• yıllar önce ayvalık altınovadaki iskelede rastlamıştım kendisine. bizim peder heyecandan ne diyeceğini şaşırmış, televizyon programlarına telefonla bağlananlar gibi saçma laflar etmişti*.
  • 94-95 şampiyonluğunun ardından beşiktaş günümüze kadar sürecek olan bir düşüşe geçti. o arada tam 3 tane şampiyonluk son 5-6 haftaya girerken kaybedildi (inönü'de hagi'nin son dakika penaltısı ile 1-1 gs beraberliği.. fevzi'nin ayağının altından kaçırdığı top vs gs beraberliği. ve de kocaeli'ye 5-3 mağlubiyet ve kaçan şampiyonluk) bunlardan ikisinde son haftalar hezimetli sonuçlar çıkardı. o neslin taraftarı şampiyonluklara alışmıştı, biz tüm çocukluğumuz boyunca beşiktaş'ın sezon sonunda 2. sıradan aşağıda görmemiştik. ama avrupa'da başarıya alışmamıştı bizim nesil. 90'ların sonunda artık ne şampiyonluklar vardı ne de avrupa'da başarı gelmişti.
    seba sıradan bir takımı (bkz: maribor) eleyip şampiyonlar ligine gittiğimizde hüngür hüngür ağlamıştı. insanlar büyük takımın başkanı böyle mi olur demişti. hani her başkan için söylenen sözler yaşayan efsane için de söyleniyordu. şimdi sorsan hepsi tapıyordu seba'ya. yalancılar! seba da artık yaşlandığını, bayrağı devretmesi gerektiğini söylüyordu. 98 yılında başladı bırakacağım sözlerine. sonra yine başarısız bir sezon, avrupa'da başarısız maçlar.. tüm medya seba'nın bırakması gerektiğini söylüyordu. yine şimdi baksanız, elalem huzurevi diye dalga geçmiyordu saki o yönetimle. akaretler yokuşu emekliler koğuşu lafını da ebem türetti ya. taraftarı gazlayan medya değildi sanki. yalancılar!
    serdar bilgili fitnesi de dalmıştı içeri, körüklüyordu olanları. seba bilgili tehlikesini gördüğünden midir nedir, bırakmayacağım dedi. öyle bir hava vardı ki, artık seba kim başkanlık kim diyordu herkes. işin açıkçası seba gerçekten miadını doldurmuştu. kimse inanamadı buna, nasıl bırakmayacaktı. 3 senedir artık onu zamanını doldurduğunu düşünen ama saygısından susan taraftar da dolduruşa gelip, senin süren doldu- yeter artık seba artık istifa dedi. herkes püri paktı ya, taraftar da öyle olsundu. camiada çoğu kişi bilgili'nin ne menem bir adam olduğunu bilmesine rağmen neden hasan arat seçilemedi? seba desteklediği için. ama sorsan kapalı tribün her şeyin baş sorumlusu.

    hatalar yapıldı, söylenmemesi gerekenler söylendi. hem seba hem taraftar tarafından. serdar bilgili fitnesi yüzünden kendi yolunda temiz şekilde bitmesi gereken bir süreç kara bir anı olarak yazıldı hepimizin alnına. ne seba kötü niyetliydi, ne de taraftar. sadece yapılan hatalar vardı. kötü niyetli olanlar, birbirini sevenleri birbirine düşürenler oturdu köşelerine veya geçti koltuklarına timsah gözyaşlarıyla bıyık altından gülerek izledi olanları. hala da utanmadan köşe başları, seba diyince ona yapılan haksızlıktan dem vuruyorlar. önce kendi alınlarındaki lekeyi silsinler.

    seba efsanedir, türk futbol tarihinin gördüğü göreceği en büyük başkandır. o dönemde seba istifa diye bağırmış olan ben, onun titreyen ellerini öpmek için, bu büyük adamın ellerini gözyaşlarımla ıslatmaktan gocunmam. ama bizimkiler gerçek gözyaşları. timsah gözyaşıyla hala ahkam kesen şerefsizlerin gözyaşlarıyla kıyaslamayınız.
  • ziyaret etmek istediğim ve allah gecinden versin ama cenazesine iki elim kanda da olsa gideceğim kişi..
  • besiktasli olmamin sebebi sanirim. kucuk yasimizda duzgun kisiligi ile bana besiktasi seviden adam. gercek besiktasli. onun besiktasliligini baska kimsede gormedim. sadece besiktaslilarin degil herkesin saygisini kazanabilmis birisi. o baskanligi biraktan sonra besiktas eskisi gibi olmadi. bende eskisi gibi besiktasli olamadim. simdi hangi takimi tuttugumu soranlara besiktasliyim diyorum ama sanirim benim tuttugum sebanin hatirasi.

    dogum gunuymus bugun. 82. yasin kutlu olsun buyuk baskan.
  • hani bayram ziyaretleri olur, giyinir kuşanırsın; bir el öpme, bir gönül alma, bir de paradan daha değerli harçlıklar bulma umuduyla kapıları aşındırırsın...
    adam beşiktaşlıysa ona her gün bayram, ve adam el öpmek istiyorsa ona o el de mübarek, ve adam gönül alma niyetindeyse ona o gönül kırgın, ve adam paradan daha değerli bir şey arıyorsa en değerlisi o kapı... o kapının ardında süleyman seba...

    her beşiktaşlının aklına düştükçe gidip elini öpmesi gereken kişi, kurum, kuruluş ve ulviyet...
  • besiktaslılar icin bir baba, unutulmayan baskan, efsane oyuncudur, galatasaraylı ve fenerbacheliler icin de her zaman saygı duyulan bir efsanedir. olmeden once degeri anlasılan ender insanlardandır.

    ancak sahsım icin de ne rakip takımın sevilen baskandır, ne de futbolcudur. benim icin bir dededir, ozlenen kisidir.

    turunç'ta genellikle han restoran'da geçirilen yaz aylarında futbol sezonunun devam etmediği günlerde neredeyse her günün birlikte geçirildiği kişidir. el kadar bebekliğimden, 7-8 yaşıma kadar yaz aylarında hep kendisi olmuştur benim için. beşiktaş'ta 16 yıllık başkanlık yaptığı dönemde yazlarının çoğunu marmaris'te geçirirdi. efsane beşiktaş başkanı, o dönemin namağlup bekiştaşını yaratıp herkesleri kendisine hayran bırakan adam beni sarı-kırmızıdan uzaklaştıramamıştır. zaten imkansızdı onu yapması da, anne-baba demeden "cimbombom" demiş bir çocuk vardı sonuçta karşısında.

    kendisi ile marmaris'ten kendi teknemizle turunç'a gidişlerimizden birinde bir olay yaşamışız, bana hep anlatılırdı o dönemler 1 yaslarında olup haliyle hic hatırlamadıgım icin. babam tenkeyi kullanıyor ve süleyman dedemin kucagında iskeleye yanasacak tenkenin ucunda bekliyoruz. babam yanasırken bir yandan suleyman seba'ya ve bana bakıyor, bir yandan tekneyi yanastırmaya calısıyor. tam iskeleye yanastıgınde bir de bakıyor ki süleyman dedem ve kucağındaki ben yokuz, "eyvah gittiler denize" diye panik yaparken han'ın önündeki iskelede iki seksen uzanmış süleyman sebayı ve kucağında sıkı sıkı sarıldığı beni goruyor ve anlık olarak yasanan panik geciyor, ortalık sakinlesiyor. babam tekneyle iskeleye temas edince süleyman dedem dengesini kaybediyor ve kendini iskeleye atıyor, o sırada han'ın sahibi ahmet amca da restorandan babama doğru "yıkamayacaksın iskelemi, yıkamazsın ulaaan" diye bağırıyor. *

    babamın bir istanbul ziyaretinde evinde birlikte kafayı cekip rakı icerlerken evinde bir tane bulunan ve duvarında asılı olan bir tarafı turk bayraklı besiktas flamasını imzalayıp torunuma gidecek bu dikkatli ol diyerek bana yollayısı da aklımdan hic cıkmayacak. 1994'ün sonlarıydı, imzasını atıp tarih de koymustu oraya. bugun en eski galatasaray formamı bile kaybetmisken o besiktas flamasını kaybetmedim, yolladıgı ilk gunku gibi saklıyorum.

    kendisini gormeyeli en az 10-11 sene oluyor. istanbula gidislerimden birinde onu tekrar gorup ellerini opup oturup karsılıklı icmek ve besiktas veya galatasaray macı izlemek istiyorum.

    son olarak kendisine seslenmek istiyorum: süleyman dede, 5-6 yasındaki cocuga tavla oynarken yenilip "eheheh besiktas'ın basındaki adamı ben yendim lan" diye eğlendirdiğin icin cok tesekkür ederim, olur da bir daha gorursem, rovans macı teklif edecegim sana haberin olsun.

    edit: bu satırları yazdıktan 3 saat sonra babam ligtv izlerken seslendi içeriden "süleyman deden hastaneden çıkmış öyle yazdı, haberin var mı ?!?" diye. korktum önce, bu yazdıklarımın üstüne kötü birşey oldu sandım, sonra öğrendim ki göz ameliyatı olmuş, korktuğum gibi ciddi birşey değilmiş. geçmiş olsun.
  • beşiktaş lı duruşunun ne demek olduğunu gösteren efsane başkan. beşiktaşlı olmaktan gurur duyulmasının özellikle belirli yaş seviyelerince beşiktaş lı olmasının sebeplerinden birisi. o bir daha gelmez ama keşke onun taşıdığı değerleri taşıyan onun beşiktaş ı sevdiği kadar seven bi başkan gelse tekrardan. keşke tekrardan serefli ikinciliğin ne olduğunu bilen, beşiktaşlı duruşunun ne olduğunu bilen adam gibi bi adam gelse.
  • bugüne kadar hangi takım taraftarı olursa olsun, bir kişiden bile hakkında olumsuz bir laf duymadığım, futbolla alakalı - alakasız herkesin istisnasız saygı duyduğu, beşiktaş'lılığı geçtim, insan olmanın ekolünü en güzel biçimde yansıtan eski beşiktaş başkanıdır.
  • x kişisi henüz 24 yaşlarında bir gençtir. babadan atadan sağlam fenerbahçelidir. büyükçe bir şirkette muhasebeci olarak çalışmaktadır. şirkette çalışan bjk üyeleri aralarında para toplamışlardır ve kulübe yardım - aidat mahiyetine ileteceklerdir. şirket'in en yaşlı beşiktaşlısı herkesin saygı duyduğu ağabey dediği kişisi parayı bir zarfa koyarak (evet eft mefhumu henüz yoktur o dönem) şirketin en küçüğüne vererek (kıdem olayı) yakında bulunan bjk kulüp binasına götürmesini ve parayı seba'nın sekreterne bırakmasını rica eder. x kişisi yola çıkar. kulüp binasına gelir. kapıda ki görevliye meramını anlatır. görevli seba'nın makamının olduğu kata kadar kendisine eşlik eder. sekreterin önündeki bekleme koltuklarına oturtur. x kişisi bir an önce zarfı bırakıp kaçma niyetindedir. zira karnı çok acıkmıştır. birazdan seba'nın sekreteri başkanın odasından çıkar. göz göze gelinir. x kişisi yerinden kalkar meramını sekreter'e de anlatır. sekreter zarfı almaz. kapıyı çalar ve seba'nın odasına girer. çıkınca x kişisine odayı göstererek ''buyrun der''. x kişisi heyecanlanır. kem küm eder, ama içeri girer. kendisinden neredeyse 35 yaş büyük bir adam'ın, bjk başkanının, hepsinden öte süleyman sebanın karşısında, elinde içinde üç kuruş para olan bir zarfla durmaktadır. başkan koltuğundan kalkar. kibarca ceketini ilikler ''hoşgeldin delikanlı'' der. x kişisinin elini sıkar. koltuğa oturtur. çay kahve sorar, istemeyince yemek sorar. israr eder. çay'a razı eder. x kişisi nereden ve neden geldiğini söyler. başkan teşekkür eder. telefonla sekreteri çağırtır makbuz kestirir. x kişisi zarfı sekretere teslim etmiştir. müsade ister. fakat başkan bırakmaz. ve neredeyse yarım saat kendisiyle sohbet eder. sohbet boyunca takım taklavat işleri pek konuşulmaz. hayat konuşulur, memleket konuşulur. süleyman seba sohbet bitiminde ayağa kalkar. x kişisinin elini sıkar. ve odasının kapısına kadar değil. binanın kapısına kadar ona eşlik eder.
    saygı adamıdır süleyman seba. bir ekoldür. bjk'da değil türkiye spor tarihinde özel bir yeri olan adamdır.
  • en kısa zamanda bir doktora görünmesi gereken eli öpülesice. bu kadar çınlamaya kulak mı dayanır.
hesabın var mı? giriş yap