• alexander masters in ilk kitabi. hirsiz, evsiz, uyusturucu bagimlisi, alkolik, psikopat stuart shorter in hayat hikayesini bugunden gecmise, yani denenmemisi deneyerek, tersten bir sekilde anlatiyor . stuart in psikopat kisiliginin olusumuna tanik oldukca ona sempati beslememenin zor oldugu, ic burkan bir otobiyografi.
    bir evsizin hayat hikayesini kim ne yapsin diyerek fazla birsey umudetmeden baslamis bu kitaba yazar. ama simdiye kadar 140 binden fazla satmis ve pek cok ybanci dilce cevrilmis. hatta simdilerde filmi de cekilmekteymis.
    okudum , etkilendim. tavsiye ederim.
  • bu akşam izlediğim ve epey hoşuma giden bir film. üstelik klasik bir kitap uyarlamasından biraz farklı gibi, muhtemelen kitabı da yazarın yaptıklarını biraz anlatıyordur, okumadım, okumayı planlıyorum fakat stuart kendi hayatını yazara anlatırken aynı zamanda yazarın hayatında yaptıklarını falan da görmek hoştu. sosyofobik ve psikopat olan stuart'a ilginç bir sempati oluştu bende açıkcası. hatta sonunda üzüldüm bile.

    --- spoiler ---

    dikkat, bu noktadan sonra kişisel fikirlerimi yazacağım fakat bunlar filmle ilgili bilgiler içeriyor olabilir, ondan spoiler alert. sanırım bu sempatiyi bende yaratan da stuart'ın deliliği sanki bir silah olarak kullanıp aslında hepimizin yaptığı bazı zalim tespitleri ve söylemekten çekindiği bazı şeyleri dile getirebilmesi. stuart benzeri bazı insanlar tanıdım hayatım boyunca, ister inanın ister inanmayın, bu filmde yazarın stuart'a yaklaştığı gibi "insani" yaklaşınca size bir zararları dokunmuyor ve hatta onlardan çok şey öğrenebiliyorsunuz. yalnız bu noktada karıştırılmaması gereken bir şey varki o da stuart'ın doğuştan sahip olduğu bir kas hastalığı olması. küçükken yaşadığı travmalar tabii ki çok kötü fakat kendisinin de filmin sonlarına doğru anlattığı gibi şiddete başvurabilmek için deli olmaya çalışıyor, 6 ay sonra da artık bunu istemeden yaptığını ve bir deliye dönüştüğünü anlatıyor (çok kabaca anlattım ama) bunu da yaşayan birçok insan tanıdım. bu noktada işte stuart karakterine duyulan sempati hareketi ve "ben hayatı çözdüm" tarzı bazı insanların sokaktaki tinerciyle oturup yalandan dertleşmesinin karıştırılmaması lazım. hiçbir zaman öyle biri olmadım. neyse filmden bahsetmekten öteye geçtim kusura bakmayın.

    --- spoiler ---

    biraz araştırınca öğrendim ki zaten bu bir bbc filmiymiş ve filmin de yazarı kitabın yazarıymış. filmin yazarın hayatından verdiği kesitler ve stuart'la yaşayıp kitaba muhtemelen yazmadığı anıları açığa kavuştu şimdi.
  • bu filmin ilk yarısını izledim, kalan bir saatine katlanamadım. bitti.
  • --- spoiler ---
    gece gece aklıma takıldı film. aslında psikopat gibi görünen ve arada tribe girip kendini doğrayan stuart'ın o noktaya nasıl geldiğini yavaş yavaş izlemek çok şey anlatıyor. kas hastalığına sahip sıradan bir çocuk başta, evde delirip sağa sola bıçak sallaması dışında arada. ama sonrasında olanlar bu adam niye böyle sorusunun direk yanıtı niteliğinde. bakımevinde başına gelenler, abisi dahil herkesin bu olaya karışması, abisinin intiharı, sonrasında fiziksel sorunları yüzünden onun "kafama vurdular, vurdular, vurdular" şeklinde anlattığı işkenceler. sonunda çekip giden babasının ardından eve gelen üvey babanın çocuğa zorla keşfettirdiği şiddet. yinede peygamber sabrımı nedir artık, 20'li yaşların başında evli, bir oğlu var; idare ediyor bir şekilde. hepsinin üstüne kaltak karısının aldatmasıylada kopuyor zaten film. bir sosyopat haline geldiğim anı dakikası dakiikasına hatırlıyorum diyor kendisi de zaten, muhtemeln karısına dellenip evi ateşe verdiği zamandan yada kendisini sürekli hırpalayan çocuğa kafayı ilk gömdüğü andan bahsediyor. bütün bunlara rağmen, alexander'ın arkadaşlarını ziyarete gittiği çiftlikte elma ağaçlarını görünce; "ne güzel, elma şarabı yapabilirsiniz bunlardan" diyebilecek kadar naif. seyirci zaten stuart'a ısınıyor bir zaman sonra, ama alexander sorduğunda "geçmişinde tek bir şeyi değiştirebilsen ne olurdu bu" diye, şiddeti keşfettiğim an diyor stuart duraksamadan. umrunda değil kas distrofisi, sapık öğretmeni, çektiği işkence. bu bakımdan filmin şiddete karşı tavrı çok acımasız.

    ha bir de; alexander'a sadece perşembe öğleden sonraları bahsedebiliyor geçmişinden. çarşamba günleri işsizlik parasını alıyor çünkü, olanlar aklına geldiğinde bir iğne yapıp herşeyi unutacak kadar eroini kalmış oluyor perşembe günü.
    --- spoiler ---
  • tom hardy'nin stuart karakterine inanılmaz başarılı bir şekilde hayat buldurduğu film.
  • naif bir psikopatın biyografisini ele alan, etkileyici ingiliz filmi.
  • kendini psikopat diye tanıtan stuart shorter'ın hikayesini anlatan, aynı adlı romandan uyarlama ingiliz filmi. bir insanın o hale gelmesinin nasıl olduğununda gözler önüne seriyor. çocukluğunda yaşadığı cinsel istismardan ötürü, arada kriz geçirip kendini doğramaya kalkacak türden bir psikolojik rahatsızlığının asıl nedenine yavaş yavaş işleniyor. isminden de anlaşılacağı üzere kitap tersine yazılmış.

    film tam anlamıyla harikaydı. neredeyse hiç sıkılmadan izledim. oyunculuklar harikuladeydi. sanırım bunun etkisi büyük. tom hardy bence bu filmle oyunculuğunun nirvanasına ulaşmış. sanki gerçek bir psikopat gibiydi. bundan daha iyi oynayan olamazdı herhalde. * * benedict cumberbatch'in ise ses tonuna hayran kaldım. bu kadar karizmatik bir ses tonu başka birinde yok sanırım. * kısaca kesinlikle izleyin. özellikle insan psikolojisini inceliyorsanız.
  • tom hardy'nin stuart shorter rolünde yarım yarım yardırdığı film. sırf onun oyunculuğu için bile 10/10 verilebilir.
  • etkileyici bir hikayeye sahip ''homeless'' stuart shorter'ın, alexander masters tarafından son bir kaç yılında yanında yaşayarak ve görerek kaleme aldığı hayat hikayesidir.

    --- çok hafif spoiler, spoiler bile denmez ---

    öncelikle kitabını okumadığımı ve sadece film üzerinden yorum yaptığımı belirtmek isterim. evet cana yakın ve aklı farklı da olsa gayet iyi çalışan bir adamdan bahsediyoruz, fakat kendine iyi davrananlara onun da iyi davranması ve girdiği her ortama (alexander'ın arkadaşlarına misafirliğe gitmesi) anında uyum sağlayabilmesi açıkçası bana pek inandırıcı gelmedi. özellikle yemek masasında o travmatik anılarından birini istememesine rağmen anlattırmaları karşısında sert bir tepki beklerdim ki doğal olanı da buydu. stuart'ın daha sempatik görünmesi için farklı insanlara karşı tepkisinin çok üzerinde durulmadığını düşünüyorum.

    filmi beğendim mi? -evet. beğenmemin başlıca nedenleri; gerçek bir hikayeye dayanıyor olması, konunun ilgimi çekmesi ve tom hardy'nin yorumlarda söylenildiği kadar iyi bir oyunculuk sergilemesidir (çoğu filmini izledim ve performans olarak bronson ile liderliğe oynar). bu saydığım 3 neden sizin ilginizi çeken nedenler değilse muhtemelen filme ''boktan'' diyeceksiniz. özellikle kurgu biraz sıkıntılı ve tekrar söylüyorum kitabını okumadım ama kitap sanki 90 dakikaya sığmamış gibi duruyordu. stuart ve geçmişi yeterince anlatılamamış, anlatılan travmatik anılar yalap şap flashbacklerle geçilmiş. son olarak sözüm tom hardy'e; seni yakından takip ediyoum, çok yeteneklisin ama arada jason stathamlık filmler çekerek beni üzüyorsun. karaktere yoğunlaş, yeteneğin inanılmaz.

    --- spoiler ---
  • izlenilesi bir film. ilkin tom hardy reis* varmış, benedict cumberbatch de üstüne sos izleyelim hadi bakalım diye başladım. sonra;
    --- spoiler ---
    güzel güzel başlarken alexander karakteriyle tatlı sularda takılırken birden tom hardy'nin oynadığı stuart karakteri çıktı. yabancıların şu inanmamazlığı askıya alma*olayıyla zaten hikayeye dalmışken tom hardy'nin de müthiş gerçekçi performansıyla allak bullak oldum. o flashbacklerdeki performans ve stuart'ın dinlediğimiz son sözleriyle de knockout oldu benim için.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap