• ing. kirlangic
  • “swallow” konusu itibariyle hayli entresan bir film. yönetmenliğini carlo mirabella-davis’in yaptığı 2019 tarihli film,evde bulduğu küçük objeleri yiyen pika sendromu olan bir kadının trajik hikayesini anlatıyor. bu filmle pika sendromunu da öğrenmiş oldum. film festivallerinden de ödüllerle dönmüş.

    mutsuz evlilik, çocukluk travması, göçmenlik, erkeklik, güç vb gibi gündemde olan konulara dokunan film, çeşitli toplumsal sorunlara bir kadının “üzücü” hikayesinden yola çıkarak eğiliyor. filmin başrol oyuncusu haley bennet çok iyi bir performans sergiliyor.
  • tek derdi ismi gibi bir dürtüyü, bir saplantıyı anlatmak olsa çok daha başarılı olacağını düşündüğüm film. ancak festival filmlerinin doğası gereği bolca mesaj ve metafor gerekiyor ki bu konuyu dağıtmış hatta zaman zaman da alakasız yerlere taşımış.
    yine de senaryoya sadece dürtüsel saplantılar açısından bakarsak konu oldukça ilgi çekici. sinemada çok daha uçlarda olan, öldürme dürtüsüyle seri katil olan insanların hikayeleri öyle çok işlendi ki insanın başka sapkın dürtüleri olduğu unutuldu. sadece bu açıdan bile sektörde güzel bir boşluğa iyi oturduğunu düşünüyorum. haley bennett kusursuz oynamış, etkilenmemek mümkün değil. yönetmenliği iyi ama görüntü yönetmenliğini ayrıca beğendim. sözün özü kendini izleten farklı bir film.
    bu kadar basit olmasa da benim bedenim benim kararım teması ve kürtajla özgürleşme fikri çoğu izleyici gibi beni de rahatsız etti. suriye'li karakter öyle anlamsız, replikleri öyle zorlama ki bu konuya nasıl monte edilebildiğini hala anlamıyorum.
    herşeye rağmen izlenmeye değer bir yapım.
    ilkokul yıllarımda, mahallemizde hayal meyal hatırlayabildiğim bir adam vardı. adamın çöp dolu bir evi vardı. sokağa ne zaman çıksa etrafta gördüğü parlak ambalajları, folyoları toplar evine götürürdü. bir gün dikkatli bir şekilde çocuk merakıyla izlemeye başladım. etrafına bakmamaya çalışıyordu ama kendini engelleyemiyordu. bazen o ambalajları gördüğü halde ilerliyor sonra kendine küfrede küfrede geri gelip, alıp ceplerine koyuyordu. kendini bir türlü durduramıyordu. üzerinden çok zaman geçti ve bu film sayesinde hatırladım ve yine bu film sayesinde ruh halini biraz daha anlayabiliyorum.
  • stef smithin muhteşem oyunu. metin gerçekten çok güçlü, içi aforizmalarla dolu metnin. hızlı geçtiğiniz cümlenin tam ortasında durup düşündüğünüzde metin çok başarılı.

    ibrahim çiçek'in yönetmenliğinde oyun türkiye'de prömiyerini 1 şubat 2017'de yaptı. koreografisi bi başka sevdicek gizem erdem üstlenmiş. izlerseniz gizem'in eli çok güzel değmiş ..

    kimler ne yapıyor derseniz ece dizdar var merve dizdar var başak daşman var. oyun ne derseniz ... üç insanın öyküsü ... ömre zor sığan zor hayatları 1.5 saate hem de üçünü birden sığdırmışlar.

    ece dizdar'ı izlemek zaten her zaman bir keyif. ama merve dizdar ... başak daşman ... bundan nasıl daha iyi olabilirdi bilemem. playlist mükemmel ....

    oyun mu ... kelimelere sığdırmak mümkün değil. zor oyun, zor hayatlar. şiddetli. gerçekçi. doğal ve sadece olduğu gibi işte .

    mekan, müzik kullanımı çok başarılı. oyuncuların birbirine denk peşi sıra akan enerjileri ...

    uzun zamandır ayakta alkışladığım ilk oyun oldu .... tamlık duygusu veriyor. her şeyiyle. elinize sağlık dilinize sağlık güzel insanlar.

    sanat iyileştiriyor ... kelimesiz de kalsanız. isyanlarına katılsanız da gözünüzde bir damla yaş aksa da .... sahnedeki o çığlık içinize işlese de ... sanat iyileştiriyor.
  • baya rahatsız edici ama çok merak uyandıran ilginç bi film.
    pika sendromu yaşayan bi kadının tuhaf öyküsü.
    bu arada bu sendrom otizmli bi öğrencimde vardı. maalesef eline geçirdiği tüm nesneleri yutuyordu.
    gerçekten çok zor bi hastalık :(
  • filmle ilgili en büyük iki sorun, hikaye işlenişi biraz dağınık ve filmdeki her detay göze parmak gibi sokulmaya çalışılmış. aksi takdirde sunuş ve konu çekiciliği başlangıç için güzel bir albeni sunmuştu.

    --- spoiler ---

    film genel hatlarıyla kontrol ve özgürlük teması üzerinden işlenmiş. eğreti duran mülteci karakterinin de tek amacı kendisi gibi birini görüp empati kurabilmesi ve kaçmasına yardımcı olması. yönetmen belki de şunu söylemeye çalışıyordu; burada fiziksel bir savaş yok ama sınıf savaşlarının esirleri de özgürlük istiyorlar.

    diğer detaylarda ise fazlaca neden-sonuç ilişkisine başvurulmuş. karakterin geçmişiyle ve şimdiki sorunlarla ilişkisini filmin ortasında öğreniyoruz. ait olmadığı evin bireyleri baştan sona net kontrast davranışlar sergiliyorlar. psikolog dahil meta vurguları her yerde.

    sonuç olarak ortalama bir seyir keyfine sahip.
    --- spoiler ---
  • çok beğendim.

    haley bennet'i konuşmaya gerek yok zaten.*

    ya bu film, gerçekten çok ciddi bir eksiği tamamlıyor. anlattığı şeyler çok önemli: kadın bedeni üzerinden tahakküm. annelik bahanesiyle kadin bedeni tahakkümü. lik aldatmacasi ile kadın bedeni tahakkümü. aile yanılgısı ile kadın bedeni tahakkümü....

    ve bir diğer boyut, psikolojik bir rahatsızlık ve bunun aslında uyarı niteliği*, ya da empati yapabilmiş göçmen karakterin kadının kaçmasina yardım etmesi. ok çok başarılı bir katman ekeleme teşebbüsü değil ama yine de önemli bir farkındalık.

    bu noktaya kadar sonlandırarak bu konuları hakkıyla işleyebilmeiş film sayısı nedir? ya aile birliği korkusu ya bilmemne bu konu hep yarım yamalak, romantizme edilerek, yalan masallar anlatılarak susturulur. ama gerçek bu, sorulması gereken en önemli soru bu: özgür müyüz? ve bundan memnun muyuz?
  • rahatsız edici sahneleri bulunan ezilmişlerin varoluş mücadelesine değinerek doğum kararını kim verir sorusuna cevapları olan 2019 yapımı izlemeye değer bir filmdir.

    --- spoiler ---

    filmi etkileyici ve zihin acıcı buldum. benim çıkarımlarım şu şekilde:

    her saplantı sınıfındaki davranış köklü psikolojik travmalara dayanır. acaba hunter'ın kocasının kedi kuyruğu emme davranışı neye dayanıyor? veya hayatı bir rol yapma olarak özetleyen kayınvalide?

    insanların çok büyük bir bölümü “güçlü insanların” tercihlerinin sonucunu yaşıyor. aynen tecavüzcünün attığı bir jeton olan hunter'da olduğu gibi. veya şamdan kopup gelen suriyeli gibi. kendini o an güçlü bulan ve bu gücü kullanan insan çevresinde derin bir yara bırakıyor. bu yaranın boyutu kimi zaman suriyenin yerle bir edilmesine kadar varıyor.

    hunter sevgi görmeden bir hata ve kötülük olarak büyümüş bir kadın. sorun hunter'da değil aslında. çevresi ona bu değeri biçiyor. bu da sonuç olarak ufalanmış bir insana çeviriyor onu. tüm bunlar hunter'ı iç dünyasına dönmeye itiyor. bütün dünyayı içinde yaşıyor. dışarda ona hayat yok. sonuç olarak içindeki tüm sinir uçlarına dokunan cisim yutma saplantısı ortaya çıkıyor. her cismin şekli başka her cisimde iç dünyasında çıktığı yolculuk ayrı keyifli. yaşadığını cisim yutarak anlıyor hunter.

    bir kadın doğumu gerçekleştirene kadar sadece bir kadındır. karnındaki bebeğin tüm geleceğini annesi belirler. dışardan hiç kimsenin karnındaki çocuğu birey olarak düşünüp ona bazı hakları uygun görmesi doğru değildir. filmde bunu net olarak iki farklı hikayede görüyoruz. ilk olarak dindar bir annenin sadece günah diye tecavüzcüsünün çocuğunu doğurması ve hunter'ı dünyaya getirmesini izliyoruz. sonuç olarak annesinin bile ona yaptığı en büyük iyilik doğurmaktan ibaret. ne ona bir sevgi gösteriyor ne de onu sahipleniyor. ta en başta kürtaj yapılması ve aldırılması gereken hunter'ın hikayesi ile ikna olarak izliyoruz. sevgi veremeyeceğin bir çocuğu neden doğuruyorsun dindar sürtük. doğurmasının tek yüce sebebi günah olması. sebep bu kadar basit olunca ömrü boyunca derin psikolojik acılar çekmiş hunter oluyor sonuç.

    hunter'ı sadece tek bir sevişme sahnesi dışında birey olarak göremiyoruz. bu sahne dışında her zaman kendini kabul ettirmeye sevdirmeye beğendirmeye çalışan edilgen bir insan. hunter kocasının da sadece bebeği için ona katlandığını anladığı o telefon konuşması sonrası aslında bebeği dünyaya getirecek bir geleceğin olmadığını fark ediyor. belki kendi geçmişini kendi bebeğine aktarmak üzere olduğunu anlıyor. o an kürtaj yapmaya karar veriyor.

    ardından feminist dünyanın mest olduğu final sahnesi geliyor. hunter içtiği ilaç ile çocuğu tuvalette maksimum 15 dakikalık bir acılı sahne ardından düşürüp elini yıkayıp gidiyor. ardından yüzlerce kadının tuvalete giriş çıkış sahnesi ile final yapıyoruz.

    bir kadının yediği hamburgeri ne zaman nasıl çıkardığına kustuğuna mı? vücuduna yapı taşı olarak sindirdiğine mi? veya ishal olup çıkardığına mı? bunlara karışmıyorsak karışmamamız gerekiyorsa kürtaj hakkı da aynen böyle bir haktır. ister doğurur ister kürtaj olur. karar sadece kadındadır. bebek sadece dünyaya geldikten sonra kendine özel hakları elde eder.

    bir erkek olarak feministlerin dünya gerçekliğine göre marjinal sayılabilecek bu görüşünü destekliyorum. aksini söylemek istemek kolay ve basit olanı. ama gerçek hayatta en ufak bir çözüm getirmeyen düşünce şekli. aynen bütün bebeler doğsun bütün açlar doyurulsun demek gibi bişe. bunu bağırarak haykırınca kendinde arınma hissediyorsun. ama meseleye en ufak bir çözümün yok. iyiliği insanların sadece gönlünü rahatlattığı sığlığa indirgersek asıl o zaman dünya yaşanmaz olur.

    --- spoiler ---
  • travmalı bir kadının erkek egemen toplumda travmalarından kurtulma hikayesi. hastalığı ile alakalı sahneleri izlerken bazı anlarda zorlandım. yuttuğu şeyler izlerken rahatsız ediyor. iyi bir dram hikayesi buna kızın oyunculuğunun çok iyi olması da etkili. kendini öldürme pahasına kendini en özgür hissettiği anların nesneleri yutma anları olması falan güzeldi. kadının yalnızlığı, mutsuzluğu izlerken hissediyorsunuz.

    7/10
hesabın var mı? giriş yap