• bağdat caddesinin pratikte başlangıç noktası.

    landmarkları zara, vakko, eski vakkorama, mado, gloria jeans, tgi fridays, afrodit, yine zara, feride geçidi, mısırlı. zaten hepi topu 3-4 sokak sonra şaşkınbakkal mahallesine geçersiniz.

    ama esas suadiye cadde değil, caddenin alt tarafı ve üstündeki ilk 2 paralelde, ara sokaklarda, oradaki huzurda yatar.
    lanet olsun burayı cumartesileri dolduran yapma sarışın, parfümlü, kıllı göğsü açık beyaz gömlekli arabası pahalı kafası ucuz kuru kalabalık.
  • çok seviyorum. o kadar seviyorum ki günde ortalama 3 saatlik yola katlanıyorum. servisle gidip gelmekten, o havasızlıktan, sürekli konuşan insanlardan ve trafikten feci bıktığım halde taşınmak istemiyorum. şimdi oturduğum apartmanı yıkacaklar. keşke yıkmasalarmış.

    köpeklerimle yürümeyi seviyorum, hem ara sokaklarda, hem caddede, en çok da sahilde. istediğim saatte. deniz özlediğimde köpekleri sokarken ben de bacaklarımı sokuyorum, ayak kurtarmıyor. çimen istediğimde çimenlerine kuruluyorum. gecenin bir yarısı uyku tutmayınca yatağımdan kalkıp bisiklete atlayıp sahilde dolanıyorum. hıphızlı gidiyorum, ter içinde geliyorum. duş alıp tam da balkonun yanındaki yatağıma uzanıyorum. balkon kapısı açık, martılar o saatlerde genelde bas bas bağırıyor oluyor. rüzgar varsa evin önündeki ağaçların yaprakları hışırdıyor. sabah kuşlar ötüyor, onların sesiyle uyanıyorum. şimdi yaz da geldi ya arkadaşlarım daha sık geliyor. balkon güzel çünkü. ağaç görüyor, sessiz ve hafif bir esinti var hep. kalpli sarmaşığım bile kocaman oldu. köpekleri denize soktuktan sonra eve getirdiğim kumlu ve tuzlu havluları silkelerken büyük keyif alıyorum. tatilmiş gibi, hep yazlıktaymışım gibi. ayaklarım da kum oluyor. her taraf kum oluyor. bazen çok erken uyanıyorum. kızları alıp sahile iniyorum. kimse olmuyor. biraz yürüyoruz, sonra orada duranadamdan çay ve simit alıyorum. onlara da veriyorum simit. mutlu oluyorlar. canım mısır çekiyor sonra, onu alma bahanesiyle çıkıyorum. uzanıveriyorum çimenlere, yastığım köpeklerim, nasıl güzel. denize bakarak bira da içiyorum, çimenlerde çıplak ayak da yürüyorum, kışın lodos varken o dalgaların altında kala kala da yürüyorum. yok deli filan değilim, üşüyorum geçiyor sonra. hem bizim orada banklarımız var, tekila shot durağı onlar. ya ben çok seviyorum bu semti. çok güzel günlerim geçti, çok üzüldüğüm günler de geçti. üzücü olanlarda sahilde/balkonda içilen bira ve sigara sayısında artış oldu, arkadaşlarım daha çok geldi, daha çok sustuk, daha çok kadeh tokuşturduk, daha çok rakı içtik. daha çok siktir et dedik. hepsi güzeldi. hiç istemiyorum bu ev yıkılsın. herhalde ağlarım, yıkılmadan son kez rakısını içmezsek olmaz balkonda. bunu yazarken şunu fark ettim, ben yalnız daha iyiyim. keşke öyle olmasaymışım ama öyleyim.
  • 1 aydır ikamet ettiğim yer. kendimi artık bir suadiyeli olarak görüyorum. soranlara kırk yıllık suadiyeli tripleri atıyorum . bir havalar, bir tavırlar off.

    avrupa yakasında geçirdiğim 15 koca boktan yılın ardından âdeta rönesans ve reform hareketlerimi başlattığım semt oldu. bambaşka ben ve bambaşka hayatımın temellerini attığım semt suadiye. bu açıdan kendisine müteşekkirim. daha mahallemi bile tanıyamadım. evimden çok sahilinde vakit geçirdim.

    mahallede bir tek migrosun yerini bir de perşembe günleri kurulan pazarın yerini öğrendim 1 ayda.

    genel itibariyle sessiz sakin bir yer. ulaşım da kolay. ben deli gibi yürüyen biri olduğum için kadıköy'de de maltepe'de de işim olsa yürüyorum. güzel de yürünüyor bu güzergahlarda açıkcası.

    insanları genel olarak avrupa yakasında alışık olduğum telaşlı profilden uzak. daha sakin geldi bana.

    yalnız bu sessiz, sakin semte ayak basar basmaz 2 bü5ük sokak kavgasına bir de sokağımda adam bıçaklama mevzusuna denk geldim. bu semtte 20 yıldır yaşayan komşum 20 yılda ilk defa kavga görmüş semtte.
  • anadolu yakasinin incisi, ikamet edilebilecek en iyi semti. bana kotu bir aliskanlik edindirdi, her gun isten eve donerken bagdat caddesinden yurur sonra otobuse binerdim, o guzel buyuk pencereli evlere baka baka. kimse de perde cekmezdi, perde fakirlerin aliskanligi olmaliydi. evlerin her birinin ici sanat galerisi kivaminda, renkli duvarlar, duvar kagitlari, gorkemli avizeler, kristaller, tablolar, kitapliklar, piano. gel zaman git zaman hala evlerin icine bakarak yurume aliskanligimdan kurtulamadim, artik oralara yolum dusmediginden tek gordugum sey dantelli perde, ama olsun.
  • suadiye de doğup büyüyen bir insanın bu hayatta isteyecek başka bir şeyi kalmamıştır. yeryüzünün cennetinde yaşamıştır.
  • çocukluğumu yaşadığım güzide yerleşim bölgesi. biz minikken burada erik ağaçları, çağla ağaçları, ıhlamur ağaçları arasında yılan oynanırdı. evler iki katlı veya üç katlı, bahçeler içinde köpekgilleri barındırırdı. nagehan teyze, baltacı bahattin, flütçü lilli, gazozcu nedim abi vardı. postacı kemal gelirdi kahverengi çantasıyla, süreyya plajında toplanırdı cenah. müge abla için ses dergisinden çizgi romanlar biriktirir, lafın arasında hadi abinin müge ablaya olan aşkını vurgulardık. bir çocuk hasta olduğunda tüm mahalle toplanırdı hastaneye, bir aile bir kişi yurt dışına gitmeye hazırlanırken herkes ziyaret eder ve özleyeceğini ifade ederdi.

    şimdi o günlerden kalan sadece yaşlı kara kara kargalar var; nasıl da amına koydunuz lan buraların dercesine, yüksek apartmanların üzerinde tefekkür ederek sokaklara bakan.
  • kadıköy-pendik hattı minibüs yoluna 5 dk, tren yoluna 5-10 dk, metroya 10-15 dk, adalar vapuru ve deniz otobüsüne 15 dk, bostancı otobüs duraklarına 10 dk yürüme mesafesindedir. ayrıca bağdat caddesi 5 dk, sahil 10 dk yürüme mesafesindedir. ulaşım açısından merkezi olan diğer semtlerin aksine ağaçlık ve gürültüsüz bir semttir. sanılanın aksine belirli bir kısmı hariç yüksek gelirlilerin oturduğu bir yer değildir. kira ve ev fiyatları yüksektir ancak genelde insanlar aileden kalan evlerde yaşarlar. hala komşuluk ilişkilerinin sürdüğü semtlerden biridir. şu an kentsel dönüşümden dolayı yeni yapılan binalarda dükkan olmadığı için esnaf gitgide azalıyor. bu yüzden eski dokusunu yavaş yavaş kaybetmeye başladı. istanbul'un başka bir yerinde henüz yaşamadım ama kanımca istanbul'un en güzel semti.
  • "iyi ki anadolu yakası'nda oturuyorum" deme sebeplerinden biri.
    çok güzel sokakları vardır. özellikle sahil tarafındaki sokakları, yıllardır içinden geçiyor olsanız dahi, hazine bulmuşcasına heyecanlandırır insanı.
    bu da, geçmişe özlemi tetikleyen yabana atılamaz etkenlerden biridir sanırım.
    (bkz: #17054806)
  • bir kadın ismi. bir insan kızına neden suadiye ismini koyar anlam veremiyorum. oğlunun adı da kesin altunizade'dir amk. ben fakir olduğumdan mesela çocuğum olursa fıstıkağacı koyucam. kız erkek farketmez. sağlıklı olsun da.
hesabın var mı? giriş yap