• ağır vizyon problemi yaşıyor.

    direk vizyonsuz demek istemedim. küfür gibi duruyo çünkü vizyonsuz kelimesi. böyle bir sebeple uçurulmak ağırıma giderdi. malum, şu sıra osuruktan nem kapan bir ssg ve saz heyeti ile karşı karşıyayız. eğer uçacaksam, 8-10 paragraf giydirip uçmak isterim. arkamdan ''herif uçtu ama, uçarayak da moderasyonu küskü içinde bıraktı adeta'' densin, gelecek nesiller nick altıma gelip ''zamanında iyi giydirmiş, keşke olaydı da yine giydireydi'' diye hayıflansın isterim. kibir en sevdiğim günahtır çünkü. konuyla alakasız olarak, en sevdiğim tatlı da sütlaçtır. (gelecek nesiller bunu da aktarsınlar lütfen. başlığıma girilince resozluk'te sütlaç resmi çıksın)

    kendisi farkında mı bilmiyorum ama çaktırmadan şirket yönetiyo. ofisleri falan var lan hatta. kahve makinası bile almışlar. bir sürü bilgisayar, notebook, dosya falan derken, bildiğin şirketleşmiş bir oluşumun kurucusu. bu şirkette, düşüncesiz biri, keyfi uygulamalara imza atıyor. bir değil, iki değil, üç değil..

    sözlüğü var eden yazarlar, sözlüğe akan oluk oluk paradan zırnık dahi koklayamazken, -ki böyle bir beklenti içinde de değil kimse zaten- hiçbir şey yapmadan; üstüne de kendi bildiğini okuyarak hareket eden bir adam ise, ciple geziyor..

    tüm bunlar olurken, normalde yapılması gereken, o kişinin uyarılması veya görevi suistimal nedeni ile görevinden alınması iken, ssg ''arayan olursa yok de.. bu gece arkadaşında kalacakmış de'' kafasıyla hayatına devam ediyor. neden peki? vefa mı mesela? vefa diyen dillerinizi sikerim sizin. bu sözlükte ne yazarlar, ne tür vefasızlıklara uğradı da kimsenin gıkı çıkmadı. vefadan son bahsedilecek yer ekşi sözlük hudutlarıdır..

    kanzuk'un elinde nasıl bir güç var ki, hem keyfi hareket edip, hem yazarları aptal yerine koyup, hem de bunları ört bas etmek için 40 yıllık sözlük geleneklerini (modlog'da işlem yapan moderatörün görünmemesi) değiştirebiliyor.

    geçen gün bir yazarla mesajlaşıyoduk. tartıştığımız konu da buydu. ''merak etme abi, sedat gerekeni yapacaktır'' demişti. o zaman cevap atmamıştım ama buradan yazıyorum. umarım okumazsın: yarramı yapacak.

    ayrıca, her muhalefet eden yazar uçurulacaksa, söyleyin de birbirimizi yormayalım. ben kendim uçarım.

    ekleme: ''bu entry seni uçurur'' diye mesajlar geldi. o zaman sütlaçı unutmayalım arkadaşlar. lütfen. gelecek nesiller sütlaçı çok sevdiğimi bilsinler. bu çok önemli bir konu.
  • facebook messenger ile rahatsızlıklarını dile getirirken, sözlük kullanıcılarının ekşi sözlükle ilgili şikayetlerini kulak arkası eden.

    son örnek entry numaralarının kaybolması. bu kadar insan derdini anlattı etti. gerçekten çok kullanışsız ve biz kullanıcıları zorlayan bir uygulama.

    bir açıklama yapmak bu kadar mı zor arkadaş?

    server kasıyor de, elimden geleni yaptım ama sanki böyle daha iyi de. biz de diyelim ki, adam uğraşmış etmiş, demek ki konunun çözümü buymuş.

    gık yok ama.

    sonra da adam başka uygulamaların yanlış bulduğu noktalarını yazınca e haliyle de gelip insanlar eleştiriyorlar.

    bence eleştirilmesi gayet haklıdır. hele ki teknoloji konusunda...
  • ya konuya tam hakim olamadım ama sanırım entry girmek yoluyla reklam yaptığına dair söylentiler var, hatta salçalı falan bir tanesini gördüm, okudum.

    bak sevgili ssg buradan sana sesleniyorum; sözlükten reklam yoluyla dünyanın parasını kazanıyorsun, başka yan gelirler de vardır tam olarak bilemiyorum. hayatın güzel, hayatın şekerli, hakkındır lafım yok kazan, ye, iç.

    ama arkadaşım bir şeyi de bize bırak, zaten şurada sıfır kazanç ile yazıp çiziyoruz bari bunlardan para kazanma imkanı varsa onu da bize bırak, bize pasla. teklif sana gelmiş olabilir, "hacım bir iki entry'de adımızı geçir, parası neyse verelim" denmiş olabilir ama güzel arkadaşım "ben yapmıyorum ama şu şu arkadaşlara ileteyim parayı da onlara verin siz" deme büyüklüğünü göster. 10 bin lira kazanırken bırak 500 lira da biz ekmek yiyelim, her şeye sen yetişme. senden çok rica ediyorum. hadi bize para falan verdiğin yok onu geçiyorum da bari böyle ufak reklam işlerini bize pasla hacım valla ayıp ediyorsun.

    sözlerimi nat nat nat çokonat diyerek bitiriyorum. selamlar, sevgiler.
  • ben cok iyi adamdim ya.
  • 2011'in mayis'i.. tib'den eksi sozluk'u kapatma emri cikiyor. ortalik biraz karisik. her kafadan bir ses.

    olay butonu hep yesil.

    4 mayis 2011 - #23338165
    5 mayis 2011 - #23363517
    7 mayis 2011 - #23395635
    8 mayis 2011 - #23407952

    bu entry'deki birkac cumleye dikkat:

    ''...daha kalabalık bir internet kullanıcı grubuyla katılmak. bu yüzden hepinizin (evet sen dahil) orada olması lazım...''

    ssg'nin burada bahsettigi kisiler sen, ben, antik'i bugunu kullanmayanlar falan. (evet sen dahil)

    9 mayis 2011 - #23416679
    11 mayis 2011 - #23447436 (bizden oneri bekleniyor. hani su an hicbir talebi ve onerisi siklenmeyen bizlerden)
    12 mayis 2011 - #23465436
    12 mayis 2011 - #23468031
    12 mayis 2011 - #23468497
    13 mayis 2011 - #23485966

    sonrasinda dusunen hayvanin onde gideni de bir seyler yazip kafamizi utulemis. ben ozellikle ssg'nin olaganustu cabasini gostermek istedim.

    ***

    konu, eksi sozluk'un kapanmasi olunca, sozluk yazarlari can ciger kuzu sarmasi. onerileri dikkate alinan onemli kisiler ve olay butonu surekli yaniyor. aciklama ustune aciklama yapilabiliyor.

    konu, o pek kiymetli yazarlarin basit talepleri olunca, olay butonu hic yanmiyor. taleplerin karsilanmasini geciyorum... karsilanmasa da olur. ancak, o gun o yuruyus'te ssg'yi yalniz birakmayan yazarlara, ssg bugun tek cumlelik bir aciklama yapmaktan dahi kaciniyor.

    bakalim... devran donuyor nasil olsa...

    sunu ek yapalim: ssg ile ilgili yazilan her entry'den sonra devreye giren ''adam sozlugun sahibi'' refleksine eyvallah. evet, ssg sozlugun sahibi, dusuneni, tasarlayicisi ve sairesi. ancak biz de(yazarlar) kendi sozumuzun sahibiyiz. biz de iki lakirdi edelim arada musadenizle.
  • inci sözlüğün inci'si şöyle bir not düşmüş olan bitene:

    bundan yaklaşık 1 sene önce bizim üzerimize bir dava açılmıştı. bu açılan davanın asıl amacı, sitede yazılanlardan dolayı yazarların bilgilerine ulaşılamaması ve yazdıklarından dolayı rahat şekilde cezalandırılamıyor olmalarıydı.
    gel zaman git zaman bundan 2 ay önce bir ip açığından yararlandılar ve bilgisayarlarımıza el koyacak kadar yakınımıza girip bilgilerimize sahip oldular.

    yine bundan 1 ay önce tv'e çıktığımızda, kıçımı yırtarcasına "sansürle ilgili sadece kendinizi ön plana çıkartmaya çalışıyorsunuz" diye yırtınırken, karşımdaki insan, "bizim avukatlarımız var, onların yokmuş cezasını almışlar" şeklinde basitçe olayı yuvarlıyordu.
    orada söylemek istenilenler yarım kaldı ağzımıza tıkandı. göt oğlanı, ergen biz olduk. eyvallah... e şimdi soralım haydi;

    süper paralar kazanıyorsundur, henüz ferrari almadım diye ortalarda dolaşıyorsundur.. yine eyvallah süper başarı. e peki, sitende yazdıkları entrylerden dolayı kazandığın o paraları, yine sitene girdikleri entrylerden dolayı yargılananlar için neden kullanmıyorsun? avukatlarım var diyorsun, avukatlarını o yazarları korumak için neden kullanmıyorsun?

    yani, polis bir email ile şu yazarın ip'sini ver dediğinde, aynı saat içinde gönderirken, tvlerde sansüre hayır, özgürlük için el ele söylemlerini nereye koyuyorsun?"

    temenni bölümünü kestim çok da önemli değildi.
  • arada bir bizim kahveye gelirdi. kendi halinde efendi bir insandı. nasıl böyle bir şey yaptı hala aklım almıyor.
  • mikail boz'un başına gelenler sonrasındaki duyarlığı timsah gözyaşını andırmaktadır.

    tabii duyduğum/halihazırda öngördüğüm doğruysa.

    beş ay boyunca; yani boz'un sözlük'teki entrysi hakkında yasal inceleme başlatıldığı andan üniversite yönetimi malum cezayı tatbik edene kadar geçen süre içinde bu kişiye kimse "yavu senin şu entrynle ilgili olarak bize başvuruldu. entrye de baktık hiçbir sıkıntı göremedik, gayet legal. haberin olsun. yarın bir gün kapın çalınabilir" dememiş beklendiği üzere.

    şimdiyse bir "arkandayız aslanım" tavırları seziliyor. samimiyetsiz görünüyor.

    ben yazdığım ve hukuka uygun yazılarla ilgili olarak, sevdiğim, değer verdiğim, önemsediğim sözlük'ün 'arkamda' değil 'yanımda', hatta 'önümde' olmasını beklerim.

    kanzuk beyefendi zaman kaybı oluyor diye biz yazar müsveddelerinin mesajlarına cevap verilmemesi talimatı verdiğini utanmadan deklare edebiliyor. ben de deklare ediyorum ki: hukuki bilgisi yeterli düzeyde olmadığı için ciddi sıkıntılarla karşılaşması kuvvetle muhtemel kişiler hakkında herhangi bir girişim olduğunda, bunu vakitlice kendisine bildirmek; bir ağabey ya da 'yazar arkadaş' olmayı geçtim, 'basiretli bir tacir' duruşudur. asgari beklenti bu yönde.

    çok da zor olmasa gerek.

    sen böyle değildin ssg. duyarlığını tutarlı hale getirmek istiyorsan, sana naçizane önerim çevrendekilere bir bak. her söylediklerini koşulsuz doğru kabul etme. "yazarlara haklarında soruşturma bulunduğunu söylememiz yassah" gibi deli saçması cümleler kuranların hukukçuluğundan şüphe duy.

    gelen mesajların akabinde ekleme:
    bu entrynin geçen haftanın en beğenilen entryleri listesine girmesini, daha fazla kişinin durumdan haberdar olması bakımından olumlu buluyorum.

    burada ssg'yi günah keçisi yaptığım sanılmasın. o'na yönelttiğim eleştiriler aslında ekşi sözlük'e yönelmiş durumda. şahsi olarak ssg'nin, nazmiye demirel sözlük'ü bırakma kararı aldıktan sonra girmiş olduğu entryde belirttiği üzüntüyü taşıdığını biliyorum bu konuda. yazarların i.p. bilgilerinin istenmesi ve fakat durumu yazarlara bildirememe konusunda.

    burada kanzuk, ssg'yi ağır biçimde yanıltmakta ya da kandırmaktadır. yoruma açık dahi olmayan kanun metinlerini, sözlük yazarları aleyhine yorumlayan, cezalandırma heveslisi savcılarla görüş ve işbirliği içindeymişçesine aynı doğrultuda düşünen; yazarların, dolayısıyla sözlük'ün içinde bulunduğu bu kıskaçtan -zira bu durum kronik bir hâl aldı- nasıl kurtulacağı ile ilgisiz bir tavır içinde, her gün günü kurtarıp duruyorlar, farkında değiller.

    şimdi, bir şekilde hakkındaki bilgiler (i.p., varsa isim soy isim, adres vs.) sözlük yönetiminden istenen ve kolluk (polis) veya savcılığa bu bilgileri sunulan yahut ileride sunulma potansiyeli taşıyan tüm yazarlara, hepimize, hepinize sesleniyorum:

    ceza muhakemesi hukukumuzda, sözlük'ten i.p. bilgileri istenen yazara, sözlük yönetiminin bu durumu bildirmesini engelleyen hiçbir hüküm bulunmamaktadır.

    zorlama yoluyla bazı hükümleri ya da hukuken yol göstermekten öte bağlayıcılığı olmayan kanun gerekçelerini sanki bu anlamdaymış gibi önünüze sunanlara kanmayınız.

    öncelikle, i.p. bilgileri istenen yazarın evine şafak baskını değil, tebligat yapılmaktadır. dolayısıyla sanki tarihin en gizli operasyonu yapılıyormuş da, entryi giren yazar yurtdışına kaçacakmış yahut delil karartacakmış gibi bir izlenim uyandırmaya gerek yok, saçma kaçar.

    zaten entry girilmiş, suçsa, suç işlenmiş durumda. deliller ortada yani.

    savcı, soruşturmanın amacının tehlikeye düşeceğini öngördüğü istisnai durumlarda 'hakime başvurarak' şüphelinin haklarının kısıtlanmasını talep edebilir. bu, istisnai bir durumdur ve savcı kendiliğinden, kafasına göre şüphelinin haklarını kısıtlayamaz. hakim kararı gerekir.

    ve ben iddia ediyorum ki; bu yönde bir karar varsa dahi, sözlük yönetimince, savcılık tarafından i.p. bilgileri istenen kişiye soruşturma numarasının verilmesinde hiçbir sakınca yoktur. burada şüpheli sıfatı taşıyan kişiye, sadece soruşturma numarası bildirilmektedir. dosya numarasını edinen kişi, adliyeye gittiği zaman; şayet o dosyada hakim tarafından verilmiş bir kısıtlama kararı mevcutsa zaten dosyaya rahatlıkla bakamayacaktır. birtakım haklardan yoksun durumdadır zira.

    özet: kimseyi kandırmayın; kendiniz de kanmayın. çok zor iş değil bunu çözmek.

    götümüze girebilir gibi bir uygulamanız var. bunu biraz geliştirin. savcılık kanalıyla bir entry ilgi tutularak yazarın i.p. bilgileri mi istendi? bir arabirim oluşturursunuz; ilgili entryi silersiniz; açıklama kısmına da dosya numarası ve hangi merciin istediği bilgisini yazarsınız; olur biter.
  • söylediklerini bir de şu açıdan değerlendirmekte fayda görüyorum:

    bakara 190: sizinle savaşanlara karşı allah yolunda siz de savaşın. ancak aşırı gitmeyin. çünkü allah aşırı gidenleri sevmez. dipnot: http://www.diyanet.gov.tr/…not.asp?sure=2&dipnot=48

    bakara 191: onları nerede yakalarsanız öldürün. sizi çıkardıkları yerden (mekke’den) siz de onları çıkarın. zulüm ve baskı adam öldürmekten daha ağırdır. yalnız, mescid-i haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. kâfirlerin cezası böyledir.

    nisa 89: arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. bu sebeple, onlar allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.

    nisa 90: ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar, yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp (tarafsız olarak) size gelenler başka. eğer allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir.

    nisa 91: diğer bir takım kimselerin de hem sizden emin olmak, hem de kavimlerinden emin olmak istediklerini göreceksin. bunlar küfre her döndürüldüklerinde ona atılırlar. eğer bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse, onları yakalayın ve onları nerede bulursanız öldürün. işte bunlara karşı size apaçık bir yetki verdik.

    kevser 2: o halde, rabbin için namaz kıl, kurban kes.

    nisa 3: eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur. dipnot: http://www.diyanet.gov.tr/…pnot.asp?sure=4&dipnot=2

    nur 32: sizden bekar olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. eğer bunlar yoksul iseler, allah onları lütfuyla zenginleştirir. allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.

    nur 33: evlenmeye güçleri yetmeyenler de, allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. sahip olduğunuz kölelerden “mükâtebe” yapmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın. allah’ın size verdiği maldan onlara verin. dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. dipnot: http://www.diyanet.gov.tr/…not.asp?sure=24&dipnot=3

    bakara 282: ey iman edenler! belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. yazıcı, allah’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın. üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve rabbi olan allah’tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin (hepsini tam yazdırsın). eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. (bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. bu, allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. alış-veriş yaptığınız zaman da şahit tutun. yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca bir davranış olur. allah’a karşı gelmekten sakının. allah size öğretiyor. allah her şeyi hakkıyla bilendir. dipnot: http://www.diyanet.gov.tr/…ot.asp?sure=2&dipnot=72. http://www.diyanet.gov.tr/…not.asp?sure=2&dipnot=73

    ahzab 59: ey peygamber! hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. bu onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. şüphesiz allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

    nisa 15: kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. eğer onlar şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye veya allah onlar hakkında bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde tutun (dışarı çıkarmayın). dipnot: http://www.diyanet.gov.tr/…not.asp?sure=4&dipnot=7.

    görüldüğü gibi hepsi diyanetin sitesinden alıntı. o tarikattı bu cemaatti şu tefsirdi gibi bir durum da yok. bir yerde yorum hatası var evet, ama bu ayetlerde değil yorumlayanlarda.

    peşin not: işbu entry kimseye cevap niteliğinde olmayıp sadece ssg'nin bahsettiği ayetlerin tam meallerinden ibarettir. arz ederim.
hesabın var mı? giriş yap