• ömrümden 10 yıl götüren film.3.cd nin ortasında "ulan ne istiyorsan al siktir git yeter be" dediğimi hatırlıyorum

    ayrıca film de çok ilginç bir diyalog var.ve sanırım incildede geçiyormuş

    -tanrım neden bütün bunlar benim başıma geliyor
    -belkide sana uyuz oluyorumdur

    vallahi filmde ki en korkutucu ve düşündüren sahne buydu.
  • belgesel olsun, film olsun herhangi bir görsel üründe kar ve izole edilmişlik temalarına hasta olduğum halde (the thing bu temanın başyapıtıdır kuşkusuz) bir televizyon filmi olduğunu bilerek biraz ön yargılı yaklaştığım, gayet uzun süresi nedeniyle biraz durgun olsa da konunun işlenişini gayet hoş bulduğum nispeten başarılı sayılabilecek film.
  • 240 dakika suren stephen king uyarlamasi mini-seri, dizimsi,filmimsi. king'in mudahil oldugu uyarlamalara cok giydirmisligim vardir (bkz: trucks), (bkz: rose red), (bkz: the mangler) rezil oluyor diye. buna mudahil olmamis ama olsaymis da farketmezmis. how it should have ended diye bir mizah grubu vardir, filmlerin aslinda ne kadar kisa surede anlatabilecegini gosteren. iste o grup bu filme el atsaymis 240 dakikayi 30 saniyede anlatirlarmis rahatlikla. rose red sacmaligiyla yarisacak kadar kotu olmasa da yabana atilir cinsten degil. devami spoiler olur, tadiniz kacar, yureginiz burkulur, o yuzden okumayin.

    konu aynen soyle:
    dakika 1
    tecavuzcu coskun kilikli bir adam (andre linoge) olaylarin gectigi adaya gelir ve "bana istedigimi verin ben de giderim" der.
    dakika 10
    birkac kisi olur, coskun "bana istedigimi verin ben de giderim" der.
    dakika 30
    firtina cikar, birileri daha olur, coskun "bana istedigimi verin ben de giderim" demeye devam etmektedir.
    dakika 60
    kasaba halki "lanet olsun neler oluyor" derken coskun "bana istedigimi verin ben de giderim" nakaratini tekrarlar.
    dakika 120
    coskunu ele gecirdikleri halde burunlarinin dibindeki adama ragmen "hicbirsey anlamiyoruz, neler oluyor serif?" derler. evet coskun hala "bana istedigimi verin ben de giderim" demektedir.
    dakika 160
    coskun'un insan olmadigini sokaktaki kediler bile anlarken hicbir halt anlamayan kasaba halki olmeye devam eder, "bana istedigimi verin ben de giderim" diyen coskun'a "kapa ceneni, zaten kafamiz karmakarisik" cevabi verirler.
    dakika 190
    olaylarla coskun arasinda baglanti kuramayan superzeki halk gozlerinin onunde buyu yapan, sekil degistiren coskun icin "firtina dinse de polislere teslim etsek" dusuncesiyle gozlemler, cunku king'in kurgu evreninde polisler ayni zamanda hayalet avcilaridir. evet coskun yine bildigimiz coskun. "bana istedigimi verin ben de giderim" der.
    dakika 230
    coskun bakar ki cehennemden kalkip gele gele bir grup pirasa beyinli, zekasi turp ile yarisan canli turunun yanina gelmis, olaylari ele alir. "lan olm dingil misiniz beyinsiz eblehler, biriniz de sormadiniz ne istiyorum diye, cuccuk kafali tasarim hatasi kurgu karakterler surusu, hepinizi oldureyim mi lan? oldurmeyeyim mi? o zaman bana istedigimi verin ben de giderim" der.

    film biter, izleme bahtsizligini yasamis her bunye coskun'un 240 dakika suren sabit fikirliligine mi, bir kasaba dolusu gerizekalinin nasil olup da dogal seleksiyona ugramadan o gune kadar geldigine mi sasirsin bilemez. how it should have ended grubu olsaydi senaryo nasil olurdu? aha boyle:

    dakika 1
    "bana istedigimi verin ben de giderim"
    "ne istiyosun haci dayi? olayin nedir?"
    "sizden cocugum olsun istiyorum, vermezseniz gerekirse butun kasabayi rendelerim, baska yolu yok"
    "eh iyi madem, kacarimiz yoksa yapacak birsey yok, verdik gitti al hayrini gor"
    film biter.

    soyu kurumus iktidarsiz bir seytanin azimle 240 dakika boyunca ayni repligi tekrarlamasina taniklik etmek isterseniz veyahut ayni sure boyunla "ne istiyon lan it?" diye sormayi akil edemeyen bir ada dolusu dingil evladini incelemek isterseniz mutlaka seyredin. hatta 4x hizinda seyredin hicbirsey kaybetmezsiniz. hakkini yemeyeyim rose red faciasina gore cok daha akici ve kendi capinda izlenebilir bir yapim ama arkadasim hepsi bir yere kadar. sana istedigini vericem yeterki git lan.
  • --- spoiler ---
    filmin en güzel sahnesi son sahnedir ki; oğlunu feda eden baba, seneler sonra iblisi başka şehirde saçları bembeyaz ve çökmüş bir şekilde görür. yanında da göz bebeği bile olmayan bir genç çocuk iblise baba demektedir, bu kendi çocuğudur.
    --- spoiler ---
  • beni gerim gerim geren, 90'ların alaca kuşak akımına yakın, adeta bir x-files havası veren film. sanırım 3-4 yılda bir tekrar izliyorum.

    -spoiler!-
    karşılaştığı insanların en derin sırlarına vakıf olan andre linoge benim için en ürkütücü karakterlerden biri hâline geldi bu filmden sonra. zira kendimizin bile unutmaya çalıştığımız şeylerin başka biri tarafından tanıdığınız insanlara ifşa edilmesi gerçekten de korkunç.

    filmin içinde bir diyalog var. üç kişi genç ve feminen bir erkeği sarhoşken döverek bir gözünü kör ediyorlar. linoge bunu anlatırken bu kabadayı geçinen adamların aslında bastırılmış eşcinsellik yüzünden tahrik olup şiddet uyguladığını da ifşa ediyor. filmin sonunda bu abimizin vicdan azabına dayanamadığını görüyoruz.

    ben aslında mahşerde verilen en büyük cezanın da bu olduğunu düşünüyorum; milyarlarca insanın bütün günahlarının herkesin önünde hesaba çekilmesi ve sonrasında gelen kaçınılmaz bir ebedi eziyet.
    -s!-

    bu film bu duyguyu ve düşünceyi bana yansıtması açısından benim için özeldir. yaylı çalgılar, makyaj, cgi ya da jump effect ile daha iyi korku-gerilim filmi çekmek mümkün. ancak basit bir fikir ile insanın kalbine korku salmak stephen king abimiz tarafından başarılmış.

    sevdiğim başka bir örnek için (bkz: the thing)
  • zamaninda cok dalga gecmistim (bkz: #17780988) ama haksizlik etmisim. aslinda o karli atmosferi ve o dingin gerilimi cok iyi veriyor aslinda. karli havada kucuk bir kasabada gecmesi bile oturup izlemek icin yeterli.

    icinde gecen bir bolum var ki kavgada soylenmez;

    +ona jenna freeman'i ne kadar tanidigini sor.

    -kiz kardesim hakkinda ne biliyorsun?

    +havalar isindiginda binmekten hoslandigi tek sey atlar degil.

    iktidarsiz iblis iki dakikada kasabayi birbirine dusuruyor.

    ozellikle "cehennem tekrarlardan ibarettir" gibi ilk duydugunda "ne diyo lan bu?" dedirten ama sonra dusununce gercekten de olup olabilecek en korkunc cehennem tasfiri oldugu anlasilan ana dusunce leziz mi leziz. bu da yetmezmis gibi "tanrinin iyi olmak zorunda oldugunu nereden cikardin?" temali su hikaye ile nirvanaya ulasiyor;

    "incil'de eyup hakkindaki hikayeyi hatirliyor musun? o hikayenin hic yazilmamis olan bir kismi vardir. eyubun ruhu uzerine girilen yaris bitip tanri kazandiktan sonra, eyup dizlerinin uzerine coker ve der ki; 'tanrim bana bunu neden yaptin? hayatim boyunca sana taptim ama sen benim hayvanlarimi yok ettin, hasatlarima afetler gonderdin, karimi ve cocuklarimi oldurdun, bana yuzlerce hastalik verdin, ve butun bunlari seytanla iddiaya girdigin icin yaptin. oyle olsun, anladim, tamam. ama tanrim butun inananlarin birseyi merak ediyor; neden ben?' eyup bekler, ve tam tanrinin cevap vermeyecegine kanaat getirdiginde gokyuzunden bir gurultu yukselir, bir simsek cakar ve eyup bir ses duyar; eyup, galiba sende benim sinirime dokunan birşey var."

    hepsi bir yana da, galiba gercekten bende tanrinin sinirine dokunan bir sey var.
  • tnt'de 3 bölüm halinde yayınlanan film. ilk 2 hafta bitti, gelecek cumartesiyi bekliyoruz şimdi ailecek.

    ----spoiler-----
    şimdi sonunu izlemediysen, nasıl spoiler yazacaksın diyeceksiniz. ben değil, tnt yaptı. gelecek bölümün tanıtımını gösterirken, çocukcağız linoge'ın kucağındaydı. oldu mu şimdi...
    ----spoiler-----
  • uzun olmasına karşılık kendisini bir cırpıda seyrettiren başarılı bir filmdir.

    -- spoiler --

    linoge'un istediği çocuğu kasaba halkı aslında kendi isteği ile vermiş olmuyor. linoge'un tehtidlerinden korkarak vermiş oluyorlar. bu da film içinde kendisi ile çelişen bir nokta olmuş. ayrıca afrikada açlıktan ölen çocuğunu seve seve verecek bir sürü aile varken, bu abi neden amerikaya gider anlamak mümkün değil.

    -- spoiler --
  • korkunc olmadigini dusundugum gibi, acikli oldugunu dusundugum, hatta sonunda aglamamak icin kendimi zor tuttugum kitap..
    bi de filmdeki kar sahneleri cekilirken, dev vantilatorlerin ufledigi, rendelenmis soguk patates kullanilmis kar olarak..(stephen king bunu kitabin onsozunde belirtmis)
  • senaryosunu (bkz: stephen king) in yazdii televizyon filmi
hesabın var mı? giriş yap