• bu basyapitin sahibi buyuk besteci hector berlioz, genclik donemindeyken, bir gun paris tiyatrosu'nda seyrettigi hamlet temsilinde ophelia rolunde oynayan irlandali oyuncu harriet smithson'a asik olmustur. berlioz, kadini surekli kovalamis, o ise surekli kacmistir ve bu, dort-bes yil kadar surmustur. ancak en sonunda, hector berlioz askinin yanit bulmayacagini anlamis ve yasamina son vermeye karar vermistir. bunun icin fazla dozajda opium kullanmayi denemistir, ancak (ve neyseki!) tam olarak etki etmemis, yalnizca fantastik bir kabus, olağandışı halüsinasyonlar gormesine neden olmustur. bu nedenle müzikte (leonard bernstein'ın dediği gibi) psyhcedelic olduğu ve berlioz'un bir "trip" yaşadığı, su götürmez bir gerçektir.

    1. bolum: "ruyalar ve tutkular" harriet smithson, ulasilmaz aski temsil eder ve onu betimleyen temaya berlioz, sabit fikir (idefiks) adini vermistir. bu tema tum senfoni boyunca obsesif bir sekilde yilmadan duyrulacaktir. ruhsal gelgitler, bestecinin kafasinda duygusal soru isaretlerinin sonucudur, ancak yanit asla bulunamaz.

    2. bolum: "bir balo" besteci davet edildigi bir baloda tek basinadir, herkes etrafta zarif bir valsin verdigi sarhosca mutlulukla doludur. ancak huzur aniden bozulur: berlioz, asik oldugu kadini bir kosede tek basina gormustur...

    3. bolum: "kirda bir sahne" berlioz huzuru dogada bulmak umuduyla kirlara uzanmis, tabiatin sesini dinlemektedir: uzaklarda bir yerlede cobanin caldigi kaval, yankisiyla beraber bir duet halinda duyulur. yalnizlik vardir, ama huzursuzluk yoktur. ta ki, belli belirsiz bir sekilde kadin yeniden oralarda gorununceye dek: bestecinin dinginligi yeniden bozulur, fakat bu endise yerini yine yalnizliga birakir.. hava kararir, cobanin kaval sesi yeniden duyulur, ancak yaniti uzaktan duyulan gokgurultuleri verir. firtinadan onceki sessizlik ortaliga hakim olur.

    4. bolum "daragacigina mars" kabus burada baslar: berlioz, harriet smithson'u oldurmus ve bu yuzden simdi mahkemede yargilanmaktadir. juri uyeleri karari verir: giyotin araciligi ile idam edilecektir! orkestrada bakir uflemelilerin tum gucleriyle caldiklari korkutucu bir mars, bize idama dogru askerler esliginde yuruyen berlioz'u resmeder. fakat, aniden sabit fikirin ilk notalari aniden duyulur, sanki bir umut beliriyormus gibi, ancak giyotin bicagi govdeyle basi birbirinden koparir.

    5. bolum "sabat gecesi ruyasi" berlioz cehennemdedir, korku ve endise doruktadir. bir de arkasini donup baktiginda farkeder ki, bir grup cadi urkutucu bir mutlulukla oraya gelmektedir ve arkalarinda ise artik eski guzelligini yitirmis ve cirkinlesmis surati ile asik oldugu kadin da onlari takip etmektedir! canlar calar! saat gece 12'yi vurur, cilgin ayin baslamak uzeredir, seytan esek postuna burunmus olarak gozukur ve cilgin gecenin basladigini haber verir. katolik litürjisinde gazap gününü anlatan ilahi, dies irae duyulur. ayin cilgin danslar ve tuyler urpertici kahkalar esliginde ilerledikce ilerler, cadilar ve asik oldugu kadin, berlioz'un cevresinde yuvarlak olusturup dans ederler, zavalli asik gordugu sanrilarin yarattigi cildirma ile daha da sarsilir. orkestra engellenemez bir kendinden gecis ile bu kabusu tasvir eder, eserin son dakikaları tam anlamıyla bir cinnet havasına bürünür ve!...

    kabus biter...
  • eserin son bölümünde artık bilinçaltı kontrolsüz biçimde açığa çıkar. aşk gitmiş, kin boşalmaya başlamıştır. bir önceki bölümde kendi idamının hayalini gören yazar artık suçlu koltuğuna sevdiği kadını oturtur. burada idee fixenin klarnette oynak, ucuz ve pornografik şekilde duyulması, bir insanın bir türlü kendini beğendiremediği aşkına, kafayı çekip* "orrrrrospusun!"diye bağırmasıdır. hatta bunun olabilecek en zarif şekildeki tezahürüdür.

    (bkz: #18618195)
  • öyle bir senfoni düşünün ki, 2. bölümü şimdiye kadar yazılmış en güzel vals temasına sahip olsun.
    biraz abartılı gelebilir ancak gerçekten de büyüleyici bir müzik ve orkestrasyon. adam çift arp kullanılıyor lan 1828 yılında yazdığı eserde! ravel misin be adam?

    berlioz belki literatüre çok fazla eser katmış bir besteci olamadı ama tek başına fantastik senfoni bile onu ilah yapmaya yetti. paganini onun için ''yaşayan en büyük besteci'' demişti. zamanın ötesindeki kompozisyon tekniği ve orkestrasyonu ancak ölümünden sonra hak ettiği değeri görebildi. yazdığı eserleri hiçbir şef anlayamadığı için ancak kendisi doğru dürüst yönetebiliyordu. richard strauss, mussorgsky, korsakov, liszt gibi besteciler berlioz'un yazdığı treatise on instrumentation adlı orkestrasyon ve enstrüman bilgisi kitabıyla yetiştiler, üzerinde çalıştılar. hatta strauss, bazı eklemeler yaparak kitabı sonradan revize etti. bu adama modern orkestranın, geç romantizmin babası denmez de ne denir?

    şahsi anlamda berlioz'un dehasını bu kadar geç keşfettiğime üzülüyorum. onun döneminde ancak ve sadece beethoven daha uzun yaşasaydı symphonie fantastique, harold en italie ya da efsanevi grande messe des morts gibi ultra esnek dokusal, formal ve tonal anlayışta müzikler yazabilirdi.(sanırım)
  • berlioz'un psychedelic senfonisidir de denebilir (leonard bernstein'dan). umutsuz askinin* acisiyla diplere vurmus bir sanatcinin*, aldigi uyusturucunun (opium, hashas) etkisiyle gördügü halusinasyonlari betimleyen fantastik senfoni, psychedelic müzigin belki de ilk örnegidir. berlioz, ikinci bölüm "bir balo"da bugüne kadar yazilmis en güzel valslerden birini dinletir. ücüncü bölüm "kirlarda gecen bir sahne" berlioz'un 1991 yilinda kesfedilmis messe solennelle (missa solemnis) adli eserinden fikirler icermektedir; ister istemez beethoven'in pastoral senfonisini akla getirir. dördüncü bölüm "dar agacina yürüyüs" ün müzigi, bestecinin tamamlanmamis operasi les franc-juges'dan alinmistir. son bölümde ise cadilarin dansi berlioz requiem'in dies iraesiyle bütünlesir.

    akustigi iyi olan konser salonlarinda orkestralarin daha da dikkatli olmalarini gerektiren bir eserdir. aksi halde fortissimolar adeta kulaginizda patliyorlar. naciz fikrimce bu senfoniyi en iyi yorumlatan seflerden biri olan mariss jansons'u da burada aniyorum.

    hector berlioz fantastik senfonisi icin ayrintili bir program da yazmistir. su aralar nisan'a kadar yetismesi gereken mesakkatli ve uzun bir rusca metnin cevirisiyle mesgul oldugum icin* affiniza siginarak bu programin sadece ingilizce cevirisini aktariyorum:

    a young musician of morbidly sensible temperament and fiery imagination poisons himself with opium in a fit of lovesick despair. the dose of the narcotic, too weak to kill him, plunges him into a deep slumber accompanied by the strangest visions, during which his sensations, his emotions, his memories are transformed in his sick mind into musical thoughts and images. the loved one herself has become a melody to him, an ideé fixe as it were, that he encounters and hears everywhere.

    part i - reveries, passions

    he recalls first that soul-sickness, that vague des passions, those depressions, those groundless joys, that he experienced before he first saw his loved one; then the volcanic love that she suddenly inspired in him, his frenzied suffering, his jealous rages, his returns to tenderness, his religious consolations.

    part ii - a ball

    he encounters the loved one at a dance in the midst of the tumult of a brilliant party.

    part iii - scene in the country

    one summer evening in the country, he hears two shepherds piping a ranz des vaches (isvicre cobanlarinin ineklerini güderken söyledikleri veya caldiklari bir sarki) in dialogue; this pastoral duet, the scenery, the quiet rustling of the trees gently brushed by the wind, the hopes he has recently found some reason to entertain - all concur in affording his heart an unaccustomed calm, and in giving a more cheerful color to his ideas. but she appears again, he feels a tightening in his heart, painful presentiments disturb him - what if she were deceiving him? - one of the shepherds takes up his simple tune again, the other no longer answers. the sun sets - distant sound of thunder - loneliness - silence.

    part iv - march to the scaffold

    he dreams that he has killed his beloved, that he is condemned to death and led to the scaffold. the procession moves forward to the sounds of a march that is now somber and fierce, now brilliant and solemn, in which the muffled sound of heavy steps gives way without transition to the noisiest clamor. at the end, the ideé fixe returns for a moment, like a last thought of love interrupted by the fatal blow.

    part v - dream of a witches' sabbath

    he sees himself at the sabbath, in the midst of a frightful troop of ghosts, sorcerers, monsters of every kind, come together for his funeral. strange noises, groans, bursts of laughter, distant cries which other cries seem to answer. the beloved's melody appears again, but it has lost its character of nobility and shyness; it is no more than a dance tune, mean, trivial, and grotesque: it is she (ideé fixe), coming to join the sabbath. - a roar of joy at her arrival. - she takes part in the devilish orgy. - funeral knell, burlesque parody of the dies irae, sabbath round-dance. the sabbath round and the dies irae combined.
  • eser yazıldıktan birkaç yıl sonra hector berlioz hayatının idee fixe'si harriet smithson ile evlendi. burada garip olan; berlioz bir soprano olan harriet'i ilk defa sahnede ophelia rolünde görüp çılgınca aşık olduğunda, ismi aklında "henrietta" olarak kalmıştı. yıllarca peşinde koştu, adeta sapığı oldu. 3 yıl sonra harriet artık bu kızıl saçlı deli-dahi'ye karşı koyamadı ve evlendiler.

    evlilikleri tam bir fiyasko oldu. berlioz gelmiş geçmiş en güzel senfonilerden birini yazdığı, hayatını adadığı, sonunda evlenmeye ikna ettiği kadına evde sürekli henrietta diyor, harriet de onu her seferinde sinirle düzeltiyordu. 7 yıl, tam tamına aynı evde yaşanan yedi adet yıldan sonra bile bu durum değişmemişti. üstelik berlioz harriet'den fiziksel olarak korkmaya da başlamıştı. yanına yaklaşamıyordu. tüm bu garip/dramatik ilişki, berlioz'un harriet'e değil de, aslında kendi idee fixe'i henrietta'ya aşık olduğunu kabullenmesi ile de son buldu.
  • kimi zaman saykodelik senfoni diye anlandırdığım manyaklık. 4. bölümü sol minör takıntımın da etkisiyle dinlemeye doyamadığım bir bölüm. ahh o 4. bölüm! 4. bölümü yazılmış tüm senfoniler içinde üzerimde dayak yemişlik ve hayranlıkla karışık bir etki bırakanlardandır.
    bu manyak şey romantik dönemin fazlasıyla ötesinde bir manyaklığa sahip. böyle bir eser ancak 1920'lerden sonra falan çıkabilirdi uğraşılsa.
    kesinlikle bir dönüm noktası, fakat olması gerekenden çok erken...
  • uyusturucu etkisi altinda ortaya ciktigi bariz olan bu muhtesem eserin farkli farkli cikis hikayeleri mevcuttur. daha once bahsedilmemis olan bir tanesi de soyledir:

    rivayete gore berlioz mantari* cok severmis ve neredeyse her yemegine mantar koyarmis, bir gun de kendi saksisinda kendi mantarini yetistirmeye karar vermis. mantari yetistirmis ve yiyecegi spagettinin icine guzelce rendelemis mi ne yapmis bilemedim iste bi sekilde eklemis, ama bu mantar yemeklik mantar degil de bildigimiz halusinojen mantarlardanmis*. bunun etkisiyle de berlioz oturup symphonie fantastique'i yazmis. hatta ve hatta bolumlere ayirdigi senfonisinin hikayesini de "burda sunu yapiyorum, burda bunlar oluyor" tadinda seyircilerine aktarirmis.
  • 5. bölümü the shining filminin açılış jeneriğinde kullanılmıştır ve bu müthiş eser seyircinin daha film başlar başlamaz filmin gerilimli atmosferine girebilmesinde büyük pay sahibidir.
  • berlioz'un şaheseri. insanı halden hale sokar, başından sonuna kadar kilitler.
  • son bölümündeki tüyler ürpertici "dies irae" temasına doyamayanları liszt dinlemeye iten senfoni..
    (bkz: totentanz)
hesabın var mı? giriş yap