• cok uzun zamandir bana evsahipligi yapmis, hem evim hem isyerim olmus, bir love and hate relationship icinde yuvarlanip gittigim yarim. bir veda niteligindeki bu entryi yazarken hala da inanamiyorum, "bitti mi hakikaten yahu?" deyip soyle bir silkinmem gerekiyor. stanford gunlerim bitti diye hem seviniyorum hem uzuluyorum, ortasini bulamiyorum. birakalim benim saskin hissiyatimi da bir stanford uzmani olarak stanford'u tanitalim.

    efenim bendeniz elimde ozel tez kagidimla departmanima tezimi basmaya yururken (cok duygusal bir andi dogrusu), etrafta elinde haritalarla yollarini bulmaya calisan caylaklar dolaniyordu. "ah yavrucuklar!" deyip bagrima basasim geldi hepsini, basamadim, cok fazlaydilar. ama yepisyeni stanfordlular ve stanfordlu olma hevesiyle bu satirlari okuyanlar icin faideli bilgilerle baslayalim.

    simdi efenim bu stanford'un muhendislik programlarinin basini alip gitmisligini asmisligini sagir sultanlar bile biliyor -bu programlari ovmekten kisisel bir cikarim yok, ben muhendis degilim zira. sadece bagrindan sun, yahoo ve google en bilinenleri olmak uzere pek cok teknoloji lokomotifini cikarmis bir kurum oldugunu soylesem yeter herhalde. burada onemli olan bunlarin yonetimi. simdi efenim stanford adamlari egitiyor, al sana bir suru imkan, laboratuvar, yap yavrum diyor, sonra da bu yavrular adam olunca "kanuni mecburiyetten ya da gonullu, gor beni" diyor. google stanford kaynaklariyla, stanford'un bilgisayar lablarinda kuruldugu icin universite hisse sahibidir mesela, bayagi da para kirmistir. onun disinda da adam olan mezunlari cil cil para bagislamaktadir okula. boyle bir "virtuous cycle" kurmustur universite, saadet zinciri gibi bir sey. darisi bizim universitelerimizin basina. bu muyendis kardeslerle ilgili hos bir anim icin: (bkz: cimlerde laptop ile ders calisan universiteli genc/#7070263)

    ayh, bir turlu sadede gelemedim. bu guzelim muhendislik programlari her sene odtu, bilkent ve sabanci'dan eleman aliyor burslu murslu (bogazicili kimseyi tanimiyorum burada bu arada). tabii ki zor ama imkansiz degil. hatta odtululer daha cok ms&e (endustri)'ye, bilkentliler daha cok stanford ee'ye geliyorlar diye genelleme bile yapabilirim. hele de bolumden dereceyle mezun oluyorsaniz kesin basvurun, sansinizi deneyin vallahi (karar vermeden once qual denen belayi da gozonunde bulundurun). sosyal bilimlerdeyseniz durum bu kadar parlak degil malesef, bosuna heveslenmeyin diyebilecek kadar ileri bile gidebilirim. burada bulundugum yillar boyunca tanidigim sosyal bilimlerde okuyan turk sayisi 5 (2 antropoloji, 2 ekonomi, 1 siyasi bil.) antropoloji'de catalhoyuk uzerine calisan bir hoca var, o yuzden o bolumu bir deneyebilirsiniz ama diger bolumler icin ya gercekten uber-super olmaniz gerekiyor, ya da amerika'da baska bir universiteden lisans veya master dereceniz olmasi sart gibi gibi. turk ogrenciler olarak stanford'da yabanci ogrenciler siralamasinda ilk 10a girecek kadar cokuz, sizi soyle alalim: http://www.stanford.edu/…/icenter/geninfo/04_05.pdf sayfa 44. (linkterki raporun istatistik sayfalari bayagi cok sey anlatiyor aslinda!)

    eh haliylen bir de turk ogrenci dernegimiz var, sanal dunyada surada konuslanmis durumda: http://www.stanford.edu/group/sutsa/ stanford'a kabul almis, gelecek yeni ogrenciler email atsin, iletisime gecsinler. kendilerini kanatlarimizin altina almaya pek hevesliyiz. bu sene turkiye'den yeni gelmis bir arkadasa kisir yapmak gibi bir sacmalik yaptim, e be gerzek alotte, kiz yeni turkiye'den gelmis, in n out burger'a gotur, thai restoranina gotur, ne kisiri degil mi ama? tsa'nin varolus amaclarindan biri yeni gelen turk ogrencilere yardimci olmak sonucta. ama sunu da soylemeliyim ki hevesli ogrenciler email atip "ya ben bilmemne bolumune basvurmak istiyorum ne yapmaliyim?" diye email atmasinlar hic; soyle ki, tsa yonetimindeki veya uyesi hic bir ogrencinin size oyle ya da boyle torpil yapabilmesi zaten mumkun degil. basvurmak icin ne yapmaniz gerektigi de bolumlerin ve universitenin admission sayfalarinda carsaf carsaf yaziyor, daha ekstra bir bilgi bizde de mevcut degil.

    kampus super, surada guzel resimler var http://www.flickr.com/groups/stanford/pool/ bir de phd comics bu kampuste gecer, orasi burasi. kampus "the farm" diye bilinir, yani ciftlik. stanford ailesinin ciftligiymis cunku burasi, sonradan universite yapmislar ustune. bazi binalar hala "the buttery", "the red barn" falan diye biliniyor, eski isimleriyle. bu eskiden tereyagi imal edilen binada simdi sonuk, gidenlerin tek amacinin bedava alkol icmek olan sosyallesme partileri yapiliyor.

    kampusun merkezi cogunlukla sosyal bilim bolumlerinin yer tuttugu "main quad" denen yer. burasi ispanyol stili binalari ve mem chu diye adlandirilan memorial church'un resimli duvari ile hemen ayirdedilir. kiliseye dogru giderken solda rodin'in les bourgeois de calais isimli yapiti vardir ki pek cok cesit maymunluga konu olmuslardir. full moon on the quad burada yapilir ve kampusumuzun en turistik yeri de bu main quad'dir, http://www.phdcomics.com/…ics/archive.php?comicid=9 -> tamamen dogru! pazar gunleri de asya kokenli vatandaslar gelinlik-dagmatliklari ve profesyonel fotografcilariyla gelip burada dugun fotografi cektirirler. siz cubbe-kep giyme ugruna gelinlik hayallerinizden vazgecmisken bu insanlar biraz haset biraz igrenti karisimi duygular uyandirir icinizde. ama gitmeniz gereken bir bilgisayar basi vardir, fazla takmazsiniz. main quad'in sag tarafinda da engineering quad vardir, ve mimari acisindan main quad'la bayagi farklilik gosterir -sahsen geceleri bir uzay ussune benzetiyorum isiklariyla falan. main quad'in on tarafi "the oval" ve onu takip eden "palm drive"'dan olusur. the oval, oval seklinde bir alan, ortasinda ciceklerden s harfi var, etrafindaki cimenlikte voleybol frizbi falan oynaniyor. bu oval etrafinda dolasan yol palm drive olarak devam ediyor, iki yaninda palmiyelerin costugu bir manzarali yol kendisi. dumduz gidince university avenue oluyor ve artik kampusten cikip palo alto'ya girdiginiz anlamina geliyor. main quad'in sol tarafinda ise hoover tower var. bu kuleye cikip yukaridan kampusu seyreylemek cok guzel oluyor. binalarin disinda kampusun arka tarafinda uzanan, tepesindeki uydu anteni (the dish) ile ozdeslesmis tepeler (foothill) gorunuyor. main quad'in tam tersi istikamete bakilirsa da yurtlar ve yuksek lisans ogrencilerinin evleri gorunuyor.

    yuksek lisans ogrenci evleri iki kisim: ev diye kisaltilan escondido village ve rains. ev'de yuksek katli binalar ve tek/iki katli "townhouse" tipi evler var. rains ise uc katli binalarda apartmanlar. stanford'un ev sistemi enteresan. lotarya ile dagitiliyor, eger uzun sureli bir iliskiniz varsa (domestic partner) evli nisanli olmasaniz da beraber eve cikabiliyorsunuz, bu gay ciftler icin de gecerli, cocuklu ailelere ev garanti. son zamanlarda yapilan studyo daireler sayesinde sistem biraz rahatladi, onlardan once kampus disi kiralarin ucuklugu yuzunden asiri talebe yetisilmiyordu. bu main quad'in arka tarafinda ise "white plaza" denen mekan var. bir yaninda kitapcimiz ve posta ofisimiz, diger tarafinda kafeterya/banka/jamba juice gibi stratejik onemi bulunan yerlerin konuslandigi tresidder union binasi bulunan bir yer. ortadaki bos alanda da ogrenci gruplari masa acip gosteri yaparlar. muzik bagirti cagirti olur felan.

    kampusun en yeni yeri stadyumu, futbol stadyumu yeniden insa edildi, acilisi gecenlerde yapildi. kampuste bir heyecan bir heyecan. sanki stadyum yenilenince sampiyon olunacak. kabul edilmeli ki futbol'da pek basarili degil stanford. ama bakin bir tiger woods stanford'dan cikti, tenisti, yuzmeydi, atletizmdi iyiyiz. spor demisken dollylerden ve de the stanford band'den bahsetmemek olmaz. bizim ponpon kizlara cheerleader denmiyor, bayan stanford hoslanmiyormus o laftan. bizimkilerin ismi "dollies", peki! okul bandomuz ise bir gurup manyaktan olusuyor. diger okullarin bandolari formalar ve askeri duzende performans sergilerken bizimkiler en bir uyduruk komik kiyafetlerle hoplayip zipliyorlar. okul maskotu "the tree" yani bildigin agac (redwood tipi) onlardan asagi kalmiyor. "all right now" ise okul sarkimiz, hep beraber ha! deyip ziplaniyor.

    bir diger yenilik de insaat halinde olan gsb kampusu. gsb=graduate school of business, mezunlari para kiriyor, sonra buyuk bagislar yapiyor, bu durumda yeni binalar yapmaya paralari oluyor, ah bu saadet zinciri...

    kampus bayagi buyuk, yaygin. kampusu cepecevre dolasan bir campus drive var, bir tur loop. lisansustu koyunden hastaneye, spor kompleksinden lagunita golune (aral deniziyle ayni kaderi paylasan golumuz) dolanir bu loop. icinde bulundugu santa clara ilcesinin trafigine en cok "katki"yi yapan, en buyuk isvereni. ilce yonetiminden devamli zilgit yedigi icin kampus disinda oturan calisan ve ogreniclerinin kampuse arabalariyla degil toplutasim araclariyla gelmelerini saglamak icin daha ne yapacagini sasirdi universite. zaten marguerite isimli guzel bir bedava servis sistemi vardi (sariyer'den kampuse gidis icin para alan koc universitesine kapak olsun!) simdi kampuse araba getirmeyenlere ustune para vermeler mi dersiniz, civardaki ulasim sistemleri caltrain ve vta otobuslerine bedava binmeyi saglayan kartlar mi istersiniz... daha ne icadedecekler bilmiyorum. amerika gibi arabasiz yasamin cok zor oldugu bir yerde cok olumlu bir girisim bence.

    garip gelenekleri, garip ufak detaylari var stanford'un. full moon on the quad gibi. mesela flicks var, her pazar buyuk oditoryumlardan mem aud'da iki gosterim yapiliyor. gecen sezonun filmleri gosteriliyor. oh ne hos degil mi? amaaa, millet filmi izlemeye degil soytarmaya geliyor. filmi izlerken bagirip cagirmak, oraya buraya yumulmus kagitlar atmak gelenek. casablanca'yi bir izleyisim var ki undergradlerle aman allah!!! olum yildonumunde kucuk leland'in mezarina gidip aniyorlar mesela. matematik bolumunun alt katinda iki odayi nasil kapattiklarini hic bilemeyecegimi ama "thai cafe" diye bisi var, kampusteki ucuz yemek seceneklerinden biri oldugu gibi acayip guzel curryler ve noodlelar yenebiliyor. yerini bulmak kolay degil, kulaktan kulaga yayilan bir sir gibi bu thai cafe. ayrica orasinda burasinda totemler var, niye bilmiyorum. bir kismi amerikan yerlilerinden hediyeymis, bir de papua yeni gine bahcesi var ki burada cesit cesit agac oymasi heykeller ve totemler var papua usulu.

    bir de green isimli en buyuk kutuphanesinin "bing wing"i var. 6-7 yil once bastan renove edilen bu kanatta ilginc okuma odalari var. evinin salonunda deri koltuguna oturup dibindeki okuma lambanin isiginda huzur icinde kitap okur gibi hissediyor insan. ama fazla rahat oldugu icin okuyan insandan cok sizmis koltuklara kivrilmis uyuyan insan oluyor odada. soyle bir silkinip "oha, iki saattir uyuyorum, 300 sayfa okumam lazim yarina"diyen insanlar ise ayilmak icin moonbean's e gidiyorlar. moonbean's green kutuphanesi, geeklerin mekani meyer kutuphanesi ve unixcilerin mekani sweet hall yakininda stratejik bir yere sahip. ben latte+damla cikolatali kurabiye kombinasyonuna bayiliyorum, ve stanford'dan uzakta oldugumda en cok ozledigim seylerden biri bu. co ho var bir de coffee house diye bir yer, ama orasi bariz piyasa mekani, sevmiyorum. gerci chelsea clinton'a rastladigim yer olarak kalbimde ozel bir yeri vardir co ho'nun.

    beni cok sasirtan bir sey de "interfaith prayer room" oldu. main quaddaki binalardan birinde dersim vardi, erken gitmisim, siniftan onceki dersin ogrencileri ciksin diye bekliyorum, orada bir sandalyeye oturdum. baktim yandaki sinifin kapisi kapali ve onunde bir ayakkabi var. soru isaretleri kafamda ucusurken kapinin ustunde "inanclararasi dua odasi" yazisini okudum. bulundugum bina office of religious affairs/din isleri ofisi idi, meger boyle bir sey yapmislar. hangi dinden olursan ol, ders aralarinda falan gidip ayakkabini cikarip iceri girip dua ediyorsun. sanirim musluman ogrenciler burada namaz da kilabiliyordur. girip bakmadim nedir diye.

    stanford'un manyak bir burokrasisi var, belki de en kotu tarafi bu. bechtel international center bizim vize isleriyle falan ugrasan bolum, bir tek onlar hizli ve guzel calisiyorlar. onun disinda aman allah. kayit da, finans da, dekanliklar da olumcul. bolum yonetimleri bolumden bolume degisiyor. ben sahsen bolumdeki sekreterlerle guzel iliskiler icindeydim, sagolsunlar hayati bayagi kolaylastirdilar!!!

    * (bkz: cardinal/#4017928)
    * condi rice bu universitenin siyaset bilimi bolumunde hoca olarak gozukur hala. hocalarin resimlerinin oldugu panoda ultra cirkin bir resmi vardir.
    * kampus icinde hocalarin evlerinin oldugu bolgede dolanirken sato gibi evler gormek mumkundur.
    * 260 numarali main quad binasinin bodrum katindaki erkekler tuvaleti meshurdur. vaktiyle gay erkekler sevismek icin oraya gidermis.
    * 260 numaranin biraz ilerisindeki main quad binasi (jordan hall)'un bodrum katinda ise meshur zimbardo deneyi (stanford prison experiment)yapilmistir, das experiment olmustur.
    * rivayet odur ki ucuk ama zengin adamin biri psikoloji bolumune yuklu bir bagis yapmis ama bu paranin parapsikolojiye harcanmasini sart kosmus, ufolari arastirin demis. bolumde kimse parapsikolojiyle ilgilenmediginden bu para yillardir bolumun hesabinda durup dururmus, ve kagit uzerinde zengin gozuktugu icin bolum universiteden para koparmakta zorlanirmis.
    * siniflari pek teknolocik. hemen her sinifta bir projektor veya plazma tv, dvd/video sistemi falan var. her an prezentasyon yapmaya musait.
    *okula girebilmek icin aristokrat veya okuldan mezun akraba sahibi olma gerekliligi de safsatadan baska bir sey degil, basarili ve okul ucretini odeyebilen (ya da burs alabilen) herkes girebilir. stanford'a ayak basmis, kaliforniya'nin rahat (laid back) havasiyla buyuk uyum icindeki bu kampuste bulunmus herkesin hissedebilecegi gibi ivy league okullarindaki o burnu havada aristokrat havalari burada sokmez, henry theodore spencer iii gibi isimli ogrenciler yok ortamda -belki mba programi haric (ismi oyle olanlar da ayaklarina flip floplari cekip gevsiyorlar).
    * yalniz bu okulda ismini vermeyecegim bir master programinda charles shaw isimli bir ogrenci mevcut. kendisine merlot mu cabarnet sauvignon mu diye sorasim geldi, yazik dedim sormadim (bkz: two buck chuck)
    * undergradlar arasinda enteresan bir "yurt kimligi" tutkusu var. kaldiklari yurtla ozdeslesip her yere tebesirle yurt sevgilerini dosuyorlar. branner sucks, go lantana bilmemne... fraternity-sorority olayindan cok bu duyuluyor kampuste.
    * bir de ebf var, enchanted broccoli forest isimli yurt/ev. hippi arkadaslar kaliyormus orada, ot cekip ucuyorlarmis deniyor. ben bilmiyom.
    * hippi demisken, bir de kampus nudistlerimiz var. ne zaman onemli bir olay olsa cikarlar ortaya cibildak cibildak kosarlar ortalikta. cok hizli bir sekilde gelip kaybolduklari icin "honk?" deyip kalirsiniz.
    * cogu kampuste oldugu gibi sincap bollugu var kampuste, ama ayrica rakunlar ve ara sira foothillerden kampuse inen dag aslanlari da var.
    * kampus icinde bir de 750 isminde bir pub/bar var
    * posta kodu 94309 (po box) ve 94305'tir

    bye bye stanfod diyor, son olarak, adet oldugu uzere:
    (bkz: go cardinal)
    (bkz: cal sucks)

    edit: thai cafe matematik degil psikolojinin altindaymis (matematik yan bina, oradan gecip gidiyoruz da ondan karistirmisim). yalniz bu durumda bir daha thai cafeye gidip nasil yemek yerim ben??? zimbardo deneyinde cocuklarin kafalari yedikleri mekanda satilan yemek nasil bogazimdan gecer. tovbe ya rabbi!
    edit 2: 4 tane bogazicilimiz varmis. yok mu artiran?
  • hayli ilginç bir sınav sistemi olan üniversitedir. türkiye'de bu üniversitenin tarzı ile sınav yapılması mümkün değil gibi görünüyor.

    - sınav esnasında sınavın yapıldığı salonda hoca, asistan ya da gözetmen bulunmaz. sınav kağıtları dağıtılır, tüm asistanlar salonu terk eder ve salonda sadece öğrenciler kalır.

    - sınavın cevapları üniversitenin ünlü "bluebook"una yazılır. bluebook 12 yapraktan oluşan çizgili bir defterdir. tahmin edilebileceği üzere kapağı mavi renktedir. kapağın ön ve arka kısımlarında üniversitenin "honor code"u yazılıdır.

    - sınavlar hocalar tarafından değil dersin asistanları tarafından okunur.

    - sınav sonuçları ilan edildiğinde öğrenciler bluebook'larını teslim alırlar. sınavlar öğrencide kalır. sınava itirazınızı bluebook'unuzu aldıktan sonra yapabilrsiniz. yani teorik olarak bluebook'u alıp cevabınızı değiştirip ertesi gün "benim puanım haksız yere kırılmış" diye itiraza gidebilirsiniz. ama bu sadece teorik olarak böyledir. pratikte böyle bir şey yapmaya götünüz asla yemez.
  • 'bir üniversite düşünün öğrencileri mezun olup google’ı, cisco’yu, paypal’ı, linkedin’i kurmuş olsun. yahoo’nun ceo’unun da aralarında bulunduğu profesyonelleri saymıyorum bile.

    bir üniversitenin öğrencilerinin kurduğu şirketler 5.4 milyon kişiye istihdam sağlasın yıllık 2.7 trilyon dolar gelir elde etsin. sadece bir üniversitenin mezunlarının ekosistemi devlet olsa dünyanın en büyük 10. ekonomisi olsun. rakamlar kafa karıştırmasın ülkemizde 24 milyon çalışan var, en büyük 500 sanayi şirketmizin cirosu ise iso’nun rakamlarıyla 300 milyar lira.'

    utanarak, alıntı webrazzi'den.
  • bizim okullara verilen butcenin 20 katinin verildigi iddia edilen universite.

    iste tam da bu yuzden hicbir universitemiz bir stanford olmayacak. cunku bizim zihniyetimize gore stanford olmak icin bize birisinin stanford'un butcesi kadar butce vermesi gerekir.

    "vermesi."

    "gerekir."

    yani universitelerin calisip uretip proje gelistirip ozel sektorden fundingler grantlar toplamasi gerekmez.

    "vermesi."

    "gerekir."

    "devletin."

    belki stanford'un butcesi bizim universitelerimizin butcesinin 20 kati olabilir, ama bu 20 kat butceyi kimse goturup stanford'a (turkiye'de devletin universitelere butce vemesi gibi) "al, senin payin da bu." diye vemez. stanford gider, ortaya bir sey koyar, uretir gelistirir, proje sunar (yani kisaca calisir, ama kopek gibi hayvan gibi essek gibi calisir) ve apple'i intel'i qualcomm'u daha niceleri bu projeleri bu calismalari satin almak kullanmak icin, ayni bir ticari firmadan hizmet almak gibi, satin alir, ve bizim universitelerimizin 20 kati butcesine ulasir.

    iste bizde ki bakis acisi bu, "benim stanford olmami mi istiyorsun, o zaman onun butcesini bana da ver". iste bu yuzden asla stanford olamyacagiz malesef.

    "stanford olmam icin, stanford'in butcesine sahip olabilmem icin benimde stanford gibi cilginlar gibi calismam lazim" diyen bir nesil gorme umuduyla...
  • kampus icindeki stop isaretlerinden birinde durmadigim icin ceza yedigim guzide okul. buraya kadar her sey normal. tek sorun, benim arabam bile yok. evet dogru bildiniz, cezayi bisikletle yedim. iste boyle nezih bir kampustur stanford.
  • gordugum en guzel universite. turkiye de odtu'ye girebilmek icin kapidaki gorevlinin ahret sorularina cevap verirsiniz, kicinizi yirtarsiniz. ben buraya ne zaman girdigimizi bile farketmedim palo alto'da dolasirken birden kendimizi universitenin icinde bulduk..
  • ogullari ölen stanford cifti anisina harvard'da bir bina yaptirmak istemektedir.. harward müdürü bunlara napicaksiniz bina yaptirip gidip baska bisi yapin deyip kucumser.. bunlar da gidip stanford universitesini kurar.
  • silikon vadisini ve google'u yaratan okul
  • sun microsystems gibi bir şirketi var etmiştir. sun microsystems'in sun kelimesi stanford university network kelimelerinin baş harfleridir.
  • "stanford university libraries-sulair" adı altında epeyce geniş (sadece 6 milyon basılı materyal mevcut; sesli, görüntülü vesairi saymıyorum) bir akademik veritabanları var. hayran olmamak mümkün değil. güncel bir liste, türkiye'den kaynaklar da çok, test ettim.
    buyrunuz, tepe tepe kullanın.
hesabın var mı? giriş yap