• kafanın o sebeble ya da bu sebeple dumanlı olması halı
  • rolling stones'un kurucusu brian jones'un son aylarını ve ölümünü anlatan 2005 yapımı stephen woolley filmi. çok güzel siyah beyaz bir club sahnesi ve blues ağırlıklı erken dönem rolling stones müziği ile başlayan film, başta heyecan yaratsa da aman aman bir gelişim sergilemiyor ancak belli bir dönemi anlatması açısından belge niteliğinde sanki. jones'u oynayan underrated leo greogry dışında çok dehşet oyunculuklar da sergilenmemiş. çok genç keith richards'ı oynayan şeker çocuk ben whishaw'da bile pek numara yok.

    --- spoiler ---

    filmin en önemli özelliği jones'un havuzda kendi kendine boğulmadığı, öldürüldüğü savıyla hareket etmesi ve ölümünden önceki son birkaç ayda evinde düzenlemeler yapmak üzere bulunan inşaat ustası frank thorogood'u bu işin sorumlusu olarak göstermesi. thorogood da 1993 yılında ölmeden önce jones'u kendisinin öldürdüğünü itiraf etmiş ve yıllarca vicdan azabı çektiğini söylemiş bazı kaynaklara göre. aynı şekilde jones'un havuzda öldüğü gece evde bulunan son kız arkadaşı anna wohlin sudan çıktığında brian'ın nabzının hala attığını söylerken, evde bulunan diğer isim hemşire janet lawson frank'in ambulansı aramadığını, yardım geldiğinde ise çok geç olduğunu belirtmiş sonraki yıllarda. uyuşturucu ve içki konusunda limitleri aşarak 27'sinde ölmek başlığına konu olanlar listesine giren jones, bazı şeyleri kendisi de hazırlamış olsa pek bilmiş mick ve keith'in "take the extremely talented and odd one out" yöntemini uyguladıkları da göz ardı edilemez bir gerçek gibi görünüyor.

    --- spoiler ---

    ılımlı stones üyesi bill wyman jones hakkında "grubu o kurdu. grup üyelerini o buldu. grubun ismini o koydu. yaptığımız müziği o seçti. bize çalacak sahne buldu ... bizim için çok önemli ve ilham vericiydi, sonrasında bu son derece zeki adam her şeyini yavaş yavaş yitirdi. hepsini boşa harcadı ve heba etti" derken mick jagger jones'un ölümünde kendilerinin de payı olduğuna yönelik yoğun dedikodular sonrasında suçlu hissedip hissetmediği sorulduğunda şunları söylemiş 1995 yılında:

    "aslına bakarsanız hayır. oldukça çocukça davrandığımı kabul ediyorum, ama hepimiz gençtik ve bir şekilde didişmek için onu seçtik sanırım. ancak ne yazık ki kendisi de kendini hedef haline getirdi. çok ama çok kıskanç, zor, çıkarcı biriydi. bir grupta bu şekilde davranan biri varsa, dürüst olmak gerekirse yapmanız gereken tek şey işi olması gereken noktaya getirmek olmalı. onun uyuşturucu bağımlılığını hiç bir zaman anlayamadım. o zamanlar kimse uyuşturucu hakkında fazla şey bilmiyordu. lsd gibi şeyler oldukça yeniydi. kimse bunun bize zararı olacağını düşünmüyordu. insanlar kokainin kendilerine iyi geldiğini düşünüyorlardı".
  • -çakmağı ağza koyup sigarayla yakmaya çalışmak.

    -bardağı buzdolabına koyup, sürahiyi incecik bardak rafına koymaya çalışırken uyanmak.

    -yurtta duştan önce banyoya temiz don götürmek, çıktıktan sonra temiz donu kirliğe atıp kirli donu tekrar giymek.

    -arabaya binip çalıştırmak, telefona dalmak sonra tekrar çalıştırma tuşuna basıp motoru durdurmak.

    -şarj aletinin ucunu telefona takmak, şarj aletini üçlü prize takmak, sabah kalkınca kapalı telefonla karşılaşmak, üçlü prizin fişini prize takmak.

    -8:30'daki dersi 9:30'da sanmak ve sınıfta neden yabancıların olduğunu anlayamamak.

    -eve girip anahtarı kapıda bırakmak.

    -evden çıkıp anahtarı içeride bırakmak.

    -fişi takılı olmayan kettle'a su koyup düğmesine basıp tuvalete gitmek.

    -okul güvenliğine öğrenci kartı zannedip ehliyeti göstermek. güvenliğin şaşkın bakışları arasında devam edip son saniye "napıyorum lan ben" demek.

    -arabayı çalıştırdıktan sonra vitesi boşta zannedip debriyajı bırakmak.

    -alarm sesini tanımayıp dersin ortasında çalan alarmı "kimin lan bu" diye birkaç on saniye aradıktan sonra "hass" nidalarıyla kendi telefonunu çıkarmak.

    -lol oynarken rakibi takım arkadaşın zannedip kek olmak ya da takım arkadaşını rakip sanıp flashla kaçmak.

    -suyun altında bedeni salarken rahatlıktan nefes almak.

    -ezbere bilinen babanın cep telefonu numarasını okul müdürüne yanlış vermek ve başkasını aramasına sebep olmak.

    -sabah çıkılan dükkandan "iyi akşamlar" diyerek ayrılmak.

    -mevcut günü ertesi gün ya da bir önceki gün zannederek ona göre okul çantası hazırlamak, gidince hassiktirlemek.

    -bankamatikten parayı alıp kartı bırakmak.

    -ara sıra gidilen akrabanın kapı numarasını karıştırmak ve komşusuyla tanışmak.

    -markete limon için gitmek, limon harici her boku alıp geri dönmek.

    vs. vs.

    başlığın en beğenilen entry'sine dayanarak her daim dumanlı olan kafamla yediğim bokları yazdım. öyle.
  • tam gece sabaha karşı sokaklar bomboşken araba kullanıldığında dinlenecek dido şarkısı. "if you won't let me fall for you..." diye başlayan bölümü de tam güneşin doğuşuna denk getirilmeli. şarkı biterken araba evin önüne park edilmeli, eve girilmeli, duş alınıp huzurlu bir uykuya dalınmalı. uykuya teslim olmadan önce duyacağın son ses de kuş cıvıltıları olmalı.
  • hem kendisine hem bulamadığım soundtrack'ine hastası olduğum weirdsville'den harika bir şarkı. blackie and the rodeo kings'e ait olmakla birlikte sözleri de böyle böyledir :

    last night out in the dark
    i was watching werewolves in the park
    stoned, uh huh
    i used to run with the pack
    ‘til they broke my balls and cracked my jack
    stoned, uh huh
    just like the words from an old love letter
    the scars i wear aren’t that much better
    stoned, uh huh
    easy’s how it use to feel like grease around the driving wheel
    stoned, uh huh

    these are the days worth living
    let them all bleed down
    everything’s forgiven
    uh huh
    uh huh

    i used to love how the headlights shone
    from the girls in cars on the lonely ones
    stoned, uh huh
    we’d walk all night in the rain
    we’d barely make it home again

    i’m a genius, i can’t get straight
    there’s supernatural in my hair
    space invaders all around me
    freak me out when i get down there

    i’m getting lost before i get found out
    i’m getting old before my time
    and it’s too late

    so shut up i’ll give up when i want to
    just shut up i’m not listening to you
    say anything ‘cause it don’t mean nothing
    i’ve had enough of you today
    i’ve had enough of you today

    now don’t try me, i’m so turned on
    i’m in the game to break some eggs
    i’m not a loser i’m a time bomb
    a superstar that always gets his way

    and it all bleeds down
    tattooed arms and old graffiti dream girls that fade and leave me
    stoned, uh huh
    i carved my name in those old places old times and older faces
    stoned, uh huh
  • yillar once 5 ceyreklik bir disketle bilgisayar lab'indaki makinelerden birine bulastirdigim virus. ekrana cikan "your pc is now stoned" yazisi oldukca etkiliydi, lab'dan kosarak kacmistim. neyse ki antivirus'ler cikti sonra da kosmaktan vazgectim..
  • kafa bi milyon nun ingilizce versiyonu..
  • rahmetli brian jones'un hayatini konu alan 2005 yapimi film. tagline'i "the wild and wicked world of brian jones" imis.
  • bakırköy'de iğrenç clubber aksesuarları satan mekan.
    (bkz: leş)
  • stoned, amerika'daki maruyana serbesitesi yasası hakkında jay leno'nun -sürekli ziyaret ettiği bir başlık- esprisine meze ettiği bir kelimeydi. iran'dan da (esprinin altyapısı olsun diye, zorlayaraktan bahsi açtı) söz ettiği bir bılabıla sonrası;

    ''iran'da kadınlar taşlanıyor*, bizim burdakilerin de kafası kıyak*''

    cümlesini sarfetmişti.

    (ruhsuz anlatmışım, ''anlatınca komik olmadı'' diyecekmişim sanmayın. zaten komik değildi)
hesabın var mı? giriş yap