• star trek kronolojisinin devamlılığına bir çok darbe vurduğu iddia edilmektedir bu güzel serinin. şöyle toparlanabilir sanırım :

    1) kronolojiden bilinen, enterprise ismini taşıyan ilk geminin kirk'ün komuta ettiği ncc-1701 olduğuydu. ancak bu seride nx-01'in enterprise ismini taşıdığını görüyoruz. (yapımcılar ncc-1701'in enterprise ismini taşıyan ilk federasyon gemisi olduğunu, nx-01'in ise bu ismi taşıyan dünya yapımı ilk araç olduğunu söyleyerek deyim yerindeyse kıvırmışlardı.)

    2) orijinal serinin balance of terror bölümünde cloaking teknolojisine sahip bir yıldız gemisi spock'ı oldukça şaşırtmış ve görünmezliğin ancak teoride mümkün olduğu yorumunu yapmasına sebep olmuştu. buradan federasyonun cloaking teknolojisinden 22. yüzyıla kadar haberdar olmadığını kestirebiliyoruz. ancak archer ve ekibi broken bow bölümünde cloaking yeteneğine sahip bir gemiyle karşılaştılar.

    3) kaptan picard'ın 22. yüzyılda kullanılmadığını söylediği phaser'lar archer ve ekibi tarafından bol bol kullanılıyor.

    4) orijinal seride subspace iletişimin 2168 yılına kadar keşfedilmediği belirtilirken hoshi sato bol bol uzayaltı iletişim ağını kullanıyor.

    5) t'pol ve çevresindekiler tarafından bol bol lafı edilen vulcan çiftleşme ritüeli pon farr, orijinal seride bırakın herkesi mccoy tarafından bile hiç duyulmamıştı.

    6) archer ve tayfasının genç haliyle tanıştığı t'pau ile kirk ve tayfasının tanıştığı yaşlanmış t'pau arasındaki aksan farkı da oldukça tartışılıyor. (bir takım çevreler bu değişikliği translator teknolojisindeki gelişmeye de bağlıyor.)

    7) archer ve ekibinin borgla karşılaşması, omicron partiküllerinin borg nanoprobe'larına zarar verebildiğinin keşfedilmesi, borg gemilerinin görüntüleri gibi konuların hiç birinden tng ekibinin borg'la ilk kez karşılaştığı bölümlerde bahsedilmiyor.

    8) ferengi ırkıyla ilk temas şerefi picard'a verilmesine rağmen, archer ferengi ırkından dört kişiyle karşılaştı. (bir kısım trekkie'ler archer'ın bu dört ferengi mensubunun gerçek kimliğini bilmemesini antitez olarak sunuyorlar.)

    9) çok kesin olmamakla birlikte klingonlarla olan ilk temas da kronolojiye aykırı olarak değerlendiriliyor. orijinal seride mccoy klingonlar hakkında "50 yıllık bir düşmanlık"tan bahsetmişti. picard ise tng'de klingonlarla ilk temasın federasyon tarafından yapıldığını belirtmişti.

    10) tribble denen sevimli ancak tehlikeli ırkı phlox tanımasına rağmen 100 yıl sonra mccoy bu hayvanları tanımıyordu.
  • hayvan gibi yazmisim, onca yazilacak sey varken, haklisiniz. inanin, zaten okunsun diye yazmadim, kendime yazdim, beynimi spamliyorum, bir reset iyi gelecek su aralar, o yüzden. okumayin, gerek yok.

    ben bu diziyle 2004'te filan tanismis olmaliyim. cok zorlu bir yildi benim icin. cekmedi demek ki, birakmistim.

    bu aralar bilmiyorum artik derim o kadar kalin degil galiba, gereksiz duygusallasiyorum. mantigim yasadigimiz bu vahset caginin bize cok daha agir yüklenecegini anliyor ve kabul ediyor da, olmuyor iste. neyse kendimi büyük aydinlanmacilarin biyografilerine filan verdim. onlarin insanin en sefil hallerine karsi, gerekirse kendi yokoluslarini göze alip verdikleri agir ve acimasiz savasi okursam önümüzde olana bilenmisligim artar, kendimi toplarim diye. galiba o da pek olmadi. neyse, youtube'da tesadüfi gördügüm bir parcadan sonra, enterprise'a basladim. 6. bölümden sonra birakayim dediysem de, iyi ki devam etmisim. önceleri her gece yatmadan bir bölüm derken iki haftada 98 bölüm bitti an itibariyla. o ha ya ne zaman harcamisim. son bölümü saymazsak, kafa biraz dagildi mi? evet! üstelik aradigimi bulamamama ragmen.

    --- spoiler'le karisik ---

    tipki orjinal star trek'in kaderine ugrayip 4 sezonda bitirilmesi cok ayip olmus. evet kabul etmek lazim, özellikle baslarda inanilmaz gerizekalica senaryo hatalari yapilmis. insanlarin daha bu cagda üzerine kafa yorduklari konular sanki hic gündem olmamis gibi hareketler güya acemilige vurgu yapmak icin mi sokulmus araya bilemedim. misal hoshi'nin bir gezegenden aldigi bir sümüklü böcek gibi bir canliyi, doktorla birlikte diger bir gezegene birakmasini tuhaf karsilamamak icin avustralya'nın 2 milyon kediyi yok etmesi basligina filan ugramayin. hele trip'le yabani prenses'in macerasi, hadi kirk'e filan bir saygi durusu olsun *, retro olsun diye yapilmis diyelim, hadi üstüne bunun icin de yapimcisinin bile basarisiz dedigi bir bölümü sectiniz de, kavga ederken birden sevismeye baslamak gibi hic yapilmamis bir sahneyi yazmanin hakli gururunu yasayan senaristlerin, aids'in ciddi bir dünya meselesi oldugu bir zamanda korunmasiz cinsellik olayini es gecmeleri.. affedilir degil. üstelik trip'in daha önce bilgisi ve iradesi disinda "hamile birakilmasi"olayi neredeyse sadece komedi unsuru olarak sunulmusken. (ayni sey hoshi'ye ya da t'pol'a yapilsaydi ve bu olaya klingonlarla birlikte gülünseydi, o ilk sezon bile yayinlanamazdi. demek ki o cagda da seksizim ugrayanin cinsine, sinifina göre secici gecirken olmaya devam ediyor)

    star trek evreninin olagan tarihselligini bozduguna dair getirilen elestirilerden bir demeti 6degreesunder sunmus. (bkz: #18757046) iyi de bunu digerleri de az cok yapti. üstelik onlarin eli serbestti. enterprise ilk prequel, anlattigi hikayenin sonu belli. lakin daha simdiden tos'i teknik ve bilgi anlaminda belli konularda gecmis bir cagda yasiyoruz. özellikle teknik aksam dizayn edilirken veya senaryo düsünülürken bunun cok büyük sikintilara yol actigi muhakkak. onlar da kendi yollarini bulmuslar. he 7 milyon insan ölmeseydi daha tutarli olurdu gelecek icin ama dizide bir avuc mürettebatin bu hazirliksiz intihar komandasi eylemine bu kadar cani gönülden katilmasini ve ne olursa olsun tavizsiz devam etmesini, isi yagmaciliga, katillige hatta iskencecilige kadar götürmesini aciklayacak bir motivasyon lazimdi. (o zamanin aktuel ethik tartismalari icin (bkz: guantanamo) (bkz: waterboarding))

    kiliktan kiliga girme yetenegini quantum leap'tan tanidigimiz scott bakula'nin baslarda en kereste, en lüzumsuz, en saskaloz yildiz filosu komutani jonathan archer'a hayat verdigini düsünürken, simdi siralamamda kasinti ve abartili özgüven tanimina yeni bir boyut katan kathryn janeway'in, gereksiz ilahlastirilmis jean luc picard'in, sifir karizma benjamin sisko'nun fersah fersah önünde essah kaptain kirk'in ardindan ikinci sirada. özellikle 3. sezonda kendisiyle yasadigi ethik tartisma ve kisilik gelisimi, ögrenebilirligi, kendine özelestirel bakabilmesi, korkmadigi zayifligi, babasiyla iliskisi, inadi, amirlerine sorgulamadan itaat etmemesi, yeniye acikligi, tutarli olma kavgasi, önyargilarini sorgulayabilmesi, sonsuz iyimserligi, kendisiyle kafa bulabilmesi ama otoritesine helal getirmemesi sanirim onu bence en insani kaptan yapan yani. tv'de bu kadar bilinen bir yüzün bu rol icin dogru bir secim olmadigina dair önyargimi yikti, bakula. gercekten takdir edilecek bir is cikarmis. kendisi artik bu alemde olsun, mirror aleminde olsun kaptanimdir, kirmizi seritli uniformami diktirdim bekliyorum. sanirim cekimlerde de bayagi eglenmisler. bloppers'larda kapida elinde iki kokteyl bardagi, agzinda uzun sigarayla hugh heffner stayla belirip, kendisini dramatik bir cekim icin ciddiyetle bekleyen t'pol'u gülmekten yere yatirdigi sahnede oldugu gibi. t'pol demisken, ikisinin arasindaki iliski gercekten özellikle saygi ve güven kavramlari ile aciklanabilir saniyorum. tabii ki archer'in t'pol'a duydugu cinsel cekimi de unutmamak lazim. iliskileriyle ilgili anahtar sahnelerden birisi archer'in köpeginin öldügünü gördügü rüyadaki mezarlik sahnesi, digeri de archer'in expanse'da diger yarali gemiyi soymaya karar verip t'pol'la tartistigi sahne bence. ki bu ikinci sahne enterprise'in, hatta star trek'in en gercekci sahnelerinden biri. o idealize kaptanlari hicbiri buna ahlaki acidan cesaret dahi edemezdi, ki misal janeway bunun yerine 7 (ve ya 75) yil dolasmayi göze almisti.

    bir diger yetenek vulcan'li ilk (resmi olmayan ve basta yildiz filosunda hizmet vermeyen) bilim subayimiz t'pol'u canlandiran jolene blalock. hatunun verdigi röportajlara baktim, bayagi kakara, kikiri, hopbidik bir sey, t'pol'la zerre alakasi yok. zaten mimikleri kisitlanmis, üstelik vulcanligi alemlere getiren mr. spock'la kiyaslanmak gibi kara bir kaderle sinanan bir aktrisin verecegi en iyi sinavlardan birini vermis. tuhaf bir sekilde, sektörde belirli bir cekmeceye tikilmamak icin gayet de belli olan zenci kani tasidigini saklamak zorunda kalmis, acaip. bir de cidden trekkie ve bu yüzden defalarca yazim ekibiyle, yapimcilarla yaptiklarinin star trek ruhuna uyup uymadigi konusundan takistigini biliyoruz. asiri zayifligi, koca gögüsleri, koca dudaklari tartisilmis forumlarda. bu kadar güclü bir karakterin, sirf bunlardan dolayi antifeministbir tipleme oldugunu iddia etmek sacma da, siradan bir fizikle pek inandirici olmayabilirdi, o da var. karakterindeki, iki dünya arasinda kalmisligi, gelisimi, catismalari, yalpalamalari, degisimi de sovun en iyi becerdigi islerden biri olmus. aids analogu hastaligi kapmasi (tecavüze ugramasi diyelim), madde bagimliligi, bebegini kaybetmesi gibi gayet agir travmalardan da galip cikmasi, inandirici islenmis. lakin trip'le sergüzestini getirip madde bagimliligina dayamalari filan bence en agir harcanmis hikayelerinden bir enterprise'in. t'pol'un gemideki tüm erkek yüksek subaylarin ilgisini cektigini biliyoruz, herkes archer derken ve reed kendine umarken, gidip trip'i bulmasi denisik olmus. gerci taa ilk karsilastiklari sahneden beri spoiler vermisler ama t'pol/archer iliskisi cok daha kisa sürede daha farkli boyutlara tasindigi icin fanfiction'lardaki yön de onlari isaret etmis. seyircinin beklentisini iyi ki dinlememisler. iki oyuncu arasindaki uyum, erotik gerilim cok iyi. ben de (kirk'le spock'un homoerotik cekimi ve uhura'yla kirk'in tv'de ve sinemada gösterilen ilk interracial öpüsme sahnesi degerlendirme disi birakilmasi kaydiyla) star trek'teki en orotik romantik sahneye imza attiklari fikrine katiliyorum. gercekten bu kadar farkli bir ciftin yürüttügü günlük iliskiyi göstemek, kolay olmasa da hikayeye cok sey katabilirdi.zaten olaylar orijinal serinin 100 yil öncesinde gectiginden vulcanlarla insanlarin iliskileri, o cagdaki deger yargilari ve hatta vulcan toplumunun neredeyse ic savasin esigine gelmis toplumsal, sosyal ve dini yapisi buna gayet güzel bir arka plan sunabilirdi. iliskilerine dair biri trip'in agzindan iki yerde romeo ve jülyet göndermesi vardi ki, onlarin biraraya gelmesi daha kolay olarak görülüyordu. nedenini anlamadigim bir sekilde bir bayagi hirpaliyorlar bunlari senaristler. bir diger vulcan-insan iliskisi, yeni star trek filmlerindeki, seyirci hatrina yaratilan spock-uhura iliskisine bakalim. piyasa olacagiz diye, bayagi bayagi seven asik ne yapmaz ki modunda bir spock yapmislar. üstelik oyuncalar arasinda sifir kimyayla, karsisindakinin yari vulcanli oldugunu farketmeye zekasi yetmeyen, neden duygularini bastirdigini hala sorguladigi herife deliler gibi asik bir uhura'yla onlar mutlu olsun, bunlar habire aci ceksin. adaletin bu mu dünya? :)

    gelelim charles tucker ııı'e ya da nam-i diger trip'e. connor trinneer'in bu agzini yaya yaya güneyli aksaniyla gereksiz espriler yapan, baslarda agir abazan takilan, kaptanin bro'su, eski film fani, bir nevi isinin hastasi, hayati bir cizgi dizi kahramani tadinda yasayan redneck mühendis tiplemesine bir meslektasi olarak niye sempati duyamiyorum derken, farkettim ki ya hu bu arkadasin tipi bayagi george w. bush. ilk farkeden ben degilim ki, su an halen gösterimde olan tom cruise'in barry seal'inda onu oynamis. bunu cözüp, rabbimin yarattigiyla dalga gecilmez moduna gecince, valla sevdim ben trip'i. zaten o yüzeyselliginin altindan kardesinin kaybiyla ortaya cikan duygusalligi, t'pol'un tüm sogukluguna, itelemesine karsin askina sahip cikmasi ama onu rahatsiz etmemesi, isine tutkusu filan karakteri derinlestirdi. spock/ kirk olayindan hareketle trip/ archer askina dair o kadar fan videosu yapilmis ki, lan ben neyi kacirdim diye kendimden süphe ettim nerdeyse, yapmayin böyle seyler halkimiz. ölümüyse gercekten cok berbat yazilmisti, resmen senaristler agir ayip etmisler, zaten garibana etmedikleri kalmadiydi. (tamam kitaplarda romulan savasi sirasinda cerrahi olarak degistirilmis sekilde ortaya cikiyor, ölmesi casus kimligini saklama amacli tiyatroymus filan. uktesini vereyim buraya yeni kimliginin philip collier). bir de trinneer'in ciddi bir komedi potansiyeli varmis gibi duruyor, sitcom filan denese keske.

    bir diger iyi oyuncuysa denobulanli dr.phlox rolüyle john billingsley. optimistligi, nesesi, yarim agizla yandan yandan konusmasi, her tür delilige acikligi, mükemmel ötesi bir doktor, gözlemci ve dost olmasi, lafini hic sakinmamasi, rahatligi, keyfehilligi, diger kültürlere karsi saygisi, bilgisi, alternatif yöntemler kullanmasi filan gercekten cok iyi. yüzündeki o protezlere ragmen duygularini bu kadar belli edebilmesi, (sanirim bazi sahnelerideki gülüsü biraz canlandirma marifeti) ve zamaninda nimoy'un yaptigi gibi tüm bir irki star trek alemine bunca karakteristik oturtmasi ancak iyi bir aktörlükle aciklanabilir. bu kadar iyi bir aktörün piyasasi olmamasi holywood'un sanatsal sefaletidir. bir de youtube'da biri dr. phlox icin "sanirim neelix'le ulasmaya calisip cuvalladiklari sey bu" demis, hak verdim.

    dizinin vasatiysa dominic keating'in canlandirdigi malcolm reed. aslinda düsününce tas asker kafasi sayesinde enterprise gemisine getirdigi prozedürler, mühendisligi filan gercekten iyi ama nedense, biz ne bir kisilik gelismesi, ne mürettebatin kaynasmasina verdigi büyük bir sey görebiliyoruz. biraz maco'larla rekabet konusu, onu da kliseden öteye tasiyamamislar. senaristlerin cok kafa patlatmadiklari ortada, en son bir section 31 muhabbetine girdiler, fena da olmadi lakin too late too little. trip'le muhabbetleri bile sürekli bir igneleme havasinda. hatta görüyoruz ki, t'pol'un bosandigini ögrenmesinden ardindan, romulan gemisinden kurtulmaya calisirken, trip kendisiyle oksijenini paylastiktan sonra, durumu ona anlatmasi, trip'in ruh haliyle ilgilenmesinden degil, t'pol'la sansini tekrar denemek istemesinden. bu karakteri hakkinda acik ipuclari veren bir sahneydi. (sahneyi tekrar izledim, biraz trip'in biraz benim dingilligim sanirim o sahneyi öyle yorumlamak. özür dilerim valla) keating'in sürekli aksaninin agirligini degistirmesini zayif bir aktörlük olarak görüyorum. gerci convention'larda kendisi en cok eglenen ve eglendiren, flörtöz bir kardesimiz, onu da övmeden gecmeyelim. yalniz niye kendisine seks tanrisi gibi davraniliyor, onu cözemedim :)

    gelelim kötülere, lisa park'in oynadigi hoshi sato ve anthony montgomery'nin canlandirdigi travis mayweather sirf kendilerinin etrafinda dönen bölümlerde bile üc mimik ötesine gecememeleri filan felaket. eger bu rolleri iyi aktörler alsaydi, bu tür potansiyeli olan iki rolün de cok iyi isler cikaracagi muhakkak, yazarlar da ayni özensizlikle es gecince, hic olmamis. yahu herseyi nostaljik yapalim derken, nichelle nichols'un roddenberry'in metresi olmasi hikayesi gibi, bu ikisinin de birilerinin bir seyi olmasindan süphe ediyorum. yoksa bunca rating düsüklügüne care aranirken bunlarin gözden cikarilmamasinin bir aciklamasi yok. park'in in a mirror, darkly cift bölümlerinde oynadigi fettan, yükselebilmek icin önüne gelenle yatan hoshi'sinin " bir kiz kariyeri icin neler yapmaz" repliginden sonra, ilk aklimdan gecen "belki biraz rol yapmayi ögrenir" oldu. paralel evrendeki dünya diktatörlügü, terran empire demisken, bana bunlar memluklu köle askerleri animsatti. nasil bunlarda da eceliyle ölme yok, önüne gelen önüne geleni öldürüp sultan oluyor, sanirim böyle bir seydi onlar da. (enterprise'in kalitesini gösteren bir islerden biri de bu. sen kalk orijinal serideki the tholian web'in paralel evrende gecen hikayesini anlat, kayip defiant'i yeniden hayata döndür. valla chapeau! tos'teki mirror mirror bölümünün herseyi altüst etmesindeki orijinallige bakin, ds9'aleminde crossover'daki through the looking glass'daki ve shattered mirror zorlamalarina bakin. hele kira'nin parmagini agzina sokarak femme fatal olma komedisi.)

    ana karakterlere dahil olmayan ama dizi boyunca bizi yalniz birakmayan, insanlara güvenmeyi yavas yavas ögrenen vulcanli büyükelci soval, dengesiz ama karizmatik andorianli komutan shran, xindilerin silahini tasarlayan ama vicdani rahatsizligini asamayan degra, klingon avukat kolos, suliban dingili silik, ne idügü belirsiz zaman yolcusu daniels, mengele göndermesi, data'nin kendi yaraticisinin ecdadini oynadigi dr. soong, hulusi kentmen'in star fleet'de koramiral olmusu maxwell forest, t'pol'un anasi, kocasi filan da corbanin tuzu baharatiydi.

    sadece vulcan toplumu degil altüst oluslar yasayan, bunu dünya, klingon ve andorian toplumlarinda da görüyoruz ki, alttan alta bu yozlasmanin cagirdigi degisimler, parcalanma ve yeniden kurulma cagini tanik oluyoruz ama bu konular hep tek boyutlu geciliyor.

    diziye yöneltilen elestirilerden biri dünyaya yöneltilen xindi saldirisinin aslinda 9/11'e bir gönderme oldugu, xindilerin aslinda müslümanlar oldugu, neo con fikirleri savundugu filan seklinde. star trek'in her zaman döneminin siyasi tartismalarini yansittigi bir gercek. ancak bence burada islenise ve verilen mesaja bakmak lazim. özellikle demons und terra prime bölümleri zenofobi, irkcilik, ayrimcilik üzerine acik tutum almis, mekanizmalarina bakmis. bir diger bölüm chosen realm dini bagnazligi gayet cesur elestirmis. stigma'da ahlakcilik, (homofobi allegorisiyle) üzerine bayagi kafa yorulmus, gercekten takdire sayan. star trek didaktik yönü olmadan binlerce seriden biri olurdu. enterprise'i ben bu konuda da acik kafali buldum. ancak "madem tos'dan eskiyiz, daha muhafazakar olalim" dahiyane bir fikir gibi degil pek.

    neyse favori bölümlerim: ölümle ve yasama inadiyla yüzlesmeyi anlattigi icin shuttlepod one, bilinen canon'un disina cikip inofficial hikayeyi anlattigi icin carbon creek, yukarida bir kac kere teget gectigim hazmi zor damage, bana klostrofobi'yi anlasilir yaptigi icin doctor's orders ve tabii sordugu sorularla bögrüme oturan similitude.

    ovv, rezalet tiskinc dediklerimse: hoshi gerizekalisinin adami biktirip usandiran korkulari ve asagilik kompleksi etrafinda dönen vanishing point, yine hoshi'nin ne kaddar da özel biri oldugunu bize anlatan exile, izledigim en kötü, klise klingon hikayesi sleeping dogs, travis'in en az kendisi kadar lüzumsuz aile ferdlerine maruz birakildigimiz horizon, billingsley'in ondan sonra ratinglerinin bir daha düzeltilemedigi icin "en nefret ettigim bölüm" dedigi trip'li, premsesli precious cargo, aslinda janeway ve chakotay icin yazilmis, bu yüzden de 4 sezonda yaratilan karakterleri yerle bir eden ve hatta blalock'u da isyan ettiren twilight (süperman archer, onun evde hemsiresi, sokakta bakicisi, yatakta orospusu, evinin kadini t'pol, kapkara karamsar phlox, agresif ergen trip) ve galiba trek cemaatinin cogunlugunca gelmis gecmis en kötü star trek bölümü oldugu hakkinda genel bir mutabakat bulunan these are the voyages.

    yapimcilar rick berman ve brannon braga böylesine umut vaadeden bir malzemeyi böylesine harcadiklari icin beter olsunlar diyorum da, berman olmus sanirsam. böylesine bir seri, romulan savaslari olmadan bitirilmemeliydi, trip olayina hic girmiyorum bak. zaten bu ikisi kalkip ilk iki sezonu kimseyi karistirmadan kafalarina göre yazmislar. roddenberry yapmadi bunu yahu. buradan ücüncü sezondan baslayarak bize neredeyse firesiz bir dördüncü sezon hediye eden manny coto'ya saygi ve üzüntülerimi iletiyorum, sen elinden geleni yaptin kahraman.

    --- spoiler'le karisik ---

    ne aradim? stark trek evrenini oricinil kaptan kirk ve spock'la daha ilkokula baslamadan taniyip, fikri firarlari icin sonsuz bir kaynak bulan bir kardesiniz olarak, sci-fi cemaatinin kapitalizm sonrasi döneme gecisi nasil hayal ettigini bilmek istedim. star trek aleminde insanlarla birlikte diger bir cok canli kapitalizm evresini asmis, komünist denilebilecek toplumlarda yasadiklari genel bir kabullenmedir. gayet yetenekli olabildigini gördügümüz yazarlarin baglantililik derken tam da bu noktayi, trip'in üniversite mezunu olmamasi, dünyada acligi bitiren ve tarim'dan endüstriye, lojistige her konuyu etkileyen yiyecek replikatörü teknolojisiyle tanismalari gibi bir kac ufak ayrinti haric tamamen ihmal ettiklerini söylemek yanlis olmaz sanirim.

    eger star trek alemiyle ilgiliyseniz, basta biraz zorlansaniz da, sonrasinda aciliyor ve daha güzel olacak derken bitiveriyor, yine de es gecmeyin. bana bu sacmasapan zamanda baska seyler düsünme sansini verdigi icin tüm emegi gecenlere minnettarim.

    ps: gercekten birileri okumus mu diye baktim, artik okumuslar mi bilemiyorum, sanirim picard filan hakkinda yazdiklarima bakip bir takim trekkie kardeslerim eksilemisler. la madem basladik, müzigi de begendim, üstelik ilk iki sezon versiyonunu daha cok begendim, bu da icimde kalmasin, ahahahahahahahahaha!

    ps2: buradan tüm bölümleri sözlük'e geciren meth'e tekrar tesekkür edeyim. bir de sorg kardes, bizans entrylerini biraz toplayinca trekkie tematikleri yapalim diyor. ben ha$a trekkie degilim, lakin elimden geleni yaparim. el atacak, bir ses verecek arkadaslara da live long and prosper demeyi de bir vicdani görev kabul ederim.

    ps3: diziye iliskin okudugum en rezalet, en maddi hatalarla dolu, sjw * olacagim diye sirazeyi kacirip, elitlerin kaybedenlere ihanetini ve neden trump'in secilebildigini, bu gün durdugumuz yerden daha iyi anlamamizi saglayan su yaziyla, en keyifli, üzerine kafa yorulmus, essah bir trekkie tarafindan hazirlanmis su samimi blogu da unutmadan koyayim buraya.
  • hakkinda bir teori vardir ki; akillara zarardir.

    --- spoiler ---

    butun dizide islenen butun hikayenin aslinda federasyon gemilerinde eglence amacli bulunan bir holodeck programi oldugunu savunuyor bu teori, dayanagi da senaryodaki bazi sorunlar ve final bolumunun holodeck programiymis gibi bitirilmesi. bu teorinin barindirdigi en guzel arguman ise tng murettebatinin holodeck eglencesi olan bu program sirasinda gecmisin gelecek perspektifiyle oynatilmasi, dolayisiyla enterprise'in tos'tan ziyade tng'ye daha cok benzemesi.

    tabii burada "bakin aslinda kotu yazilmis senaryo degil de, butun dizi kotu yazilmis bir holodeck programi aslinda ehehehe" dalgasini da geciyorlar bir yandan.

    inceleyin:
    https://www.facebook.com/…515476694/?type=2&theater

    --- spoiler ---
  • tos izleyicisi tarafindan tng'ye ilk sezonlari sirasinda uygulanmis "sadiklik zulmu"nun tng izleyisi tarafindan kendisine uygulanmasiyla sonu geldigini dusundugum dizi.

    ds9 ve voy'u henuz izlememis olmakla beraber tng'yi hatim eder etmez "degisiklik olsun, prequel izleyeyim bu sefer de" diyerek izlemeye basladim enterprise'i.

    jonathan frakes gectigimiz ay sonu calgary'de gerceklestirilen ve butun kadronun finalden bu yana ilk defa toplandiklari(patrick stewart'a gore kendi aralarindaki bulusmalardan haric) 25.yil bulusmasinda tng'nin ilk bolumlerinde tos izleyicisinin "kirk'suz spock'siz star trek" fikrine sicak bakmadiklarini belirtmisti. konusu taze acilmis surada 8-9 gun olacak.

    enterprise'a baslamadan evvel dogal refleks olarak acip buradaki entryleri de okumustum. mesela portos'un hastalandigi bolumden sikayet edenleri gorunce "tirt bir sey cikmasa bari" seklinde endiselerim oldu. sonra izledikce gorduk ki her ne kadar kendinden onceki yapimlar kadar olmasa da her bolum star trek felsefesinin kokusunu azicik insana hissettiren kavramlar icermekteydi.

    xindi ve temporal war konularinda klasik trek evreninden sasmis olmalariyla birlikte ortama yeni heyecanlar katmis olmalarini takdir ettim. hayir, herifler prime directive gibi temel konulari irdeleyen bolumler yapsalar bu sefer de "yeaaee bu ne yeaaeea" denmesin? kopekli bolumun bir ana fikri vardi, simdi hatirlamiyorum birkac hafta oldu izleyeli. ya ben cok aklimi aldirdim en osuruktan bolumden bile bir anlam cikartiyorum, ya da tng'nin ilk bolumlerinde basina gelen izleyici dusmanligi enterprise'in da basina geldi vaktinde. mesele "reed alert" * * muhabbetinin dondugu bolumde gulumsetmisti. boyle ufak tefek seyler var. sonuc olarak enterprise'in bu kadar asagilanmasina mantikli yaklasamiyorum.

    tng birinci sezonun blu-ray surumunun piyasaya sunulacagi su gunlerde ayni seyleri tekrar tekrar izlemek istemeyen, yeni seyler arayan ve endise duyup da enterprise izlemekten cekinmis; icinde "ya bi star trek izlesem aslinda" olan her pink skin'e tereddut etmeden tavsiye edebilirim enterprise'i.

    ek:
    --- spoiler ---

    4. sezondaki vulcan hikayesinde t'pau isimli bir vulcan gorulmekte. tos izleyenler bilir, t'pau amok time'da kal if fee sirasinda ortamda bulunan ve olayi yoneten yasli vulcan'dir. o t'pau bu t'pau'nun gencligidir. anlayacaginiz guzel referanslar var.

    --- spoiler ---
  • bence bu dizinin en büyük sorunu holodeck olmaması.
    diğer serilerde karakterlerin gelişimi, aralarındaki etkileşimler vs. için gerektikçe holodeck'e sokup, kafalarına göre takılabiliyorlardı, ama bu dizide böyle bir şans olmayınca bu tür numaralar zaman içinde ileri geri yolculuklara kalıyor, bu da dizinin star trek evreninde oraya buraya dokunarak daha fazla sorun çıkarmasına neden oluyor.
    henüz izlememiş olsam da, son bölüm de bunun üzerine tüy dikiyor anlaşılan.
  • "dear doctor" isimli bolumunde prime directive'in neden starfleet'in en ehemmiyet verdigi prensibi olduguna yonelik ipuclari barindiran star trek yapimi. ilk sezon tirt diyorlar ama ben begenmis bulunmaktayim. (tng gibi bir seye kiyasla eh, tirt tabii biraz)
  • "kaptanın köpeğinin hastalanmasıyla ilgili bölüm"üne hasta oldugum dizi. archer'ın t'pol ile yiyiştiği bolumdur.
  • izleyici kitlesini çok büyük ölçüde kaybetmiş, prodüktörü rick berman'ın kovulmasına yol açabileceği söylenen dizi.

    dizi ikinci sezonuyla beraber çok büyük bir sıkıntıya girmiştir.
    ilk olarak activision'ın paramount'a dava açmasına sebebiyet vermiştir. gerkçe olarak activision yeni dizinin ratinglerinin düşüklüğünü ve yeni bir star trek projesinin yürürlükte olmamasını göstermiştir. (bkz: #3052487)

    cbs diziyi tüm star trek dizilerinin yayınlandığı prime time'dan almış ve saat onda yayınlamaya başlamıştır.

    be gelişmeler sonucunda idzide büyük çaplı bir revizyona gidileceği yada prodüksyonunun tamamen durdurulacağı söylenmekte.

    gerçi "kaptanın köpeğinin hastalanmasıyla ilgili bölüm yapan bir güruha layık bir sonuç olur" demek te pek yanlış olmaz.

    bir star trek standardı olan yedi sezon geleneğini (en azından şu anki durumuyla) gerçekleştiremeyecek gibi görünen dizi.
  • ben de yıllar içerisinde star trek dizilerinin giderek kötülemesinden şikayetçiyim fakat;

    star trek benim için en çok kendine ötekileştirmeyi dert etmiş felsefik tartışmaları barındıran, insanı ideal dünya olabilir mi, neden varım, çemberin neresinden algılıyorum gibi konularda düşünmeye sevkeden bir dizi. bir felsefe okulu. bir ekol. ilyada zamanında ne ise, hamlet ne ise işte bu zamanın da halk destanı, kültür üretimi star trek. çünkü diğer seriler yahut filmler gibi değil. onlarca yıl bitmeyen seriden animeye oradan filme, radyo oyununa, aktiviteye, envai kanalda, kendini anlatmaya devam eden bir fenomen.

    enterprise özellikle ilk iki sezonun cinsiyetçi erkekçi-kazanan- futbolsever şövenist havasından üçüncü sezonda bir miktar çıktı, belki iptal edilmese toparlanabilirdi. netflix’in bir ekip topanacaksa bir zenci bir gay bir şişman bir uzakdoğulu mecburiyeti ve düzen-ilke federasyon-kod düşmanı gözleri yaşlı politik doğrucu discovery’sinden daha iyi bir dizi.
  • underrated ve kesinlikle zamanının ötesinde dizi.

    her ne kadar gelişen teknoloji efektleri desteklese ve dizinin aksiyon dozunu üst düzeye taşısa da olay örgüsü açısından da oldukça başarılı ve özüne sağdık bir yapımdır enterprise. dizinin rating düşüşünün sorumlusu olarak gösterilen xindi war, deep space 9'da bizleri ekran başına çivileyen dominion war'un çok daha gerçekçi ve sürükleyici bir şekilde ele alınmıştır kanımca.

    enterprise'ın kaptanı jonathan archer, kirk ve benjamin sisko'dan sonra en gerçekçi kaptan portresini çizmekle birlikte pek tutulmadı. oysa sisko'nun en ciddi olayın ortasında bile her an gülecekmiş gibi bir ifade takınması, kirk'ün her gezende yeni bir hatunu elden geçirmesine karşılık archer (scott bakula'nın başarılı oyunculuğu ile de birlikte) uzayda ezik ve güçsüz olduğumuzu, kendimizi koruyabilmek içinse gerektiğinde ahlak kurallarını esnetmek gerektiğini çok daha gerçekçi yansıtıyor bence.

    temporal cold war ise aslında baya iyi olabilecekken baştan iyi planlamamanın kurbanı oldu. halbuki mesela xindi war sonucu dünyada 7 milyon insanın ölmesi gibi star trek'in ana timeline'ına uymayan bir takım konular var, bunları bir şekilde sonlara doğru olan bir bölümde "ya bu yaşadıklarınızı silecez ya da dünya yok olacak" falan gibi bir noktaya bağlayabilirlerdi, bu sayede hem enfes bir hikaye anlatımı hem de sonsuz retcon şansı bir arada olurdu.

    yapımcı brannon braga'ya göre iptal edilmiş olmasının ana nedeni cost/income olarak çok yüksek olması, yetersiz ratingler ve prequel modası başlamadan bir kaç yıl önce yapılmış olmasıdır. ratinglerin düşük olması voyager'ın da başına bir belayken enterprise'in üstüne üstlük bir de muhafazakar trekkie'lerin hoşuna gitmeyen belirli başlı unsurlar içermesi muhtemelen dizinin iptalini kolaylaştırmıştır.
hesabın var mı? giriş yap