• foreignpolicy'de gene döktürmüştür.

    trump'ın suriye'den çekilme kararı için, yanlış şekilde uygulanan doğru bir karar olarak tanımlamaktadır ki yerden göğe kadar katılmaktayım.

    kısaca diyor ki, ypg zaten ışıd ile varoluş mücadelesi veriyordu, bizim için hayırına savaşmadılar. onları suriye'de terk etmemiz bir daha asla kimsenin bize sırtını dayamayacağı anlamına gelmez. adam haklı beyler çünkü amerika daha önce de kürtlerle işbirliği yapıp sonra yüz üstü bıraktı, ama tarih kendini tekrar etti.

    bir de suriye'yi bataklık olarak tanımlamış ve bu karmaşadan kimse yüzde yüz galip çıkamayacağından "suriye'yi kaybettik" tantanasını boş bulmuş. kendisine göre ortada bir kazanç veya kayıp yok, sadece yıkılmış değersiz bir ülke var.

    bizim medyadaki dombıracı ecdatçı tayfa ile keriz liboş tayfadan gına gelmişti. gerçekçi yorumları özlemişiz valla. yürüyedur yiğidim.
  • uluslararası ilişkiler teorileri içinden realizmin sıkı savunucularından biridir. hatta tam olarak yapısal realizmin destekçisidir. amerika'nın ırak'a müdahalesinin "ama insanlar ölüyorlar, ırak'ın bütünlüğü, egemenliği ne olacak" argümanları dışında gerçekten amerikanın çıkarları açısından neden haksız olduğunu "an unnecessary war" adlı makalesinde güzelcene açıklamıştır. özetle makalede ırak'a müdahalenin gereksiz olduğunu çünkü saddam'ın elinde kitle imha silahları varsa bile (ki makale yazıldığında olmadığı henüz bilimiyordu) bunları amerikaya veya israile karşı kullanmayacağı çünkü bunun en başta kendisinin ve ülkesinin yıkımı sonucunu getireceğini ve saddamın bu kadar da aptal olmadığını iran-ırak savaşı ve kuveyt savaşında saddam'ın nasıl son dakikaya kadar amerikanın iznini/kabullenmesini beklediğini ve bundan sonra da böyle davranacağının kendi çıkarları açısından mantıklı olduğunu açıklamıştır. bununla da kalmamış, saddam'ın kitle imha silahlarını el kaideye vermesinin ve el kaideyi desteklemesinin mümkün olmadığını çok basit bir şekilde kanıtlamıştır. buna göre, birincisi saddam bir diktatördür ve bu kadar büyük bir gücü başkalarına verecek kadar salak degildir (yine geçmişeki örneklerle desteklenmiş) ikinicisi ve daha önemlisi, saddam baas partisindendir, laiktir ve ortadoğuda el kaide gibi radikal islamci örgütlerin aslında tam karşısında durmaktadır. el kaideyi ve saddamı sırf ikiside müslüman diye aynı kefeye koymak mümkün değildir ve böyle bir işbirliği hiç olası değildir.

    kısacası, saddamın eğer engellenmesi gerekiyorsa bile bunu direkt savaş açmaktan başka yollarla yapmak mümkündür. nasıl sscb soğuk savaş dönemi boyunca caydırıldıysa saddam da caydırılabilir hatta saddamı caydırmak daha kolaydır. savaş açmak ise hem çok pahalıya malolacak hem de amerikanın dünyadaki ve ortadoğudaki saygınlığını azaltacaktır.

    peki stephen walt bunları 2003te yazdıktan sonra ne oldu? bir bir hepsinin gerçekleştiğini gördük. walt'a ise yine bir makalesinde yapılanların"inanılmaz bir hata" olduğunu ve şu anki yönetimin seçimleri kaybetmesiyle sonuçlanacağını yazmak düştü. haklı mıydı? umarım...
  • iddiasına göre, başka bir devletin yarattığı tehdit değerlendirilirken, genellikle devletin toplam gücü (coğrafi büyüklüğü, nüfusu ve ekonomik kapasitesi), coğrafi yakınlığı ve ofansif kapasitesi göz önünde bulundurulmalıdır.
  • bernie sanders'a övgüler düzen ilginç bir köşeyazısı yazmış olan ünlü akademisyen.

    https://responsiblestatecraft.org/…ill-win-in-2020/
  • covid-19 salgınını farklı bir şekilde ele aldığı makalesi için: https://foreignpolicy.com/…-linings-climate-change/

    özellikle abd'nin grand stratejisindeki olası bir değişimin dünya siyasetinde ciddi yansımaları olacaktır.
  • kısaca stephen walt olarak bilinen 1955 doğumlu amerikalı uluslararası ilişkiler profesörü. harvard üniversitesi'ne bağlı john f. kennedy school of government'da ders vermektedir. realizm akımının en önemli çağdaş savunucularından olup, origins of alliances, revolution and war ve the israel lobby and u.s. foreign policy (john mearsheimer'la birlikte) gibi önemli kitapları vardır. daha önce princeton ve chicago üniversitelerinde de ders vermiş etkili bir akademisyendir.

    wiki - https://en.wikipedia.org/wiki/stephen_walt

    üniversite sayfası - https://www.hks.harvard.edu/…directory/stephen-walt

    foreign policy yazı arşivi - http://foreignpolicy.com/author/stephen-m-walt/

    amazon - http://www.amazon.com/…tephen-m.-walt/e/b000ap9ee8/
  • amerikan dış politikasına yön tayin etme noktasında teoriler geliştiren, son dönemde 'kıyıdan dengeleme' adını verdiği bir teoriyi dillendiren, 'ittifakların kökenleri' ve 'amerikan gücünün kökenleri' adlı kitapların yazarı olan, neo-realist ekolün önemli temsilcilerinden harvard üniversitesi'nde ders veren profesör.

    geçen ay analist dergisine mülakat veren walt, amerikan dış politikası ve ortadoğu'ya dair önemli şeyler söylüyor:

    öncelikle abd'nin dünyanın her yerinde liberal bir hegemonya kurma idealinden vazgeçmesi, ırak ve vietnam benzeri hatalar yapmaması gerektiğini belirterek, abd, dünya yönetiminde yine etkili olmalı fakat müdahil olduğu bölgelerde direk güç kullanmak yerine yerel unsurları kullanarak çözmesi gerekliliğini vurguluyor. (kıyıdan dengeleme adını verdiği bu yaklaşımın ortadoğu'da şu an uyguladığı yöntem olduğunu söyleyebiliriz.)

    walt, ab'nin kendi bütünlüğünü sağlayıp tek bir ülke haline gelemediğini, rusya'nın düşüşte olan bir güç olduğunu, yükselen bir güç olan brezilya'nın ciddi sorunlarla yüzleştiğini (amerikan darbesiyle yönetim değişene kadar yükselen güçtü), hindistan'ın ilerde büyük bir aktör olabileceğini fakat katetmesi gereken çok yolunun olduğunu, dolayısıyla dünyada amerikan hegemonyasına rakip olabilecek tek devletin çin, odaklanılması gereken bölgenin de asya-pasifik olduğunu dile getiriyor.

    ortadoğu coğrafyasında tek bir devletin domine edici güç olmaması gerektiğini, abd'nin; mısır, israil, iran, suudi arabistan ve türkiye'den hiçbirinin bölgeye egemen olmasını istemediğini ve güç dengesinden yana olduğunu belirterek, biz diyor bu devletlerden birini destekleyemeyiz diğerlerini dışlayarak. bu ülkelerin hepsi bizi memnun edebilmek için uğraşmalı, sabah uyandıkları zaman 'bugün washington'u memnun edebilmek için ne yapmalıyım' sorusunu sormalı diyor.

    türkiye-abd ilişkilerinin geldiği sıkıntılı noktaya dair orjinal bir şey söylememekle birlikte 11 eylül'ü milat olarak belirtip, ırak işgaline türkiye'nin katılmamasının (kendisi türkiye'yi haklı bulmakla birlikte) ilişkilerin kötüye gitmesinde ana unsur olduğunu, ortak tehdit algısının süreç içinde farklılaştığını, arap baharındaki karmaşanın çıkar farklılıklarına yol açtığını, suriye'deki başarısızlıkla da ilişkinin kopma noktasına geldiğini belirtiyor. fakat abd'nin kürt politikasına ve pyd ile ittifakına dair pek bir şey söylemiyor.

    her ne kadar walt, abd'nin 'kıyıdan dengeleme' stratejisinin çok uzağında olduğunu, her bölgede haddinden fazla müdahil olduğunu belirtse de esasen bölgedeki unsurları maşa gibi kullanarak islam coğrafyasına nizam verme çabalarını görmemek mümkün değil.
hesabın var mı? giriş yap