• kaçıran, rehin alan "kopuğa" aşık olma durumu, hatta aşık olmakla kalmayıp verme, köpeği olma hadisesi (bkz: world is not enough), (bkz: durduk yere bilgi sahibi olmak).
  • (bkz: patty hearst)
  • bu sendroma adını veren olay 1973 yılında stockholm'deki başarısız bir soygun girişimi sonucu ortaya cıkmıştır. kreditbanken isimli bir bankayı soymaya kalkan soyguncular kuşatılınca bankada bulunan 4 kişiyi rehin almışlar ve altı gün boyunca direnmişlerdir. altı günü sonunda polis operasyonu sırasında rehineler kurtarılmaya aktif olarak direnmişlerdir. daha sonra ise soyguncular aleyhine tanıklık etmeyede yanaşmamışlardır hatta para toplayıp savunmalarına yardımcı olmuşlardır. bu olaydan sonra psikolojide benzer rehine-rehinci olaylarındaki yakınlaşmaları tanımlamak için kulanılan bir deyim haline gelmiştir.
  • samuel l. jackson ve kevin spacey basrollü film "the negotiator"da bu sendromun bahsi geçmektedir.
  • alternatif stockholm sendromuna, bir lee hazlewood sarkisinin (bkz: no train to stockholm) gosterdigi tarafa giderek varilabilir. aslinda savas karsiti bir sarki olmasina ragmen, savas karsitligini bob dylan'a biraksak, franz kafka'ninkine yakin bir ruh hali olabilir. (bkz: marazi)

    ozgurluk nerede istersen orada,
    ama stockholm'e de trenle gidilmez ki.

    (bkz: ben boyle ozgurlugun icine sicayim)**
  • (bkz: atame)
  • kısaca kaçırılanın kaçıranına aşık olma halidir. briseis'in achilles'le olan iliskisi de bir nevi stockholm sendromudur.
  • nice cüneyt arkın, emel sayın, kadir inanır, tarık akan ve gülşen bubikoğlu filmlerinde farkında olmadan işlenmiş olan sendrom.
  • stokholm sendromu, sadece aşk ilişkisiyle kısıtlı olmadığı gibi, sadece fiilen rehin alma durumlarına has da değildir. kısaca, baskı gören kişinin baskı uygulayana sempati geliştirmesi olarak tanımlanabilir.

    bu sendromun gelişmesinin temel nedeni, hayatta kalma içgüdüsüdür. dış dünyadan tamamen soyutlanan kurban, ihtiyaçları için kendisine baskı yapan kişiye bağımlı olduğunu hisseder. baskıcının yaptığı küçük iyilikler kurbanın gözünde büyür, zamanla kurban kendisini baskıcının yerine koyup olayları onun gözünden görmeye, yaptıklarına hak vermeye başlar. kurban tarafından baskıcının şiddet eğiliminin tamamen gözardı edilmesi sonucunda, içinde bulunulan tehlike de reddedilir. kurban tek olumlu ilişkisinin baskıcı ile arasında olan olduğunu düşündüğü için bu ilişkiyi de kaybetmek istemez ve dolayısıyla kurbanın baskıcıdan ayrılması gitgide zorlaşır.

    stokholm sendromu'nun görüldüğü belli başlı gruplar şunlardır:
    rehineler
    tarikat üyeleri ve dinsel baskı altındakiler
    savaş esirleri
    cinsel tacize maruz kalan çocuklar
    pazarlanan* hayat kadınları
    aile içi şiddet mağdurları
hesabın var mı? giriş yap