• 1683'teki ikinci viyana kuşatması'nda açılan top ateşi sırasında, duvarlarının binden fazla isabet aldığı rivayet olunan katedral.

    avusturyalılar, 1711 yılında, bu kuşatmadan sonra ele geçirdikleri 180 türk topundan döktükleri devasa çanı, bu katedralde kullanmaya başlamışlar. avusturyalılar, aynı zamanda avrupa'nın en büyük ikinci çanı ünvanına sahip olan bu çana pummerin adını vermişler (türkçeye nasıl çevrilir bilemedim ama bu top ateşinden esinlenerek bu isim verilmiş, ingilizce adı boomer diye geçiyor bu çanın).

    viyana'da, 1683'deki top ateşinden nasibini almış bunun gibi sayısız bina olduğu ve halen bazılarının duvarlarında bu top mermilerinin gömülü olduğu söyleniyor. nitekim am hof meydanındaki bir binanın dışında böyle bir mermi, binaya tutturulmuş bir askıda sergileniyor, bu askının hemen altında, kısaca bu merminin hikayesini anlatan bir yazı eşliğinde.
  • avusturya'nin turklerden ne kadar korktugunun, ve nefret ettiginin bir gostergesi olan katedraldir. orneklerle aciklayalim:

    - katedralin dis cephesindeki en buyuk heykel bir turk askerini ayaklarinin altina almis olan bir azizin heykelidir. yerde cansiz yatan turk'u biyigiyla ve elindeki uzerinde hilal olan bayrak sancagiyla tanimaniz cok kolaydir.
    - katedralin icerisindeki tek prens mezari, ikinci viyana kusatmasinda osmanlilari puskurtmus olan prens eugene'e aittir.
    - katedralin icinde bir kisim, turklerin elinden kurtulmalarini anma kosesi olarak duzenlenmistir.
    - zamaninda avrupanin en buyuk kilise çanı olan pummerin osmanlilarin viyana kusatmasinin ardindan geride biraktiklari bir top eritilerek yapilmistir.

    isin komik yani, pummerin isimli çan 2. dunya savasi sirasindaki bombardiman sirasinda bulundugu yerden kopmus, ve tavani delerek turklerden kurtulma anitinin tepesine duserek paramparca olmustur. bu olayin ardindan turklerin elinden kurtulma aniti yeniden yapilmis, ve pummerin eritilerek yeniden kaliba koyulup dokulmustur.
  • kulesine cıkan asansörden dışarı adım attıgınız anda korkudan altınıza sıcabilirsiniz zira kapı bosluga acılmaktadır!! kulenin dışından dolanmış altı boş bir ızgaranın üstüne cıkarsınız. ızgaranın üstünden yürüyüp kulenin tepesine cıkana kadar boncuk boncuk terlersiniz.
  • müzeye dönüstürülmüs mahseninin gezilip görülmesi ve ibret alinmasi gereken katedraldir. stephansdom ismini aziz stefandan almistir. neden aziz stefan denirse. her avrupa sehrinin bir azizi vardir viyana nin ki aziz stefandir.
  • buranın tepesine çıkıp da kölner dom daki gibi mükemmel 360 derece bir panaroma göreceğiniz hayaline kapılmayın sakın. rutubet dolu daracık merdivenleri güç bela çıktığınızda hediyelik eşya satılan küçücük bir odanın içerisindeki götüm kadar camlardan viyanayı görmeye çalışıyorsunuz..bir de üstüne para veriyorsunuz. dışarıdan mükemmel, içerisi ve ayinleri mükemmel ama turmlara çıkmaya gerçekten gerek yok..
  • hayatımda gördüğüm en ince işçiliğe sahip katedral. yeterli bilgileri edinip doğru düzgün gezerseniz çok daha keyif alırsınız, bunun sebebi tonla ayrıntıyla bezenmiş olmasıdır.
  • neredeyse tüm avrupa kentlerinin tam merkezinde hep bir katedral bulunur. stephansdom da viyana'nın işte o tam merkezindeki katedral. içi büyüleyici güzelliktedir. çatısından da viyana'yı seyredebilirsiniz.

    asansörle çatısına çıkarsanız sadece özel bayramlarda ve yılbaşlarında çalan "pummerin" denilen çanda bezekli işlemeleri görebilirsiniz. bu işlemeler 6 adet standart türk kafalarıdır. çan (pummerin) viyana kuşatması'nın ardından türk toplarının eritilmesiyle avusturya-macaristan kraliyet çancısı johann achamer tarafından imal edilmiştir. her ne kadar achamer bir avusturyalı ismi olsa da tıpkı kendilerini brandtner, gottlieb, haider, neugeborn, leopoldstatter veya ofner diye isimlendirenlerin birçoğu gibi achamer de katolik'liği kabul etmiş bir türk mahkumuymuş. avusturya'nın soyluları ve varlıklı vatandaşlar vaftiz aileliklerini üstlenmişler. vaftiz olan türkler hizmetli olarak hayatlarını kazanmışlar, halk arasında saygın bir pozisyon üstlenip bugün artık "gerçek viyanalı"dan ayırt edilemez duruma gelmişler.

    ayrıca çatısında bulunan beyaz mavi gri geniş sivri uçlu şeritler ve alt bölmesinde sarı-mavi-sarı kenarlıklarla sınırlandırılmış mavi,sarı ve yeşil çizgili dikdörtgenlerden oluşmuş bordür aslında bir serazen halısı motifidir. bu motife akdeniz bölgesindeki müslümanlarda rastlanır. okuduğum alman bir yazarın "kahve kokusu" adlı kitabına göre bu müslüman halısı viyana'nın simgesiymiş.

    edit: viyana'nın ırkçılığı ve türk düşmanlığı ile bilinen eski başbakanının adının da haider oluşu bir rastlantı mıdır, bilmiyorum.
  • çok heybetli bir katedral ve viyanalılar steffl diyorlar kısaca. burada da osmanlı nın viyana kuşatmalarının etkisini görmek mümkün. katedralin ana giriş kısmı batı cephesidir, ana girişe göre sol arkadaki yani kuzeydoğu
    duvarında (faytoncuların olduğu kısmın arka köşesi) giovanni capistrano vaiz kürsüsü bulunmakta. giovanni capistrano adından da anlaşılacağı üzere italyanmış, 1451 yılında osmalı saldırılarına karşı vaaz vermek için avusturya ya gönderilmiş ve hristiyan ordularını osmanlı ya karşı gaza getirmiş, 1724 yılında aziz ilan edilmiş. avusturyalılar bundan bir yüzyıl sonra aziz giovanni capistrano yu bir osmanlı akıncısını ayaklarının altında ezerken betimledikleri vaiz kürsüsünü dikmişler.
    http://www.flickr.com/photos/miltonmic/2353411393/
  • beethoven'un sağır olduğunu anlamasını sağlayan irili ufaklı 23 adet çana sahip olduğu söylenen devasa katedral. şöyle ki beethoven, çanlar çaldığında katedralin kulelerinden uzaklaşan kuşları görür ancak çanların seslerini duyamaz ve işitme yeteneğini tamamiyle kaybettiğini anlar. bunun dışında stephansdom için viyana'nın en kalabalık mekanı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. bu katedrali adam akıllı gezmek istiyorsanız sabahın köründe gitmeniz önerilir. doğru düzgün fotoğraf çekebilir kuleye daha rahat tırmanabilirsiniz. zira kulenin merdivenleri oldukça dardır.
  • dinle alakadar bir insan değilimdir. ancak ibadet yerlerine yaptığım turistik ziyaretlerde genellikle mimariye hayran kalmama engel olmaz bu durumum.
    dış mimari zaten ben gotiğim diye bağırıyor. ama içeriye girdiğinde de bambaşka bir atmosfer var. içerideki ikonalar, alışıldık kilise / katedral süslemelerinin çok dışında tasarlanmış. belki başka birçok kilisede huzurlu bir ortam yakalanabilir ancak burada değil... hayalgücü azıcık kuvvetli birisi burada neler neler imgeleyebilir... ruhunu şeytana satmış bir rahibin son çırpınışlarını, işlediği günahların bedelini ödemeye çağırılan bir kimsenin kaçışlarını kolayca hayal edebilir, korkabilir, kendinizi bir şeytan-din konulu bir korku filmi setinde veya bir kitabın sayfalarında görebilirsiniz. ta ki, benim gibi, içeride bir konser provasına rastlayana kadar.

    devasa bir org* çalmaktadır, yaklaşık 100 kişilik bir koro katedrali ortalamıştır, şef kendinden geçerek onları yönetmekte, yer yer azarlamaktadır ve bu topluluktan çıkan çok sesli şölen o eşsiz akustikli katedral kolonlarını ve duvarlarını tokatlamaktadır.

    başkasını bilmem, ben birkaç damla gözyaşına engel olamadım.
hesabın var mı? giriş yap