• hatay'a göz koymuş insanlardır.
  • uluslararası statüleri gereği türkiye'nin bunları ileride şartlar düzelse dahi geri gönderme hakkı yoktur ve her türlü ihtiyaçları karşılanmak zorundadır.

    türkiye, mülteciler hakkında; "ülkesine geri gönderilmesi halinde zulme uğrama riski altında bulunan kişileri geri göndermeme" ilkesine imza koyduğu için, canları isterse dönerler, istemezse dönmezler. ancak, bm mülteciler yüksek komiserliği'nin kararı ile üçüncü bir ülkeye nakilleri mümkün olabiliyor.
  • esad'ın alternatifi bunlar mı ? diye düşününce karalar bağlayacağınız mülteci topluluğu . esad'dan sonra bunlar suriye'yi yönetmeğe talip yani .. verecek çok bakınız var ama hadi ben birşey demiyorum .
  • türkiye'nin suriye'ye müdahale etmeyi meşru hale getirmek adına "gel gel" yaptığı gariban ordusu.
  • antepte artık çarşıda, pazarda, yolda çok sık gördüğümüz, alışveriş merkezlerinde çok zaman geçiren ve antepten ev satın almaya başlayan, evlerin üstünde satılık kelimelerinin arapça da yazılmasına neden olan ve kavga çıkartıp hastanelerde saglık hizmetini sınırsızca alan insanlardır.
  • sayilari 60bini asmis topluluktur.

    uzerlerinde silahlarla dolasip ,halki haraca baglamislar .
    polis dokunmuyor .
    kimse birsey yapamiyor.

    kimin parali askerleri bunlar ?

    3 gun once urfa'da bir arkadasimla konustum.
    koylerde olanlari gorsen aklin durur dedi.
    yapmadiklari terbiyesizlik , sarkintilik , yuzsuzluk yok .
    kahveye,firina gelip cay kahve ne para ne birsey, onlar icin acilan marketi talan etmeler , koyluye tehditlerle turlu isler yaptirmalar,
    yoldan gecen kadinlara kizlara laf atip,tehdit etmeler , bagini bahcesini yagmalamalar vs .

    http://www.ilk-kursun.com/haber/115048

    bu arada yerel gazetelerde her gun bir olay baska bir olay.
    isin kotu tarafi yerel halk gitgide bileniyor , karsilikli bir mevzu ciktiginda korkarim asker , polis kendi halkini degil bu sutu bozuklari savunacak .
  • kürt ve arap düşmanlığıyla meşhur anadolu yağızlarını nasıl tahrik edeceğini bilen faşizan medyanın gazıyla eşkalleri tamamlanmak üzere.

    haberi verenlerin tıynetini biliyoruz. zamanında attıkları faşist asılsız manşetlerden sonra katır gibi sırıtarak "zamanın ruhu" gardıyla sıyrılanlar falan vardı aralarında.

    ikincil kaynaklar ise "bi arkadaşım" , "doğuda görev yapan doktorun mektubu", "dayım görmüş."

    topluyoruz: büyükbaş ulusalcı medya ve dayımın oğlu. (dengeler değişsin, akp medyası da katılır aralarına)

    vergilerinizle mi yardım yapılıyor oraya?
    ben kendi payıma düşen vergiyi verdim gitti. sen paşa , bürokrat , bakan, kaymakam ve vali beyin makam arabasına harcamıştın bana sormadan vergini. ağlama şimdi iki fakir mülteci çocuğu temiz suya kavuştu diye.
  • sevicileri keşke üç beş tanesini toplayıp kendi evine buyur etse. artık paşa paşa yaşarlar bir güzel, genişsiniz ya o bağlamda, yakışır size. temiz su da verirsiniz, artık iyicene kaynaşırsınız. güneş gözlüğü ve güneş kremi lazımmış mağdur kardeşlere kıyamam. amk sanki bu adamlar değil polisle çatışan, polisin silahını alan. haa onlar da uydurma pardon. (bkz: ben faşik gördüm)

    ulan adamların iti kopuğunu topladılar memlekete. herifçilerin gitmeye niyeti de yok, kaç röportaj yapıldı. vatandaşın kan ağlıyor, terör azmış, dürterek yurdundan çıkardığınız suriyelilerin derdine mi düşeceğiz. la bi siktirin gidin.

    suriye'nin iti kopuğu.
  • dünya kadar iç ve dış borcu bulunan memleketimin doyurmaya çalıştığı mülteciler.

    hani kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların karşılanması durumu vardır ya, işte bu adamların talepleri de tam böyle. eti beğenmezler, yemeği yemezler, hamburger isterler, üstüne bir de keyif yapmak için nargile isterler. güneşte kavrulan nazik tenleri için güneş kremi isterler. çadırlarını kesip gölgelik yaparlar.

    ihtiyaçlarını karşılamazsanız da çadırların direkleri ile kavgaya tutuşurlar. bir garip insanlar, mülteci olmak yürek ve cesaret ister. bunlarda yürek de yok.

    mülteci dediğin adam ekmek elden su gölden yatmaz, yatamaz. vatanını özler, yerinden edilmiştir, vatan hasreti geride bıraktıklarının üzüntüsü vardır içinde.

    kemalettin şenocak'ın “avrupa’da mülteci olmak” kitabından;

    “ne karanlığın ortasındaki aydınlık, ne de aydınlığın içindeki karartıyım ben, tek bir gölgeyim. ne derlerse desinler, ister karanlıktaki gölge, ister gölgedeki karanlık...

    bir de şöyle bir durum var; (bkz: #15116184)
hesabın var mı? giriş yap