• maliye bakanı kemal unakıtan'ın ibret vesikası sözleri.
    her yeri sattılar (satıyorlar), yediler (yiyorlar), bitirdiler (bitiriyorlar).
    karşı çıkanlara sermaye destekçisi köşe yazarları o kafa başlıklı yazılar (yazdı) yazıyor.
    bakan olmuş bu kafa da bunu diyor ve göz yummaya devam edilirse yakında şunu diyecek:
    türkiye'yi bitirdik yakında tarihten silinir.

    okuyunuz:
    http://www.milliyet.com.tr/…5/07/29/yazar/uras.html
    ya da yorulmayınız copy-paste edeyim:

    sümerbank'ı 'gerçekten' bitirdiler

    dün sabah manisa'da kapısında "sümerbank bez fabrikası" yazan terk edilmiş, harap durumda fabrika binasının önünden geçerken içim "cızzz" etti.
    maliye bakanı'nın "sümerbank'ı bitirdik, yakında tarihten siliniyor" sözlerini, milliyet ekonomi'de dün sabah okuduktan sonra gözlerimle sümerbank'ın nasıl batırıldığını, tarihten nasıl silindiğini görmek beni yıktı.
    sümerbank, türkiye'de sanayileşmeyi başlatan devlet kuruluşu idi. bugün çok kimse sümerbank'ın ne olduğunu hatırlamıyor. seka'nın eski genel müdürlerinden kurtcebe gürkan, "kamu girişimciliğinin tarihsel gelişmesi"ni anlatırken, sümerbank'ın nasıl kurulduğunu ve neler yaptığını da hikâye eder.
    osmanlı'dan cumhuriyet'e intikal eden belli başlı dört sanayi tesisi (1) bakırköy pamuklu dokuma, (2) feshane yünlü dokuma, (3) beykoz deri ve kundura ile (4) hereke ipekli ve yünlü dokuma fabrikalarıydı.
    1925'te türkiye sanayi ve maadin bankası kuruldu. bu dört tesis bu bankanın yönetimine verildi. 1932'de türkiye sanayi ve maadin bankası feshedilerek yerine devlet sanayi ofisi ve türkiye sanayi kredi bankası kuruldu. 1933'te bu iki müessese birleştirildi. onların yerini sümerbank aldı.

    milli sanayii için kuruldu
    sümerbank'a şu görevler verildi.
    a) devlet sanayi ofisi'nin devralacağı fabrikaları işletmek, özel sanayi müesseselerindeki devlet iştirak hisselerini ticaret kanunu hükümlerine göre idare etmek,
    b) devlet sermayesi ile yapılacak tüm sınai müesseselerin projelerini hazırlamak,
    c) tesisleri ve tevsileri ülke için ekonomik açıdan verimli olan sanayi kuruluşlarını sermayesinin müsaadesi nispetinde kurmak veya iştirak etmek,
    d) ana hammaddeleri ülkede bulunan ve henüz üretim miktarı, tüketimi karşılayamayan sanayi dallarını kurmak,
    e) ihraç edilen hammaddenin yarı mamul madde haline getirip kıymetlerini artırmak,
    f) hammaddesi ülkede yetiştirilmemekle beraber tesislerin kurulması halinde hammaddelerinin de ülkemizde yetiştirilmesi mümkün olan sanayi kuruluşları kurmak,
    g) ana hammaddeleri ülkemizde bulunmadığı gibi yetiştirme imkânı da olmayan üretim safhalarının ülkeye temin edeceği faydaları önemli olan sanayi tesislerini kurmak,
    h) ülkeye ve kendi fabrikalarına gerekli olan usta ve işçileri yetiştirmek üzere okullar açmak ve sanayi mühendislerinin yetişmesi için yüksekokullarda öğrenci okutmak,
    ı) sanayi müesseselerine kredi temin etmek, alüminyum bankacılık işlerini yapmak,
    i) milli sanayiin gelişmesi için proje üretmek.

    bölündü, küçüldü, kapandı
    sümerbank ülkede önemli sanayi müessesesinin kuruluşunu sağladı: sümerbank iplik ve dokuma fabrikaları, sümerbank deri ve kundura sanayi, sümerbank selüloz sanayi, türkiye demir ve çelik fabrikaları, sümerbank çimento sanayii.
    sanayi için yeterli elektrik olmadığından bu tesisler kendi santrallarını kurdu. çevredeki yerleşim yerlerine de elektrik verdi. yan sanayi olmadığı için bu tesisler tamirhanelerini, makine üretim tesislerini kurdu, zanaatkâr yetiştirdi. bu müesseseler, kayıtlı işçiliğin yayılmasını sağladı. sosyal tesisleri ile toplum kalkınması hareketine öncülük etti.
    yönetici yetiştirildi. özel sektör işletmelerinin doğmasının altyapısını hazırladı. sümerbank bünyesinde kurulan beş müesseseden sadece ikisi "çimento sanayi kuruluşları" ve karabük demir çelik tesisleri özelleştirmeye rağmen yaşamaya devam ediyor.
    ama (1) iplik ve dokuma fabrikaları, (2) deri ve kundura fabrikaları, (3) selüloz ve kâğıt fabrikaları özelleştirme ile dağıtıldı gitti.
    günümüzde özelleştirmenin kötülüğünü iddia eden yok... ama özelleştirme demek mevcut kuruluşları dağıtmak, kapatmak demek değil. yılların birikimiyle belli büyüklüğe ulaşan bu tesisler, kaynak yetersizliğinden, teknolojiye uyum gösteremediği, politik nedenlerle doğru dürüst yönetilemediği için rekabet şansını yitirdi.
    özelleştirmeden beklenen bu işletmeleri koruyacak, büyütecek ve rekabet edebilir çizgiye getirecek kişilere devretmekti. günümüzde bölünme, küçülme değil, birleşme ve büyüme esas. büyüyen, ekonomik ölçeğe ulaşan işletmelerin rekabet şansı var.
    biz sümerbank çatısı altında kurulan müesseseleri de sümerbank'ı da parçaladık, satışa çıkardık. satılamayanları dağıttık. kapattık. artık defter kapandı. ne sümerbank var, ne onun müesseseleri... bu olan biteni özelleştirmenin fazileti olarak değerlendirmeye imkân var mı?

    güngör uras
  • turgut özal ve avanesiyle yerleştirilen, her şeyi devletten beklememek lazım, düşüncesiyle kusulmuş unakıtan cümlesi.
    silindi.
    taşınmazlarının yerlerinde avmler yükseliyor.
  • işin siyasi boyutunu bir yana atıyorum, hiç çakmam öyle şeylerden. sümerbank'ın vatanıma yaptığı katkıdan da haberdar değilim *. ama bu başlığı okuyunca içim cız etti.

    biz mini minicikken annenin babanın elinden tutar çarşıda sümerbanka giderdik. küçük kentte koca mağazada yukardaki raflara bakarken boynumuz tutula tutula gezerdik. kumaşlar çıkarırdı tezgahtarlar, incesinden kalınına, keteninden yününe. anne kumaşı incelerken tezgahtan aşağıya sarkan ucundan da ben bakardım nasılmış diye. metreleri rafın hemen yanından çıkarır ölçerler, el çabukluğuyla rulolardan birini sarar diğerini açarlardı.
    büyük şehirlerde nasıldı bilmiyorum, ama bizim orda herşeyin en güzelini sümerbank yapardı. okul öncesi alışverişte bazen bütün çarşı gezilir, en son sümerbanka gidilirdi. utangaç bir şekilde tezgahtar ablanın ya da abinin yardımıyla denenir ayakkabı, hemen beğenilir ama anneyle babanın ısrarıyla diğerleri de denenir. onlar da beğenilince büyüklerin karar verdiği bir tane alınırdı.
    askılardaki siyah önlükleri hatırlarım bir de. çeşit çeşit önlükten en sadelerini seçer anne baba. yandan şeritli, pileli, tokalı kemerli modeller lükstür çünkü. tüm okulda onları giyen iki bilemedin üç çocuk vardır zaten. onların da çok arkadaşı yoktur nedendir bilinmez...
    anne baba çarşıdan geldiğinde ellerinden alınan paketlerle içeriye koşulur. hepsi açılır teker teker. en şık paketler yine sümerbank'tan gelen, üzerinde anahtara benzeyen garip logolu torbalardan çıkar. heyecanla giyip aynanın karşısına geçilir. hafif bir beğenmeme söz konusu olsa "aa o çok kaliteli ama, hem sana da çok yakıştı. nerden aldık biliyor musun, bak bakalım etiketine" gibi reklamlarla çocuğun gönlü alınır. pijama için alınan kumaşlardan beğenileni hemen kapılır.
    -mavili benimdiiir!
    -hayır ben halama söylemiştim onu ben kaptım
    -ama ben senden de önce anneme söylemiştim
    -anne kim daha önce söyledi?
    -çocuklar burda bir tane daha var bunu görmüş müydünüz
    -aa bu benim olsun
    -peki mavili benim ama...

    küçük caddemizdeki geniş camekanlı düzenli mağazası, vitrinde sıra sıra dizilmiş parlak ayakkabıları, rengarenk okul çantaları, kutulardaki yaka ve mendilleri, koca kumaş rulolarıyla hala aklımda yıllardır görmediğim mağaza.
    sümerbankı bitirmişler, gerçekten tarihten de silinir mi ki? başka neleri sildiler?
    biz büyüdük ve kirlendi dünya...
  • sümerbank ve diğer önemli kuruluşların bitirilmesinde kimin payı varsa sonları unakıtan gibi olur umarım. ne adınız unutulur ne de bu millete verdiğiniz zararlar.
  • türkiye'ye kimlerin dost olmadığını kanıtlayan beyan.

    sümerbank'a ihanet edenlerin cogu, yer yuzunden silindi ve unutulup gitti. ve fakat türkiye cumhuriyeti'nin ilk ilk kamu yatırımı, halkin goz nuru, alin teri olarak " sümerbank " en azindan manevi olarak yok olmayacak. tipki bugun suan, hatirlandigi, anildigi gibi ...

    yasli bir teyze vardi. bir gun haberleri dinledi, dinledi ve dedi ki ; "yavrum, su dunya'da , birinin malini calani, hirsizlik yapani , allah ahirette affeder. ama devlet malina hainlik eden, bir kurusunu olsun zimmetine geciren allah'in hışmına ugrar. cehennemde yanar. cunku devlet malinda, o vatanda kac kisi var ise, hepsinin hakki vardir ! bu yuzden gunahlarin en buyugu, devlet malina hıyanet etmektir. boylelerinin, iki cihanda yuzu kara olur. allah hepimizi, haramdan, devlet mali vebalinden esirgesin insaallah ! " ....

    mekanin yüce yerde olsun nene !

    gelelim sümerbank'a. koca bir tarihi, ninelerimizin basma enteralilerini, ecevit'in gomlegini, yorgan yuzlerini, perdeleri, kara onlukleri ve beyaz pike yakalari anamizin ak sutu gibi helalinden kurdugumuz dokuma fabrikalarimizi.sümerbank'i oyle bir anlatmis ki. hani hic aklinizda yokken, hatta gayet keyifliymis gibi hissederken yaziyi okuyor ve bir daha geri gelmeyecek bir kurumun, nasil yaratildigini, turk halkina ne gibi faydalar sagladigini, varligindan hangi abd taseronlarinin gocundugunu ve onu yok etmek icin elinden gelen kotulugu ardina birakmadigini ogreniyor ve yureginizin burkuldugunu hissediyorsunuz.

    ( bizlere gercekleri aktardigi icin,anıl aba'ya gönülden teşekkürler. )

    " sümerbank, bugünlerde bir ayağı çukurda olan, cumhuriyetimizin ilk kamu yatırımıydı. 1933 yılında kurulan iştirakin kayseri’deki ilk fabrikası 1935 senesinde sovyetler birliği’nin teknik ve maddi desteğiyle açılmıştı. ülkemizin sanayileşmesi ve büyümesi için atılmış en önemli adımlardan biri olan sümerbank, sadece iktisadî değil sosyal ve kültürel olarak da ilerici bir projeydi.

    mesela sümerbank fabrikaları işçilerine kütüphane, sinema binası, spor sahası, lojman (vazife evleri denirdi), çay bahçesi ve hastane dahil her türlü sosyal imkanı sunardı. hepsini geçtim, fabrikanın hamamı dahi vardı. nazilli basma fabrikasında işçiler beethoven dinlerdi; kasetten değil ha, yine işçilerin kurduğu klasik müzik korosundan, canlı olarak… orkestrası ya da bandosu olmayan diğer fabrikalarda işçiler çalışırken radyodan klasik müzik yayını yapılırdı; tıpkı sscb’de, romanya’da, küba’da olduğu gibi.. bazen hünerli bir işçi çıkar, mikrofondan fıkra anlatır veyahut iş arkadaşlarını eğlendiren taklitler yapardı. oysa şimdilerde şartları kölelikten hallice olan modern fabrika ve plazalarda çalışıyor işçiler.

    bizim kuşak için eylül ayı sümerbank ayı olurdu. okul önlüğümüzden, pantolonumuza, defter kalemden, beslenme çantamıza kadar her şeyi sümerbank’tan aldık biz. anneannemin patiskaları, dedemin bayramlık mendilleri, annemin hâlâ kullandığı porselen takımı, babamın martı gibi beykoz köselesikunduraları… herkesin, sonraları gaffur pijaması diye ayyuka çıkan, çizgili pazen pijaması muhakkak vardı. kışın sümerbank pijamamı yine sümerbank çorabımın içine sokup öyle yatardım.

    memur çocukları, kumaş kokulu sümerbank mağazalarına ailecek yapılan ziyaretleri iyi bilirler. çünkü devlet, memurlarına ve devlete bağlı kurumlarda çalışan işçilere yıllık sümerbank istihkakı verirdi. gelinlik çeyizlere sümerbank çeki konurdu. sümerbank, yatılı öğretmen okulunda okuyan öğrencilere her yıl birer çift ayakkabı yollar, kredi ve yurtlar kurumunun çarşaf ve nevresimlerini üretirdi. hatta maddi durumu olmayan başarılı öğrencilere burslar verip onları yurtdışında eğitime de gönderirdi.

    bir dönem galatasaray’ın parçalı formalarını da yine sümerbank dikmişti. merserize trikotaj veya keten dokuma bu formalara futbolcular canları gibi bakar, her maç sonrası evinde yıkayarak bir sezon boyunca giyerlerdi.

    anadolu kadını için adeta bir basma devrimi yapmıştı sümerbank. rengarenk, püfür püfür, desen desen emprime basmalar üretti yıllarca.rahşan ecevit’in dallı güllü basma elbiseleri,karaoğlan’ın mavi gömleği hep sümerbank’tandı. ben de sümerbank’a gittiğim zaman tezgâhtardanecevit mavisi gömlek isterdim ekseriyetle. dünya güzeli seçilen azra akın’ın o nefis elbisesini bile oscar de la renta filan değil sümerbank dikmişti. fakat bugün emine hanım, 6000 dolara ayakkabı satan, christian louboutin’den aşağıya giyinmiyor maşallah.

    ne komünist ülkeymişiz…

    o zamanlar sovyet kredisiyle başlayan bu küçük macera peyderpey büyüdü. ipliğinden tutun, nihai ürünün nakliyatına kadar çoğu işi kendi bünyesinde yapmaya başladı. sümerbank mensucatla kalmadı; porselendir, kırtasiyedir, halıdır, kilimdir, tuğladır, aklınıza ne geliyorsa üretmeye ve satmaya başladı. kendi finansmanını bile kendi bankacılık faaliyetlerinden sağlıyordu. 40 binden fazla çalışan, 500’e yakın mağaza, 41 fabrika ve 43 banka şubesiyle türkiye’nin en büyük holding teşekküllerinden biri haline geldi. eğer istenseydi bir ülkenin tüm üretimini yapacak bir yapıya ulaşabilirdi. bizatihi bir işçi kooperatifi olmasa da bask bölgesindeki mondragonkooperatifiyle biçimsel benzerlikler gösterirdi. tüccara ayrı, nakliyeciye ayrı, perakendeciye ayrı kâr fırsatı vermeden halka aracısız satış yaptığı için fiyatları uygun olurdu; bundan ötürü de özel şirketler vatandaş segmentinde sümerbank’la pek sıkı rekabet edemiyordu.

    fakat dar gelirli ve mütevazi vatandaşın bayramlık giyim-kuşam ihtiyacını sümerbank’tan karşılaması özal’ın çok zoruna gitti. ımf ve dünya bankası her geldiğinde “halkın sırtındaki kambur” diyerek sümerbank’ı şikayet etti. neymiş, fabrika işçisi çok para alıyormuş… rahmetli çok tontondu ama hiç sevmezdi çok para alan işçiyi. işçi dediğin az para alır, hatta mümkün olsa almadan çalışır, değil mi?

    önce sümerbank’ın bir kısmı işçi düşmanı garipoğlu’na, bir kısmı da hepimizin yakinen tanıdığı albayraklara haraç mezat satıldı. hatta araya güzelim tümosan ihalesi de sıkıştırıldı. sonra merinos, beykoz, bergama ve malatya başta olmak üzere fabrikalar teker teker kapatılmaya başlandı. emekçi şehri olan nazilli, bir gecede emekli şehri oldu. daha sonra rüzgâr hafiften yön değiştirdi; garipoğlu sümerbank’ın kaynaklarını zimmetine geçirmek ve nitelikli dolandırıcılık suçlarıyla açılan davalardan, mahkeme kararları bozula bozula, sadece 2 yıl 2 ay hapis cezasıyla yırttı. yani bir halkın 80 yıllık ortak emeği 2 yıl hapis karşılığında birkaç haramiye aktarılmış oldu. acaba biz de 2 yıl yatsak geri verirler mi sümerbank’ı?

    14 yıl önce, 11 ocak 2002’de, türkiye halkının iftihar vesilesi olan sümerbank’ın son fabrikasına da kilit vurdular. geriye sümerbank’ın sadece adı kalmıştı. bu da dönemin peşkeşten sorumlu maliye bakanı unakıtan’ın çok gücüne gitti. “sümerbank’ı bitirdik, yakında tarihten siliniyor” diye resmen halka nispet yaptı. sonraları da çıkıp “satıyoruz satıyoruz bitmiyor, ne komünist ülkeymişiz” diye zevzek zevzek konuşmuştu. en son geçen sene sümerbank lojmanlarının türgev’e devredilmesi gündemdeydi. ayakkabı kutularını doldurduk ama gözlerini doyuramadık bu zındıkların…

    halkın halk için ürettiği sümerbank’tan geriye bize bershka, bize collezione, bize mango kaldı.. istiklâl caddesi’nde masa açıp kızıl dergi satanlara “hesapta komünist ama ayağında converse var” diyen gevezelere sormuş olayım:

    kardeşim, sümerbank ayakkabı üretiyor da biz mi giymiyoruz?! "

    anıl aba

    (bkz: https://www.bakiselamlar.com/…i-sumerbank-anil-aba/)
  • sumerbank'in devlet parasiz yatili okumus pek cok insanin dimagindan asla silinemeyecegini bilmeyenlerin soylemi.
  • (bkz: karma)
    (bkz: ilahi adalet)

    bunu diyenin refikası en son yalan dolanla rantının peşinde izzeti nefsini paspas ediyor, akape’li belediye ile didişiyor, yalanlar atıyor, manipülasyonlar yapıyor, filmin sonunda da yalanları ve manipülasyonları suratına çarpılıyordu.

    (bkz: ahsen unakıtan'ın tartaklandığı iddiası)
  • sümerbank’ın bitirilmesine katkıda bulunanların,destekleyenlerin bir süre sonra açlıktan ne yiyeceği merak konusu değildir.
hesabın var mı? giriş yap