• 27 senedir be$ikta$ kulübünün icinde bulunan emektar malzemeci süreyya. ba$ından gecen ilginc ve komik bir olayla baglayalim;

    ''uzun seneler önce bir mac. macı geride götürüyoruz. arkamızdaki tribünden birisi devamlı küfür ediyor. cıktım kulübeden ''sus karde$im, otur macı izle, bitsin öyle bagırırsın'' dedim.
    adam bana döndü ve ''sus ulan bıyıklı, kac senedir geliyorum maclara hep yedeksin, bir kerede maca cık bari. takıma kuru$ faydan yok siktir git ulan'' dedi.
  • o vazgeçmediği siyah bıyıklarıyla buram buram seksenlerin beşiktaş'ı kokan güzel adam. o bıyıklar bana kadir akbulut'u, ulvi güveneroğlu'nu, samet aybaba'yı hatırlatır. öyle ya, o zamanlar beşiktaş'ın defansı esmer ve bıyıklı adamlardan oluşurdu. galatasaray'ın sarışın defansına karşı.

    süreyya abi bana metin tekin'in bıyıklı bir küheylan olduğu zamanları hatırlatır. beşiktaş'ın gülüm süt reklamlı çubuklu formasını, rahmetli branko stankoviç'i, gordon milne'i hatırlatır. o bıyıklar bizim görmediğimiz daha neler görmüştür kimbilir? kolay mı anasını satayım, 1980 yılından beri beşiktaş'ımızın malzemecisidir süreyya aga. o geldiğinde ne fulya vardı ortada ne de ümraniye. onca zaman içinde beşiktaş'ta neler neler değişti ama o bıyıklar hiç değişmedi. ne bir doğru dürüst izin yapmıştır, ne de yavrularının doğumunda orada bulunmuştur. çocuğuna metin, ali, feyyaz üçlüsünden golü ilk atanının ismini koymak için haftalarca bekleyen, gol gele gele alan walsh'tan gelince n'apalım kısmet diye babasının ismini koyan da odur.

    kendisinin ağzından dinlediğim bir anıyı da ben aktarmış olayım hatırladığım kadarıyla. "yurtdışında kamptayız. çok yağmurlu bir gün. antreman başladı. ben ise kulağım türkiye'de, hanım hamile, sağ salim doğum yaptı mı diye haber bekliyorum. sonunda güzel haber geliyor ki, bir kızım olmuş. ben sevinçle etraftakilere sarılırken del bosque* hoca beni yanına çağırıyor. tercümanla birlikte hocanın yanına gittim. n'oldu doğdu mu çocuğun diye sorunca ben de elimi göğe açıp "doğdu allah'a şükür" dedim. benim hareketimi gören hoca, tercümanın çevirmesini beklemeden, merak içinde "adını yağmur mu koydunuz" diye sordu. adam benim hareketimi farkında olmadan meğer böyle yorumlamış. madem öyle ben de bunun üzerine oracıkta kızımın adını yağmur koyuverdim."

    beşiktaş'la birlikte bir sürü acı olay da mutlaka yaşamıştır ama tam 8 şampiyonluk da görmüştür. beşiktaş'a geldiğinde süleyman seba'nın başkan olmasına daha dört sene vardır. yani bir anlamda beşiktaş'ın canlı tarihidir. ona o beşiktaşlı karizmasını kazandıran belki de bu kadar çok beşiktaş anısına sahip olmasıdır. onu hiç tanımayan birisine gösterin, sonra da bu adam sizce hangi takımı tutuyor diye sorun. iddia ediyorum ki herkes beşiktaş diyecektir. bazı insanlar öyledir ya, bu adam kesin fenerlidir denir. süreyya abi de öyledir. tipiyle, duruşuyla, bıyıklarıyla ve en önemlisi gönlüyle sapına kadar beşiktaşlıdır. ömrünü, gençliğini beşiktaş için harcamış, alın terini beşiktaş için akıtmış bir emektardır. allah sana sağlıklı, mutlu daha nice seneler nasip etsin süreyya soner.
  • kendi ağzından birkaç anı

    "bir defasında hastalandım. iki gün işe gelemedim. o zaman les ferdinand beşiktaş’taydı. tesistekilere sürekli beni soruyormuş. arkadaşlar bıkıp, “çok meraklıysan evine git” demişler. o da adresi almış, sora sora zeytinburnu’na, evime gelmiş. annem, balkondan görmüş, “bir arap seni soruyor” dedi. baktım bizimki. beni alıp, özel bir hastaneye götürdü. üç gün orada bana baktı. sonra alıp, tesise götürdü."

    "geçen sene imza töreninde quaresma’ya malzemeleri götürdüm. bu bir geldi, havalı havalı. tercüman, “süreyya abi dikkat et, bu adamın bir küpesi şu kadar eder, bilekliğini, kolyesini saymıyorum bile” dedi. “napayım ya, o zaman maça getirmesin.” dedim. tercüman, çevirmiş. bana yan yan bakmaya başladı bu. malzemeleri hazırladığım yere gitmedi. benim yanıma getir dedi. “ulan oğlum, buraya hazırladım, gel şurada soyun!” yok. kavgayla tanıştık anlayacağın. “bu manyak kim ya?” diye sormuş. tercüman da, “bu adamın sözünü dinlemezsen, bir yıl içerisinde buradan gidersin.” demiş. şimdi benim adım süper! bazen arar beni “nerdesin süper?”der. buna öğretmişler” ben de geliyorum” demeyi. nereye gitsem peşimde"

    "schumacher, türkiye’ye geldiğinde “bana ilk golü atana altın saat hediye ediyorum.” diye röportaj vermişti. eski malzemeci halil abiyle anlaştık. “bu saat, bizim ikişer maaşımıza denk.” dedik. ferdinand’ı kafa kola aldık. “ferdinand, senin bu maçta iki golün var, rüyamda gördüm.” dedim. “kesin atarım, saat de senin olur.” dedi. eskiden statlarda güvenlik olmadığı için bizden nöbteçi olurdu. maç oynanırken ben soyunma odasında beklemek zorundaydım. maçtan hiç haberim yok. ilk yarı bitmeden kapı çaldı. ferdinand, ayağını tutarak geldi. “ulan” dedim, “sakatlanacak zamanı mı buldun?” “ne diyorsun süreyya? ne oğuz bıraktım, ne aykut, hepsini çalımlayıp, golü attım.” dedi. maçı aldık. f.b ahçe’nin soyunma odası matem yeri gibi. oğuz, kaptan o zaman. “abi, söyle schumacher’e saati versin.” dedim. “erkeksen sen söyle lan.” dedi. gittim, schumacher soyunma odasında terör estiriyor. “tony, saat, ferdinand” dedim. kramponunu bir fırlattı, beni sırtımdan şişledi. ben de kramponu alıp, “ferdinand, saati alamadım ama bunu aldım.” dedim.
  • 8 kasım 2000 barcelona beşiktaş maçı için gittikleri barcelona da klüp müzesini gezerken kupaları kasdederek 'bunlardan zeytinburnuspor müzesinde de var' diyerek futbolcuları kırıp geçirmişliğide vardır.yanılmıyorsam zeytinburnu'nda ikametgah ediyordu.
  • 80li yıllarda, 90lı yılların başında siyah beyaz sahaya çıkmadan önce çıkış tünelinin önüne gelip kapalı tribüne 'geliyolar' diye işaret ederdi. o günlerden yadigardır. metin-ali-feyyaz'ın, milne'nin, seba'nın yadigarıdır. yanılmıyorsam 2 sene sonra beşiktaş'taki 30. yılını kutlayacaktır. efsanedir, herkes gider, hepimiz gideriz. bir o bitmez bir de çarşı *.
  • erdem ulus hakkında şöyle bir yazı yazmıştır.

    "yaz şu kitabı süreyya abi...

    iki sezon önce denizli’ye şampiyonluk için uçarken söylemiştim bunu sana. öyle hikayeler anlatmıştın ki o gün bana, gülmekten uçağı düşürecektik. bir kere dünyanın en çok seyehat eden adamı olarak tarihe geçmelisin. hani bu gezegendeki 184 ülkenin 120 tanesini gören kaç kişi vardır acaba? işin garip tarafı, 120 ülkede görebildiğin tek şey, o ülkeye ait havaalanı ve kamp yapılan otel olsa da.

    dün gece quaresma’nın golden sonra sana koşması, işlerin çok doğru gittiğinin göstergesiydi bana göre. çünkü yıllar önce pascal nouma’nın da her golden sonra koştuğu da sendin.

    dün gece quaresma ile sarılırken sen, alan walsh’u düşündüm ben. attığı bir golden sonra o da sana koşmuş ama dayak yemişti ya hani. gordon milne dönemi... haftalardır gol atamayan beşiktaş bir gol için aylarca beklerken, süreyya kendi kendine verdiği bir sözün ızdarıbını yaşıyordu. kaçan gollerde kendinden geçmenin nedeni, o günlerde dünyaya gelen oğluna ilk golü atacak futbolcunun ismini vermek istemesiydi. o dönem 22 günlük kıbrıs kampında bulunan karakartal hazırlık maçlarını gol atamadan geçiyor süreyya abi gün geçtikçe şişiyordu. istanbul’dan gelen telefonlar ise bu büyük adamım ızdırabını katlıyordu.

    “süreyya oğlan yürümeye başlayacak hala adi yok”

    bundan sonrasını ise kendi ağzından dinleyelim.

    “mesela benim iki çocuğum dünyaya geldi, ben hep yurtdışındaydım. onlar da hep olaylı oldu zaten. kıbrıs’a gitmiştik, gordon hoca vardı. eşim de o zaman hamileydi. biz gittik, bir gün sonra doğum yaptı. bizim de 22 gün orada kalmamız lazım. ekol olsun diye metin, ali, feyyaz ‘dan birini koy dediler bana. ben de hanımı aradım, çocuğun adını koymayın da maçlar başlayacak, ilk gol atanın ismini koyarız dedim. sonra geldik istanbul’a, aradan 15 gün daha geçti. gol yok. tam 1,5 ay oldu. eşim sabırsızlanıyor tabii artık. araya milli takım girdi, 15-20 gün de öyle bekledik. sonra bu kez de inönü’de trabzonspor’la berabere kaldık. diğer hafta bursa’ya gittik, orada da berabere kaldık. sonra geldik burada karabükspor’la oynayacağız artık. karabük de yeni çıkmıştı lige. artık 5-6 olur diyoruz. metin, ali, feyyaz hepsi atar diyoruz. birinci devre özlenen golü attık. herkes havalarda ben ise sus pus.

    çünkü o golün sahibi walsh idi. ikinci devre oldu ama gol olmuyor. son dakikalara geldik artık, walsh girdi yine sol taraftan, metin’le feyyaz’a çıkarsa bom boş gol olacak. bomboşlar, kimse yok. kaleci zaten ayaklarını uzatmış. orada yine kendi vurmaz mı kalecinin altından yine gol oldu. herkes sevinçten çıldırıyor. walsh gol sevincini benimle yaşamak için koşa koşa geldi ve boynuma sarıldı. ben ise onu yumrukluyordum sinirimden.

    garibim azıcık türkçesi ile "neden süreyya neden" diyordu bana...

    maç bitti 2-0, hanımı aradım `babamın ismini mi koyacaktık ne koyacaksak koyalım artık şu çocuğun ismini` dedim.”

    bir keresinde de sürekli kulübede oturan bu efsane’ye kötü giden maçta bir beşiktaş taraftarı şöyle sitem etmişti.

    “ulan bıyıklı !!! 25 senedir her hafta maçlara geliyorum her hafta yedeksin, bir kerede çık oyna be kardeşim”

    işte böyle bir adam süreyya soner.

    o yüzden, yaz şu kitabı süreyya abi.

    sayfalar adam görsün.

    yaz şu kitabı süreyya abi...

    tarihe en kral "malzemeyi" yine sen ver."

    erdem ulus / haber1903
  • sabah antrenmanında emektar malzemeci süreyya’yı karşısında gören ricardo quaresma’nın birden bire gülmeye başlaması herkesi meraklandırdı. portekizli yıldızın neden güldüğü daha sonra ortaya çıktı. süreyya’nın, quaresma’ya, arif şentürk’ün türkülerini dinlettiği ve şentürk’ün kim olduğunu soran yıldız oyuncuya, “türkiye’nin imparatoru” yanıtını verdiği öğrenildi.

    milliyet
  • 24 ekim 2007 besiktas liverpool maci'nın bitiş düdüğünden sonra üzgün bir şekilde çimlere uzanan liverpool kaptanı steven gerrard'ın elinden tutup yerden kaldıran, teselli eden, soyunma odasının kapısına kadar geçiren büyük malzemecimizdir.

    http://golsuzesitlik.files.wordpress.com/…rrard.jpg
  • zamanında daniel amokachi ile aralarında komik bir kot pantalon krizi yaşamıştır. amokachi zamanın moda olsan baldır bölgelerinde yırtıklar olan kotunu yıkanması için kulübün çamaşırhanesine bırakmıştır. pantalonu gören diğer malzemeciler kime ait olduğunu bilmedikleri ve neye benzediğini anlamadıkları kotu ne yapacaklarını sürayya abimize danışırlar. oda şöyle iyice bir süzdükten sonra atmalarını, böyle yırtık şeyin giyilmeyeceği benzeri birşeyler söyler ve kotu atarlar. haliyle kot ortaya çıkmayınca amokachi kotun nerde olduğunu sorduğunda olay meydana çıkar. süreyya abimizin bu olayı televizyonda " abi ne bilelim koca amokachi'nin böyle yırtık şeyi giyeceğini, meğerse modayımış bide pahalı da kotmuş. çok kızdı bize, bide ben böyle moda mı olur bu kadar para yırtık şeye verilir mi deyince iyice küplere bindi ama sonra tatlıya bağladık" meailnde bir anlatışı vardır ki olayın esas görülmeye değer tarafı budur. burdan ne kadar yazarsam yazayım o havayı katamam bu anıya.
  • 29 temmuz 2010 viktoria plzen beşiktaş maçından önce prag'da quaresma'yla takılmış efsanemiz.

    http://img836.imageshack.us/…g836/4104/42415811.jpg
    http://img697.imageshack.us/img697/1188/q77o.jpg

    edit: resimler izinsiz alınmış olup süreyya abinin oğlundan çalınmıştır.ayrıca oğlu dün akşamki golden sonra ''quaresmaya sarıldıgı gibi hiç bana sarılmadı (babam !) :d'' diye bir yorum yapıp beni baya güldürmüştür : )
hesabın var mı? giriş yap