapımı ve tasarımına karşılık gelir.
hesabın var mı? giriş yap