• (tahammülfersa): dayanılmaz, çekilmez.
  • bütün menfi manasına rağmen meftûnu olduğum kelime.

    "tahammül mülkünü yıktın hulagu han mısın kafir
    aman dünyayı yaktın ateş-i suzan mısın kafir " * inkisârı vesilesiyle kazanılan bir sıfattır tahammülfersa.
  • dayanılmaz, çekilmez, tahammülü aşan anlamlarına gelir. arapçada taşımak manasına gelen haml kökünden türeyen tahammül kelimesi ile, farsçada aşındıran manasındaki fersa kelimesinin melezlenmesi sonucu oluşmuştur. yakup kadri satırlarında tahammülfersayı şöyle kullanmıştır; ''zira sevildiğini hisseden kadın kadar tahammülfersa bir şey yoktur.''
  • yeryüzündeki en güzel kelime.

    o tahammülfersa boşluk
  • edebî tartışmaların vazgeçilmez kelimesidir.
    bir tık öncesi olan fihitafsilün ile başlayıp mevzu hararetlendikçe işler tahammülfersaya doğru evrilir ve nihayetinde malumatfuruşlukile son bulur.
  • babası recaizade mahmut ekrem olan kelime.
  • "ne kadar görkemli, bir kelime değil mi? ritmin ihtişamına, ses renginin zenginliğine bakar mısınız? yandan hmmül'ün kunt ağırlığı, öbür yandan fersâ'nın aniden kanat açan uçarılığı!

    zülfiyari paymâl ettin yâ tersâ
    olmaz üslûp böyle tehammülfersâ

    geç dönem osmanlıcasında ortaya çıkan bir dizi böyle mutantan ve sentetik kelimeden biridir: muhafazakâr, hakaretamiz, malümatfüruş, müşkülpesend, vatanperver... sanırım hepsinin de edebî bir kaynağı olmalı. yani her biri bir yazardan çıkıp umuma malolmuş kelimelerdir. ama kimdir, nedir bu saatten sonra izini sürmek zor heralde.

    tahammül arapça. haml etmek, yüklemek, hamle yüklenme, hamule yük, hamil yükü taşıyan, hammâl bu işi meslek edinen kimse, hamile de bayan taşıyıcı. hamiline yazılı senet demek bu senedi taşıyana parayı ödeyiniz demek. tahammül fiilin refleksif hali, bir yükü üstüne alma veya kendi kendine taşıma.

    fersâ farsça. fersuden geçmek. past participle dedikleri mişli geçmiş sıfatı fersude, yani geçmiş. fersude giysi = miadı dolmuş elbise. şimdiki zaman kökü fersâ, geçen demek: aşan da diyebiliriz. tahammülfersa = taşınabilirlik sınırını aşan. beyond bearing diye çevirsek güzel olur."

    (bkz: sevan nişanyan)
    (bkz: kelimebaz)
  • meselâ;

    değer atfettiğin, önem verdiğin, hayatına dahil ettiğin, lâkin, yaşattığı tüm olumsuzluklara karşı sebat ederek değişmesini beklediğin kişinin ya da olgunun; bir gün tepeden yuvarlanan çığ gibi büyüyerek mukavemetini koruyamayacak raddede büyüyen -hatta senin bile varlığının farkına o an varabildiğin- sabır taşını çatlatması ve bir anda kendini bu iletişim içinde tutunacak dal bulamaz, tutunamaz, barınamaz, hissetmen, dahilide bunu artık istemiyor olduğunu fark etmendir tahammülfersa.

    kısacası; senin için zamanını feda etmeye değer gördüğün kişilerin/olayların/olguların artık beklenmeye, birlikte yürümeye değer olmadığını/yolunuzun ayrıldığını idrak hâlindir.

    gelgelelim, meselânın meselâsı da olur;

    bellediğin her kelimenin, o kelimeyi kavradığın anla ilintilendirdiğin, algında yarattığı bir imaj vardır. düşündün bir an, normâli bu, düşün. var mıdır? vardır, vardır. var çünkü, biliyorsun. örneğin türkiye dendiğinde, ilkokuldan itibaren öğrendiğin harita değilse zihninde ilk beliren, kabûl ediyorum, yoktur. ama öyle.

    işte bu kelimenin bendeki imajı da, nazlı ılıcak!

    neden, çünkü bu kelimeye ilk kez; okuduğum yazıları hariç tutarsak fonetik şekilde ve vurgulanarak, 15 temmuz 2016'da gerçekleşen o ne idüğü belirsiz, o meş'um olaydan yaklaşık 3 ay kadar evvel yayınlanan bir tv programında, nazlı ılıcak ağzı ile rastladım. demek ki bu kavramı okuyarak belleğime kazıyamamışım, duymam şartmış. bazı kelimeler bunu istiyor bende, seni bilemem.

    da, bu kelimeyi hangi konuda kullanmıştı, onu unutuverdim. ama dün gibi hatırlıyorum.
hesabın var mı? giriş yap