sway
-
baslasin calmaya
ilkokulda yaris ati gibi kosturulup finiş cizgisi olan anadolu lisesine girmis daha 11 yasinda bir cocuktum.
kocaman bina, degisik ortam, bir suru ogrenci, son siniflarla aramda 7 yas var, ne oluyor ne bitiyor anlamaya calistigimiz bir zaman.
ingilizce ogreniyoruz sozde ama kafada ingilizce ne pirezint kontinyus ne hicbir sey oturmus degil. derken dediler muzik dersi var, gittik binanin en alt katindaki muzik odasina, kantine yakin, o zamanlar dersten cikinca sosisli yemek super bir luks bizim icin.
muzik ogretmeni geldi.
klasik müzik dinletiyor, ne hissediyoruz onu soruyor ama daha 11 yasindasin ne anlayacaksin.
anlatiyorsun bir seyler, guzel diyor.
sonra bir gun dedi ingilizce koro kuruyoruz kim gelir?
o donemler tekirdag'da metro fm, radio blue falan dinlenebiliyor rahatlıkla, radyo 3'te de degisik muzikler çıkıyor falan merak ettiriyor.
hevesleniyorum ve katilirim diyorum.
ulan 4 hazirlik sinifindan koroya giren erkek sayisi 3, full kiz dolu koro.
bizim sinifta erkekler benle taşak geciyor kizlar koroya gider olm senin ne isin var diye.
halbuki mis gibi ortam lan, şarkı soyleyecegiz hem de orgla.
öğretmenimiz orgunu arabasinin bagajinda tasiyor biz de iki erkek yardima gidiyoruz ona orgun malzeme cantasini almaya oglen aralarinda bir saat prova yapıyoruz cunku ogle teneffusu 80dakika.
haftada birkac oglen toplasiyoruz muzik odasinda, ses acma provalariyla geciyor zaman.
sonra ogretmen bizi seslere gore grupladi ve basladik sarkilara...
ilk sarki sway...
allahim ne guzel bir sarki...
cd'den dinliyoruz ardi ardına.
anlatiyor şarkının trafigini, kendi de çalıyor gosteriyor tonlamalari, nerede nasil girecegiz nasil soyleyecegiz...
sonra ogretmen sozleri yazdi tahtaya, herkes defterine gecirdi.
o donem fotokopi isleri okulda anca sinavlarda kullaniliyor sadece, her sey tahta ve defter iliskisinde.
yazdik deftere ama nasil okunur cok cozemiyoruz daha, deniyoruz ama hevesliyiz.
on sarkilik bir listemiz var ve sway ikinci sırada.
sonra hoca herkesten 60lik kaset istiyor ve 30 kisilik koroya tum sarkilari kasede kaydediyor ve bize, evde calisin kasetle beraber, pratik yapin diyor.
evde kaseti kac yuz kez basa sarip sarip sway dinliyorum belli degil, annem yeter diyor basimiz sisti ayni sarki ama ben evin camindan uzakta gorunen denize bakip hayal kuruyorum.
filmlerde gordugumuz palmiye agaclarini, renkli gomlek ve koseli gunes gozlugu takip elde hindistan cevizindeki pipetten icip upuzun bir kumsalda yurudugumu...
cocuguz iste olm, star'da ne film izlersek oradan gordugumuz seylerle dusunuyoruz.
denizde jetski'ler şov yapiyor ama şu ayakta sürülen jetski'ler...
uff ne bicim aletler...
bakip izleyip bi fırt aliyorum eldeki pipetli kokonattan hoop yanda bir dört tekerlekli motosiklet, olm acayip bisi bu, her yerde gidiyor.
adini yillar sonra ogreniyoruz ki atv imiş.
muzik bu ara soloya giriyor, gunes parliyor, hafif ruzgar esiyor...
annem yeter diyor ama sway kafada hayal kurdurmaya devam ediyor.
sway bir cocugu alip guney amerikanin tropik ortamina götürüyor, acayip manzaralari yasatiyor.
oysa gercekte tekirdag'da sehir icinde bir apartmanin 5.katinda camdan bakiyorsun.
bir sarki seni alip uzaklara goturmesi, hayal kurdurmasi, bu cok acayip bir his, yeni yeni fark ediyorsun kendini, zihnini...
koro isleri nefis gidiyor, birkac kez konser veriyoruz hazirlik siniflarina, okul öğrencilerine falan.
orta bir oluyoruz, koro devam, istanbul'a akm'ye konsere gidiyoruz hep beraber ve otobuste bizim kaset caliyor, tum koro soyluyoruz falan, muthis ortam.
konser 12'de ama biz taksime 10'da variyoruz ve ogretmenle beraber istiklâl caddesini geziyoruz.
ilk kez gorenler var falan ama ben kendimi sansli hissediyorum cunku biliyorum, babamla cok geldik diye arkadaslarima anlatiyorum bak burda oyuncakci var kumandali tekne var falan.
ve grup daginik sekilde yuruyor geziyoruz.
istiklâl'de wendy's burger var, galatasaray lisesi karsisinda, orada hamburger yiyoruz arkadasimla.
uff tek basima hamburger alabiliyorum hem de istanbul'da.
derken grup akm'ye dogru geri donuse gecmis arkada kaliyoruz biraz, ve istiklâl'deki bir dukkandan sway sesi yukseliyor, sanki tanidigimiz birini gormus gibi sevinip soyluyoruz.
sway, tekirdagli ufak bir cocugun ufkunu aciyor, kendine bagliyor, uzaklara goturuyor.
yillar geçiyor ve bu satirlari spotify'in haftanin onerilenlerinde sway'in cikmasiyla "hadi len senden once biliyoruz bu sarkiyi" diyerek yine tekirdag'in bir sayfiye beldesinde, sabahin erken saatinde gunes daha yeni yeni ortami isitirken, denize bakip pandemi yuzunden gidemedigimiz yerleri hayal ederken yaziyorum.
bu da boyle bir animdir.
sway hic eskimeden ayni hislerle gune hareket katmaya devam ediyor. -
dean martin sarkısı
when marimba rhythms start to play
dance with me, make me sway
like a lazy ocean hugs the shore
hold me close, sway me more
like a flower bending in the breeze
bend with me, sway with ease
when we dance you have a way with me
stay with me, sway with me
other dancers may be on the floor
dear, but my eyes will see only you
only you have the magic technique
when we sway i go weak
i can hear the sounds of violins
long before it begins
make me thrill as only you know how
sway me smooth, sway me now
other dancers may be on the floor
dear, but my eyes will see only you
only you have the magic technique
when we sway i go weak
i can hear the sounds of violins
long before it begins
make me thrill as only you know how
sway me smooth, sway me now
you know how
sway me smooth, sway me now -
dark city'de jennifer connelly tarafından söylenen ve "like a lazy ocean hugs the shore, hold me close, sway me more" kısmıyla john murdoch'ın okyanus ve okyanus kıyısı özlemlerine akıllı bir gönderme yapan şarkı.*
-
dark city'de john murdoch'in karisinin barda soyledigi $arki ..
-
microsoft un preziyi ornek alarak yaptigi powerpoint halefi.
-
cati cati yaniyor
suya ihtiyacimiz yok
yan orospu cocugu yan
lirikleriyle soyledigimiz bir zamanlar agis'teki kult $arkimiz.. -
bic runga'nin söylediği, american pie'ın soundtrack'inden güzel bi şarkı, sarışın kız ve erkek filmin sonuna doğru sevişirlerkene çalıyordu..
don't stray
don't ever go away
i should be much too smart for this
you know it gets the better of me
sometimes
when you and i collide
i fall into an ocean of you
pull me out in time, don't let me drown
let me down
i say it's all because of you
and here i go
losing my control
i'm practising your name
so i can say it to your face
it doesn't seem right
to look you in the eye
let all the things you mean to me
come tumbling out my mouth, indeed it's time
to tell you why
i say it's infinitely true
say you'll stay
don't come and go like you do
sway my way
yeah i need to know all about you
and there's no cure and no way to be sure
why everything's turned inside out
we're still in so much doubt
it makes me so tired
i feel so uninspired
my head is battling with my heart
my logic has been torn apart, and now
it all turns sour
'cause we sing every afternoon
say you'll stay
don't come and go like you do
sway my way
yeah i need to know all about you
it's all because of you
it's all because of you
now it all turns sour
'cause we sing every afternoon
it's time to tell you why
i say it's infinitely true
say you'll stay
don't come and go like you do
sway my way
yeah i need to know all about you
it's all because of you
it's all because of you
it's all because of you -
dark city de jennifer connellynin çok az ve yavaş vücut hareketleriyle söylediği ve söylerken insanı erittiği şarkı.
-
when marimba rythm diye başladığında insana kumsalda dans edermiş hissi yaratan şarkı. en kötü günde dinlenildiğinde bile insanı kendine getiren ve iyi hisettiren şarkıdır ayrıca.
-
(bkz: http://www.theverge.com/…/microsoft-sway-office-app)
microsoft'un kaymak gibi kişisel sayfalar yaratmak için doğurduğu yeni bebeği. modern frontpage demişler.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap