• stoacılar epikür gibi mutluluğun insanın kendisine bağlı olduğunu, insanın kendi kendini mutlu edebileceğine inanırlar. ve tüm bunların kaynağının tanrıdan geldiğini, her şeyin tanrı temelli olduğuna inanırlar. stoacılar'ın en büyük savunusu, tek dünya devleti projesidir. onlara göre insanlar dünya vatandaşı olmalı herkes mutlu olmalı...
  • eski yunan´da ,insanların duygularını denetlemeyi öğrenmeleri gerektiğini vurgulayan bir düşünce akımıdır.
  • stoacilar ölümden korkmaz, aksine ölümü seçebilmeyi, vaktinde ölebilmeyi erdem sayarlar. (bkz: memento mori) (zaten bir çoğu intihar etmiştir) roma imparatorlugu'nun hakim felsefesidir, imparator marcus aurelius ve filozof seneca ünlü stoaci düşünürlerdendir.
  • "tüm istekleri yenmek ve acıya dayanmayı bilmek" diye özetlemiştir octavio paz, stoacılıkı.
  • modern felsefede etkisi oldukça güçlü hissedilen düşünce akımı. herşeyin maddesel olduğunu, ruhun hatta ve hatta tanrının bile somut olduğunu öne süren; tüm kainatın tanrısal bir mantık tarafından kurulduğunu ve yürütüldüğünü kabul etmekle birlikte bu yüzden olan herşeyin olması gerektiği gibi olduğunu öne sürer. bu yönüyle aslında ''olabilecek en iyi düzende yaşıyoruz'' diyen leibniz'in stoacı felsefeden etkilendiğini düşünebiliriz. stoacılar doğaya ya da herhangibir yere baktıklarında tanrıyı ve tanrının varlığını gördüklerini söylemeleri itibariyle de panteisttirler. (bkz: panteizm)
  • roma doneminde ortaya cikan bir dusunce ve felsefe akimi. tarihsel donemi icinde degerlendirildiginde, yavas yavas tarihe karisan site yasaminin golgesindeki bireyin kendini sorgulamasi ve dunyada kendine anlamli bir yer bulma cabasi olarak anlasilabilir. huzunlu bir hikayenin baslangicidir stoacilik, dunyadan kacisin, insanin kendi bedenine hapsedilmesinin dusunsel miladini gosterir bize. bir zamanlar var olmanin, insan olmanin vatandas olmak anlamina geldigi; yasamanin (bkz: bios) site yasaminda aktif olarak yer almak oldugu, bireyin kendini gosterebilecegi alanlar bulabildigi bir donemde, kimse tarafindan yonetilmeyip kimseyi yonetmezken, koca bir bosluk icine dustugu zamana isaret eder. surekli genisleyen bir imparatorluk dusuncesi, bir birlik hayali, erisilemeyen bir gucun golgesi altinda kaybolan bireyi temsil eder. kendine kalan bedenine sarilan, onu acidan, zevkten korumaya calisan, dunyada kaybettigi yeri soyut bir duzlemde yakalamaya calisan insanin draminin gostergesidir stoacilik.
    bu yuzden hegel, efendi kole diyalektigi'nde stoaciligi tarihsel bilincin ilk asamasi olarak algilar. stoacilik ona gore, bireyin asimetrik bir iliskide, varligini kanitlamak yolunda attigi ilk adimdir, kendine ait bir zihnin, kendine ait bir ozgurluk alanin yaratilmasi cabasidir. kisi, digeri yoluyla erisemedigi varliginin taninmasi olgusunu kendine referansla kurgular, donusturemedigi, katilamadigi bir dunyaya karsi kayitsizlikla yaklasmaya baslar. ihtiyaclarindan, iliskilerinden, dunyevi olan herseyden siyrilmak stoaciligin ozgurlesme yolunda ongordukleridir. olumu de bu yuzden bu denli sicak karsilarlar. olum ozgurluktur, olume hukmetmek ise, dunyaya katilamamis bireyin elinde kalan son guctur.
  • stoacılara göre, mutluluk dışsal olaylara karşı doğru zihinsel yaklaşımda bulunmakla ilişkilidir. doğru girişim niyetine sahip olmak yeterlidir. dışsal şartlar başarıyı engelleyebilir ama mutluluk içeriden gelir.

    eğer bir kişi kendi doğasına, hayattaki konumuna ve görevlerine uygun bir biçimde hareket eder ve seçimler yaparsa, mutluluğu başarabilir. zira bu aynı zamanda tanrının da planıdır. bu anlamıyla, doğa ve tanrı eşdeğerdir ve logos yani akıldır) eğer kişi doğru biçimde düşünürse, onun planını (nedenini ve aklını) tanıyacaktır.

    bunu ancak kişi kendisi için yapabilir, bir başkası onun için yapamaz. bu bakımdan stoacılar kendine güvene, kendine yetinmeye büyük önem vermişlerdir. kişinin mutluluğu ancak kendi eylemlerine ve sadece tek başına kendi düşüncelerine bağlıdır.

    bu nedenlerle stoa felsefesi yazgı ya büyük önem verir. tanrı her yerdedir ve herşeyin düzeninde yer alır. doğa ya da tanrı bu bakış açısıyla akılcı ve yardımcıdır. dolayısıyla, aklını kullanan kişi yazgısını tanrının planının bir parçası olarak kabul eder,bu planın kendisi için iyi olduğunun farkındadır.

    seneca, stoacı şair ve düşünür şöyle der:

    “dilediğin yere götür beni, baba,
    yüksek gökyüzünün yöneticisi, kuralla uyumlu kalmak nedir bilmez
    yazgı istekli olanı götürür, isteksizi de süründürür”

    peki eğer herşey baştan belirlenmişse, insan eylemlerinden nasıl sorumlu tutulabilir ?

    bir stoa düşünürü olan chrysippus buna şöyle yanıt verir:

    eğer birisi yokuşun başında duran silindiri iterse, silindir aşağı doğru yuvarlanacaktır. fakat yuvarlanma sebebi sadece aşağı itilmesinden kaynaklanmaz. bu izleyen nedendir (antecedent cause) aslında düşmeyi belirleyici neden silindirin kendi şekil yapısı, silindirik olma durumudur.

    aynı izleyen neden bir kübe uygulanmış olsaydı, yuvarlanma meydana gelmeyebilirdi. kübün köşeli doğası buna izin vermeyecekti. aynı şey insan için de geçerlidir. dışsal nedenler veya dış nedenler değişik yönlerde harekete geçirici olsalar bile, reaksiyon kişinin kendi doğasına bağlıdır

    stoacılar tanrının doğanın her yerine nüfuz etmiş olduğunu ve herşeyin bir plan ya da logos tarafından kontrol edildiğini düşünmüşlerdir. akılcı olmayan aşırılıklardan uzak durmak, duygusal aşırılıklardan uzak durmak, hayatın doğal akılcılığına güven ve kişinin kendi kendine yetebilme yönünde

    doğru eylemde bulunma istekliliği stoa düşünürünün temel dayanak noktalarıdır.
  • temkin, göreve bağlılık ve insanın kaderini kabul etmesine vurgu yapan yunan felsefe ekolu.
  • jean brun 'un presses universitaires de france / iletişim yayınları ndan çıkmış cep üniversitesi serisinden medar atıcı çevirisinden bir eser.

    (bkz: le stoicisme)
634 entry daha
hesabın var mı? giriş yap