• son derece kaprisli bir oyuncu olmakla birlikte döneminin en iyisidir. butch cassidy and the sundance kid filminde butch cassidy rolü robert redford'dan önce ona teklif edilmiştir. steve proje ile ilgilenmiş ama o dönemin diğer büyük starı paul newman'a kıyak geçildiğini düşünüp projeden çekilmiştir. daha sonra projeye robert redford dahil olmuş ama butch yerine sundance rolünü almıştır. steve mcqueen ilerki yıllarda paul newman'la aynı parayı almak, iki starın replik sayısının aynı olması ve paul newman'a verilen itfaiye şefi o'halloran rölünü kendi oynaması koşuluyla towering inferno filminde rol almayı kabul etmiştir. tüm istekleri yerine getirildiği halde yine sette sorunlar çıkarmış, kimin ismi üste yazılacak, kimin adı ekranda önce görünecek şeklinde tartışmalar başlatmış ve baştan aşağı yeni bir uygulama olan isimlerin iç içe geçerek ekranda aynı anda görünmesini sağlayan bir sistemin bulunmasına neden olmuştur.
    the magnificent seven filminin çekimleri sırasında da yul brynner'dan sürekli rol çalmaya çalışması yüzünden ciddi olaylar çıkmıştır. filmin bazı sahnelerinde dikkat ederseniz yul önde konuşurken steve'in sürekli arkada bazı şeylerle oynamakta, ya şapkasını atıp tutmakta ya da benzer hareketlerle dikkati kendi üzerine çekmeye çalışmakta olduğunu görebilirsiniz. bu durum yul'un "şapkamı çıkartırım, izleyenler senin filmde olduğunu bile fark etmezler" sözleriyle daha da alevlenmiş ve iş neredeyse kavgaya kadar gitmiştir.

    steve mcqueen roman polanski'nin evindeki kanlı partinin davetlilerinden biridir, ama gelen esrarengiz bir telefondan sonra partiye katılmamış ve hayatta kalmıştır. ölümüne neden olan yarış tutkusudur. çok başarılı bir yarışçı olan mcqueen, özellikle motosiklette tam bir profesyoneldir. the great escape filmindeki tüm sahnelerde dublör kullanmamakla kalmamış aynı zamanda onu kovalayan nazi rolündeki aktöre dublörlük bile yapmıştır. yarış sırasında giydiği asbest ceket akciğer kanserine yakalanmasına neden olmuştur. bu nedenle aktör 50 yaşındayken ölmüştür.

    çok cimri olduğu düşünülen aktörün film kontratlarına çok ilginç maddeler eklettiği ve her film için onlarca kot pantolon elektrikli tıraş makineleri ve benzeri ürünleri talep ettiği bilinmektedir. ölümünden sonra bu aldıklarını bir zamanlar kaldığı yetimhaneye bağışladığı ortaya çıkmıştır.

    steve mcqueen'in zamansız ölümü sinema dünyasında bir takım taşları yerinden oynatmıştır. örneğin ilk kan filmindeki rambo rolü syl yerine steve tarafından oynansa rambo ilk filmin sonunda ölecek ve devam filmleri ile başlayan fenomen başlamadan bitecekti. yine steve mcqueen ölmese cannonball run isimli komedi, bir aksiyon filmi olacak ve burt reynolds bu filmde yer almayacaktı. ölümüyle bağlantılı olmasa da, yukarıda anlattığım sebeplerden dolayı steve projeden çekilmese sundance film festivali diye birşey muhtemelen olmayacak olsa da başka bir adla anılacaktı.

    olumlu olumsuz tüm özellikleri ile steve mcqueen hep sinemanın gelmiş geçmiş en büyük yıldızlarından biri olarak anılacaktır. king of cool olarak bilinen yıldızın külleri isteği üzerine pasifik okyanusu'na serpilmiştir.
  • en iyi at süren
    en iyi silah ceken
    butun kadınlara sahip
    ama yalnız tek kadını seven ...
    steve mcqueen !
  • buyuk oyuncu değildir diyen binlercesi vardır, lakin büyük karizma değil diyecek bir tane bile cıkmaz. oynadığına da inanmıyorum, her rolünden kendisi vardır sadece. sanki anlatılanları yasıyormus da, ordan gecen birileri onu filme almıs gibi hissetirir. fenomenin karsılığı olsa gerek.
  • ne yapıp edlip arapça televizyonlarda bir filminin mutlaka izlenmesi gereken efsane aktör.

    (bara girer ve içki ister)

    -selamünaleyküm ya şeyh, atine* bourbon
  • hunger filminin yönetmeni steve mcqueen ile cool aktör steve mcqueen aynı kişi değil. kafa karışıklıklarının giderilmesine...
  • shame kadar "beyaz" bir film yazip, cekebilmis simsiyah adam. yani filmi oturup 2 sefer izledim. bu kadar beyaz bir yasam, bu kadar beyaz bir sorun, muzik secimleri dahi snobluga kacan sekilde avrupa merkezli (glenn gould, bach caliyor). adamimizin sorunu -her ne kadar hayatini mahfediyor olsa da- first world problems. basrol secimi * aristoktarik. yalniz yasam tarzi, ev dekoru her sey beyaz hatta beyaz yakali bir beyaz. ve bu durum da disaridan degil gayet ozumsenmis, olgunlasmis sekilde iceriden anlatiliyor.

    netekim enteresan bir arkadas. baktim, londrada yetismis ancak yetisme cevresine dair bir fikir edinemedim. simdiden erken mi bilmiyorum ancak donemimizin en buyuk birkac otör sinemacisindan biri. su an degilse bir sonraki filmi ile kesin. aha buraya yazdim.
  • yönetmen olanın ismini her yeni filmde gördüğümde asıl ünlü olan rahmetli steve mcqueen zannedip 1 saniyeliğine "a ölmemiş bu" deyip önce sevindirik olup ardından yenisi aklıma gelip üzüldüğüm isim.
    cool adamdı.*
  • kendisini izlemeye başlamak için en doğru seçim the great escapedir kanımca. ardından papillon izlenir. hastası olunur. niye şimdi yaşamıyor diye hayıflanılır.
  • homer simpson'un en sevdigi oyuncudur..
  • inanamiyorum! sinema tarihinin en karizmatik, en buyuk, en ikonik aktorlerinden birisi icin bu kadar az entry girildigine inanamiyorum! ustelik entrylerin yarisi ayni isimli yonetmen icin girilmis.

    steve mcqueen, 50 yilik omrune bircok harika film sigdirmistir, nerdeyse hic kotu filmi olmayan bir aktordur. simdi bu filmlere kisaca bakalim:

    the magnificent seven: steve mcqueen'in dizilerden sonra adini gercek anlamada duyurdugu ilk filmdir, adeta yildizlar karmasidir. yul brynner, james coburn, eli wallach, charles bronson kadrodadir. aslinda akira kurosawa'nin 7 samuray filminin western versiyonudur. 7 samuray da guzel filmdir. haydutlarin saldirilarindan bikmis meksikali koyluler aralarinda para toplayip koylerini savunmalari icin kovboylar kiralarlar. kovboy sayisi 7'e cikar ve olaylar gelisir. iyi bir western filmidir. bu filmde steve mcqueen ve yul brynner birbirleriyle hic anlasamazlar. brynner, mcqueen'in kendisinden rol caldigini dusunur, (haksiz da degildir hani). guzel filmdir, izleyin.

    hell is for heroes: guzel bir savas filmidir. 2. dunya savasi sirasinda siegfried hatti'nda gecen cepheyi anlatir. izleyiniz.

    the great escape: 2. dunya savasinda nazi hapishanesinden kecmaya calisan abimizdir steve mcqueen bu filmde. motorsikletle kacis sahnelerinde çoğunda dublor kullanmamistir kendisi. hapishaneden kacis filmlerinin babasi olarak gecer bu film. harikadir, izleyiniz.

    the cincinnati kid: en sevdigim filmlerindendir ustanin. underrated filmdir, cogu kisi bilmez. harika kumarbaz steve abimiz new orleans'a gider ve orada zengin bir adamin kumar davetini geri cevirmez ve baslarlar kumara... harika bir filmdir. bu filmi ozel kilan seylerden biri, hollywood'un gelmis gecmis en guzel kadinlarindan olan ann-margaret'i butun guzelligiyle goruruz, ona adeta yeniden asik oluruz. ikinci sey ise, ray charles'in soyledigi, filmle ayni adli sarki
    cok guzel bir filmdir, izleyin.

    nevada smith: anne babasi oldurulen bir gencin intikam almasını anlatan bir western filmi. western sevenlerin kacirmamasi gerekir.

    the thomas crown affair: kimselerin pek bilmedigi, bir baska underrated harika film. steve abimize bu filmde bir baska guzel kadin, benim hayran oldugum, faye dunaway eslik ediyor. beraber guzel bir ikili olusturuyorlar. banka soygunu suc orgutu lideri abimiz ve olayi arastiran sigorta sirketinin guzel mufettisi... sinema tarihinin en seksi satranç oynama sahnesi bu filmdedir. filmin ana tema muzigi de harikadir.

    bullitt: steve abimiz bu filmde san franciscolu bir polisi canlandiriyor, takma adi bullitt. harika bir aksiyon filmidir. ford mustang ve dodge charger'li kovalamaca sahnesi kulttur, hicbir goruntu efekti kullanilmamistir ve steve abimiz asla dublor kullanmamistir. harika bir polisiye filmdir, mutlaka izleyin.

    le mans: gercek hayatta da profesyonel otomobil yariscisi olan steve abimizin fransa'daki 24 saat süren le mans yarislarinda gecen filmi. filmin cekimlerine baslayana kadar ortada tam bir senaryo yokmus. cok buyuk olay orgusu yok ama yine de guzel film diyebilirim. normal hayatinda rolex kullanan steve abimiz, bu filmde tag heuer'in monaco modelini takmistir ve bu sayede bu model kult saatler arasina girmistir. bir filmde birkac sahnede goruyoruz bu saati ve steve mcqueen sayesinde efsaneler arasina giriyor, iste o derece buyuk bir kisi kendisi.

    the getaway: tek kelimeyle harika muthis bir film, benim en sevdigim filmi. cezaevinden yeni cikmis steve abimizden son bir soygun yapmasini isteyen kotu adamlar... ve olaylar gelisir. maceranin, aksiyonun dibine vurursunuz. bu filmde kendisine hollywood'un sade ve duru guzeli, love story filminden tanidigimiz ali mcgraw eslik eder ve beraber harika bir ikili olurlar. hatta o kadar uyumlu olurlar ki, bu filmden sonra steve abimizle ali mcgraw evlenirler. birbirlerine bu kadar yakisan ikili zor bulunur hollywood'da. filmin yonetmeni sam peckinpah'i da saygiyla anmak lazim. harika bir yonetmen kendisi.

    papillon: abimizin unlu filmlerinden biridir dustin hoffman abimizle hapisten kacmaya calisirlar. muthis bir aksiyon filmidir. izleyiniz.

    the towering inferno: steve abimizin paul newman ile oynadigi, bir gokdelendeki yangini anlatan filmi. 3 saatlik uzunlukta ama film akici oldugundan insani fazla bunaltmiyor, yormuyor. yine de biraz daha kisa olsaymis daha iyi olabilirmis. bu filmde de guzel faye dunaway'i goruyoruz ama buyuk bir rolde degil. izlemeye deger bir film.

    tom horn: abimizin sondan bir onceki filmi. western tarzinda bir film. abimizin karizmasi yeter. koye dadanan hirsizlardan korumasi icin steve abimizi tutar bir ciftlik ve olaylar gelisir. guzel filmdir.

    the hunter: abimizin son filmi, veda filmidir. bounty hunter steve abimiz ve hamile sevgilisi... mcqueen, kanundan kacmis adamlari yakalamaya devam eder ama basi beladan kurtulmaz. guzel bir aksiyon filmidir.

    aslinda bu filmlerin her biri hakkinda uzun uzun paragraflarca yazi yazilabilirim ama kafanizi ve zamaninizi almak istemiyorum, kisaca deginmek istedim. en iyisi izlemek. bu filmler gunumuzde uretilen cop filmler yaninda adeta parlayan altin gibidir.

    steve mcqueen, sinema tarihinin en buyuk birkac aktorunden biridir. onu buyuk yapan sadece oyunculuk yetenegi degildir zira kendisinden daha buyuk oyuncular da ziyadesiyle vardir ama kimse onun gibi king of cool unvanini hak etmemistir. giyimiyle, yasantisiyla, hobileriyle, motosiklet ve otomobil tutkusuyla, saatleriyle, durusuyla, hizli yasantisiyla, bakisiyla tam bir ikondur kendisi. görsel

    1980 yilinda kanser teshisi konulur kendisine. sebebi cigerlerine yerlesen asbestostur. donanmada askerlik yaptigi sirada gemilerin boru izolasyonunda calismasi, asbestosun film setlerinde izolasyon icin kullanilmasi ya da motosiklet suruculerinin koruyucu kiyafetlerinde bu maddenin kullanilmasi sebep olarak gosterilmistir.

    meksika'nin ciudad juarez sehrinde alternetif metodlarla tedavi gormek icin gittigi klinikte gecirdigi ameliyat sonrasi yasama veda etmistir. naasi yakilarak kulleri pasific okyanusuna atilmistir.
hesabın var mı? giriş yap