• bugüne kadar baktığım tüm kuşlar içinde en çok kalbimi çalan üstüne de içimi acıtan insafsız kuş türü. şimdi nasıl oluyor o derseniz anlatayım efendim. biraz uzun olacak ama sabrınıza sığınıyorum ve pet shopların ne kadar lanet yerler olduğunun tekrar vurgulanması için detaya giriyorum.
    15 mayıs doğum günüm ve hayvanlara aşırı düşkün olduğumu bilen üç yakın arkadaşım doğum günümde bana sultan papağanı almaya karar vermişler. daha doğrusu birisi karar vermiş diğerleri ona ayak uydurmuş. neyse bu yıl ben zaten soma'da bir dünya insan ölmüşken üstelik de bir zonguldaklı olarak bu üzüntüleri sürekli yaşayan bir ilde nefes alıp verdiğimden arkadaşlarımdan rica ettim "bana doğum günü sürprizi falan yapmayı düşünüyorsanız sakın yapmayın (biliyorum hep yapıyorlar çünkü) içim almıyor" diye. tamam kutlama falan yapmadık ama hatunlar kafaya koymuşlar bir kere alacaklar kuşu. neyse efendim bizim küçük zonguldak'ımızdaki tek avm olan demirpark'ta ikamet eden bir şerefsiz pet shop sahibine gidip ayarlıyorlar. adam getirtirim diyor, pazarlıklar yapılıyor vs benim doğum günümde kuş geliyor ama o gün kutlamayı falan reddettiğim için hem de hafta arasına denk geldiği için 17sinde yani cumartesi akşamı, iş çıkışı içlerinden birisinin evine çay içmeye davet ediliyorum. bu vesile ile de hediyeme kavuşturacaklar beni. neyse arkadaşlar beni karşılar karşılamaz hediyemi veriyorlar. tabii ben çıldıracak gibi oluyorum. o kadar güzel ki kafesin içindeki pikachu yanaklı, tatlılık abidesi. ama bir yandan da içim cız ediyor, arkadaşlarıma çaktırmamaya çalışıyorum. neden derseniz şerefsizin bayrak taşıyanı satıcı, koca kuşu muhabbet kuşu kafesiyle ve plastik tüneklerle, üstüne üstlük de üstü kapaklı yemlik kabıyla satmış. neden? çünkü o kuşa göre kafes ve aparatları satmaya çalışırsa fiyat farkı çıkacak ve kuşu satamayacak. sonuçta arkadaşlarım da sabancı torunu değiller belli bir bütçe ayırmışlar bu işe ve kuşlardan zerre anlamıadıkları için işin içinde ibnelik olduğunu düşünmemişler. hayvancağız tünekte zor duruyor, çünkü tünek kuşun ağırlığını çekemeyip eğilmiş. kendi etrafında dönemiyor, dönerken kuyruğu tellerden dışarı fırlayıp hırpalanıyor. yem yemeye çalışırken kafasını kabın içine soksa bir dert çıkarsa bir dert hayvancağızın çünkü malum kafasının üstünde uzun ve hareketli tüyleri var ve yavru da olsa iri yapılı bir kuş. yem kabındaki boşluğa ancak sığıyor kafası. bir de erkek diye satmış ki sonradan araştırdığıma göre tüm özellikleriyle kesinlikle dişi olduğunu kesin anladım (kuyruk tüyü desenleri ve yanak rengi özellikleri vs) tamam dişi olması benim için sorun değil de niye yalan söylüyorsun? en önemlisi de göğüs kısmının sivri görüntüsü korkuttu ki kuşlarda göğüs kısmındaki kemiğin çıkık olması büyük ihtimalle yakında öleceğine delalettir. ama iyi de bildiğim bir cins olmadığı için kondurmak istemiyorum.
    neyse gece sonlandı ve ben kuşu alıp eve döndüm. kardeşim de bayılıyor papağanlara. çok sevindi ama bir yandan da içine mi doğdu bilmiyorum. "ya niye kuş almışlar ölünce çok üzülüyorum ben" dedi.
    ertesi sabah kalktıktan sonra içim elvermedi benim broya "iki günlük kafes nasıl olsa. iade edelim, farkını da verip büyük kafes alalım, yazık hayvan hareket edemiyor" dedim. gittik aynı yere, adam kafesi yenisinin fiyatından düşemeyeceğini onun yerine 40 tl alacağımız olacağını, (bak bak bak çakala bak) nasıl olsa bu hayvanın artık bir sürü ihtiyacı olacağını, yemdir, vitamindir alacağımız karşılığı onları alabileceğimizi söyledi. 126 tl yeni kafese ve açık yem kaplarına tosladık neyse dedik kuşun konforu yerinde olsun da olmadı kafesi başka türlü değerlendiririz hatta belki kuş alan birine hediye ederiz dedik çünkü adamın satışı katlama çabasına sinir olduk kafesi iadeden vazgeçtik. aklı sıra daimi müşteri yapacak bizi.
    efendim eve geldik, yeni kafese naklettik kuşu. altına dışkısını gözlemleyebilmek için havlu kağıt serdik. akşam üzeri babam eve geldi bu kuş hasta dedi. ya ben de cinsi mi öyle, yavru olduğu için mi hafif kabarık duruyor bilemedim ama kakası da bir şeye benzemiyor dedim. hemen patates falan haşladık, pirinç lapası yaptık suluğuna pirincin suyunu koyduk, ilaçlar vs. o güne kadar sahibi olduğumuz kuşlarda ishal durumunda ne yapılırsa yaptık. ertesi gün tabi mesai var akşama kadar kuş gözümüzün önünde değildi. akşam bir geldim hayvan keyifsiz. sinirlerim bozuldu aldık kuşu kafesle gittik aynı yere. ya kardeşim bu kuş hasta. o da yavru olduğu için öyle duruyor dedi bir de avidiare muadili kaptırdı. ooooh her seferinde satışı da yapıyor ya bizim gibi kerizlere. biz de parayı siktir et kuş iyileşsin mantığıyla hababam ütülüyoruz gönüllü. velhasılı kelam biz kuşla 1 ay boyunca gece gündüz uğraştık. kardeşim şırıngalarla besledi, bir gün çok kötü oldu, kusuyor kafa yana düşüyor falan. kardeşim attı arabaya sakarya'ya bir veteriner kliniğine götürdü. veteriner bu kuşlar için yapılabilecek fazla bir müdahale yok diyerek bir probiyotik bir antibiyotik vererek çok ümit vermek istemiyorum %30 belki yaşar demiş. neyse biz yine elimizden geleni yapıyoruz bir gün toparlanıyor bir gün halsiz. sinirlerimiz artık keman yayı kıvamında. bu arada bize nasıl alışıyor, öyle cana yakın öyle tatlı ki. zamanla enerjisi yerine geliyor ama o kakayı bir türlü düzeltemiyoruz. üstelik bir de ara ara nefes alamıyor gibi dilini çıkartıp kafayı sallıyor yukarı yukarı. kardeşim de kuş boku uzmanı oldu diyebilirim. efendim pankreasta sorun olursa bok beyaz olurmuş da işte sağlıklısının dışı yeşil içi beyaz olurmuş da. bazen sadece yeşil kısmı gelirse beyaz kısmı böbrekler rahatsızsa sıvı atılırmış da bir sürü zamazingo. artık beynimiz pelte kıvamına geliyor sultan papağanı hastalıklarını araştırmaktan, forumları okumaktan.
    haziran ayı ayın 20si yanlış hatılamıyorsam yani evde 1 ayını dolduralı 3 gün olmuş sabah uyandım kafesten hemen bana cilveler yaptı elime alıp seveyim diye. kafasını kaşıtıyor, omuzuma oturuyor, kolyemle oynuyor falan. neşe içinde işe gittim. öğleden sonra eve yemeğe geldim yine oynadık tabi. işle ev arası 2 blok apartman var benim aklıma bir şey takıldı mı eve gelebiliyorum bu arada. o gün de iş arkadaşım benden harici belleğimi istedi. iki dakka alayım geleyim dedim. eve girer girmez tabi ilk iş kuşa bakmak oluyor. bir baktım yemlik üzerinde kalmış, kımıldayamıyor. sıcaktan mı yapıyor ne oldu buna diyorum. elime alıp dışarı çkarıyorum çırpınmaya başlıyor. ben başlıyorum bağırmaya allahım ne oluyor buna diye. ölüyor, bildiğin ölüyor lan. gece gündüz omzumdaki minik can çırpınıyor elimde. her şey 10 dk içinde oldu bitti son olarak nefes almak için çabalrken iki cıyk cıyk ses çıkardı ve ellerimde can verdi minik kuşum. ağlamaktan gözlerim teleskop balığı gibi oldu. gittim işyerimin önündeki bahçeye gömdüm ağlaya zırlaya. ettiğim bedduaların haddi hesabı yok. 1 ay ya sadece 1 ayda öyle bir bağ oluşmuştu ki aramızda. eve geldiğimde hemen benim omzuma çıkmak istiyordu. çıldıracak gibi oldum. nerdeyse 1 ay olacak hala düşündükçe boğazım düğüm düğüm oluyor. üstelik ne yaptıysak o şerefsizin yanına kar kaldı ya işte o çok gücüme gidiyor. allah kazandığını düşündüğü paraların hayrını göstermesin inşallah.
  • şöyle bir yorumlara bakınca hakkında çokta fazla bir şey bilinmeyen, bilinenin çoğununda yanlış ya da eksik olduğu papağan türüdür. sultan ucuz olması yanında ( papağan türlerine kıyasen), hem zekası hem cana yakınlığı, hemde bir papağan için düşük kabul edilen ses seviyesine sahip olması ve son olarak muhabbet kuşuna benzer ve kolay beslenebilir olması ile ev için olabilecek en uygun havyan türlerindendir. kısaca bir kaç madde ile devam edelim;

    - sesi kötü diyenler büyük ihtimalle sadece muhabbet ya da bülbül sesi duymuş kişilerdir. ama sabahları erkek bir sultanın melodik ötmesi enfes bir şeydir mutluluk verir. anlayamadığınız sinirli bir hayvanın bağırması adı üstünde bağırmadır tabiki kulak tırmalar. ha ek olarak dişi çoğunlukla tek ton ve evet erkeğe nazaran pekte güzel olmayan bir sese sahiptir.

    - sürü halinde yaşayan bir kuş familyasından gelip, inatçıdır yemek her zaman önemlidir bunu aramayı da sever. japon balığı gibi değil biraz daha ulaşması gereken yerlere konulmuş yem yapısı için iyidir.ha bu şart değildir. gel gelelim basit yem ile tatmin olsa da yiyebileceği şeylerin listesi geniştir, haftalık yemekçik listeleri çıkarıp ilaç vitamini değilde doğal olan şeylerle besleme şansınız vardır. ki ne kadar iyi beslenirse o kadar sağlıklı olmaktadır. dikkat asla çikolata ve avokado verilmemelidir kesin ölüm sebebidir, yağlı şeyler içinde bu olay geçerlidir.

    _ zeka seviyesi yüksek bir kuş olup hareketlidir( bünyesine göre) oyun oynamayı bir şeyleri didiklemeyi çok sever. yavruyken ilgi gösterilirse inanamayacağınız kadar uysal ve tatlı olur (ki bu sanırım tüm hayvanlar için geçerli), yine gel gelelim hisli, duyguları olan ayrıca tek eşli bir hayvandır. evde uzun süre yalnız kalmaya, ilgisizliğe gelmez yemekten kesilir üzülür. ele alışırsa arada gelip kaşı ulan kafamı bile diyebilir hareketleriyle. kısaca iyi bakılırsa evin tavuğu kedisi gibi bir şey olur. ( bizdeki öyle mesela zorla duş aldırılırken bile ısırdığı görülmemiştir)

    -toplumda genelde dik saçlı sarı kafalı turunculu benek yanıklı hali bilinir, fakat bu sadece bir cinsidir, yaklaşık 3-4 renk ve kombinasyonu vardır. beyaz sarı, beyaz yüz ortaya karışık vesaire.

    _yine dikkat dışarı salmak terk etmek onu direk öldürmektir çünkü sürü içinde büyümemiş bir kuşun ( ki evde büyüyen sultanın bilmediği bir odada bile uçması zordur) tek başına alışık olmadığı bir çevrede hayatta kalması ne yazık ki imkansızdır ...

    -daha çok sabahları öter, yalnız kalmadıkça ya da rahatsız olduğu bir şey olmadıkça ve son olarak biraz sohbet edesi yoksa ha bire ötmez,

    -aynalara yan yana olmamalıdır, yanına ayna konulmamalıdır. aşık olup cevap gelmeyince üzülüp, garip haller alabilir. ayrıca bilmediği alışık olmadığı bir ortamda uçup çarpma olasılığı yüksektir, bu durum camların olduğu yerler için ise daha da geçerlidir. yeri sık sık değiştirilmemeli ve kafesten hemen çıkarılmamalıdır, yavaş yavaş ortama alıştırılmalıdır.

    - nasıl ki hareketsiz kalmak her yerinizi uyuşturur bu durum tabi ki hayvanlar içinde geçerli, arada bir odada tur atması iyidir yahut kafesi geniş olmalıdır ki kanatlarını gerebilsin kuşunuz

    şimdilik aklıma gelenler bunlar, efem bu bilgiler işkembeden sallanmamakta olup kaynağı okuyarak bu bilgileri edindiğim http://www.sultancik.com/ adresidir. içinde geniş bir ansiklopedi bulundurmaktadır.

    hayvan dostlarımızla nasıl iyi geçineceğimizi taş devrindeymiş gibi tekrardan icat etmeye gerek yok, okuyun öğrenin size uygun olan şeyi görün eziyet etmeyin hayvanlara , son olarak bizim kuşun adı da yunus burdan selamlar sevgiler... :)
  • 3 aylıkken almıştık bir tane eve. adını kardelen koyduk. ilk 2 yıl öğrendiği kelimeleri, sesleri, hareketleri hiç unutmadı ancak başka birşey yapmayı da öğrenmedi. yaklaşık 10 kelime konuşabilmekle birlikte öpücük sesi çıkarabiliyor ve ıslık çalabiliyordu. öpücüğün ne olduğunu da iyi biliyordu. uzaktayken öpücük sesi yaptığımızda gelip dudaklarımıza yanaşıp o da öpücük sesi çıkarıyordu. bir de horon oynuyordu, çok acayip. herhangi bir hareketli müzik açtığımızda hiç oralı olmuyordu ama hızlı kemençe sesini duyduğu zaman yerinde duramıyordu. böyle yan yan zıplaya zıplaya öterek tüm evi dolaşıyordu. bir de mırıldanması vardı, artık neye kızmışsa kendi kendine söylenip dururdu bazen.

    tam bir sevgi hayvanıdır bu kuşlar. sevginizi anlarlar. bizimkisi anneme aşıktı bir de. daha dışardan annemin sesini duyduğunda çıldırmış gibi ötmeye başlardı. annem evde temizlik yaparken filan kafasından hiç inmezdi. babam ve ablam kendisinden çekindikleri için o da pek ilgi göstermedi onlara. tüm oyun saatlerini benimle geçirirdi. kendisiyle saatlerce oynamama rağmen annem içeri girdiği zaman hoop satış koyardı hemen annemin yanına giderdi.

    anneme olan bu sevgisi yüzünden 2 kere evden kaçtı. ilki şöyle oldu: şimdi biz kardelen'i hiç kafese kapatmazdık, ya yanımıza gelir ya da vitrinin üstünü kendini yer edinmişti orada takılırdı. acıktığı veya susadığı zaman da gider kafesine girerdi. bir gün annem komşularla balkonda çay içerken, devamlı annemin sesini duyup kendisini göremeyen kardelen de arayıp tarayıp salondan mutfağın yolunu bulmuş, annemi de balkon kapısında görmesiyle balkona fırlaması bir oldu tabi. sonra bir kaç sokak ötedeki bir evin çamaşır tellerine kondu. gidip rica ettim komşudan, tutup aldım kendisini. hiç kaçmaya çalışmadı, çok korkmuştu zaten.

    ikinci kez kaçışı da yine aynı sebepten. bu sefer annem arka balkonda çamaşır asarken komşuyla sohbete dalmış. tabi ta salondan bu sesi duyan kardelen durur mu, hemen atmış kendini arka balkondan semalara doğru. bu kaçışında bulamadık kendisini. belediyeye anons yaptırdık, gazeteye ilan verdik ama bir türlü haber alamadık. 10 gün sonra filan annem gidip tek tek civardaki evlere kardelen'i sormaya başladı. 2-3 sokak ötede bir bakkala sorarken o sırada alışveriş yapan bir müşteri teyze son 1 haftadır komşusunun durmadan öten kuşundan bahsetmiş. eve yaklaştıklarında annemin bir kere kardelen demesi yetmiş zaten, çığlık çığlığa ötmeye başlamış kuş. meğer orada yaşayan bir adamın balkonuna konup ötmeye başlayınca, adam da eski kuşundan kalma boş bir kafese almış koymuş kardelen'i.

    kısaca, aileden biriydi bizim sultan papağınımız. aynı sevgiyi onunla da paylaşıyorduk. 15 yıl yaşadı kardelen. gayet neşeli şekilde öttüğü, oynadığı günün ertesinde kafesinde öylece yatarken bulduk geçen yıl. herkes çok üzüldü tabi haliyle. ben ne kadar ısrar etsem de başka bir hayvan almadık ondan sonra eve. annem bu kadar sevgiyle bağlı olduğu başka bir canlının gitmesini tekrar görmek istemedi. kardelenin kafesi kapısı açık şekilde ön balkonda durur hala. olur da başkasının da kuşu kaçarsa onu kafese koyup onu sahibine geri vermek için...

    bu kuşu evine almayı düşünenlere tavsiyem şudur ki eğer evin bir kenarında süs olarak kalsın diye alacaksanız bırakın diğer kuşlarla birlikte petshopta takılsın daha iyi.
  • kaplumbağalarımın akvaryumunun kenarına tünemiş, nasıl denk getirdi ise sabaha kadar sıçarak hayvanlara ikinci bir kabuk yaratmış yavşak kuş.
  • sigarayı bıraktığım ve farklı bir sürü stres ile uğraştığım şu dönemde üzerimdeki tüm sıkıntıyı alan kuş cinsidir efem.

    4 aydır bizimle yaşayan ve yaklaşık 1 yaşında olan erkek kuşuma iki gün önce dayanamayıp dişi aldım. "eş aldım" diyemiyorum çünkü o an eş olup olmayacaklarını bilmiyordum. normalde farklı bir kafeste bekletmem lazım dişiyi ve adım adım yaklaştırmam gerekiyor ama ben direk erkeğin yanına bıraktım. ilk aşamada 1 ay kavga falan edip daha sonra birbirlerine ısınmaya başlarlar diye düşünüyordum.

    la arkadaş bizimkiler yıllar önce birbirlerini kaybetmiş ve daha sonra kavuşmuş aşıklar gibi oldu ya 1 saat içerisinde. aşağıdaki fotoğraflar kafese koyduktan 4 yada 5 saat sonra çekildi. öyle güzel bir aşk yaşıyorlar ki bana da hemen bir yuvalık sipariş etmek düştü. yakında mini mini bebeler bekliyorum inşallah.

    http://i.hizliresim.com/d8mbpm.jpg

    http://i.hizliresim.com/mrpymz.jpg

    http://i.hizliresim.com/895vaw.jpg

    edit: yaklaşık bir yıl geçti ve ben yavrular, yeni çiftler ile bir sürü sultan papağanına bakmaktayım.

    http://www.sultanpapaganim.com/
  • bu kuşlar konuşmaz diyenlere istinaden; şu an 2,5 yaşında olan sultan papağanımızın sayamayacak kadar çok kelime hatta cümle konuştuğunu söyleyebilirim. çocuk büyütür gibi yeterli ilgiyi görmeleri yeterli. bakımı konusunda evet pis hayvanlar ve ortalığı batırıyorlar. bunun dışında suyu, yıkanmayı çok seviyorlar.

    biz insan gibi duşun altına sokup yıkıyoruz gıkı çıkmıyor. hatta kanatlarını açıp bize yardım ediyor. su değmeyen yerlerine su değsin diye kendinden geçiyor. cinsiyeti erkek olduğu için oğlumla kendini bir tutup arabacılık oynuyor, top oynuyor. birlikte flüt çalıp melodi çıkartıyorlar. oğluma bağırdığımda benimle birlikte o da bağırıyor. soru sorunca cevap veriyor. laftan anlıyor. kişisine göre muamele ediyor. kızdırdığımız zaman bize küsüyor, uzun süre küs olduğunu unutmuyor. abur cubur olan her şeyi seviyor. kapıdan içeri girdiğimizde canı sıkılmış olduğundan ''- aşkıımm'' diye karşılıyor. dışarı çıkacaksak gizli çıkıyoruz çünkü arkamızdan çocuk gibi ''- anne gitme'' diye ağlıyor. sabahları uyandığında ''- günaydın aşkımm'' diye uyandırıyor. sabahları balkon pervazına güvercin ve kumruların yemesi için koyduğumuz yemleri görsünler diye onlara '' - koşun koşun '' diye sesleniyor. onları kendi gibi sanıp neler neler anlatıyor...

    kısacası sevgi neydi sevgi emekti bu nedenle aldığınız hayvanlardan hemen sıkılıp bırakacaksanız baştan hiç almayın!
  • herhangi bir sultan papağanı:

    - hmmhmhh tüm gün boyunca susup biri telefonla konuşurken ötmeliyim. telefon görüşmesi bitene kadar ötmeliyim. hep ötmeliyim ki deli olsun.
  • günlerdir eve giren biber gazı dolayısıyla ev arkadaşım, sultan papağanım, can dostumu kaybetmiş bulunmaktayım.
    edit: candır.
  • evcilleşme eğitimine başladıktan sonra yapacağınız bir hata ile anında korkan ve kendini geri çekip birden yabani olan dünya tatlısı kuş türü.

    başıma geleni anlatayım da besleyecek olanlar ona göre dikkat etsinler.

    eve gelişinin ikinci gününde limon ile buzları eritmeye başladım. kafesin dışından uzattığım yeşillik gibi yiyecekleri biraz nazlandıktan sonra yemeye başladı. tıslaması falan da yok. harika. evcilleşme eğitimi düşündüğüm kadar uzun sürmeyecek diye seviniyorum.

    o gazla gittigidiyordan bir sürü oyuncak, merdiven, gaga taşı vs siparişi verdim 3 gün önce siparişlerim geldi. kafesini dekore edeceğim. bizimki korkmasın diye salmaya karar verdim. ilk kez evin içerisinde salacağım. açtım kafes kapağını, kafesten uçtu oda içerisinde 2 tur attı, gitti dvd dolabının üzerindeki dünya klasikleri kitaplarının arkasında duran bambu çubuklu oda kokusunun çubuklarına takıldı. koku şişesi ile beraber tv ile dolabın arasına düştü. şişe bir zarar vermedi ama o kimyasal koku üzerine sıvandı.

    yemin ediyorum ağlayacaktım. elim ayağıma dolaştı. başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. elime alıp kafesine geri koymak zorunda kaldım ki bizimki korkudan bir ısırdı parmağımı, yok böyle bir şey. gagasını geçirdi resmen kanamaya başladı elim. hemen elime kalın eldiven giydim. limonu tekrar yakaladım, bol ılık su ile yıkadım. oldu sıçan gibi. hemen petekli elektrik sobası kafesinin yanına kuruldu. odayı hamam gibi yaptım. saç kurutma makinesi ile kurutmaya başladım. korkuyorum da. uzak tutsam soğuk esecek. zaten bu kuş türü soğuk esintiye çok hassas, bir de garibim sırılsıklam. yakın tutsam yanacak. ayarlaya ayarlaya kurutmaya çalıştım. kafesin zemininde dibe sindi kaldı kurutmaya çalışırken. sabaha kadar dibinde elektrikli petek soba yaktım.

    tam birbirimize alışmaya başlamışken böyle bir şey olması çok kötü oldu. sabahına kalmadan tüneğine geri çıktı. ishal olmadı. yemini gayet güzel yiyor ama küstü. sırtını dönüyor. yeşillik seviyor diye akşamları kafes dışından uzatıyorum tıslama başladı. ısıracakmış gibi hamleler yapıyor. daha olayın üzerinden 3 gün geçti ve ileride yeniden barışırız diye umuyorum. eğer barışamazsak da canı sağ olsun. ölmedi ya çok şükür.

    dal darıyı çok seviyorlarmış. yarın gidip bulacağım belki dal darı rüşveti ile biraz olsun barışırız.

    demem o ki salmadan önce dikkatli olun. etrafta oda kokusu vs gibi şeyler varsa "buna ulaşamaz" demeyin. en olmadık yerden gidip takıldı bizimki.

    http://i.hizliresim.com/ozry69.jpg
  • arkadaşım sayesinde hayatıma giren papağan türü.

    heves ediliyor başta. ben de araştırmalarımdan sonra valideyle gidip petshoptan aldık bir tane. ismini de cevo koyduk hatunla. çok yabaniydi başlarda hala öyle şimdi gerçi ama biraz olsun ele filan alıştı. ama alıştırıncaya kadar bir kaç günümü neredeyse sadece ona harcamak zorunda kaldım. ıslıklar, çeşit çeşit ötüşler öğrendi.neyse bununla bir yıla kadar birliktelikten sonra ben cevoya eş bulmaya kadar verdim. yine ilk adresimiz petshoplar oldu. neredeyse hiç dişi yoktu zaten. yavru bir tane buldum dedim ben bunu büyütür sonra eşleştiririm. ismini de sıdıka koyduk.ama aceleci davrandık yanına koyduk tabi cevo yanaşıyor türlü hareketler sıdıka'nın hiçbir şeyden haberi yok kaçıyor. neyse ayırdım ben bunları sonunda.başka bir eş bulmaya karar verdim. buldum da. ama bu sefer evde yetişen bir kuş. parasını verdik aldık.ismini de ferhunde koyduk.

    sıdıka'da da sonu ölümle biten göğüs kuruluğunu farketmem ve onu bu hastalıktan kurtarmam baya bir zamanımı aldı.iyileştirdikten sonra ablama verdim. şimdi orada gayet sağlıklı bir şekilde, devamlı kafes dışında hayatına devam ediyor.

    her neyse cevo ile ferhunde konusuna gelirsek, sonrasında bekliyor insan hemen eş tutsunlar yumurtalar olsun yavrular çıksın filan. ama süreç öyle işlemedi tabi. bunlar eş tutmayacak gibiydiler.kafes büyük birbirlerinden haberleri yok. ayrı takılıyorlar. ben bunları daha küçük bir kafese koydum yuvalarını da taktım tabi ama hafif kavga da ediyorlar korkuyorum bir taraftan bir şey olur diye. en sonunda kavga dövüş eş tuttular. ben bunları tekrar büyük kafeslerine aldım. orada da sorun çıkmadı; yuvalığa ferhunde yine alıştı, girip çıkıyorlar, bakıyorlar, bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.

    aldık yumurtaları en sonunda. dört yumurta oldu. ilk yavru olunca tabi bir merak insan rahatsız ediyor kuşları ister istemez. ikinci gün öldü. aldım yavruyu kafesten. cevo'nun yuvalığa bakıp onu aramasını ve bulamayınca da çığlıklar attığı manzarayı görüp üzülmeyecek kimse yoktur diye tahmin ediyorum.diğer yavru ise anca bir gün yaşayabildi. diğer yumurtaları da belirli bir süre sonra aldım. kontrol ettiğimde onlar da boştu zaten. yavruların ölümlerini hemen, rahatsız etmemize bağladım ama sonrasında ferhunde'nin yavrularına hiç bakmadığını hatırladım. hiç beslememişti. zaten ölen yavruların kursakları da boştu. -ferhunde nasıl tembel bir hayvan nasıl umursamaz bir yaratık tahmin edemezsiniz. atalet bakışlarında nefes alıyor, orada büyüyor, sonrasında ise size de tesiri dokunacak diye düşünmeden edemiyorsunuz.- araştırdığımda mutasyon kuşların bazılarının yavrularına bakmadıklarını öğrenmiş oldum. neyse dedik iş başa düştü. bir dahakine elle besleyeceğiz.

    yaklaşık 3 hafta sonra ferhunde'nin 5 yumurtası daha oldu. ilk yavru da dün çıktı. şırıngalar mamalar hazır. yavruyu aldık besliyoruz tabi. ama o da bu akşam öldü. nedeni fazla mama vermemden dolayı hayvanın soluksuz kalması. şırıngada cc ayarını yapamamamdan kaynaklandı. baya bildiğin cehaletten hayvanı öldürdük. ellerimde öldü. herkes vardı yeğenler, valide, hatun vs. sağ bacağım tutmuyor şimdi sıkıntıdan. daha 4 yumurta var. kontrol ettim onları. hepsi de dolu gözüküyor. bir daha böyle bir sonla karşılaşmamak için bundan sonra gelecek yavruda daha özverili davranmam gerekiyor sanırım.

    yani demem o ki aldınız tamam. ama iş yavru almaya geldiğinde iki kez düşünmenizde fayda var.

    edit : dün bir yavru çıkmıştı. biraz önce bir tanesi daha çıktı. dün çıkan yavruyu beslemeye gittiğimde onu da aldım yuvalıktan ve ikisini de besledim. şimdilik iyi gözüküyorlar. bakalım ilerleyen günlerde ne olacak.

    edit 2 : ikinci çıkan yavru da ölmüştü. daha sonra bir tane daha çıktı.yani toplamda dört tane yavru çıktı ama 1 ve 3 numaralar ne yazık ki yaşamadı. dördüncü yavru çıktığını valide hanım haber verdi. ''hemen besleme biraz beklesin.'' dedi. diğer yavrunun beslenmesinden 3.5 saat kadar geçmiş ve beslenme saati gelmişti.onu aldım ama baktım kursağı dolu. normalde bomboş olması gerekiyordu. dikkat ettiğimde kursağında yem taneleri gördüm. babasının beslediğini anladım. hemen yumurta maması yaptım ve kafese koydum. koymamla birlikte cevo'nun mamaya saldırması bir oldu. dört beş defa besledi yavruyu. ferhunde ise mama yemeye alışık olmadığından cevo'ya bakıp yanaşıyor ama vazgeçiyordu mama yemekten. yaklaşık bir saat sonra filan o da yemeye başladı ama ilk yavruları olduğundan beslemeyi de bilmiyordu.onu da cevo öğretti. sonrasında aynı gün içinde o da beslemeye başladı.

    şimdi birisinin gözleri açıldı.diğerinin de açılmak üzere :) gayet sağlıklılar ve kursakları da her daim dolu. son bir tane yumurta kalmıştı. onu kontrol ettiğimde dolu gözüküyordu ama zamanı geçmişti. ben de dün aldım yumurtayı ve kırdım. yavru içinde ölmüş. ona yapacak bir şeyimiz yoktu.

    o kadar kayıptan sonra iki tanesi gayet sağlıklı büyüyor. bu ölümler hem onlara hem de bize büyük bir ders oldu sanırım. benim burada hatam ise ikinci kuluçkada ilk yavru doğduğunda onlara, özellikle cevo'ya güvenmeyip benim beslemeye kalkışmam oldu. bu nedenden dolayı yumurta mamasını hiç koymadım kafese. ilk kuluçkadan sonra alıştırmıştım cevo'yu hafiften halbuki ama ilk yavrular açlıktan ölünce ben ebeveynlerinin besleyeceğine hiç ihtimal vermemiştim.

    çok meşakkatli bir süreç. bu yazdıklarımın size yardımı olacağını umuyor ve böyle yavru ölümleriyle hiç karşılaşmamanızı temenni ediyorum.
    yakında buraya fotoğraf gelecek :)

    edit: https://eksiup.com/5ddd398c794
    soldaki on altı, sağdaki on sekiz günlük :)
hesabın var mı? giriş yap