• mekanda geçimini bekçilik yaparak kazanan ve gelenlerden ayakbastı parası alan amcaya gazete kağıdına sarılmış bi ufak rakı muhakkak götürülmelidir. bu, amcayı rahatlatacak, yürüyüş grubuna ilişmesini engelleyecektir. bölge kurdun ve ayının bol olduğu bir dağ içindedir. keşif için kışın dağın içinden geçerken kemikleriyle birlikte yarısı kopmuş bir köpeği görmüştük. muhakkak kendinizi korumak için birşeyler bulundurmalısınız. dağın aşağısında dokurcun köyü vardır. oradan bir köpeğe biraz yemek verirseniz sizinle 10km çıkar, inişte bile yalnız bırakmaz. biri bizi kurtarmıştı. adı dobiydi.
  • o kadar çok çöp varki burada; ilk görenler çevre beldelerin belediye çöplüğü alanına geldiklerini sanıyorlar.. atanıda, attıranıda koca pipili eşşeklere halave ediyorum....
  • kara kista gidilmemesi tavsiye olunur. eger eskaza hava acik zannedip gittiyseniz, araba koyden yukari cikamazsa baska bir eglence bulun. hadi bir cesaret yola dustunuz, kar kalinligi dizinizi gectiginde cayin. ustelik avci ve bekciler de asagi iniyorsa arkaniza bakmadan geri donun. diyelim ki butun zorluklara gogus gerip yukari kadar ciktiniz, ne yazik. gol tamamen karla kaplanmis ve karla kapli halinin hic esprrisi yok. hadi geri donun, baharda tekrar gelirsiniz, ha bir de donerken dikkat edin, hava karariyor olmali, kurda kusa yem olmayin*...
  • 1700'lerin başında kapıorman dağları'nın bir vadisinden akan tavşansuyu deresi'nin önü bir heyelan ile kapanır. sonra olaylar gelişir. bir set gölü oluşur. bolu'nun mudurnu ilçesi sınırlarındadır.
  • akyazi-kuzuluk-dokurcun rotasini seyrettikten sonra 2 saatin uzerinde yuruyerek (tırmanarak) ulasilan, 1070 metre yukseklikte boyle bir yer gorunce gozlerimize inanamadigimiz doga harikasi. dunyada bu ve bunun gibi yerler, tesis ve altyapi calismalari ile turizm cenneti olarak lanse edilirken, biz bakimsiz ve zorlu yollardan zar zor gole ulasiyoruz ve muhtesem manzarinin etrafinda etrafta copler ve agaclarda kazinmis isimlerle karsilasiyoruz.
  • sonbaharda kamp atmak için harika bir yer; gölün seviyesi düşmüş oluyor ve bu sayede gölün içinden yükselen ağaç gövdelerini görebiliyorsunuz. sabahları çiğin buharlaştığı anı yakalarsanız geri dönmek istemeyebilirsiniz. geceleri yıldızların fotoğrafını çekmek için mutlaka bir dslr makine getirin.

    göle çıkan son 9,5 km'lik yol -patika demek daha uygun sanırım- oldukça zorlayıcı; zaten gölü bu kadar bakir kılan da bu, umarım yolu genişletmezler.

    elektrik her güzel kamp yerinde olduğu gibi burada da yok, olmasın zaten.

    temiz su için musluk var.

    çiğden dolayı kaygan zemin var, ayakkabınızı iyi seçin.

    yakmak için odun bulunabiliyor; hem toplayabilirsiniz hem de baltanız varsa yıkılmış ağaçlardan kesebilirsiniz.

    silah atan dingiller de var ama alanın görevlisi gidip uyarıyor.

    son olarak kamu spotu; sessiz olun, insanlar gürültüden kaçmak için geliyor. silah tüfek vb atmayın, bu nasıl bir kafadır! giderken mıntıka temizliği yapın, temiz bırakın.
  • bu hafta cuma sabahtan pazar sabahına kadar 2 gecelik kamp için gittiğim masallara konu olması gereken yer.

    kamp atmak için gidecekler için rehber olsun.

    ulaşım: öncelikle günübirlikçi iseniz hiç değmez.mutlaka çevrimdışı haritalarınızı indirerek yola çıkın. telefonlarınız yaklaştıkça çekmeyecektir. gölün etrafında bazı yerlerde çekiyor deniyor ama aramaya değer mi bilemiyorum. kısaca telefonları unutun.hangi istikametten gelecek olursanız olun e-90 karayolu üzerinden bolu-mudurnu ayrımını kullanarak tali yola girip arkasından dokurcun köyü yoluna saparak o yolu bırakmadan sülüklü göle ulaşabilirsiniz. dokurcun sapağına girmeden önce solda bir termo benzinlik göreceksiniz. benzininiz az kaldı ise son 20-25 km yi götürür diyerek almamazlık yapmayın çünkü son 10 km'yi geçmeniz takribi 30 dk alacak. aracına ve lastiğine güvenmeyen yola çıkmasın. yol inanılmaz taşlı. kayalardan kopan bazıları jilet kıvamında parçaların üzerinden geçeceksiniz. yol boyu yanınızda buz gibi bir dere size eşlik edecek. 30 dk'nın nasıl geçtiğini anlayamayacaksınız ve hangi kamp alanına giderseniz gidin son manzara sizi hayrete düşürecek ve tüm yorgunluğunuzu unutacaksınız. istanbul'dan toplamda 2 saat içerisinde göl yoluna; dediğim gibi son 10 km ise 30 dk. toplamda 2.5 saat içerisinde varabilirsiniz.

    kamp alanı: biz göl yolunda "soykan alabalık" diye bir mekanda kahvaltımızı yaptık kişi başı 30 tl olduğunu ve altınızdan geçen buz gibi derenin üzerinde yapacağınız kahvaltınızın gayet yeterli olduğunu söyleyeyim. elemanlar sağ olsun her türlü bilgiyi verdi. sormak istediğiniz bir şey varsa direk onlraa sorun ayrıca bir demlik çayını da için bence.

    ormanda karaca, geyik, ayı olduğunu bilin.karşılaşmanız pek olası değil ama ufakta olsa bir ihtimal var. köpekler var fakat insanları rahatsız etmiyorlar. ayı konusunda ise 4 ayaklısını görmedik ama 2 ayaklı bayağı olabiliyor. günübirlikçiler çok fakat pazar günü daha yoğun. insanları uyardığınızda genelde anlıyorlar.ayrıca kurbağa sesi çok deniyordu fakat ben yakın olmama rağmen bir tane bile duymadım. asıl sorun sivrisinekler. getirebildiğiniz kadar sivrisinek kovucu getirin. soktuğu yerleri ve durumunu görünce inanamayacaksınız. sabahların ilk saatlerinde ve orman içindeki serinliklerde çok var gece ise fazla görünmüyorlar.

    kampa giriş ücretli ve girişte sağda göreceğiniz ufak bir market ve tuvalet tek tesis. markette çoğu şeyi bulabilirsiniz. giriş ücreti 15 tl çadır içinde 35 tl alıyorlar. öncelikle 3 tane kamp alanı var. "a" ve "b" göl kenarı "c" ise orman içi. "a" kamp alanı daha geniş daha fazla kamp atılacak alan var. biz soldan devam ederek "b" kamp alanına gittik. yolun sonuna geldiğinizde ilk manzara sizi bir süre alıkoyacak ama sakın kanmayın ve hemen 1-2 çadırsanız sol tarafa daha fazla iseniz sağ tarafa eşyalarınızı indirmeye başlayın. "a" kamp alanıda gayet güzel. her alanda çeşme var. iki alana bakarak karar verdik.

    ateş ve odun: öncelikle girişten 30 tl'ye bir çuval odun alınabiliyor. geneli nemli olabildiğinden (sebebini sonra anlatacağım) ağzını açarak yerde kurumaya bırakın gece olmadan da çuvalla üzerini örtün. eğer ormanın içine doğru giderseniz seyreltme çalışması ile yere yıkılmış bir sürü ağaç göreceksiniz fakat normal şartlarda sadece yerdeki çalı ve çırpıyı toplamaya izin veriyorlar. biz ilk gün odunumuzu ormanın içine girerek balta ile yerdeki kuru ağaçlardan parçalayarak aldık. görevliler geldiğinde "bunları saklayın gece olduğunda çıkartıp yakabilirsiniz" dediler. kısaca yakacak yönünden sıkıntı yok. ateşi varilde ya da daha önce yakılmış yerlerde yakabilirsiniz.

    hava durumu: gölgelik alan çok ve hava gayet serin. gündüzleri şort ve t-shirt ile efil efil gezerken havanın kararması ile bir anda neye uğradığınızı şaşıracaksınız. sabah 6 da aracın derecesine baktığımda 9 derece yazdığını ve gece -5 derecelik uyku tulumunun üzerinde su olduğunu hatırlıyorum. kamp ateşinden 2-3 metre uzaklaştığınızda ağzınızdan çıkan buhar ile soğuğu iliklerinize kadar hissediyorsunuz. kısacası yaz ortasında gece hava buz gibi. buna göre hazırlıklarınızı yapın.

    sonuç: her şartta göl manzarasını gördüğünüzde her şeye değdiğini garanti ederim. havası, suyu, doğası, orman içi yürüyüş parkuru inanılmaz. orman içerisinde 2 tane daha gölet var. gidip görmeniz gerek. gece orman içinden gelen baykuş sesleri, sabah ağaçkakan ve bir sürü kuş sesi içerisinde sabaha uyanmak muhteşemdi. ayrıca gecenin zifiri karanlığında kafanızı kaldırdığınızda koca evrendeki yerinizi daha iyi anlayacaksınız. kısacası en az 2 gün için gidin. hafta içi çok daha iyi oluyormuş. kışın gölün donduğunu ve kışın bir kere daha gelmemiz gerektiğini önerdiler. kışın o yolu ancak arazi aracı gidebilir. bakalım değerlendirip kışa bir kere daha gitmeyi düşünüyoruz.
  • silah atılıyor.... av için değil, zevk için, arka arkaya gecenin bir yarısı. çoluk çocuk gidip kamp yapmayı düşünenler için peşinen uyarı

    algıda seçicilik işte, gitmeden önce okuduğum bilgilerdeki silah atılmasına ilişkin yazılanları hiç dikkate almamışım. o yüzden en başa yazmak istedim. gece 22 suralında başlayıp 01 sularında sustu ama bu 3 saat ciddi tedirginlikle geçti. çünkü krater yapısında olan alanda ses dağa çarparak daha da çoğalıp silah kulağınızın dibinde atılmış gibi sesi büyütüyor. gittiğimizde 3-4 tane aile çadırı vardı, gece silah sesleri araba seslerine karıştı. sabah tabii ki hiçbir aile kalmamıştı.

    evrimini tamamlayamamış sapiensler burada da huzur bırakmamış. sabah yürüyüşünde kösele ayakkabı, kumaş pantolon ve yakası açık uzun kollu gömlekli bira içen kampçıları da görünce evrimin geldiği aşamayı anladık. outdoor çarşafları ile kendilerine eşlik eden dişileri bir tarafta kahvaltı hazırlarken kendileri çömelmiş vaziyette etrafı kesiyorlardı.

    münferit ve tek görünen grup olduklarını söyleyerek "arada çıkar tek tük" diyebilmeyi isterdim. bir önceki gün etrafta profesyonel çadırları ve doğal hayata uygun ekipmanları ile yerleşmiş kampçılar gece ya mutasyon geçirdi ya da hava karardıktan sonra orclar kamp alanını istila etti.

    doğal güzelliklerini de yazmak isterdim ama etrafta toplanmayan çöp yığınları, içeride nelerin yapıldığı şüpheli kapısından bile geçilmeyen tuvaleti ve gece insanların geçirdiği mutasyon sonrasında güzellik filan göremedik.
  • bugün bir uğradık, telefon çekmiyor tepede. yol çok zıplatıyor.

    manzarası çok güzel ama yolu gerçekten yorucu.
hesabın var mı? giriş yap