• (bu entry'yi ilk başta the evil within başlığına yazmayı planlıyordum ancak daha sonra yazmayı planladığım şeyin çok daha genel olduğunu fark edip bu başlığa yazmayı uygun gördüm)

    survival horror türü oyun dünyasından en talihsiz türlerinden bir tanesi belki de. hep türün öncüleri tarafından gel zaman git zaman içinde sahipsiz bırakılıp terk edildi. türe ilk öncelik eden oyunun alone in the dark olduğu söylenir hep. ilk üç oyunu ben şahsen oynamadım. ancak resident evil isimli efsane serinin alone in the dark'ın ilk üç oyununun ortaya koyduğu fikirlerden doğduğundan haberdarım. yine ilk üç oyunu itibariyle resident evil, survival-horror'un adeta dna'sını ortaya koyarak kendinden sonra gelecek olan serilere üzerinde çalışacak güzel bir materyal bırakmıştır (code veronica'nın da resident evil 3,5 olarak bu trende ucundan da olsa dahil edilmesi mümkündür). türe ait olan pek çok temel kodu bu üç oyunun içerisinde bulabilirsiniz, zaten "survival horror" ibaresini ilk kez kullanarak oyun dünyası jargonuna katan seri de resident evil'dan başkası değildir. ortaya çıkan bu güzel materyalin üzerinden hareket eden, türün belki de en korkunç oyunlarına imza atan seri ise kanaatimce silent hill'dir. hastalıklı ve dehşete düşürücü atmosferiyle, meşhur "the otherworld"ü ile silent hill serisinin ilk üç oyunu da, "survival-horror nedir ne değildir?" öğrenmek isteyenler için mutlaka oynanması gereken eserlerdir. bu arada bir de alone in the dark'ın dördüncü oyunu çıkmıştır ki, boynuz kulağı geçtiği için aslında kendisini taklit ederek ortaya çıkmış olan resident evil'ı taklit etmiş, ancak yine de oldukça dozunda, güzel bir survival horror klasiği olarak survival horror tarihindeki yerini almıştır (bu noktada benzer bir karşılaştırmayı son çıkan tomb raider oyunu ile uncharted serisi arasında yapabiliriz sanırım).

    işte tam bu noktada resident evil 4'e değinmek gerek. re4 acaba gerçekten de bir survival horror oyunu mu? evet, re4 bence re serisinin en iyi oyunlarından biri olarak tarihte çoktan yerini aldı, ancak ben açıkçası bu oyunun türünün survival horror olduğunu düşünmüyorum. daha doğru bir tanımlama "horror soslu survival action" olacaktır kanaatimce. re5 ve re6 mikami'nin yarattığı bu yeni formülü devam ettirerek klasik survival horror anlayışından kopmaya devam eden iki oyun oldular. re6'yı özellikle senaryolarına ayırıp incelemek lazım. leon-helena senaryosu biraz daha köklere dönüşü yansıtan, tam olarak survival horror olamasa da, horror sosunun daha yoğun olduğu bir survival action oyunuydu. jake-sherry senaryosu aşağı yukarı re4 ile aynı kıvamdaydı. chris-piers senaryosu ise hepten horror'un ortadan kalktığı, hatta survival'ın da bir miktar ortadan kalktığı iğrenç bir cod taklidiydi. aslına bakarsanız re4'le beraber gelen bu değişik stil tek bir oyunluk olarak düşünüldüğünde oldukça iyi bir değişiklikti, farklılık yaratmıştı. zaten re4'ün bu kadar sevilmesinin temel sebebi de buydu. ancak seri bir daha köklerine hiç dönmedi, survival-horror bir kenara bırakıldı, aksiyon her oyunda daha da arttı. bu sebeple re4'le beraber seri de önü alınamaz bir çöküş sürecine geçti. re4'ün ve devamının survival horror camiasına kattığı tek güzel şey ise re1-2-3'teki sinematik kameraların bir kenara bırakılarak omuz arkası (over the shoulder) kamerasının benimsenmiş olmasıdır. bir de re4'teki regenerador denen yaratıktan bahsedebiliriz sanıyorum. geneli itibariyle action olan re4'ün belli bir kısmından sonra ortaya çıkan bu yaratıklar, "horror" faktörünü bir anda yukarılara zıplatarak güzel bir deneyim sunuyorlar ve oyunu survival horror'a yakınlaştırıyorlardı. ancak başta da dediğim gibi bu hissiyat maalesef oyunun geneline yansıtılamamıştı. özellikle -birazdan bahsedeceğim- dead space, re4'ün getirdiği bu her iki yeniliği de (over the shoulder kamera ve bir türlü ölmeyen yaratık) gayet güzel bir şekilde bünyesine katarak oyuncuya sunmuş bir oyun serisidir.

    silent hill'e geri döndüğümüzde dördüncü oyun the room'dan itibaren bu serinin de bozulmaya başladığını görüyoruz. gerçi hiçbir zaman re gibi açık açık aksiyona kayma durumu bu seri açısından söz konusu olmadı, ancak korku öğesi gitgide kayboldu. the room, homecoming ve downpour hep oynanabilir, belli bir seviyenin üzerinde oyunlar olmalarına rağmen, asla ilk üç oyunun yarattığı korku ve dehşet atmosferini yaratamadılar, ilk üç oyunun koyduğu çıtanın yanına bile yaklaşamadılar. bu konuda, başarısızlar arasında en başarılı olan oyun ise homecoming oldu sanıyorum.

    peki ps1 döneminde resident evil ve silent hill vardı dedik. ps2 döneminde ise re4'ün girdiği farklı yolla survival horror türüne veda ettiğinden, silent hill'in bayrağı tek başına devraldığından söz ettik. peki ps3 döneminde sh'yi de kaybetmemizden sonra bayrağı devralan bir seri olmadı mı? işte bu dönemde devreye dead space girdi. özellikle de ilk iki oyunuyla survival horror'un ne demek olduğunu bize iliklerimize kadar hatırlattı. ancak üçüncü oyun itibariyle malesef dead space'i de "horror soslu survival action" kervanına kaybettik.

    böylelikle ps4 dönemine de gelmiş oluyoruz. the evil within şu ana kadar bu dönemin en umutla beklenen oyunu oldu. dead space'in de cortlamasıyla bir kez daha öksüz kalan survival horror'u, babası denebilecek shinji mikami(re1,2,3,4'ün beynidir) bir kez daha diriltmek için geliyordu. the evil within çıktığında ise trailerlarla ağzımıza çalınan parmak parmak ballardan ibaret bir oyun olduğunu gördük. biz shinji mikami'den re4'ün beta versiyonu ayarında korkunç bir oyun beklerken (buradan izleyebilirsiniz), o tuttu re4'ten beri alışık olduğumuz "horror soslu survival action" formülünü yeniden karşımıza koydu. the evil within de tıpkı re4 gibi kesinlikle kötü bir oyun değil, ancak maalesef özlenilen ve beklenilen korku hissiyatını vermekten de bir o kadar uzak (bu arada oyun mekaniklerinin de the last of us'tan bir nebze kopyalanmış olması oldukça dikkat çekici olmakla beraber kanaatimce doğru bir hareket. nitekim tlou benim gözümde hiçbir zaman zaten survival horror olduğu iddiasında olan bir oyun olmadığı için amaçladığı notu alabilen iyi, hatta mükemmel bir oyundur. ancak oyun mekaniklerinin iyice özümsenmeden yanlış uygulanması halinde kesin ölümün sizi bekliyor olması survival açısından önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. bu sistemin the evil within'de de kullanılmış olması akıllıca bir harekettir.).

    şu anda bize düşen sanıyorum yeni silent hill oyunu olacak olan silent hills'i beklemek. onun da kof çıkması halinde survival horror türü yine öksüz öksüz yeni sahibini beklemeye devam edecek. ben bu açıdan hideo kojima'ya olan güvenim sebebiyle hala ümit doluyum. p.t. de bir demo olmasına rağmen çoğu kişi tarafından son dönemde çıkmış en korkunç oyun olarak görülüyor.

    hazır p.t. demişken bir de amnesia, slender, outlast, alien: isolation gibi oyunlara değinmek gerek sanırım. bu oyunlardan hiçbirini oynamadım, ve duyduğum ve youtube'dan gameplay'lerini izlediğim kadarıyla oldukça korkunç oyunlar. ancak konsol kökenli bir oyuncu olarak ben hala survival horror türünü fps kamerasıyla bağdaştıramıyorum. yalnızca bioshock 1 ve 2'yi oynadım bu tarzda. oldukça korkunç atmosfere sahip güzel oyunlar olmalarına rağmen bana kalırsa kesinlikle, benim klasik anlamda anladığım survival horror oyunu ideasına uygun değiller. o yüzden ben şahsen bu tarz, fps kamerası kullanan oyunları survival horror türü içerisinde sayamıyorum. re4'ün getirdiği, yer yer hantallığı ve kontrolünün zorluğuyle küfrettiren over the shoulder kamerası survival horror türü için ideal kaftandır, bunu da güncel dönemde dead space serisi gayet güzel bir şekilde kanıtlamıştır. umuyorum fps kamerası yalnızca silent hills'in demosu ile sınırlı kalır ve ana oyuna sirayet etmez.
  • (bkz: outlast)
  • hayatta kalma-korku diye çevirebileceğimiz bir oyun türü. silent hill, alone in the dark gibi örnekler de verilebilir. aslında adı üstündedir: amaç; çılgına dönmüş bir ortamda (zombiler, çeşit çeşit yaratıklar, hiç kalkmayan sisler, acayip siren sesleri, deli bilim adamları, çürümüş hapishane veya hastaneler) hayatta kalmaya çalışmak, çeşitli bulmacalar çözmek (ki bu çoğunlukla bir kapıyı açmak için bir nesne veya anahtar bulmaya çalışmak olur), değişik bölüm sonu yaratıklarıyla (boss) uğraşmak, bir ailenin, şirketin veya kasabanın hikayesini öğrenmek ve en sonunda bu ortamdan bir şekilde kurtulmaktır. 3. kişi bakış açısıyla oynanır. inventory denilen bir menüsü vardır; silahlar, sağlık ürünleri, cephane, harita ve sağdan soldan topladığımız ve hikayeyi anlamamıza yardım eden çeşitli notlar burada yer alır. oyunda bir ana karakter, birkaç da yan karakter bulunur. amaç, çeşitli bulmacaları çözerek oradan kurtulmak olduğu için, her ne kadar elinizde silahla gezseniz de fazla aksiyon içermez. ürpertici bir havası vardır. sessiz bir ortamda ilerlerken aniden duyulan sesler ya da karşınıza çıkan yaratıklarla yerinizden zıplatabilir. bir nevi psikolojik gerilimdir; sabrınızı ve tepkinizi sınar. bağımlılık yapıcı bir etkisi vardır, seveni tam sever.
  • bu türün en popüler mamülü kuşkusuz resident evil serisidir.
  • favori video oyunlarim. turun iyi oyunlari oldukca urperticidir. puzzle lari cozerek bulunan yerden kurtulmaya ve bu sirada da hayatta kalmaya calisirsiniz. en sevdigim orneklerinden bazilari the haunting ground ve clock tower 3'tur.

    (bkz: resident evil)
    (bkz: the x files resist or serve)
    (bkz: dead space)
    (bkz: american mcgee's alice)
    (bkz: alice madness returns)
    (bkz: rule of rose)
    (bkz: darkwatch)
    (bkz: bioshock 2)
    (bkz: alone in the dark)
    (bkz: the suffering)
    (bkz: silent hill)
    (bkz: forbidden siren)
    (bkz: nocturne)
    (bkz: red dead redemption undead nightmare)
  • türkçesi için öneri:

    (bkz: hayatta kalma temalı korku oyunu)
  • (bkz: alan wake)
hesabın var mı? giriş yap