• namı-ı diğer süreyya paşa. osmanlının son dönem paşalarından olup türk havacılığının kuruluşuna büyük katkıları olmuştur.
    savaştan sonra kumaş fabrikası çalıştırmış istanbul'un anadolu yakasında çeşitli görevler yapmıştır. anadolu yakasına yaptığı hizmetleri saymakla bitmez.savaş yıllarında fakir çocuklar için düzenleyeceği hayır gecesine salon vermeyen ekaliyetlere kızıp 1924 yılında süreyya sinemasını yapmaya karar vermiş ve 7 yılda o devre göre devasa bir salon inşa etmiştir. ilk yıllar süreyya operetinin sergilenmesi için kullanılan bu salon daha sonra sinemaya çevrilmiştir.
    daha sonraları maltepe sahillerinde modern bir plaj inşasına girişmiş şimdilerde adı ile anılan istasyon civarında yaptığı bu plajla ünlenmiştir. bu plaj civarına yapılan peronla banliyö trenleri ulaşım sağlamaya başlamıştır. plajda denizin içinde kıyıdan 60 metre açığa yaptırdığı bakireler tapınağı adlı plaj sembolü avrupadaki benzerlerinden esinlenerek yapılmıştır.
    yoğurtçu parkı çalışması da anadolu yakasındaki faaliyetlerindendir.
    1955 yılındaki ölümünden önce süreyya plajını belediyeye süreyya sinemasını darüşafaka cemiyetine narlıdere çiftliğini ssk kurumuna bağışlar.süreyyapaşa göğüs hastalıkları hastanesi onun vakfı çiftlik üzerinde günümüzde hizmet vermektedir. süreyya sineması halen işletilmekte, plajın yerinde ise sahil yolu yapılması nedeni ile yeller esmektedir. bakireler tapınağı ise karada bir çay bahçesinin içinde kalmış "ne idim, ne oldum, daha da ne olacağım" edası ile boynu bükük durmaktadır.
    paşanın yazılı eserleri de vardır. askeri eserlerinin yanısıra
    -tayyarecilik ve balonculuk tarihi
    -teşebbüslerim ve reisliklerim
    -dört ay yaşamış olan zavallı serbest fırka
    -sanayi odası için vaktiile ne kadar çalışmıştım
    adlı eserler bunlardan bazılarıdır.

    adını taşıyan semtte oturduğum bu ömrünü insanlara hizmete ve hayıra adamış paşanın ruhu şad olsun.

    (bkz: süreyya plajı)
  • nâzım hikmet’in çok ağır bir hicviyesine 1933’te konu olmuş zat.

    kendisine ve pederine aşağıda okuyacağınız şiirle hakaret edildiği gerekçesiyle şaire dava da açmıştır.

    adı şimdi bir marmaray istasyonudur önünde çay içilen, meçhulü intizar ederken.

    .

    hiciv vadisinde bir tecrübe-i kalemiye

    bir varmış
    bir yokmuş.
    develer tellallık edip satarken develeri,
    bir benim babam varmış,
    bir de bir zat-ı muhteremin pederi.
    benim babam,
    dazlak kafalı ufak tefek bir adam.
    o bir zat-ı muhteremin pederi
    ikinci sultan hamidin
    meşhur hırsız seraskeri.
    benim babam,
    dolu koymuş
    boş çıkmış,
    bütün ömrünce çevirmiş simsiyah defterleri.
    o, bir zat-ı muhteremin pederi -
    yemen çölünde açlıktan ölenlerin
    suyundan, ekmeğinden çalarak,
    kumun üstüne akan kandan
    yüzde yüz komisyon alarak
    han, hamam, apartıman yapmış...
    ey zat-ı muhterem!
    şaire, "kısa kes, diyelim, sözlerini!"
    ölmüş sizin serasker
    peder.
    benim de babam öldü.
    ve dünyaya yummadan evvel
    ışıklı çocuk gözlerini
    siz onun yanındaydınız.
    son beş papelin hesabını vermeden ölmesin, diye
    kalbinin atışını saydınız.
    tutmuyordu babamın öpülesi elleri.
    o eller..
    babamın gözleri artık
    simsiyah defterleri göremiyordu...
    fakat yine siz haklısınız:
    o gündü hesap günü.
    taktınız tenezzülen kendi elinizle siz
    bir ölünün burnuna gözlüğünü,
    beş papelin hesabını istediniz.
    işte o hesabı şimdi ben veriyorum.
    size bir tokat
    borcum vardı.
    dikkat!
    kolumu geriyorum.
    ikimiz karşı karşıyayız.
    sizin peder ölmüş.
    öldü benim babam.
    karşı karşıya kaldık iki meşhur adam.
    benim şöhretim nerden gelir,
    ben neyimle meşhurum -
    -malum!.
    size gelince:
    sizi meşhur eden şey:
    hırsız bir babanın kanlı altınlarını çalan
    hırsız bir oğlun parasıdır.
    sizin şöhretiniz:
    lanetle dolu bir yükün
    çuval darasıdır.
    şöhretiniz:
    kıvrak çengiler, büyük kemancılar veren
    çingene çadırlarının yüz karasıdır.
    inanmazsanız eğer,
    karıştırsın alim efendiler
    kalın yapraklı kitaplar gibi seneleri:
    anlarsınız ki, edirne boyu
    çingeneleri,
    görmemiştir soyunuz gibi bir soyu...
    bir varmış
    bir yokmuş.
    develer tellallık edip satarken develeri,
    bir benim babam varmış,
    bir de bir zat-ı muhteremin pederi.
    ey zat-ı muhterem!
    ölmüş sizin serasker
    peder.
    öldü benim babam.
    karşı karşıya kaldık
    iki meşhur adam...
  • nam-ı diyar süreyya paşa. anadolu yakasında süreyyapaşa çok duymuştum ama hiç onun bir paşa olduğunu düşünmemiştim. kendisinin maltepe süreyyapaşa da bir köşkü vardır ve orada bilmem kaç dönüm ormanlık arazisini sadece hastane kuruluşuna izin verecek şekilde vasiyet etmiştir. süreyyapaşa göğüs hastalıkları hastanesi, istanbul meslek hastalıkları hastanesi vardır ve şimdi de marmara üniversitesi hastanesi inşası sürmektedir. kendisi bunu vasiyet etmese maltepe'nin karşı alanı gibi güzelim ormanlara sıfır ağaçlı bol peyzajlı nish adalar gibi kulelerden görünmüyor idi sanırım. güzel adammış. mekanı cennet olsun.
  • beykoz'da adına bir sokak vardır. sokak servi burnu civarında, sümerbank deri kundura fabrikasına komşudur.
  • süreyya ilmen, kendisi türk hava kuvvetlerinin kurucusudur. babası mehmed rıza paşa ise osmanlı devletinin son seraskeridir.
  • yazdığı şiir dolayısıyla nazım hikmete açtığı hakaret davası hakkında dönemin gazetelerine yansıyanlara şuradan ulaşılabilir.
  • özellikle istanbul anadolu yakası için büyük yatırımlar yapmış olan asker/milletvekili.
    süreyya plajı
    süreyyapaşa göğüs hastalıkları hastanesi
    süreyya sineması

    ilk akla gelenler.
  • vakt-i zamanında istanbul'un suriçi ve beyoğlu'nu anadolu yakasından ayırarak ayrı belediyeler şeklinde yönetmeyi teklif etmiştir. link.
hesabın var mı? giriş yap